5285 – KÂFE

KÂFE

5285 – Hz. Aişe radıyallahu anh anlatıyor: “Reslullah aleyhissalâtu vesselâm (bir gün) yanıma mesrur olarak girdi, yüzünün çizgileri parlıyordu.

“Hani, Mücezziz el-Müdlicî var ya, az önce, Zeyd İbnu Hârise ve Üsame İbnu Zeyd’e baktı da: “Şu ayaklar var ya (aralarında öyle benziyorlar ki) sanki birbirlerinden hâsıllar” dedi” buyurdular.”

Buhâri, Fezailu’l-Ashab 17, Menâkıb 23, Ferâiz 31; Müslim, Rada’ 38, (1459); Ebu Dâvud, Talâk 31, (2267, 2268); Tirmizî, Velâ ve’l-Hibe 5, (2130); Nesâî, Talâk 51, (6, 184).

5286 – Süleyman İbnu Yesâr anlatıyor: “Hz. Ömer radıyallahu anh, İslâm döneminde neseb iddiasında bulunanları cahiliye doğumlulara ilhak ediyordu. (Bir gün) iki kişi geldi. Her ikisi de, bir kadının çocuğunun kendisine ait olduğunu iddia ediyordu. Hz. Ömer, bir kâif çağırdı. Kâif adamlara baktı. Sonra:

“Her ikisinin de çocukta iştirakleri var!” dedi. Hz. Ömer bu söz üzerine elindeki değneği kâife indirdi ve:

“Nereden biliyorsun?” dedi. Sonra kadını çağırıp:

“Bana haberini söyle!” emretti. Kadın, iki adamdan birini kastederek:

“Şu var ya, dedi ben ailemin devesini güderken bana gelirdi ve benden ayrılmazdı. O da ben de hamilelik başladı zannettik. Sonra o benden ayrıldı. Arkadan kan aktı (âdet gördüm). Sonra da onun yerini diğeri aldı (bana temasta bulundu). Çocuğun hangisinden olduğunu bilmiyorum!” dedi. Kâif bu cevabı işitince tekbir getirdi. Hz: Ömer çocuğa dönerek:

“Hangisini dilersen onu veli kıl!” dedi.”

Muvatta, Akdiye 22, (2, 740).

5287 – Ebu Osmân en-Nehdî anlatıyor: “Sa’d İbnu Ebî Vakkâs radıyallahu anh’ı dinledim. Demişti ki : ” “Resülullah aleyhissalâtu selâm buyurdular ki:

“İslâm’da bir kimse asıl babası varken bir başkasının babası olduğunu söylerse ve bu iddiasını da o kimsenin babası olmadığını bilerek yaparsa, cennet ona haramdır.”

Buhârî, Ferâiz 29, Megâzî 56; Müslim İman 114, (63); Ebu Dâvud, Edeb 119, (5113).

5288 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm mülâ’ane (lânetleşerek boşanma) âyeti indiği zaman şöyle buyurdular:

“Hangi kadın, bir kavme, onlardan olmayanı dahil edecek olursa, hiç bir hususta Allah’la irtibatı kalmamıştır. Artık Allah onu asla cennete koymayacaktır. Hangi erkek de göre göre evladını inkâr ederse, Allah Kıyamet günü onunla kendi arasına perde koyar ve herifi öncekilerin ve sonrakilerin önünde rezil rüsvay eder.”

Ebu Dâvud, Talâk 29, (2263); Nesâî, Talâk 47, (6,179).

5289 – Amr İbnu, Şuayb an ebîhi an ceddihi radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, varisler tarafından babaya nisbeti talep edilip de, (hayatında inkâr etmediği için) babanın ölümünden sonra nesebe dahil edilen bu çocuğun o babanın cima yaptığı gün mülkünde bulunan cariyeden doğmuş olması halinde, varislere ilhak edilmesine; ancak çocuğa, bu ilhaktan önce taksim edilen mirastan herhangi bir payın geçmeyeceğine; fakat taksim edilmeyen mirastan pay alacağına; çocuğun kendisine nisbet edildiği baba, şayet ölmezden önce çocuğun kendisinden olduğunu inkâr etmişse, bu çocuğun o babaya ilhak edilemeyeceğine; eğer çocuk mülkünde olmayan bir cariyeden veya kendisiyle zina yaptığı bir hür kadından ise, bu çocuğun da o babaya ilhak edilmeyeceğine ve o babaya varis olamayacağına, -hatta çocuk kendisine nisbet edilen şahsın bizzat kendisi, onun hür veya köle kadından edindiği veled-i zinası olduğunu itiraf etse bile- o çocuğun varis olamayacağına hükmetti.”

Ebu Dâvud, Talâk 30, (2265, 2266).

5290 – İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“İslâm’da cariye ile zina yoktur. Kim câhiliyede câriye ile zina yapmış ise, (bundan hasıl olan çocuk) asabesine (efendisine = cariyenin efendisine) dahil olur. Kim, meşru nikahdan olmayan bir çocuğun kendine ait olduğunu iddia ederse, ona vâris olamaz, kendisine de varis olunamaz.”

Ebu Dâvud, Talak 30, (2264).

5291 – Zeyd İbnu Erkâm radıyallahu anh anlatıyor: “Yemen’den bir zât Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’a gelip:

“Üç kişi Hz. Ali’ye gelip, tek bir tuhur zamanı içerisinde cimada bulundukları bir kadından doğan bir çocuk hakkındaki ihtilaflarını arzettiler. Hz. Ali ikisine:

“Çocuk şu üçüncüye mübarek olsun!” dedi. Bunun üzerine diğer ikisi feverân ettiler (olmaz böyle hüküm diye çıkıştılar). Hz. Ali bunun üzerine:

“Siz, ihtilaflı ortaklarsınız. Ben aranızda kur’a çekeceğim. Kime çıkarsa çocuk onundur. Diğer iki arkadaşına da bir diyetin üçte ikisini ödeyecektir!” dedi ve aralarında kur’a çekti ve çocuk kime çıktı ise ona verdi.

(Adamın bu anlattıklarına) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, azı dişleri -veya kesici dişleri- görülünceye kadar güldü.”

Ebu Dâvud, Talâk 32, (2270); Nesâî, Talak 50, (6, 182, 184).

5292 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Bir kimse kendini azad edenlerin izni olmadan bir kavmi velî ittihaz ederse, Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların) laneti üzerine olsun. Allah ondan ne bir farz ne de bir nafile kabul eder.”

Müslim, Itk 19, (1508); Ebu Dâvud, Edeb 119, (5114).

5293 – Abdulhamid İbnu Cafer anlatıyor: “Babamın dedem Rafi’ İbnu Sinân radıyallahu anh’tan anlattığına göre dedem Râfi’ müslüman olmuş, fakat hanımı müslüman olmamakta direnmiş ve (iş ayrılma noktasına gelince) kadın, Aleyhissalâtu vesselâm’a gelerek:) “Kızım benimdir, sütten de kesilmiştir” demiştir. Râfi’de: “Kızım benimdir” demiştir. (Resülullah, Râfi’e: “Sen bir köşeye otur!)” kadına da: “Sen de bir köşeye otur!” der. Çocuğu da ikisinin arasına oturtur. Sonra kadına ve erkeğe: “Çocuğu kendinize çağırın!” buyurur. Çağırırlar. Çocuk annesine meyleder. Aleyhissalatu vesselam: “Allahım ona doğruyu göster!” diye dua eder. Bunun üzerine kız babasına yönelir. Baba böylece çocuğu alır.”

Ebu Dâvud, Talâk 26, (2244); Nesâî, Talâk 52, (6, 185).