9. CÜZ 4. HİZİP


08- ENFÂL SÛRESİ الأنفالAynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَإِذْ يَعِدُكُمُ اللَّهُ إِحْدَى الطَّائِفَتَيْنِ أَنَّهَا لَكُمْ وَتَوَدُّونَ أَنَّ غَيْرَ ذَاتِ الشَّوْكَةِ تَكُونُ لَكُمْ وَيُرِيدُ اللَّهُ أَنْ يُحِقَّ الْحَقَّ بِكَلِمَاتِهِ وَيَقْطَعَ دَابِرَ الْكَافِرِينَ
7-) Ve iz ye`ıdükümullâhu ıhdet taifeteyni enneha leküm ve teveddune enne ğayre zâtiş şevketi tekûnü leküm ve yüriydullâhu en yuhıkkal hakka Bi kelimatiHİ ve yakta`a dabirel kafiriyn;
7-) Hani Allâh size iki gruptan (Kureyş ordusu veya kervandan) birinin sizin olacağını vadediyordu… Silah sahibi olmayanın (kervanın) sizin olmasını arzu ediyordunuz (kısa vâdeli kazanca, getirisi kolay olana bakıyordunuz, hâlbuki uzun vâdede size zarar verecekti bu isteğiniz)… Allâh da uyarılarıyla Hakk`ı gerçekleştirmek ve hakikat bilgisini inkâr edenlerin ardını kesmeyi diliyordu.
لِيُحِقَّ الْحَقَّ وَيُبْطِلَ الْبَاطِلَ وَلَوْ كَرِهَ الْمُجْرِمُونَ
8- ) Li yuhıkkal hakka ve yubtılel batıle ve lev kerihel mücrimun;
8- ) Hakk`ı gerçekleştirmek ve boş, asılsız olanı geçersiz kılmak için… İsterse Allâh`a karşı suç işleyenler bundan hoşlanmasın!
إِذْ تَسْتَغِيثُونَ رَبَّكُمْ فَاسْتَجَابَ لَكُمْ أَنِّي مُمِدُّكُمْ بِأَلْفٍ مِنَ الْمَلَائِكَةِ مُرْدِفِينَ
9-) İz testeğiysune Rabbeküm festecabe leküm enniy mümiddüküm Bi elfin minel Melaiketi murdifiyn;
9-) Hani siz Rabbinizden yardım istiyordunuz da: “Muhakkak ki ben, birbiri ardınca bin melâike ile size yardım ediyorum” diye size icabet etmişti.
وَمَا جَعَلَهُ اللَّهُ إِلَّا بُشْرَىٰ وَلِتَطْمَئِنَّ بِهِ قُلُوبُكُمْ ۚ وَمَا النَّصْرُ إِلَّا مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
10-) Ve ma cealehullâhu illâ büşra ve li tatmeinne Bihi kulubüküm* ve men nasru illâ min `indillâh* innAllâhe Aziyzün Hakiym;
10-) Allâh bunu ancak bir müjde olsun ve onunla kalpleriniz mutmain olsun diye yaptı… Yardım, zafer ancak Allâh indîndendir… Muhakkak ki Allâh Aziyz`dir, Hakiym`dir.
إِذْ يُغَشِّيكُمُ النُّعَاسَ أَمَنَةً مِنْهُ وَيُنَزِّلُ عَلَيْكُمْ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً لِيُطَهِّرَكُمْ بِهِ وَيُذْهِبَ عَنْكُمْ رِجْزَ الشَّيْطَانِ وَلِيَرْبِطَ عَلَىٰ قُلُوبِكُمْ وَيُثَبِّتَ بِهِ الْأَقْدَامَ
11-) İz yüğaşşiykümünnüase emeneten minhü ve yünezzilü aleyküm mines Semai maen liyutahhireküm Bihi ve yüzhibe anküm riczeşşeytani ve li yarbita alâ kulubiküm ve yüsebbite Bihil akdam;
11-) Hani O, kendinden bir sükûn ve güven hâli oluşturuyordu; sizi onunla (nefsanî duygulardan) arındırmak, sizden şeytanın pisliğini (korku, evham) gidermek, şuurunuzdaki Hak müşahedesini kuvvetlendirmek ve ayakları (-nızı) (bu ilimle) sâbit tutmak için de üzerinize semâdan bir su inzâl ediyordu (SU, ilmî marifet; kesinlikle Allâh muradı neyse onun yerine geleceğine, yakîn hâline işaret eder). (Bu âyet benzetme yollu anlatımın örneğidir. Zira olay sırasında gökten yağan su – yağmur, ayakları yere bağlamaz veya şeytanın dürtüsünü temizlemez realitesi. Kurân`daki pek çok âyetin hangi bakışla değerlendirilmesi gerektiğine de bir örnektir. A.H.)
