4240 – UMRETU’L-KAZA

UMRETU’L-KAZA

4240 – Bera İbnu’l-Azib radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Zülkade ayında umreye çıkmıştı. Mekkeliler Onun Mekke’ye girmesine izin vermediler. Resûlullah, gelecek yıl girmek, orada üç gün kalmak, Mekke’ye silahlar torbalarda olarak girmek, ailelerinden peşine düşmek isteyen çıksa bile kimseyi almamak, Ashabından Mekke’de kalmak isteyen çıkarsa kimseye mani olmamak şartları üzerine anlaşmıştı.

Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (Mekke’ye umre için) girip, müddet de dolunca, Mekkeliler Hz. Ali’ye gelip:

“Arkadaşına söyle! bizi terketsin, müddet doldu!” dediler. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm çıktı, ancak Hamza’nın kızı radıyallahu anhüma peşine takıldı:

“Ey amcam, ey amcam!” diye bağırıyordu. Hz. Ali radıyallahu anh onu alıp elinden tuttu. Hz. Fatıma radıyallahu anha’ya:

“Amcanın kızını yanına al!” dedi. (Medine’ye gelince) kızı (yanına alma) hususunda Hz. Ali, Zeyd ve Cafer radıyallahu anhüm ihtilafa düştüler. Hz. Ali:

“O benim amcamın kızıdır! (Ben ehakkım)” diyordu. Ca’fer radıyallahu anh:

“O hem amcamın kızı, hem de teyzesi nikahım altında!” diyordu. Zeyd de:

“Kardeşimin kızıdır!” diyordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, kazın, teyzesinin yanında kalmasına hükmetti ve: “Teyze anne makamındadır!” buyurdu. Hz. Ali radıyallahu anh’a yönelerek: “Sen bendensin, ben de senden!” buyurdu. Ca’fer radıyallahu anh’a: “Yaratılışın ve huyun bana benzer” diyerek iltifat etti. Zeyd radıyallahu anh’a da: “Sen bizim hem kardeşimiz, hem de mevlamız (azadlımız)sın!” buyurdu.”

Buhari, Meğazi 43, Umre 3, Cezâu’s-Sayd 17, Sulh 6, Cizye 19; Müslim, Cihad 90, (1783).