5. CÜZ 3. HİZİP


04- NİSÂ SÛRESİ النساءAynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
فَمَا لَكُمْ فِي الْمُنَافِقِينَ فِئَتَيْنِ وَاللَّهُ أَرْكَسَهُمْ بِمَا كَسَبُوا ۚ أَتُرِيدُونَ أَنْ تَهْدُوا مَنْ أَضَلَّ اللَّهُ ۖ وَمَنْ يُضْلِلِ اللَّهُ فَلَنْ تَجِدَ لَهُ سَبِيلًا
88-) Fema leküm fiyl münafikıyne fieteyni vAllâhu erkesehüm Bi ma kesebu* etüriydune en tehdu men edallellâh* ve men yudlilillâhu felen tecide lehu sebiyla;88-) Yaptıklarının sonucu olarak Allâh onları baş aşağı etmişken, size ne oluyor ki münafıklar hakkında iki gruba ayrıldınız? Allâh`ın saptırdığını doğru yola sokacağınızı mı sanıyorsunuz? Allâh kimi saptırırsa, artık sen ona yol bulamazsın.
وَدُّوا لَوْ تَكْفُرُونَ كَمَا كَفَرُوا فَتَكُونُونَ سَوَاءً ۖ فَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ أَوْلِيَاءَ حَتَّىٰ يُهَاجِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۚ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ وَجَدْتُمُوهُمْ ۖ وَلَا تَتَّخِذُوا مِنْهُمْ وَلِيًّا وَلَا نَصِيرًا
89-) Veddû lev tekfürune kema keferu fetekunune sevaen fela tettehızû minhüm evliyâe hatta yühaciru fiy sebiylillâh* fein tevellev fehuzûhüm vaktüluhüm haysü vecedtümuhüm* ve lâ tettehızû minhüm veliyyen ve lâ nasıyra;
89-) Onlar, (kendileri) hakikati inkâr ettikleri gibi sizin de inkâr etmenizi ve (böylece onlarla) eşit olmanızı arzu ettiler… O hâlde (onlar) Allâh uğruna zulüm ve kötülük diyarını terk edinceye kadar onlardan kimseyi dostlar edinmeyin… Eğer dönerlerse (düşmanlık için), onları yakalayın ve bulduğunuz yerde öldürün… Onlardan velî ve nasîr (yardımcı) edinmeyin.
إِلَّا الَّذِينَ يَصِلُونَ إِلَىٰ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ أَوْ جَاءُوكُمْ حَصِرَتْ صُدُورُهُمْ أَنْ يُقَاتِلُوكُمْ أَوْ يُقَاتِلُوا قَوْمَهُمْ ۚ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَسَلَّطَهُمْ عَلَيْكُمْ فَلَقَاتَلُوكُمْ ۚ فَإِنِ اعْتَزَلُوكُمْ فَلَمْ يُقَاتِلُوكُمْ وَأَلْقَوْا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ فَمَا جَعَلَ اللَّهُ لَكُمْ عَلَيْهِمْ سَبِيلًا
90-) İllelleziyne yesılune ila kavmin beyneküm ve beynehüm miysâkun ev câuküm hasıret suduruhüm en yukatiluküm ev yukatilu kavmehüm* ve lev şaAllâhu leselletahüm aleyküm felekateluküm* feinı`tezeluküm felem yukatiluküm ve elkav ileykümüs seleme, fema cealAllâhu leküm aleyhim sebiyla;
90-) Ancak (şunlara dokunmayın)… Ya sizinle onlar arasında mîsak (anlaşma) olan bir kavme sığınanlar yahut ne sizinle ne de kendi kavimleri ile savaşmak istemediklerinden sadırları (içleri) sıkılarak size gelenler… Eğer Allâh dileseydi, elbette onları size musallat ederdi de (onlar da) sizinle savaşırlardı… Eğer (onlar) sizden uzaklaşırlar, sizinle savaşmazlar ve size barış beyan ederlerse, artık Allâh onlara zarar vermenize müsaade etmez.