إِذْ يُوحِي رَبُّكَ إِلَى الْمَلَائِكَةِ أَنِّي مَعَكُمْ فَثَبِّتُوا الَّذِينَ آمَنُوا ۚ سَأُلْقِي فِي قُلُوبِ الَّذِينَ كَفَرُوا الرُّعْبَ فَاضْرِبُوا فَوْقَ الْأَعْنَاقِ وَاضْرِبُوا مِنْهُمْ كُلَّ بَنَانٍ
12-) İz yuhıy Rabbüke ilel Melaiketi enniy me`aküm fesebbitülleziyne amenû* seulkıy fiy kulubilleziyne keferurru`be fadribu fevkal a`nakı vadribu minhüm külle benan;
12-) Hani Rabbin melâikeye şöyle vahyetmişti: “Muhakkak ben sizinle beraberim (Allâh melekle yan yana olmayacağına göre; anlatılmak istenen {tasavvufta mâiyet sırrı diye bahsedilen}: meleklerin, kendilerindeki kuvvet ve kudretin Allâh`ın kuvvet ve kudreti bilincini taşıdıkları realitesine işaret olunmaktadır)… İman edenleri sâbitleyin… Hakikat bilgisini inkâr edenlerin kalplerinde korku oluşturacağım… (Onların) boyunlarının üstüne vurun (vehim üzere sâbitleyin) ve onların her parmağına darbedin.”
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ شَاقُّوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ ۚ وَمَنْ يُشَاقِقِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَإِنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
13-) Zâlike Bi ennehüm şakkullahe ve RasûleHU, ve men yuşakıkıllahe ve RasûleHU fe innAllâhe şediyd`ül `ıkab;13-) Bunun sebebi, onların Allâh`a ve Rasûlü`ne karşı çıkarak kendilerini Allâh ve Rasûlü`nden ayırıp koparmalarıdır… Kim Allâh`a ve Rasûlü`ne karşı çıkarsa, muhakkak ki Allâh “Şediyd`ül Ikab”dır (yapılanın sonucunu şiddetle yaşatandır).
ذَٰلِكُمْ فَذُوقُوهُ وَأَنَّ لِلْكَافِرِينَ عَذَابَ النَّارِ
14-) Zâliküm fezûkuhu ve enne lilkafiriyne azâben nar;
14-) İşte size (fiilinizin sonucu); tadın onu! Hakikat bilgisini inkâr edenler için bir de Nâr (bir tür ateş ki, hem içsellikte hem dışsallıkla yakan) azabı vardır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا لَقِيتُمُ الَّذِينَ كَفَرُوا زَحْفًا فَلَا تُوَلُّوهُمُ الْأَدْبَارَ
15-) Ya eyyühelleziyne amenû izâ lekıytümülleziyne keferu zahfen fela tüvelluhümül edbar;
15-) Ey iman edenler… Toplu olarak hakikat bilgisini inkâr edenler ile karşılaştığınızda, sakın onlardan kaçmayın!
وَمَنْ يُوَلِّهِمْ يَوْمَئِذٍ دُبُرَهُ إِلَّا مُتَحَرِّفًا لِقِتَالٍ أَوْ مُتَحَيِّزًا إِلَىٰ فِئَةٍ فَقَدْ بَاءَ بِغَضَبٍ مِنَ اللَّهِ وَمَأْوَاهُ جَهَنَّمُ ۖ وَبِئْسَ الْمَصِيرُ
16-) Ve men yüvellihim yevmeizin dübürehu illâ müteharrifen likıtalin ev mütehayyizen ila fietin fekad bae Bi ğadabin minAllâhi ve me`vahu cehennem* ve bi`sel masıyr;
16-) Savaşmak için çekilmek yahut bir başka birliğe katılmak (için çekilmek) haricinde, kim onlardan kaçarsa, mutlaka Allâh`ın öfkesi ile döner… Onun mekânı yanma ortamıdır! Ne kötü varış yeridir o!
