ÖLÜMÖTESİ YAŞAM NASIL

ÖLÜMÖTESİ YAŞAM NASIL

Bizim sağlam kaynaklardan edindiğimiz ilme göre, ölümötesi yaşam nasıl?.. Bunu çok özetle size anlatmaya çalışacağım..

Bu bizim tesbitlerimizdir; kimse kabul etmek zorunda değildir.. Aklına mantığına, anlayışa uyan paylaşır; uymayan da böyle de düşünen varmış, der geçer!.

Konunun detaylarını isteyenler için, “TEK`İN SEYRİ”, Hz. MUHAMMED NEYİ OKUDU” ve “Hz. MUHAMMED`İN AÇIKLADIĞI ALLAH” isimli kitaplarımızda bölüm bölüm açıklanmaya çalışılmaktadır…

İnsan bedeni, dışarıdan aldığı gıdayı, bir organik fabrika hükmünde olan bedeninde analiz ederek bioelektrik enerjiye dönüştürür.. Bu bioelektrik enerji hem insan beyninin ihtiyacı olan bioelektriği oluşturur; hem de sinir sistemi dediğimiz bioelektrik sistem ile vücudun canlılığını sağlar tüm hücrelere kadar; hem de vücutta bir manyetik alan meydana getirerek ruhu kendisinde muhafaza eder!. Beynin aldığı bu bioelektrik tıpkı bilgisayarın 220 volt girdisi gibidir..

Gerçekte, beyin ne görür, ne de işitir!. Beyin, bir tür bilgisayar gibi çalışır.. Sadece kendisine ulaşan çok değişik frekanslı dalgaları, kendisindeki daha önce aldığı verilere kıyaslıyarak değerlendirip; bundan bir sonuç çıkartır!..

Beyin bedeni yönlendirdiği gibi, aynı zamanda da “RUH”u üretir!. Nasıl telepati dediğimiz olay beyinlerin ürettiği dalgasal iletişim ise, “ruh” da aynı şekilde beynin ürettiği dalgalardan oluşmuş ikinci bir bedendir!. Beyinle ruh arasında sürekli bir iletişim ve karşılıklı enerji ve bilgi alışverişi vardır.. Beyin kendisinde oluşan enerji ve tüm zihinsel fonksiyonların hâsılasını ruhu oluşturan dalga(wave) bedene yükler.

Ölüm, bir tür dönüşümdür.. Herhangi bir etki ile beyin durduğu anda, sinir sitemi aracılığıyla tüm hücrelere yaydığı bioelektrik enerji ayak uçlarından başlayarak kesilir; bu anda ruh bağımsız hâle gelerek bedenden soyutlanır!.

Artık o andan sonra bilinç, ruh bedenle yaşamına devam eder!. Ölüm, bilince hiç bir kesiklik getirmez!. Hatta çok zaman, kişi, ilk anda ölümü tattığını bile farketmez.. Şuurlu bir şekilde çevresini algılar ve ağlayıp haykıranlar yüzünden ilk anda paniğe kapılıp, büyük üzüntü duyar!. Bedenin yıkanışını, cenaze namazının kılınışını, gelenleri seyreder; ve en büyük paniği de bedeni mezara konulduğunda yaşar; çünkü bilinçli ve diri bir varlıktır; ancak ne yazık ki de bedeniyle birlikte mezara konmak zorundadır!.

Nasıl gündüz yaşadığınız olaylar zorunlu olarak gece rüyanıza girer ve bunu değiştiremezseniz rüyada; aynı şekilde tüm yaşam boyunca kendinizi o beden kabul ettiğiniz için de o anda bedeni bırakıp uzaklaşamaz ve o bedenle birlikte mezarın içinde bulursunuz kendinizi; ve dahi uzaklaşanların ayak seslerinini işitirsiniz!..isterseniz dünyada iken en zengin, veya en yüksek rütbeli ya da en meşhur kişi olun; orada tek başınıza ve tamamiyle yabancı olduğunuz bir ortamdasınız!..

Bugün için bedene göre nasıl bir afakî ve bir de enfüsî görüş varsa; aynı şekilde ruh bedende de bir afakî ve bir de enfüsî görüş oluşur.. Ruh, âfâkî görüşüyle cinlerin içinde olduğu boyutta iken; enfüsî görüşle de melekî boyutu müşahede eder; Cehennemi, zebanîlerini; Cennetin içinde yaşayanları algılar!

Dünyada yaşarken, Allah Rasûlü’nün uyardığı tarzda çalışmalarla kendini o şartlara hazırlamamışsa; artık o ortamda kesinlikle yapabileceği hiç bir şey yoktur; içinde bulunduğu şartlara ve sonuçlarına katlanmaktan başka!. Kabir azabı denilen şey burada oluşan yaşam biçimidir..

“Vel bâ`sü ba`del mevt”in anlamı “öldükten sonra kıyâmette dirilmek” değil; “ölümle birlikte yeni bir bedenle yaşama devam etmek”tir!. Bakınız “AKIL veiMAN” kitabımız, “âhırete iman” bölümüne konunun detayları için…

Bu yaşam kıyâmete kadar devam eder.. Berzâh âlemi de denen bu âlemde bazıları, yataktakinin rüya görmesi gibi kendi âlemindedir; şehidler, bir kısım evliya, Nebi ve Rasûller ise serbest dolaşım hâlinde..

Ruh bedenler kıyâmet akabinde o şartlara göre yeni bir yapıya dönüşürler, yeni bir baâs olur!… ve bu bedenlerle Cehennem denen ortamı geçmeye çalışırlar.. Cehennem ortamından kurtulanlar ise bir bâ’s daha geçirerek ruh bedenden “nur beden” haline dönüşürler; böylece de bu bilinçler, “nurâni varlıklar” olarak cennet boyutunda yaşamlarını sürdürürler.. Bu Allahûâlem milyarlarca yıl sürer!.