سَتَجِدُونَ آخَرِينَ يُرِيدُونَ أَنْ يَأْمَنُوكُمْ وَيَأْمَنُوا قَوْمَهُمْ كُلَّ مَا رُدُّوا إِلَى الْفِتْنَةِ أُرْكِسُوا فِيهَا ۚ فَإِنْ لَمْ يَعْتَزِلُوكُمْ وَيُلْقُوا إِلَيْكُمُ السَّلَمَ وَيَكُفُّوا أَيْدِيَهُمْ فَخُذُوهُمْ وَاقْتُلُوهُمْ حَيْثُ ثَقِفْتُمُوهُمْ ۚ وَأُولَٰئِكُمْ جَعَلْنَا لَكُمْ عَلَيْهِمْ سُلْطَانًا مُبِينًا
91-) Setecidune ahariyne yüriydune en ye`menuküm ve ye`menu kavmehüm* küllema rüddu ilel fitneti ürkisu fiyha* fein lem ya`teziluküm ve yulku ileykümüsseleme ve yeküffu eydiyehüm fehuzûhüm vaktüluhüm haysü sekıftümuhüm* ve ülaiküm ce`alna leküm aleyhim sultanen mubiyna;
91-) Diğer taraftan bazılarını da göreceksiniz ki, hem sizden, hem de kendi kavimlerinden emin olmayı dilerler… Her sınav objesi olayla karşılaştırıldıklarında onda baş aşağı olurlar… Şayet sizden uzak durmazlar, sizle barışa yanaşmazlar ve sizden ellerini çekmezlerse; onları yakalayın ve ele geçirdiğiniz yerde öldürün… İşte bunlar var ya, onlara karşı size apaçık bir güç meydana getirdik.
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ أَنْ يَقْتُلَ مُؤْمِنًا إِلَّا خَطَأً ۚ وَمَنْ قَتَلَ مُؤْمِنًا خَطَأً فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ وَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَىٰ أَهْلِهِ إِلَّا أَنْ يَصَّدَّقُوا ۚ فَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ عَدُوٍّ لَكُمْ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ ۖ وَإِنْ كَانَ مِنْ قَوْمٍ بَيْنَكُمْ وَبَيْنَهُمْ مِيثَاقٌ فَدِيَةٌ مُسَلَّمَةٌ إِلَىٰ أَهْلِهِ وَتَحْرِيرُ رَقَبَةٍ مُؤْمِنَةٍ ۖ فَمَنْ لَمْ يَجِدْ فَصِيَامُ شَهْرَيْنِ مُتَتَابِعَيْنِ تَوْبَةً مِنَ اللَّهِ ۗ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا
92-) Ve ma kâne li mu`minin en yaktule mu`minen illâ hataen, ve men katele mu`minen hataen fetahriyru rakabetin mu`minetin ve diyetün müsellemetün ila ehlihi illâ en yassaddeku* fein kâne min kavmin adüvvin leküm ve huve mu`minun fe tahriyru rekabetin mü`minetin, ve in kâne min kavmin beyneküm ve beynehüm miysâkun fediyetün müsellemetün ila ehlihi ve tahriyru rekabetin mu`minetin, femen lem yecid fesıyamu şehreyni mütetabi`ayni, tevbeten minAllâhi, ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;
92-) Yanlışlık hariç, bir iman eden için, diğer bir iman edeni öldürmesi olacak şey değildir…
Yanlışlıkla bir iman edeni öldürenin, iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması ve öldürülenin ailesine diyet ödemesi gerekir. (Vârislerin, diyeti katile) bağışlamaları müstesna… Eğer (öldürülen) iman eden olmakla beraber, size düşman olan bir kavimden ise, (o zaman katilin) iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması gerekir… Şayet (öldürülen) sizinle aralarında anlaşma bulunan bir kavimden ise, (o zaman katilin) öldürülenin ailesine bir diyet ödemesi ve iman eden bir köleyi hürriyetine kavuşturması gerekir… Kim (diyet bedelini) bulamazsa, Allâh`tan bir tövbe olmak üzere, iki ay kesiksiz oruç tutmalıdır… Allâh Aliym`dir, Hakiym`dir.

