17-Kübreviyye CEMAATLER

17-Kübreviyye CEMAATLER

1. Ebu Necib Abdü’l-Kahir Zıyaüddin Sühreverdî, 2. Rûzbihan Baklî, 3. İsmail Kasrî, 4. Ammâr Yasir, 5. Necmüddin Kübrâ.

NECMÜDDİN KÜBRÂ

Kübreviyye veya Zehebiyye tarikatinin kurucusu olup, XII, XIII. asır İran sofîlerinin en mühim şahsiyetlerinden biridir. İsminin tamamı Ahmed bin Ömer Ebû’l-Cennab Necmüddin Kübrâ el-Hivakî el-Harezmî’dir.

Sofîliğin gelişmesinde rolü pek büyük olmuştur. Onun birçok talebeleri arasında tasavvufî akidenin büyük mümessillerini bulmaktayız.

Münazara ve mübaheseyi çok sevdiğinden ve her münazarada hasımlarını yendiğinden kendisine, “et-Tammetü’l-Kübra” ismi verilmiştir. Bu isim sonraları çok meşhur olmuş, zamanla baştaki kelime de unutularak sadece “Kübra” denmiştir.

Necmüddin Kübrâ 540 (1145) senesinde dünyaya gelmiş, genç yaşta seyahatlere çıkmış ve Mısırda meşhur Şeyh Rûzbihan el-Vezzah el-Mısrî ile tanışmış, onun müridi olmuş ve şeyhinin nezareti altında son derece sıkı riyazet geçirmiştir. Bu sırada şeyhin teveccühünü kazanmış ve kızı ile evlenmiştir. Necmüddin birkaç sene Mısır’da kalmış, bu zaman zarfında iki oğlu dünyaya gelmiştir.

Bir gün İmam Ebu Nasr Hafza’nın Tebriz’de “sünne” hakkında güzel dersler verdiğini duymuş, bunun üzerine hemen oraya hareket ederek Sermeydan mahallesinde Zahide hankâhında oturan mezkur kelam aliminin derslerine devam etmiştir.

Necmüddin “Şerhü’s-Sünne ve’l-Mesalih” adında mukaddime mahiyetindeki kelama dair eserini burada yazmıştır.

Bundan sonra Şeyh Necmüddin Ammar-ı Yasir’e intisap etmiş, onun tavsiyesi üzerine tam bir sofî olabilmek için, İsmail Kasrî’nin mektebine girmiştir. Buradan ikinci hırkayı (hırkayı teberrük) almış ve şeyhinin yanına dönmüştür.

Şeyh Rûzbihan, Necmüddin’e anayurdu olan Harezm’e gidip, oradaki insanları irşad etmesi için tavsiyede bulundu. Bu tavsiyeye uyan Necmüddin ailesi ile birlikte Harezm’e gidip yerleşerek orada bir hankâh te’sis edip, Kübreviyye (Zehebiyye) tarikatini kurmuştur. Kısa bir zamanda tedris ve irşad halkası genişlemiştir. Talebeleri arasında Attâr’ın şeyhi Mecdüddin el-Bağdadî de bulunuyordu. 618 (1226) yılında vefat etmiştir.

Necmüddin çok verimli bir müellif idi. Sofîliği ilgilendiren çeşitli mes’eleler hakkında bir çok risaleler yazmıştır. Eserlerinin ekserisini arapça olarak te’lif etmiştir. Keşfü’z-Zünûn’da ona ait eserler şunlardır:

1. Usûlü’l-Aşere: Keşfü’z-Zünûn c. I, s. 114. Bu risale İsmail Hakkı Bursevî tarafından türkçe olarak şerh edilmiş ve 1256 (1840) yılında İstanbul’da basılmıştır.

2. Risaletün fi’s-Sülûk: 632 (1234-35) senesinde yazılmıştır. Keşfü’z-Zünûn, c. I, s. 872.

3. Risaletü’t-Turuk: Keşfü’z-Zünûn, c. I. s. 876.

4. Tevali’t-Te’nis Bimelâli İbni İdris: Keşfü’z-Zünûn, c. I, s. 503.

5. Fevatihu’l-Cemal: Farsçadır, Keşfü’z-Zünûn, c. 2, s. 1292.

6. Hidayetü’l-Talibîn: Keşfü’z-Zünûn, C. 2, s. 2031.

7. Aynü’l-Hayât: Eserin birinci cildi Leningrad kütüphanesinde bulunmaktadır.10

Kübreviyye tarikatinin şubeleri:

Bahaiyye, Halvetiyye, Firdevsiyye, Nûriyye, Rükniyye, Hemedâniyye, Nûrbahşiyye, Berzenciyye.11

_______________________________

10_ Nefehat Terc., s. 475-480; Kamusu’l-A’lam, c. VI, s. 4568; İslam Ans., c. 9. s. 163-164.

11_ Mir’atü’t-Turuk, s. 12.