5966 – KADER-KADERİYE

KADER-KADERİYE

5966 – Ebu Müleyke’den oğlu Abdullah’ın rivayet ettiğine öre, “O, Hz. Aişe radıyallahu anhâ’nın yanına girip, ona kaderle ilgili bir şeyler söylemiş o da kendisine şöyle cevapta bulunmuştur:

“Kim kader konusunda herhangi bir meseleyi konuşacak olsa, ahiret günü kaderden hesaba çekilir. Kim de bu mevzuda bir şey konuşmazsa, ahirette kaderden hesaba çekilmez.”

5967 – Amr İbnu Şu’ayb an ebîhi an ceddihi radıyallahu anhüma anlatıyor: “Bir gün Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, bir grup ashabının yanına aniden çıkageldi. Onlar kader üzerine tartışıyorlardı. Münakaşanın mahiyetini öğrenince öylesine öfkelendi ki sanki yüzünde bir nar tanesi patlamıştı, kıpkırmızı oldu. şunları söyledi:

“(Kader üzerine bu çeşit) münakaşa yapmakla mı emrolundunuz -veya bunun için mi yaratıldınız-? Kur’ân’ın birkısım ayetlerini diğer birkısım ayetleriyle karşılaştırıp duruyorsunuz! İşte sizden önceki ümmetler bu çeşit davranışları sebebiyle helak oldular.”

(Ravi Muhammed İbnu) Abdullah İbnu Amr devamla dedi ki: “Babam Abdullah dedi ki: “Ben Resûlullah’ın bazı meclislerinde hazır bulunmamış olmama sevinirdim ama, (babam Amr’ın anlattığı) bu mecliste bulunmadığıma daha çok sevindim.”

5968 – İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalatu vesselâm: “Ne sirayet, ne uğursuzluk ne de (öldürülen kimsenin başından çıkıp intikam! intikam! diye bağıran ve hâme denen) bir kuş vardır!” buyurmuşlardı. Cemaatte bulunan bedevi bir adam doğrulup:

“Ey Allah’ın Resûlü! Pekala, kendisinde uyuz olan bir devenin bütün deve sürüsünü uyuzlamasına ne dersiniz?” diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm da:

“İşte bu kaderdir. Söyle bakalım! O ilk deveyi kim uyuzladı?” buyurdular.”

5969 – Adiyy İbnu Hâtim radıyallahu anh anlatıyor: “Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın yanına vardığım zaman bana: “Ey Hatim’in oğlu Adiyy, müslüman ol ki selâmete eresin!” buyurdular. Ben de:

“İslâm nedir?” diye sordum.

“Allah’tan başka ilah olmadığına, benim de O’nun Resülü olduğuma şehadet etmen ve hayır, şer, tatlı ve acı her şeyiyle kadere iman etmendir!” buyurdular.”

5970 – Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: “Ensardan bir zat Hz. Peygamber aleyhissalâtu vesselam’a gelerek:

“Ey Allah’ın Resûlü! Benim bir cariyem var, onunla azil yapabilir miyim?” diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm ona: “Cariye için takdir edilen şey (çocuk) kendine gelecektir!” cevabında bulundu. Bundan bir müddet sonra aynı zat Aleyhissalâtu vesselâm’a gelerek:

“O cariyem hamile oldu!” dedi. Bunun üzerine Resülullah: “Bir nefse takdir edilmiş olan şey mutlaka olur!” buyurdular.”

5971 – Sevban radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Ömrü ancak birr (her çeşit hayırlar, iyilikler, ihsanlar) uzatır; kaderi de ancak dua geri çevirir. Kişi, işlediği günah sebebiyle rızkından mahrum kalır!”

5972 – Sürâka İbnu Cu’şem anlatıyor: “Ey Allah ‘ın Resulü dedim, (yapılan) amel, önceden kalemin yazıp kuruduğu, kaderin kesinleştiği şeyler cümlesinden mi, yoksa müstakbelde karşılaşacağı şeyler cümlesinden mi?

Aleyhissalâtu vesselâm şu cevabı verdi: “Amel, kaderin tesbit ettiği, kalemin de yazıp kuruduğu şeyler cümlesindendir. Herkes yaratıldığı şeye mûyesser kılınır.”