فَلَمْ تَقْتُلُوهُمْ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ قَتَلَهُمْ ۚ وَمَا رَمَيْتَ إِذْ رَمَيْتَ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ رَمَىٰ ۚ وَلِيُبْلِيَ الْمُؤْمِنِينَ مِنْهُ بَلَاءً حَسَنًا ۚ إِنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
17-) Felem taktüluhüm ve lakinnAllâhe katelehüm ve ma rameyte iz rameyte ve lakinnAllâhe rema* ve liyübliyel mu`miniyne minhü belaen hasena* innAllâhe Semiy`un Aliym;
17-) Siz öldürmediniz onları, öldüren Allâh`tı! (Oku) attığında sen atmadın, atan Allâh`tı! İman edenlere, kendinden (rahmetinden) güzel bir tecrübe yaşatmak için! Muhakkak ki Allâh Semi`dir, Aliym`dir.
ذَٰلِكُمْ وَأَنَّ اللَّهَ مُوهِنُ كَيْدِ الْكَافِرِينَ
18-) Zâliküm ve ennAllâhe muhinü keydil kafiriyn;
18-) İşte böyle (yaşayıp gördünüz)! Muhakkak Allâh, hakikat bilgisini yaşamayı inkâr edenlerin tuzağını zayıf düşürendir!
إِنْ تَسْتَفْتِحُوا فَقَدْ جَاءَكُمُ الْفَتْحُ ۖ وَإِنْ تَنْتَهُوا فَهُوَ خَيْرٌ لَكُمْ ۖ وَإِنْ تَعُودُوا نَعُدْ وَلَنْ تُغْنِيَ عَنْكُمْ فِئَتُكُمْ شَيْئًا وَلَوْ كَثُرَتْ وَأَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُؤْمِنِينَ
19-) İn testeftihu fekad caekümül feth* ve in tentehu fehuve hayrun leküm* ve in te`ûdu ne`ud* velen tuğniye anküm fietüküm şey`en velev kesüret, ve ennAllâhe me`al mu`miniyn;
19-) Eğer siz fetih (zafer) istiyorsanız, işte size (Bedir`de) fetih geldi… Eğer (Rasûlullâh`a direnmekten) vazgeçerseniz, o sizin için daha hayırlıdır… Şayet (şirke) dönerseniz, biz de döneriz! (O durumda) topluluğunuz çok da olsa size hiçbir faydası olmaz… Kesinlikle Allâh iman edenlerledir (kendinde açığa çıkan havl ve kuvvetin Allâh`ın olduğunu yaşayanlarladır)!
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا أَطِيعُوا اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَلَا تَوَلَّوْا عَنْهُ وَأَنْتُمْ تَسْمَعُونَ
20-) Ya eyyühelleziyne amenû etıy`ullahe ve RasûleHU ve lâ tevellev `anHU ve entüm tesme`un;
20-) Ey iman edenler… Allâh`a ve O`nun Rasûlü`ne itaat edin! İşitip durduğunuz hâlde O`ndan yüz çevirmeyin!
وَلَا تَكُونُوا كَالَّذِينَ قَالُوا سَمِعْنَا وَهُمْ لَا يَسْمَعُونَ
21-) Ve lâ tekûnu kelleziyne kalu semı`na ve hüm lâ yesme`un;
21-) Kendileri işitip de (algılamadıkları hâlde), “işittik” diyenler gibi olmayın!
إِنَّ شَرَّ الدَّوَابِّ عِنْدَ اللَّهِ الصُّمُّ الْبُكْمُ الَّذِينَ لَا يَعْقِلُونَ
22-) İnne şerred devabbi `indAllâhis summül bükmülleziyne lâ ya`kılun;
22-) Muhakkak ki Allâh indînde canlıların en şerrlisi, aklını kullanmayan (taklitle yaşayan) sağırlar ve dilsizlerdir.
وَلَوْ عَلِمَ اللَّهُ فِيهِمْ خَيْرًا لَأَسْمَعَهُمْ ۖ وَلَوْ أَسْمَعَهُمْ لَتَوَلَّوْا وَهُمْ مُعْرِضُونَ
23-) Velev alimAllâhu fiyhim hayren leesme`ahüm* velev esme`ahüm letevellev ve hüm mu`ridun;
23-) Eğer Allâh onlarda bir hayır (değerlendirecek istidat) olduğunu bilseydi, elbette onlara işittirirdi… Şayet onlara (mevcut yaratılış programları altında) işittirmiş olsaydı (bile) onlar yüz çevirirlerdi!