وَمَنْ يَقْتُلْ مُؤْمِنًا مُتَعَمِّدًا فَجَزَاؤُهُ جَهَنَّمُ خَالِدًا فِيهَا وَغَضِبَ اللَّهُ عَلَيْهِ وَلَعَنَهُ وَأَعَدَّ لَهُ عَذَابًا عَظِيمًا
93-) Ve men yaktül mu`minen müteammiden fecezauhu cehennemü haliyden fiyha ve ğadıbAllâhu aleyhi ve leanehu ve eadde lehu azâben azıyma;
93-) Kim bir iman edeni kasıtlı olarak öldürürse onun karşılığı, sonsuza dek kalmak üzere, cehennemdir. Allâh ona gazap etmiştir; lânetlemiştir ve feci bir azap hazırlamıştır.

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا ضَرَبْتُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَتَبَيَّنُوا وَلَا تَقُولُوا لِمَنْ أَلْقَىٰ إِلَيْكُمُ السَّلَامَ لَسْتَ مُؤْمِنًا تَبْتَغُونَ عَرَضَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَعِنْدَ اللَّهِ مَغَانِمُ كَثِيرَةٌ ۚ كَذَٰلِكَ كُنْتُمْ مِنْ قَبْلُ فَمَنَّ اللَّهُ عَلَيْكُمْ فَتَبَيَّنُوا ۚ إِنَّ اللَّهَ كَانَ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرًا
94-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ darabtüm fiy sebiylillâhi fetebeyyenu ve lâ tekulu limen elka ileykümüs Selâme leste mu`minen, tebteğune `aradal hayatid dünya* fe `indAllâhi meğanimü kesiyratün, kezâlike küntüm min kablü femennAllâhu aleyküm fe tebeyyenu* innAllâhe kâne Bi ma ta`melune Habiyra;
94-) Ey iman edenler… Allâh için sefere çıktığınızda iyice araştırın ve size selâm verene (anlaşmak isteyene), dünya hayatının geçici menfaatini arayarak, “Sen iman eden değilsin” demeyin… Allâh indînde çok ganimetler var… Daha önce siz de öyle idiniz de Allâh size lütufta bulundu… O hâlde iyice araştırın… Muhakkak ki Allâh yapmakta olduklarınızın yaratanı olarak Habiyr`dir.

لَا يَسْتَوِي الْقَاعِدُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ غَيْرُ أُولِي الضَّرَرِ وَالْمُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ ۚ فَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ عَلَى الْقَاعِدِينَ دَرَجَةً ۚ وَكُلًّا وَعَدَ اللَّهُ الْحُسْنَىٰ ۚ وَفَضَّلَ اللَّهُ الْمُجَاهِدِينَ عَلَى الْقَاعِدِينَ أَجْرًا عَظِيمًا
95-) Lâ yestevil ka`ıdune minel mu`miniyne ğayru üliddarari vel mücahidune fiy sebiylillâhi Bi emvalihim ve enfüsihim* faddalellâhul mücahidiyne Bi emvalihim ve enfüsihim alel kaıdiyne dereceten, ve küllen veadAllâhul Hüsna* ve faddalellahul mücahidiyne alel kaıdiyne ecren azıyma;
95-) Mazeretsiz, evde oturup seferden kaçan iman edenler ile Allâh yolunda mallarıyla, nefsleriyle mücahede edenler, eş değerde olmazlar… Allâh, mallarıyla ve nefsleriyle mücahede edenleri, oturup kalanlardan derece olarak üstün kıldı… Hepsine Allâh en güzeli vadetmiştir… (Ancak) Allâh, mücahitleri, oturup kalanların üzerine büyük bir mükâfat ile üstün kılmıştır.
