5536 – HZ. PEYGAMBER’İN GAYBTAN HABER VERMESİ

HZ. PEYGAMBER’İN GAYBTAN HABER VERMESİ

5536 – Câbir İbnu Semüre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Kisra ölünce, ondan sonra başka kisra yoktur. Kayser de öldü mü ondan sonra kayser yoktur. Nefsimi kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal’e yemin olsun, siz her ikisinin de hazinelerini Allah yolunda harcayacaksınız.”

Buhari, Menakıb 25, Humuz 8, Eyman 3; Müslim, Fiten 77, (2919).

5537 – Adiyy İbnu Hatim radıyallahu anh anlatıyor: “Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın yanında iken bir adam geldi ve fakirlikten şikayet etti. Derken biri daha gelip, o da yol kesilmesinden şikayet etti. (Aleyhissalâtu vesselâm bana dönerek:)

“Ey Adiyy dedi, sen Hire şehrini gördün mü?”

“Hayır görmedim, ancak işittim!” dedim. Bunun üzerine:

“Eğer ömrün biraz uzarsa, devesine binen bir kadının Hire’den (tek başına) kalkıp Ka’be’yi tavaf edeceğini mutlaka göreceksin. O bu seyahatini yaparken Allah’tan başka hiçbir şeyden korkmayacak!”

Adiyy der ki: “İçimden, kendi kendime: “Memlekete dehşet saçan Tayy eşkiyaları nereye gidecek?” dedim. Resûlullah sözlerine devam etti:

“Eğer ömrün olursa Kisra’nın hazinelerinin de fethedildiğini göreceksin!”

“Kisra İbnu Hürmüz mü?” diye araya girdim.

“Evet İbnu Hürmüz olan kisra!” buyurdu ve devam etti:

“Eğer hayatın uzarsa mutlaka göreceksin: “Kişi eli altın ve gümüş parayla dolu olduğu halde bunu tasadduk etmek üzere fakir arayacak fakat kendinden onu kabul edecek bir tek adam bulamayacak. Her biriniz, mutlaka bir gün gelecek aranızda herhangi bir perde, bir tercüman olmaksızın Allah’la karşılaşacaksınız. O zaman Allah Teâla hazretleri:

“Sana tebliğ getiren bir peygamber göndermedim mi?” diye soracak. Muhatabı: “Evet gönderdin!” diyecek. Rabb Teâla:

“Ben sana mal vermedim mi, ikram etmedim mi?” diye soracak, kul:

“Evet! Ey Rabbim, verdin!” deyip sağına bakacak, cehennemden başka bir şey görmeyecek, soluna bakacak cehennemden başka bir şey görmeyecek.”

Adiyy der ki: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın şöyle söylediğini işittim:

“Bir hurmanın yarısı da olsa onu sadaka olarak vererek ateşten korunun! Kim yarım hurma bulamazsa güzel bir sözle korunsun!”

Yine Adiyy radıyallahu anh dedi ki:

“Ben Hire’den kalkıp, Beytullah’ı tavaf eden ve Allah’tan başka kimseden korkmayan yaşlı kadını gördüm. Kisra İbnu Hürmüz’ün hazinelerini fethedenler arasında ben bizzat bulundum. Eğer sizlerin ömrü uzun olursa mutlaka, Ebu’l-Kasım aleyhissalâtu vesselâm’ın şu söylediğini de göreceksiniz: “Kişi, eli altın veya gümüşle dolu olarak çıkacak, onu kendinden (sadaka olarak) kabul edecek adam bulamayacak.”

Buhari, Menakıb 25).

5538 – Hz. Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Sizler Mısır’ı fethedeceksiniz. Orası (paraya) “kîrat” denilen yerdir. Oranın halkına hayır tavsiye edin. Onların bir zimmet, bir de rahim (hakkı) vardır.”

Müslim, Fezailu’s-Sahâbe 226, (2543).