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اسْتَجِيبُوا لِلَّهِ وَلِلرَّسُولِ إِذَا دَعَاكُمْ لِمَا يُحْيِيكُمْ ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِهِ وَأَنَّهُ إِلَيْهِ تُحْشَرُونَ
24-) Ya eyyühelleziyne amenüsteciybu Lillâhi ve lirRasûli izâ de`aküm lima yuhyıyküm* va`lemu ennAllâhe yehulü beynel mer`i ve kalbihi ve ennehu ileyHİ tuhşerun;
24-) Ey iman edenler… Sizi, sizi dirilten şeye (hakikat ilmine) çağırdığında, Allâh ve Rasûlü`nün davetine uyun! İyi bilin ki (davet edildiğinize uymazsanız) Allâh (beynindeki var olan sistemiyle) kişinin bilinci ile kalbi arasına girip engel olur… Siz O`na haşrolunacaksınız.
وَاتَّقُوا فِتْنَةً لَا تُصِيبَنَّ الَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْكُمْ خَاصَّةً ۖ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ شَدِيدُ الْعِقَابِ
25-) Vetteku fitneten lâ tusıybennelleziyne zalemu minküm hassaten, va`lemu ennAllâhe şediyd`ül `ıkab;
25-) Sizden yalnızca zulmedenlere isâbet etmekle kalmayan (o toplumda bulunan iyileri de içine alan) bir belâdan korunun… İyi bilin ki Allâh “Şediyd`ül Ikab”dır (yapılanın sonucunu şiddetle yaşatandır).

وَاذْكُرُوا إِذْ أَنْتُمْ قَلِيلٌ مُسْتَضْعَفُونَ فِي الْأَرْضِ تَخَافُونَ أَنْ يَتَخَطَّفَكُمُ النَّاسُ فَآوَاكُمْ وَأَيَّدَكُمْ بِنَصْرِهِ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
26-) Vezküru iz entüm kaliylün müstad`afune fiyl Ardı tehafune en yetehattafekümün Nasü feavaküm ve eyyedeküm Bi nasriHİ ve razekaküm minat tayyibati lealleküm teşkürun;
26-) Hatırlayın o günleri ki, azınlık ve güçsüz olmanız nedeniyle insanların zarar vermesinden korkuyordunuz… Sizi barındırdı, yardımı ile sizi destekledi ve şükredesiniz (değerlendirerek müteşekkir olasınız) diye sizi temiz nimetlerle rızıklandırdı.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَخُونُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ وَتَخُونُوا أَمَانَاتِكُمْ وَأَنْتُمْ تَعْلَمُونَ
27-) Ya eyyühelleziyne amenû lâ tehunullahe ver Rasûle ve tehunu emanatiküm ve entüm ta`lemun;
27-) Ey iman edenler… Allâh`a ve Er Rasûl`e (Rasûlullâh`a) ihanet etmeyin… Bildiğiniz hâlde emanetlerinize (nübüvvet ve risâlet ile size ulaşan ilim ve marifetlere) hıyanet etmeyin!
وَاعْلَمُوا أَنَّمَا أَمْوَالُكُمْ وَأَوْلَادُكُمْ فِتْنَةٌ وَأَنَّ اللَّهَ عِنْدَهُ أَجْرٌ عَظِيمٌ
28-) Va`lemu ennema emvalüküm ve evladüküm fitnetün ve ennAllâhe `ındeHU ecrun azıym;
28-) İyi bilin ki, mallarınız ve evlatlarınız ancak bir fitnedir (sınav objesidir)! Allâh`a gelince, aziym mükâfat O`nun indîndedir.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنْ تَتَّقُوا اللَّهَ يَجْعَلْ لَكُمْ فُرْقَانًا وَيُكَفِّرْ عَنْكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ۗ وَاللَّهُ ذُو الْفَضْلِ الْعَظِيمِ
29-) Ya eyyühelleziyne amenû in tettekullahe yec`al leküm furkanen ve yükeffir anküm seyyiatiküm ve yağfir leküm* vAllâhu ZülFadlilAzîym;
29-) Ey iman edenler… Eğer Allâh`tan korunursanız (fıtrî ahdinize ve Rasûlullâh ile ulaşanlara hıyanet etmezseniz), sizin için Furkan (Hak ile bâtılı ayırt etme kuvvesi) oluşturur, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar… Allâh, Zül Fadlil Aziym`dir.
