4268 – HALİD İBNU VELİD RADIYALLAHU ANH’IN BENİ CEZİME’YE GÖNDERİLMESİ

HALİD İBNU VELİD RADIYALLAHU ANH’IN BENİ CEZİME’YE GÖNDERİLMESİ

4268 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Halid radıyallahu anh’ı Beni Cezime’ye gönderdi. (Yurdlarına varınca Halid) onları önce İslam’a davet etti. Onlar “müslüman olduk!” demeyi güzel söyleyemediler, “Sâbii olduk, Sâbii olduk!” dediler. Halid de onları öldürmeye, esir etmeye başladı. bizden her bir askere esirini verdi. sonra bir gün geçince, herkese esirini öldürmeyi emretti. Ben:

“Vallahi ben esirimi öldürmem! Arkadaşlarımdan da kimse esirini öldürmez!2 dedim. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a gelince, durumu haber verdik. Ellerini kaldırıp:

“Allah’ım, Halid’in yaptığından beriyim!” dedi ve bunu iki sefer tekrar etti.”

Buhari, Megazi 58, Ahkam 35; Nesai, Adabu’l-Kudat 16, (8, 237).

ABDULLAH İBNU HUZÂFE ES-SEHMİ VE ALKAME İBNU MÜCEZZİZ EL-MÜDLİCİ SERİYYESİ (Buna Serriyyetü’l Ensâri de denmiştir.)

4269 – Ali İbnu Ebi Talib radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir seriyye gönderdi ve birliğin başına Ensar’dan bir zat koydu ve askerlere komutanlarına itaat etmelerini emretti. (Sefer esnasında komutan, bir meseleden) öfkelenip:

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana itaat etmenizi emretmedi mi?” dedi. Hepsi de: “Evet emretti!” dediler.

“Öyleyse, dedi, derhal bana odun toplayın!” Hemen otun toplanmıştı. Bu sefer:

“Ateş atın!” emretti. Ashab (odun yığınına) ateş attı. Komutan:

“İçine girin!” emretti. Girmek üzere ilerlediler. Ancak birbirlerinden tutup:

“Biz, ateşten kaçarak Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a geldik (şimdi ateşe girmemiz olur mu?)” diyerek girmediler. Öyle durdular. Ateş söndü. Komutanın da öfkesi geçti, Bu vak’a Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a intikal edince:

“Eğer girselerdi, Kıyamet gününe kadar bir daha ondan çıkamazlardı! Allah’a isyanda (kula) itaat yok! Taat ma’ruftadır!” buyurdular.”

Buhari, Megazi, 59, Ahkam, 4, Haberu’l-Vahid 1; Müslim, İmaret 40, (1840); Ebu Davud, Cihad 96, (2625); Nesai, bey’at 34, (7, 159).