دَرَجَاتٍ مِنْهُ وَمَغْفِرَةً وَرَحْمَةً ۚ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا
96-) Derecâtin minhü ve mağfireten ve rahmeten, ve kânAllâhu Ğafûren Rahıyma;
96-) Tarafından dereceler, mağfiret ve rahmet (bağışlamıştır). Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
إِنَّ الَّذِينَ تَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ قَالُوا فِيمَ كُنْتُمْ ۖ قَالُوا كُنَّا مُسْتَضْعَفِينَ فِي الْأَرْضِ ۚ قَالُوا أَلَمْ تَكُنْ أَرْضُ اللَّهِ وَاسِعَةً فَتُهَاجِرُوا فِيهَا ۚ فَأُولَٰئِكَ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ وَسَاءَتْ مَصِيرًا
97-) İnnelleziyne teveffahümül Melaiketü zalimiy enfüsihim kalu fiyme küntüm* kalu künna müstad`afiyne fiyl Ard* kalu elem tekün Ardullâhi vasi`aten fe tühaciru fiyha* fe ülaike me`vahüm cehennem* ve saet mesıyra;
97-) Muhakkak ki melekler, nefslerine zulmeder hâlde vefat ettirilen kimselere, “Ne işte idiniz (niye nefsinize zulüm olan şu şartlar içindesiniz)?” dediler… (Onlar da) dediler ki: “Biz Arz`da zayıf, çaresizdik”… (Melâike de) dedi ki: “Allâh Arz`ı geniş olmadı mı, orada hicret etseydiniz?”… İşte bunların ulaşacağı yer cehennemdir… O ne kötü sondur!
إِلَّا الْمُسْتَضْعَفِينَ مِنَ الرِّجَالِ وَالنِّسَاءِ وَالْوِلْدَانِ لَا يَسْتَطِيعُونَ حِيلَةً وَلَا يَهْتَدُونَ سَبِيلًا
98-) İllel müstad`afiyne minerRicali ven nisai vel vildani lâ yestetıy`une hıyleten ve lâ yehtedune sebiyla;
98-) Ancak hicrete imkânı olmayan güçsüz, çaresiz erkekler, kadınlar ve çocuklar bundan müstesnadır.
فَأُولَٰئِكَ عَسَى اللَّهُ أَنْ يَعْفُوَ عَنْهُمْ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَفُوًّا غَفُورًا
99-) Feülaike `asAllâhu en ya`füve anhüm* ve kânAllâhu Afüvven Ğafûra;
99-) İşte Allâh`ın onların suçlarını affetmesi beklenir. Allâh Afüvv`dür, Ğafûr`dur.
وَمَنْ يُهَاجِرْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ يَجِدْ فِي الْأَرْضِ مُرَاغَمًا كَثِيرًا وَسَعَةً ۚ وَمَنْ يَخْرُجْ مِنْ بَيْتِهِ مُهَاجِرًا إِلَى اللَّهِ وَرَسُولِهِ ثُمَّ يُدْرِكْهُ الْمَوْتُ فَقَدْ وَقَعَ أَجْرُهُ عَلَى اللَّهِ ۗ وَكَانَ اللَّهُ غَفُورًا رَحِيمًا
100-) Ve men yühacir fiy sebiylillâhi yecid fiyl Ardı mürağamen kesiyren veseaten, ve men yahruc min beytihi muhaciren ilAllâhi ve RasûliHİ sümme yüdrikhül mevtü fekad veka`a ecruhu alellah* ve kânAllâhu Ğafûren Rahıyma;
100-) Kim Allâh yolunda (zulüm gördüğü yerden, ya da {`Allâh`a firar edin`, âyetince} özüne doğru) hicret ederse, arzda pek çok gidilecek genişlik bulur… Kim Allâh`a ve O`nun Rasûlüne (irsâl olanın açıkladığı hakikate) muhacir olarak evinden çıkar, sonra da ona ölüm yetişirse, artık onun mükâfatı Allâh üzerinedir… Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir. (Burada zâhir yanı sıra bir iç anlama da dikkat çekmeye çalıştık. A.H.)