وَإِذْ يَمْكُرُ بِكَ الَّذِينَ كَفَرُوا لِيُثْبِتُوكَ أَوْ يَقْتُلُوكَ أَوْ يُخْرِجُوكَ ۚ وَيَمْكُرُونَ وَيَمْكُرُ اللَّهُ ۖ وَاللَّهُ خَيْرُ الْمَاكِرِينَ
30-) Ve iz yemküru Bikelleziyne keferu liyüsbituke ev yaktüluke ev yuhricuke, ve yemkürune ve yemkürullah* vAllâhu hayrul makiriyn;
30-) Hani o hakikat bilgisini inkâr edenler, senin işlevini durdurmak yahut seni öldürmek ya da seni (yurdundan) çıkarmak için sana mekr (hile) düzenliyorlardı. Onlar mekr kurarlar, Allâh, mekrlerine mekrin sonuçlarını yaşatarak cevap verir (yaptıklarını kendi aleyhlerine çevirir)! Allâh mekr oluşturanların en hayırlısıdır!
وَإِذَا تُتْلَىٰ عَلَيْهِمْ آيَاتُنَا قَالُوا قَدْ سَمِعْنَا لَوْ نَشَاءُ لَقُلْنَا مِثْلَ هَٰذَا ۙ إِنْ هَٰذَا إِلَّا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
31-) Ve izâ tütla aleyhim ayatüna kalu kad semi`na lev neşaü lekulna misle hazâ in hazâ illâ esatıyrul evveliyn;
31-) Onlara işaretlerimiz okunduğunda: “Gerçekten işittik… Eğer dilesek elbette bunun benzerini biz de söylerdik… Evvelkilerin masallarından başka bir şey değil bu!” dediler.
وَإِذْ قَالُوا اللَّهُمَّ إِنْ كَانَ هَٰذَا هُوَ الْحَقَّ مِنْ عِنْدِكَ فَأَمْطِرْ عَلَيْنَا حِجَارَةً مِنَ السَّمَاءِ أَوِ ائْتِنَا بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
32-) Ve iz kalullahümme in kâne hazâ hüvel hakka min `ındike feemtır aleyna hıcareten mines Semai evi`tina Bi azâbin eliym;
32-) Hani, “Ey Allâhım… Eğer bu senin indînden Hakk`ın kendisi ise, (o takdirde) gökten üstümüze taşlar yağdır! Yahut bize acı bir azap ver” demişlerdi.
وَمَا كَانَ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ وَأَنْتَ فِيهِمْ ۚ وَمَا كَانَ اللَّهُ مُعَذِّبَهُمْ وَهُمْ يَسْتَغْفِرُونَ
33-) Ve ma kânAllâhu liyüazzibehüm ve ente fiyhim* ve ma kânAllâhu müazzibehüm ve hüm yestağfirun;
33-) Hâlbuki sen onların içindeyken Allâh onlara azap vermezdi (sen âlemlere rahmet olarak irsâl edilmiştin)… Ayrıca, istiğfar edenler de varken, Allâh onlara azap edici değildir.

وَمَا لَهُمْ أَلَّا يُعَذِّبَهُمُ اللَّهُ وَهُمْ يَصُدُّونَ عَنِ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ وَمَا كَانُوا أَوْلِيَاءَهُ ۚ إِنْ أَوْلِيَاؤُهُ إِلَّا الْمُتَّقُونَ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
34-) Ve ma lehüm ella yüazzibehümullâhu ve hüm yasuddune anil Mescidil Harami ve ma kânu evliyâeh* in evliyauhu illel müttekune ve lâkinne ekserehüm lâ ya`lemun;
34-) Onlar Mescid-i Haram`dan (iman edenleri ziyaretten) engelledikleri hâlde, Allâh onlara ne diye azap vermesin? (Üstteki âyetle bu çelişmez; orada toplumsal azaptan burada bireysel azaptan söz edilmekte…) (Hem) onlar, Onun (Mescid`in) velîleri değillerdir… Onun velîleri ancak korunanlardır… Ne var ki, onların çoğunluğu (Mescid-i Haram`ın ne olduğunu) bilmezler.
وَمَا كَانَ صَلَاتُهُمْ عِنْدَ الْبَيْتِ إِلَّا مُكَاءً وَتَصْدِيَةً ۚ فَذُوقُوا الْعَذَابَ بِمَا كُنْتُمْ تَكْفُرُونَ
35-) Ve ma kâne Salatühüm `ındel Beyti illâ mükâen ve tasdiyeten, fezûkul azâbe Bi ma küntüm tekfürun;
35-) Onların El Beyt`in (Beytullah`ın) indîndeki (katındaki) salâtları (yönelişleri), ıslık çalmak ve el çırpmak olandan (atalarının dışa dönük tapınma biçiminden) başka bir şey değildir… O hâlde gerçeği inkâr etmenizden (küfrünüzden) ötürü tadın azabı!