5539 – Hz. Sevbân radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Allah Teâla hazretleri yeryüzünü benim için dürüp topladı, ben de doğusunu da batısını da gördüm. Ümmetimin mülkü, bana gösterilen yerlere kadar uzanacaktır. bana iki hazine verildi: Kırmızı ve beyaz hazineler. Ben Rabbimden, ümmetimi umumî bir kıtlıkla helak etmemesini, ümmetime kendi nefislerinden başka bir düşman musallat edip çoğunluğu helak etmelerine meydan vermemesini talep ettim.

Rabbim Teâla hazretleri bu isteklerime şöyle cevap verdiler:

“Ey Muhammed! Bir hüküm verdim mi artık o geri alınmaz. ben senin ümmetine “Onları umumi bir kıtlıkla helak etmeyeceğim, kendileri dışında, çoğunu helak edecek bir düşman da musallat etmeyeceğim, hatta yeryüzünün her tarafında bulunanlar, onlar aleyhinde toplansalar da. Ama kendi aralarında birbirlerini helak edecekler.”

Müslim, Fiten 19, (2889); Tirmizi, Fiten 14, (2177); Ebu Davud, Fiten 1, (4252).

5540 – Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün: “Halınız var mı?” diye sordular.

“Bizde halı da nasıl olsun?” dedim.

“Şurası muhakkak ki o da olacak!” buyurdular. Nitekim dediği gibi oldu. Gün geldi ben hanımıma (israf ve mekruh addettiğim için):

“Şu halını benden bari uzak tut!” diye çıkıştığım vakit:

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Sizlerin de halıları olacak!” dememiş miydi?” diye karşılık verdi.”

Buhari, Menakıb 25, Nikah 62; Müslim, Libas 39; Ebu Davud, Libas 45, (4145); Tirmizi, Edeb 26, (2775); Nesai, Nikah 83, (6, 136).

5541 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Muhakkak ki, Allah bu ümmet için, her yüz senenin başında, kendisine dini tecdîd edecek kimse(ler) gönderecektir.”

Ebu Davud, Melahim 1, (4391).

5542 – Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm aramızda doğrulup, o günden Kıyamet’e kadar olacak her şeyden bahsetti. Onu belleyen belledi ve unutan da unuttu. Şu arkadaşlarım da bunu bilirler. (Resûlullah’ın haber verdiği ve fakat) unutmuş olduğum o şeylerden biri vukua gelip görünce, öylesine canlı hatırlıyorum ki, tıpkı, kişinin gördüğü bir şahsın yüzünü, o şahıs kaybolunca hatırlamadığı halde bilahare karşılaşınca hemen tanıyıvermesi gibi.”

Buhari, Kader 4; Müslim, Fiten 23, (2891); Ebu Davud, Fiten 1, (4240).

5543 – Yine Huzeyfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Kıyâmet’e kadar gelecek her şeyi bana haber verdi. Onlardan her ne varsa Aleyhissalâtu vesselâm’a sordum. sadece “Medine halkını Medine’den kim çıkaracak?” bunu sormadım.”

Müslim, Fiten 24,. (2891).

5544 – Amr İbnu Ahtab el-Ensâri radıyallahu anh anlatıyor:

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir gün bize sabah namazını kıldırıp minbere çıktı. Öğle vakti girinceye kadar hitap etti. Sonra minberden inip namaz kıldı. Tekrar minbere çıkıp ikindi vakti girinceye kadar bize hitap etti. İnip ikindiyi kıldı, sonra tekrar minbere çıktı, güneş batıncaya kadar bize konuştu. Bu konuşmalarda Kıyamet gününe kadar olacak (hadisatı) bize haber verdi. Bunları en iyi bilenimiz, en belleyişli olanımızdır.”

Müslim, Fiten 25, (2892).

5545 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Hayber fethedildiği zaman, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a zehir katılmış bir koyun (kızartması) hediye edildi. Aleyhissalâtu vesselâm:

“Yahudilerden burada olanları bana toplayın!” emrettiler ve derhal toplanıp getirildiler.