وَإِذَا ضَرَبْتُمْ فِي الْأَرْضِ فَلَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَقْصُرُوا مِنَ الصَّلَاةِ إِنْ خِفْتُمْ أَنْ يَفْتِنَكُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا ۚ إِنَّ الْكَافِرِينَ كَانُوا لَكُمْ عَدُوًّا مُبِينًا
101-) Ve izâ darebtüm fiyl Ardı feleyse aleyküm cünahun en taksuru mines Salâti, in hıftüm en yeftinekümülleziyne keferu* innel kafiriyne kânu leküm adüvven mubiyna;
101-) Yeryüzünde seferdeyken, hakikati inkâr edenlerin size bir zarar vermesinden korkarsanız, salâttan (namaz) kısaltmanızda sizin için bir sakınca yoktur. Muhakkak ki o hakikati inkâr edenler veya örtenler, sizin için apaçık düşmandır.
وَإِذَا كُنْتَ فِيهِمْ فَأَقَمْتَ لَهُمُ الصَّلَاةَ فَلْتَقُمْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا أَسْلِحَتَهُمْ فَإِذَا سَجَدُوا فَلْيَكُونُوا مِنْ وَرَائِكُمْ وَلْتَأْتِ طَائِفَةٌ أُخْرَىٰ لَمْ يُصَلُّوا فَلْيُصَلُّوا مَعَكَ وَلْيَأْخُذُوا حِذْرَهُمْ وَأَسْلِحَتَهُمْ ۗ وَدَّ الَّذِينَ كَفَرُوا لَوْ تَغْفُلُونَ عَنْ أَسْلِحَتِكُمْ وَأَمْتِعَتِكُمْ فَيَمِيلُونَ عَلَيْكُمْ مَيْلَةً وَاحِدَةً ۚ وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِنْ كَانَ بِكُمْ أَذًى مِنْ مَطَرٍ أَوْ كُنْتُمْ مَرْضَىٰ أَنْ تَضَعُوا أَسْلِحَتَكُمْ ۖ وَخُذُوا حِذْرَكُمْ ۗ إِنَّ اللَّهَ أَعَدَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابًا مُهِينًا
102-) Ve izâ künte fiyhim feekamte lehümüs Salâte feltekum taifetün minhüm meake vel ye`huzü eslihatehüm* feizâ secedu felyekûnu min veraiküm* velte`ti taifetün uhra lem yusallu fel yusallu meake velye`huzü hızrehüm ve eslihatehüm* veddelleziyne keferu lev tağfülune an eslihatiküm ve emti`atiküm feyemiylune aleyküm meyleten vahıdeten, ve lâ cünaha aleyküm in kâne Bi küm ezen min metarin ev küntüm merda en teda`u eslihateküm* ve huzû hızraküm* innAllâhe e`adde lil kafiriyne azâben mühiyna;
102-) (Rasûlüm, korkulu bir durumdayken) onların içlerinde olup da onlara salâtı ikame ettirdiğinde, onlardan bir grup seninle beraber silahları da yanlarında olarak namaza dursun… Secde ettiklerinde (diğerleri) sizin arkanızda (koruyucu) olsunlar… (Sonra) salâtı edâ etmemiş diğer grup gelsin, seninle birlikte salâtı ikame etsin… (Onlar da) tedbirlerini ve silaharını alsınlar… O hakikat inkârcıları arzu ederler ki, keşke siz silahlarınızdan ve eşyalarınızdan gâfil olsanız da, ani bir baskın yapsalar. Eğer size yağmurdan dolayı bir sıkıntı varsa yahut hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda bir mahzur yoktur… (Bununla beraber) tedbirinizi alın… Muhakkak ki Allâh, hakikati inkâr edenler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
فَإِذَا قَضَيْتُمُ الصَّلَاةَ فَاذْكُرُوا اللَّهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلَىٰ جُنُوبِكُمْ ۚ فَإِذَا اطْمَأْنَنْتُمْ فَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ ۚ إِنَّ الصَّلَاةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
103-) Feizâ kadaytümüs Salâte fezkürullâhe kıyamen ve ku`uden ve alâ cünubiküm* feizetme`nentüm feekıymus Salâte, innesSalâte kânet alel mu`miniyne kitaben mevkuta;
103-) (Endişeli ortamda) salâtın edâsından sonra, ayakta veya otururken ya da yanlarınız üzere uzanmışken (sürekli) Allâh`ı zikredin. Zikrettiğinizle doyuma ulaştığınızda salâtı ikame edin (yaşayın – yönelişin tam hakkını verin, zikirle girmiş olduğunuz hissediş ile). Kesinlikle salâtın, belli vakitlerde yaşanması, iman edenlere yazılmıştır.