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا يُنْفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ لِيَصُدُّوا عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۚ فَسَيُنْفِقُونَهَا ثُمَّ تَكُونُ عَلَيْهِمْ حَسْرَةً ثُمَّ يُغْلَبُونَ ۗ وَالَّذِينَ كَفَرُوا إِلَىٰ جَهَنَّمَ يُحْشَرُونَ
36-) İnnelleziyne keferu yünfikune emvalehüm li yasuddu an sebiylillâh* fe seyünfikuneha sümme tekûnu aleyhim hasreten sümme yuğlebun* velleziyne keferu ila cehenneme yuhşerun;
36-) O hakikat bilgisini inkâr edenler, Allâh yolundan engellemek için mallarını bağışlarlar! Kalanları da harcayacaklar! Sonra bu harcamaları onlar için bir yürek acısı oluşturacak! Sonra yenilirler! (Nihayet) hakikat bilgisini inkâr edenler hep bir arada, cehenneme toplanır.
لِيَمِيزَ اللَّهُ الْخَبِيثَ مِنَ الطَّيِّبِ وَيَجْعَلَ الْخَبِيثَ بَعْضَهُ عَلَىٰ بَعْضٍ فَيَرْكُمَهُ جَمِيعًا فَيَجْعَلَهُ فِي جَهَنَّمَ ۚ أُولَٰئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ
37-) Li yemiyzAllâhul habiyse minet tayyibi ve yec`alel habiyse ba`dahu alâ ba`din feyerkümehu cemiy`an feyec`alehu fiy cehennem* ülaike hümül hasirun;
37-) Pisi temizden ayırsın ve pis olanları birbiri üstüne yığıp onlarla cehennemi doldursun diye… İşte bunlar hüsrana uğrayanların ta kendileridir.
قُلْ لِلَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ يَنْتَهُوا يُغْفَرْ لَهُمْ مَا قَدْ سَلَفَ وَإِنْ يَعُودُوا فَقَدْ مَضَتْ سُنَّتُ الْأَوَّلِينَ
38-) Kul lilleziyne keferu in yentehu yuğfer lehüm ma kad selef* ve in ye`ûdu fe kad medat sünnetül `evveliyn;
38-) Hakikat bilgisini inkâr edenlere de ki: “Eğer (yanlış inançlarından) vazgeçerlerse, geçmişte yaptıkları suçlar onlar için bağışlanır! Eğer (eski inançlarına tekrar) dönerlerse, öncekilerin başına gelmiş olanları hatırlat!”
وَقَاتِلُوهُمْ حَتَّىٰ لَا تَكُونَ فِتْنَةٌ وَيَكُونَ الدِّينُ كُلُّهُ لِلَّهِ ۚ فَإِنِ انْتَهَوْا فَإِنَّ اللَّهَ بِمَا يَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
39-) Ve katiluhüm hatta lâ tekûne fitnetün ve yekûned diynü küllühu Lillâh* feinintehev feinnAllâhe Bi ma ya`melune Basıyr;
39-) İman edenlere zulüm ve baskı ortadan kalkana; Din (hakikat bilgisi ve Allâh sistem ve düzeni) apaçık ortaya çıkıp anlaşılıncaya kadar (bunu yapmanızı engellemeleri hâlinde {zira Lâ ikraha fiyd din = Din konusu zorlama kabul etmez}) onlarla savaşın! Eğer (baskı ve engellemeden) vazgeçerlerse, muhakkak ki Allâh onların yapmakta olduklarını Basıyr`dir.
وَإِنْ تَوَلَّوْا فَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَوْلَاكُمْ ۚ نِعْمَ الْمَوْلَىٰ وَنِعْمَ النَّصِيرُ
40-) Ve in tevellev fa`lemu ennAllâhe Mevlaküm* nı`mel Mevla ve nı`men Nasıyr;
40-) Eğer yüz çevirirler ise, iyi bilin ki Allâh sizin Mevlâ`nızdır… Ne güzel Mevlâ`dır (sahiptir O) ve ne güzel Nasîr`dir (zafere ulaştırıcıdır O)!