“Size bir şey sorsam doğru söyleyecek misiniz?” buyurdu. Onlar:

“Evet!” deyince: “Babanız kimdir?” buyurdu.

“Falancadır!” dediler.

“Yalan söylediniz, bilakis babanız falandır!” buyurdu.

“Doğru söyledin!” dediler.

“Önceki gibi bana doğru söyleyecek misiniz?” diye tekrar sordu.

“Evet! Zaten biz sana yalan söylesek sen onu anlayacaksın, tıpkı babamız hakkındakini anladığın gibi” dediler.

“Cehennem ehli kimdir?” dedi.

“Biz orada az kalacağız. Orada bize siz halef olacaksınız!” dediler.

“Defolun! Vallahi biz ebediyyen size cehennemde halef olmayacağız!” buyurdu. Sonra da:

“Size bir şey sorsam bana doğru söyleyecek misiniz?” buyurdu.

“Evet!” dediler.

“Bu koyuna zehir koydunuz mu, koymadınız mı?” dedi.

“Evet, koyduk!” dediler.

“Pekiyi bunu niye yaptınız?” buyurdu.

“Yalancı (bir peygamber) isen, senden kurtulmayı arzu ettik. Hakiki bir peygamber isen, bu zehir sana asla zarar vermez!” dediler.”

Buhari, Cizye 7.

5546 – Hz. Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın hanımlarından bazıları: “Ey Allah’ın Resûlü! Hangimiz sana daha çabuk kavuşacak?” diye sordular. O da:

“Kolu en uzun olanınız!” diye cevap verdi. Onlar da bir karış alıp kollarını ölçtüler. En uzun kollusu Sevde idi. Bilahare anladık ki, kolunun uzunlu (ndan murad) sadaka imiş. Zaten o sadaka vermeyi severdi. İlk önce o, Aleyhissalâtu vesselâm’a kavuşmuştu.”

Buhari, Zekat 11; Nesai, Zekat 59, (5, 66, 67).

5547 – Müslim’in diğer bir rivayeti şöyledir: “Bana kavuşmada en çabuğunuz kolu en uzun olanınızdır!”

Hz. Aişe devamla der ki: “Kol yönüyle kim daha uzun diye uzunluk ölçüşmesi yaptılar. En uzunumuz Zeyneb (Bintu Cahş) idi. Çünkü o, eliyle çalışır ve kazandığını sadaka olarak fukaraya verirdi.”

Müslim, Fezailü’s-Sahabe 101, (2452).

5548 – Hilâl İbnu Amr anlatıyor: “Hz. Ali radıyallahu anh’ı dinledim. Demişti ki: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Maverâunnehr’den bi adam çıkacak, ona el-Hâris Harrâs (çiftçi) (el-Hâris İbnu Harrâs) denecek. (Ordusunun) önünde Mansûr denen bir adam olacak. Bu zât Âl-i Muhammed için (malıyla, hazineleriyle, silahıyla zemin) hazırlayacak, hilafeti mümkün kılacaktır. Tıpkı Kureyş’in Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a mümkün kıldığı gibi. Ona yardımcı olmak her müslümana vâcib olmuştur -veya ona icabet etmesi vacip olmuştur” dedi-”

Ebu Davud, Mehdî 1, (2452).

5549 – İbnu Ebi Kesir anlatıyor: Ebu Sehm radıyallahu anh dedi ki:

“Bana (Medine’de) bir kadın uğramıştı. Böğründen tuttum, sonra saldım. Sabahleyin Aleyhissalâtu vesselâm halktan biat almaya başladı. Yanına ben de gittim.

“Dün kıdını tutan değil misin sen?” diye sordular.

“Evet! Ama bir daha yapmayacağım ey Allah’ın Resûlü!” dedim. Benim biatımı da aldı.”

(Rezin tahric etmiştir. Hadis, Ahmed İbnu Hanbel’in Müsned’inde mevcuttur (5, 293).