وَلَا تَهِنُوا فِي ابْتِغَاءِ الْقَوْمِ ۖ إِنْ تَكُونُوا تَأْلَمُونَ فَإِنَّهُمْ يَأْلَمُونَ كَمَا تَأْلَمُونَ ۖ وَتَرْجُونَ مِنَ اللَّهِ مَا لَا يَرْجُونَ ۗ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا
104-) Ve lâ tehinu fibtiğail kavm* in tekûnu te`lemune feinnehüm ye`lemune kema te`lemun* ve tercune minAllâhi ma lâ yercun* ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;
104-) (Düşman) topluluğunu takip etmekte gevşeklik göstermeyin… Şayet siz acı duyuyorsanız, onlar da tıpkı sizin gibi acı duyuyorlar… (Üstelik siz) Allâh`tan onların umamayacağı şeyleri umuyorsunuz… Allâh Aliym`dir, Hakiym`dir.
إِنَّا أَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الْكِتَابَ بِالْحَقِّ لِتَحْكُمَ بَيْنَ النَّاسِ بِمَا أَرَاكَ اللَّهُ ۚ وَلَا تَكُنْ لِلْخَائِنِينَ خَصِيمًا
105-) İnna enzelna ileykel Kitabe Bil Hakkı li tahküme beynenNasi Bi ma erakellâh* ve lâ tekün lil hainiyne hasıyma;
105-) Kesinlikle biz inzâl ettik sana hakikat bilgisini, Hak olarak insanlar arasında Allâh`ın gösterdiği ile hüküm vermen için. Hainleri savunma!
وَاسْتَغْفِرِ اللَّهَ ۖ إِنَّ اللَّهَ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا
106-) Vestağfirillâh* innAllâhe kâne Ğafûren Rahıyma;
106-) Allâh`tan mağfiret dile. Muhakkak Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
وَلَا تُجَادِلْ عَنِ الَّذِينَ يَخْتَانُونَ أَنْفُسَهُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ مَنْ كَانَ خَوَّانًا أَثِيمًا
107-) Ve lâ tücadil anilleziyne yahtanune enfüsehüm* innAllâhe lâ yuhıbbu men kâne havvanen esiyma;
107-) Nefslerine ihanet edenleri savunma! Muhakkak ki Allâh nefsine ihanet suçuna ısrarla devam edeni sevmez.
يَسْتَخْفُونَ مِنَ النَّاسِ وَلَا يَسْتَخْفُونَ مِنَ اللَّهِ وَهُوَ مَعَهُمْ إِذْ يُبَيِّتُونَ مَا لَا يَرْضَىٰ مِنَ الْقَوْلِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ بِمَا يَعْمَلُونَ مُحِيطًا
108-) Yestahfune minen Nasi ve lâ yestahfune minAllâhi ve HUve meahüm iz yübeyyitune ma lâ yerda minel kavl* ve kânAllâhu Bi ma ya`melune muhıyta;
108-) (Münafıklar – ikiyüzlüler) insanlardan gizleyebilirler ama Allâh`tan asla! Oysa O beraberdi (tasavvufî anlayışla mâiyet sırrı – Allâh`ın, kulun her zerresini Esmâ`sıyla var etmesi hakikati) onlarla gece boyu, Allâh`ın hoşlanmadığı şeyleri kurgularlarken. Allâh yapmakta olduklarına Muhiyt`tir!
هَا أَنْتُمْ هَٰؤُلَاءِ جَادَلْتُمْ عَنْهُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فَمَنْ يُجَادِلُ اللَّهَ عَنْهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَمْ مَنْ يَكُونُ عَلَيْهِمْ وَكِيلًا
109-) Hâ entüm haülai cadeltüm anhüm fiyl hayatid dünya femen yücadilullâhe anhüm yevmel kıyameti emmen yekûnü aleyhim vekiyla;
109-) Hadi siz dünya yaşamında onları savundunuz; ya kıyamet sürecinde kim savunacak onları veya vekîlleri kim olacak!
وَمَنْ يَعْمَلْ سُوءًا أَوْ يَظْلِمْ نَفْسَهُ ثُمَّ يَسْتَغْفِرِ اللَّهَ يَجِدِ اللَّهَ غَفُورًا رَحِيمًا
110-) Ve men ya`mel suen ev yazlim nefsehu sümme yestağfirillâhe yecidillâhe Ğafûren Rahıyma;
110-) Kim bir suç işler ya da nefsine zulmederse (benliği yüzünden – benliğini Allâh`a şirk koşarsa); sonra (suçunu idrak edip) Allâh`a istiğfar ederse, Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir (bağışlayıcıdır ve rahmetinden kaynaklanan güzellikleri yaşatandır)…
وَمَنْ يَكْسِبْ إِثْمًا فَإِنَّمَا يَكْسِبُهُ عَلَىٰ نَفْسِهِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَلِيمًا حَكِيمًا
111-) Ve men yeksib ismen feinnema yeksibuhu alâ nefsih* ve kânAllâhu Aliymen Hakiyma;
111-) Kim bir suç işlerse, bunun getirisi kendinedir (başkasına değil)! Allâh Aliym`dir, Hakiym`dir.
وَمَنْ يَكْسِبْ خَطِيئَةً أَوْ إِثْمًا ثُمَّ يَرْمِ بِهِ بَرِيئًا فَقَدِ احْتَمَلَ بُهْتَانًا وَإِثْمًا مُبِينًا
112-) Ve men yeksib hatıy`eten ev ismen sümme yermi Bihi beriy`en fekadıhtemele bühtanen ve ismen mubiyna;
112-) Kim bir kabahat veya suç işler de onu masum birinin üstüne atarsa, gerçekten açık bir iftira ile büyük bir suç yüklenmiş olur.
وَلَوْلَا فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ وَرَحْمَتُهُ لَهَمَّتْ طَائِفَةٌ مِنْهُمْ أَنْ يُضِلُّوكَ وَمَا يُضِلُّونَ إِلَّا أَنْفُسَهُمْ ۖ وَمَا يَضُرُّونَكَ مِنْ شَيْءٍ ۚ وَأَنْزَلَ اللَّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ ۚ وَكَانَ فَضْلُ اللَّهِ عَلَيْكَ عَظِيمًا
113-) Ve levla fadlullâhi aleyke ve rahmetuHU lehemmet taifetün minhüm en yudılluke, ve ma yudıllune illâ enfüsehüm ve ma yedurruneke min şey`in, ve enzellAllâhu `aleykel Kitâbe vel Hıkmete ve `allemeke mâ lem tekün ta`lem* ve kâne fadlullâhi aleyke azıyma;
113-) Eğer senin üzerinde Allâh fazlı ve “HÛ”viyetinin rahmeti olmasaydı, onlardan bir taife seni saptırmaya elbette yeltenirdi… (Oysa) onlar ancak kendilerini saptırırlar! Sana hiçbir zarar veremezler! Allâh sana Kitabı (Hakikat bilgisini) ve Hikmeti (Din ilmini, Sünnetullâh marifetini) inzâl etmiş (Esmâ boyutundan bilincine ulaştırmış) ve bilmediğini sana öğretmiştir… Allâh`ın sana lütfu Aziym`dir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir