8. CÜZ 4. HİZİP


07- A`RAF SÛRESİ الأعراف Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَبَيْنَهُمَا حِجَابٌ ۚ وَعَلَى الْأَعْرَافِ رِجَالٌ يَعْرِفُونَ كُلًّا بِسِيمَاهُمْ ۚ وَنَادَوْا أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ سَلَامٌ عَلَيْكُمْ ۚ لَمْ يَدْخُلُوهَا وَهُمْ يَطْمَعُونَ
46-) Ve beynehüma hıcab* ve alel a`rafi ricalun ya`rifune küllen Bisiymahüm* ve nadev ashabel cenneti en selâmün aleyküm lem yedhuluha ve hüm yatme`un;
46-) Onların ikisi (cennet ve cehennem) arasında bir perde vardır… A`rafta ise, her birini, onların yüzlerindeki alâmetlerden tanıyan RİCAL vardır… Cennet ashabına: “Selâmun aleyküm” diye seslenirler. (Bu Rical henüz) cennete dâhil olmamıştır… Onlar (cenneti) umarlar.
وَإِذَا صُرِفَتْ أَبْصَارُهُمْ تِلْقَاءَ أَصْحَابِ النَّارِ قَالُوا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا مَعَ الْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
47-) Ve izâ surifet ebsaruhüm tilkae ashabin nari kalu Rabbena lâ tec`alna me`al kavmiz zalimiyn;
47-) Basarları (bakışları) Nâr (ateş – radyasyon) ehli yönüne çevrildiği vakit: “Rabbimiz! Bizi zâlimler topluluğu ile beraber kılma” derler.
وَنَادَىٰ أَصْحَابُ الْأَعْرَافِ رِجَالًا يَعْرِفُونَهُمْ بِسِيمَاهُمْ قَالُوا مَا أَغْنَىٰ عَنْكُمْ جَمْعُكُمْ وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَكْبِرُونَ
48-) Ve nada ashabül a`rafi ricalen ya`rifunehüm Bisiymahüm kalu ma ağna anküm cem`uküm ve ma küntüm testekbirun;48-) A`raf ehli, sîmalarından kendilerini tanıdıkları (bazı cehennem ehli) ricale seslenerek şöyle dediler: “Ne zenginliğinizin, ne de büyüklenmenizin size hiçbir faydası olmadı!”
أَهَٰؤُلَاءِ الَّذِينَ أَقْسَمْتُمْ لَا يَنَالُهُمُ اللَّهُ بِرَحْمَةٍ ۚ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمْ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ
49-) Ehaülailleziyne aksemtüm lâ yenaluhumullâhu Bi rahmetin, udhulül cennete lâ havfün aleyküm ve lâ entüm tahzenun;49-) “Allâh kendilerini rahmetine nail etmez, diye yemin ettiğiniz kimseler şunlar mıydı?.. ” (Oysa şimdi onlara): “Dâhil olun cennete! Size bir korku yoktur… Siz mahzun da olmayacaksınız!” (denilmiş).
وَنَادَىٰ أَصْحَابُ النَّارِ أَصْحَابَ الْجَنَّةِ أَنْ أَفِيضُوا عَلَيْنَا مِنَ الْمَاءِ أَوْ مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ ۚ قَالُوا إِنَّ اللَّهَ حَرَّمَهُمَا عَلَى الْكَافِرِينَ
50-) Ve nada ashabün nari ashabel cenneti en efiydu aleyna minelmai ev mimma razekakümüllah* kalu innAllâhe harramehüma alel kafiriyn;
50-) Nâr (ateş – radyasyon) ehli, Cennet halkına: “O sudan (ilimden) veya Allâh`ın sizi rızıklandırdıklarından (cennet yaşamını oluşturan kuvvelerden) bizim üzerimize de akıtın” diye nida ettiler… (Cevaben): “Muhakkak ki Allâh onları, hakikat bilgisini inkâr edenler üzerine haram kılmıştır” derler.
الَّذِينَ اتَّخَذُوا دِينَهُمْ لَهْوًا وَلَعِبًا وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا ۚ فَالْيَوْمَ نَنْسَاهُمْ كَمَا نَسُوا لِقَاءَ يَوْمِهِمْ هَٰذَا وَمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَجْحَدُونَ
51-) Elleziynet`tehazu diynehüm lehven ve le`iben ve ğarrethümül hayatüd dünya* fel yevme nensahüm kema nesu lıkae yevmihim hazâ, ve ma kânu Bi âyâtina yechadun;
51-) Onlar, Din anlayışlarını (hakikat ve sistem – Sünnetullâh ilmini) eğlence ve oyuna çevirmiş, (sefil) dünya hayatına aldanmış kimselerdir… Onlar bugünlerine kavuşacaklarını unuttukları gibi; delillerimizi nasıl bile bile inkâr ediyorlardıysa; biz de bugün onları unuturuz!
وَلَقَدْ جِئْنَاهُمْ بِكِتَابٍ فَصَّلْنَاهُ عَلَىٰ عِلْمٍ هُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ
52-) Ve lekad ci`nahüm Bi Kitabin fassalnahü alâ ılmin hüden ve rahmeten likavmin yu`minun;
52-) Gerçek ki onlara, iman eden topluluğa rahmet ve hidâyet kılavuzu olacak, ilime dayanan ayrıntılı bir BİLGİ kaynağı getirdik.
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا تَأْوِيلَهُ ۚ يَوْمَ يَأْتِي تَأْوِيلُهُ يَقُولُ الَّذِينَ نَسُوهُ مِنْ قَبْلُ قَدْ جَاءَتْ رُسُلُ رَبِّنَا بِالْحَقِّ فَهَلْ لَنَا مِنْ شُفَعَاءَ فَيَشْفَعُوا لَنَا أَوْ نُرَدُّ فَنَعْمَلَ غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ ۚ قَدْ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ وَضَلَّ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
53-) Hel yenzurune illâ te`viyleh* yevme ye`tiy te`viyluhu yekulülleziyne nesuhu min kablü kad caet Rusulü Rabbina Bil Hakk* fehel lena min şüfe`ae feyeşfe`u lena ev nureddü fena`mele ğayrelleziy künna na`mel* kad hasiru enfüsehüm ve dalle anhüm ma kânu yefterun;
53-) Sadece tevilini (kesin anlamını) bekliyorlar? O`nun tevilinin açığa çıktığı süreçte, daha önce onu unutmuş olanlar şöyle derler: “Gerçekten Rabbimizin Rasûlleri Hakk`ı getirmiş… Acaba bizim için şefaatçilerden var mı ki, bize şefaat etsinler yahut döndürülelim de (daha önce) yaptıklarımızın gayrını yapalım!” Onlar gerçekten nefslerini hüsrana uğrattılar ve varsandıkları şeylerin boş olduğunu gördüler!
إِنَّ رَبَّكُمُ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَىٰ عَلَى الْعَرْشِ يُغْشِي اللَّيْلَ النَّهَارَ يَطْلُبُهُ حَثِيثًا وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ وَالنُّجُومَ مُسَخَّرَاتٍ بِأَمْرِهِ ۗ أَلَا لَهُ الْخَلْقُ وَالْأَمْرُ ۗ تَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ
54-) İnne Rabbekümullâhulleziy halekas Semavati vel Arda fiy sitteti eyyamin sümmesteva alel Arşi yuğşil leylen nehare yatlubuhu hasiysen veşŞemse velKamera venNücume musahharatin BiemriHİ, ela leHUl halku vel emr* tebarekâllahu Rabbül alemiyn;
54-) Muhakkak Rabbiniz O Allâh`tır ki, semâlar ve arzı altı aşama sürecinde yarattı, sonra Arş`a istiva etti (sonra onlar üzerinde dilediğince tasarrufa başladı)… Geceyi hızla takip eden gündüze, gecenin örtüsünü bürür… Güneş, Ay, yıldızlar hükmünü yerine getirir… Kesinlikle bilin ki, yaratma da O`na aittir, hüküm de! Âlemlerin Rabbi olan Allâh ne yücedir!
ادْعُوا رَبَّكُمْ تَضَرُّعًا وَخُفْيَةً ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدِينَ
55-) Ud`u Rabbeküm tedarru`an ve hufyeten, inneHU lâ yuhıbbul mu`tediyn;
55-) Rabbinize yalvararak ve derûnunuzla dua edin… Muhakkak ki O, haddini aşanları sevmez.
وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا وَادْعُوهُ خَوْفًا وَطَمَعًا ۚ إِنَّ رَحْمَتَ اللَّهِ قَرِيبٌ مِنَ الْمُحْسِنِينَ
56-) Ve lâ tüfsidu fiyl Ardı ba`de ıslahıha ved`uhu havfen ve tame`an, inne rahmetAllâhi kariybun minel muhsiniyn;56-) Düzene sokulduktan sonra arzda bozgunculuk yapmayın… Korkarak ve icabet edeceğine inanarak O`na dua edin! Muhakkak ki Allâh Rahmeti muhsinlerden yakındır.
وَهُوَ الَّذِي يُرْسِلُ الرِّيَاحَ بُشْرًا بَيْنَ يَدَيْ رَحْمَتِهِ ۖ حَتَّىٰ إِذَا أَقَلَّتْ سَحَابًا ثِقَالًا سُقْنَاهُ لِبَلَدٍ مَيِّتٍ فَأَنْزَلْنَا بِهِ الْمَاءَ فَأَخْرَجْنَا بِهِ مِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۚ كَذَٰلِكَ نُخْرِجُ الْمَوْتَىٰ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
57-) Ve “HU”velleziy yursilurRiyaha büşran beyne yedey rahmetiHİ, hatta izâ ekallet sehaben sikalen suknahu libeledin meyyitin feenzelna Bihilmae feahrecna Bihi min küllis semerat* kezâlike nuhricül mevta lealleküm tezekkerun;
57-) “HÛ”, ki rahmetinin önünden rüzgârları müjdeci olarak irsâl eden… Nihayet rüzgârlar ağır bulutları kaldırıp taşırken, onu ölü bir beldeye sevk ederiz; onunla su inzâl eder ve onunla her türlü semereden (meyve) çıkarırız… İşte (biz), ölüleri böyle çıkarırız… Umulur ki bunun ne anlama geldiğini düşünürsünüz!
وَالْبَلَدُ الطَّيِّبُ يَخْرُجُ نَبَاتُهُ بِإِذْنِ رَبِّهِ ۖ وَالَّذِي خَبُثَ لَا يَخْرُجُ إِلَّا نَكِدًا ۚ كَذَٰلِكَ نُصَرِّفُ الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَشْكُرُونَ
58-) Vel beledüt tayyibu yahrucü nebatuhu Bi izni Rabbihi, velleziy habüse lâ yahrucü illâ nekida* kezâlike nusarrifül âyâti likavmin yeşkürun;

58-) Tayyib beldenin nebatı (o beldenin) Rabbinin izni ile (Bi-izni RabbiHİ) çıkar… Habisten ise, faydasız olandan başkası çıkmaz… İşte böyle, değerlendiren bir kavim için işaretleri evirip çevirip anlatıyoruz.

لَقَدْ أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ فَقَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
59-) Lekad erselna Nuhan ila kavmihi fekale ya kavmı`budullahe maleküm min ilâhin ğayruHU, inniy ehafü aleyküm azâbe yevmin azıym;
59-) Andolsun ki, Nuh`u halkına irsâl ettik de: “Ey kavmim… Allâh`a kulluk edin… O`nun gayrı bir ilâhınız yoktur… Muhakkak ki ben, size gelip çatacak aziym sürecin azabından korkuyorum” dedi.
قَالَ الْمَلَأُ مِنْ قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
60-) Kalel meleü min kavmihi inna lenerake fiy dalalin mubiyn;
60-) Halkından geleneksel görüşün ileri gelenleri dedi ki: “Doğrusu biz seni apaçık sapıklık içinde görüyoruz.”
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي ضَلَالَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ
61-) Kale ya kavmi leyse Biy dalaletün ve lakinniy Rasûlün min Rabbil alemiyn;
61-) (Nuh) dedi ki: “Ey kavmim… Bir sapık görüş yok bende… Ne var ki ben, Rabb-ül âlemîn`den bir Rasûlüm.”
أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنْصَحُ لَكُمْ وَأَعْلَمُ مِنَ اللَّهِ مَا لَا تَعْلَمُونَ
62-) Übelliğuküm risalati Rabbiy ve ensahu leküm ve a`lemü minAllâhi ma lâ ta`lemun;
62-) “Rabbimin risâletlerini size tebliğ ediyorum… Sizin hayrınıza konuşuyorum; (çünkü) Allâh`tan (gelen ilimle) sizin bilmediklerinizi biliyorum.”
أَوَعَجِبْتُمْ أَنْ جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ وَلِتَتَّقُوا وَلَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
63-) Eve `acibtüm en caeküm zikrün min Rabbiküm alâ raculin minküm liyünzireküm ve litetteku ve lealleküm turhamun;63-) “Aranızdan bir adama, sizi uyarma görevi verilmesine; korunmanız ve belki rahmete ermeniz için Rabbinizden hatırlatma gelmesine şaştınız mı?”
فَكَذَّبُوهُ فَأَنْجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ وَأَغْرَقْنَا الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا عَمِينَ
64-) Fekezzebuhu feenceynahu velleziyne me`ahu fiyl fülki ve ağraknelleziyne kezzebu Bi âyâtina* innehüm kânu kavmen `amiyn;
64-) Onu yalanladılar… (Biz de) Onu ve onunla beraber olanları gemide kurtardık… (Esmâ`nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanları ise boğduk… Muhakkak ki onlar basîretsiz bir toplumdu!
وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا ۗ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۚ أَفَلَا تَتَّقُونَ
65-) Ve ila Adin ehahüm Huda* kale ya kavmı`budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, efela tettekun;
65-) Ad (halkına), kardeşleri Hud`u… (O da): “Ey halkım… Allâh`a kulluk edin… O`nun gayrı ilâhınız yoktur… Hâlâ korunmayacak mısınız?” dedi.
قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ كَفَرُوا مِنْ قَوْمِهِ إِنَّا لَنَرَاكَ فِي سَفَاهَةٍ وَإِنَّا لَنَظُنُّكَ مِنَ الْكَاذِبِينَ
66-) Kalel meleülleziyne keferu min kavmihî inna lenerake fiy sefahetin ve inna le nezunnüke minel kazibiyn;66-) Halkından, hakikat bilgisini inkâr etmekte olan o toplumun ileri gelenleri dedi ki: “Seni çılgınlık içinde görüyoruz… Biz senin yalancı olduğunu zannediyoruz.”
قَالَ يَا قَوْمِ لَيْسَ بِي سَفَاهَةٌ وَلَٰكِنِّي رَسُولٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ
67-) Kale ya kavmi leyse Biy sefahetün ve lakinniy Rasûlün min Rabbil alemiyn;
67-) (Hud) dedi ki: “Ey kavmim… Bir çılgınlık yok bende… Fakat ben, Rabb-ül âlemîn`den bir Rasûlüm.”
أُبَلِّغُكُمْ رِسَالَاتِ رَبِّي وَأَنَا لَكُمْ نَاصِحٌ أَمِينٌ
68-) Übelliğuküm risalati Rabbiy ve ene leküm nasıhun emiyn;
68-) “Rabbimin irsâl ettiklerini size tebliğ ediyorum… Ben sizin için güvenilir bir öğüt vericiyim.”
أَوَعَجِبْتُمْ أَنْ جَاءَكُمْ ذِكْرٌ مِنْ رَبِّكُمْ عَلَىٰ رَجُلٍ مِنْكُمْ لِيُنْذِرَكُمْ ۚ وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ قَوْمِ نُوحٍ وَزَادَكُمْ فِي الْخَلْقِ بَسْطَةً ۖ فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ
69-) Eve `acibtüm en caeküm zikrun min Rabbiküm alâ racülin minküm li yünzireküm* vezküru iz ce`aleküm hulefae min ba`di kavmi Nuhın ve zadeküm fiyl halkı bestaten, fezküru alâAllâhi lealleküm tüflihun;
69-) “Sizi uyarmak için, sizden bir adama Rabbinizden bir öğüt gelmesine şaştınız mı? Hatırlayın, düşünün ki sizi, Nuh halkından sonra halifeler kıldı ve sizi, yaratılışta, donanımınız bakımından kat kat fazlalığa kavuşturdu… Allâh nimetlerini hatırlayıp değerlendirin ki, kurtuluşa eresiniz.”
قَالُوا أَجِئْتَنَا لِنَعْبُدَ اللَّهَ وَحْدَهُ وَنَذَرَ مَا كَانَ يَعْبُدُ آبَاؤُنَا ۖ فَأْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
70-) Kalu eci`tena lina`budAllâhe vahdeHU ve nezere ma kâne ya`büdü abaüna* fe`tina Bima te`ıdüna in künte mines sadikıyn;70-) Dediler ki: “TEK olan O Allâh`a kulluk edelim, babalarımızın tapınmakta olduklarını bırakalım diye mi bize geldin? Eğer doğru söylüyorsan, bizi tehdit ettiğini getir (görelim)!”
قَالَ قَدْ وَقَعَ عَلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ رِجْسٌ وَغَضَبٌ ۖ أَتُجَادِلُونَنِي فِي أَسْمَاءٍ سَمَّيْتُمُوهَا أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمْ مَا نَزَّلَ اللَّهُ بِهَا مِنْ سُلْطَانٍ ۚ فَانْتَظِرُوا إِنِّي مَعَكُمْ مِنَ الْمُنْتَظِرِينَ
71-) Kale kad veka`a aleyküm min Rabbiküm ricsün ve ğadab* etücadiluneniy fiy Esmâin semmeytümuha entüm ve abaüküm ma nezzelAllâhu Biha min sültan* fentezıru inni me`aküm minel müntezıriyn;
71-) (Hud) dedi ki: “Gerçek ki Rabbinizden, üzerinize bir azap fırtınası ve gadab (şirk hâli) oluşmuş bile! (Var olduklarına dair) Allâh`ın hiçbir delil inzâl etmediği; (sadece) sizin ve babalarınızın taktığı asılsız tanrı isimleri hakkında benimle tartışıyor musunuz? Bekleyin, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
فَأَنْجَيْنَاهُ وَالَّذِينَ مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَقَطَعْنَا دَابِرَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا ۖ وَمَا كَانُوا مُؤْمِنِينَ
72-) Feenceynahu velleziyne me`ahu Bi rahmetin minna ve kata`na dabiralleziyne kezzebu Bi âyâtina ve ma kânu mu`miniyn;72-) (Biz de) Onu ve onunla beraber olanları, rahmetimizle kuşatarak kurtardık… Âyetlerimizi yalanlayanların ise kökünü kestik… Onlar iman etmediler.
وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا ۗ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ هَٰذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً ۖ فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ ۖ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
73-) Ve ila Semude ehahüm Saliha* kale ya kavmi`budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, kad caetküm beyyinetün min Rabbiküm* hazihi nakatullahi leküm ayeten fezeruha te`kül fiy Ardıllâhi ve lâ temessuha Bi suin feye`huzeküm azâbün eliym;
73-) Semud`a da kardeşleri Sâlih`i (irsâl ettik)… (O da): “Ey halkım! Allâh`a kulluk edin… O`nun gayrı bir ilâhınız olamaz… Size Rabbinizden apaçık bir kanıt geldi… İşte şu Allâh`ın dişi devesi sizin için bir mucizedir! Bırakın onu, Allâh`ın yeryüzünde yesin! (Sakın) ona bir kötülük düşünmeyin! Aksi takdirde acı bir azaba düşersiniz!” dedi.
وَاذْكُرُوا إِذْ جَعَلَكُمْ خُلَفَاءَ مِنْ بَعْدِ عَادٍ وَبَوَّأَكُمْ فِي الْأَرْضِ تَتَّخِذُونَ مِنْ سُهُولِهَا قُصُورًا وَتَنْحِتُونَ الْجِبَالَ بُيُوتًا ۖ فَاذْكُرُوا آلَاءَ اللَّهِ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
74-) Vezküru iz ce`aleküm hulefae min ba`di âdin ve bevveeküm fiyl Ardı tettehızune min sühuliha kusuran ve tenhıtunel cibale buyuta* fezküru alâAllâhi ve lâ ta`sev fiyl Ardı müfsidiyn;
74-) “Hani sizi, Ad`dan sonra halifeler kıldı ve sizi arzda yerleştirdi… Ovalarından köşkler ediniyor ve dağlarını da yontup evler oluşturuyorsunuz! (O hâlde) Allâh`ın bu nimetlerini hatırlayıp düşünün; bozguncular olarak yeryüzünde taşkınlık yapmayın.”
قَالَ الْمَلَأُ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا مِنْ قَوْمِهِ لِلَّذِينَ اسْتُضْعِفُوا لِمَنْ آمَنَ مِنْهُمْ أَتَعْلَمُونَ أَنَّ صَالِحًا مُرْسَلٌ مِنْ رَبِّهِ ۚ قَالُوا إِنَّا بِمَا أُرْسِلَ بِهِ مُؤْمِنُونَ
75-) Kalel meleülleziynestekberu min kavmihi lilleziynes tud`ıfu limen amene minhüm eta`lemune enne salihan murselün min Rabbih* kalu inna Bi ma ursile Bihi mu`minun;
75-) (Sâlih`in) halkı içindeki kendini beğenmiş ileri gelenleri, aralarında zayıf durumda bulunan iman edenlere: “Sâlih`in, Rabbinden irsâl olmuş biri olduğuna iman ediyor musunuz?” dediler… (Onlar da): “Doğrusu biz onunla irsâl olunana (sanki bize irsâl olmuşçasına) iman edenleriz” dediler.
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا بِالَّذِي آمَنْتُمْ بِهِ كَافِرُونَ
76-) Kalelleziynestekberu inna Billeziy amentüm Bihi kafirun;
76-) O kendini beğenmiş kibirliler: “Gerçek ki, biz sizin o iman ettiğinizi, inkâr edenleriz” dediler.
فَعَقَرُوا النَّاقَةَ وَعَتَوْا عَنْ أَمْرِ رَبِّهِمْ وَقَالُوا يَا صَالِحُ ائْتِنَا بِمَا تَعِدُنَا إِنْ كُنْتَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
77-) Fe`akarun nakate ve `atev an emri Rabbihim ve kalu ya salihu`tina Bi ma te`ıdüna in künte minel murseliyn;77-) (Derken) dişi deveyi vahşice boğazladılar, Rablerinin emrine itaattan çıktılar ve: “Ey Sâlih… Eğer Rasûllerden isen, bizi tehdit ettiğin azabı getir” dediler.
فَأَخَذَتْهُمُ الرَّجْفَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دَارِهِمْ جَاثِمِينَ
78-) Fe ehazethümür recfetü fe asbehu fiy darihim casimiyn;
78-) Onları çok şiddetli bir deprem yakaladı… Yurtlarında göçüp öldüler!
فَتَوَلَّىٰ عَنْهُمْ وَقَالَ يَا قَوْمِ لَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ رِسَالَةَ رَبِّي وَنَصَحْتُ لَكُمْ وَلَٰكِنْ لَا تُحِبُّونَ النَّاصِحِينَ
79-) Fetevella anhüm va kale ya kavmi lekad eblağtüküm risâlete Rabbiy ve nesahtü leküm ve lâkin lâ tuhıbbunen nasıhıyn;
79-) (Sâlih de) onlardan yüz çevirdi ve: “Ey halkım… Andolsun ki Rabbimin risâletlerini size tebliğ ettim ve size nasihat ettim; fakat siz, hayrınıza konuşanları sevmiyorsunuz” dedi.
وَلُوطًا إِذْ قَالَ لِقَوْمِهِ أَتَأْتُونَ الْفَاحِشَةَ مَا سَبَقَكُمْ بِهَا مِنْ أَحَدٍ مِنَ الْعَالَمِينَ
80-) Ve Lutan iz kale li kavmihi ete`tunel fahışete ma sebekaküm Biha min ehadin minel alemiyn;
80-) Lût… Hani kavmine dedi ki: “Geçmişte, dünyada hiç kimsenin yapmadığı o çirkin fiilleri mi yapıyorsunuz?”
إِنَّكُمْ لَتَأْتُونَ الرِّجَالَ شَهْوَةً مِنْ دُونِ النِّسَاءِ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ مُسْرِفُونَ
81-) İnneküm lete`tuner Ricale şehveten min dunin nisa`* bel entüm kavmün müsrifun;
81-) “Siz, kadınları bırakıp erkeklerle yatıyorsunuz! Hayır siz, sınırları aşan bir toplumsunuz!”
وَمَا كَانَ جَوَابَ قَوْمِهِ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَخْرِجُوهُمْ مِنْ قَرْيَتِكُمْ ۖ إِنَّهُمْ أُنَاسٌ يَتَطَهَّرُونَ
82-) Ve ma kâne cevabe kavmihi illâ en kalu ahricuhüm min karyetiküm* innehüm ünasün yetetahherun;
82-) Toplumunun cevabı ancak: “Çıkarın onları şehrinizden… Çünkü onlar (bu işlerden) arınmış insanlar” demek oldu.

فَأَنْجَيْنَاهُ وَأَهْلَهُ إِلَّا امْرَأَتَهُ كَانَتْ مِنَ الْغَابِرِينَ
83-) Feenceynahu ve ehlehu illemraetehu, kânet minel ğabiriyn;
83-) Onu ve Onun inananlarını kurtardık… Karısı hariç! O gelmeyip, yere göçenlerden oldu!
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَانْظُرْ كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُجْرِمِينَ
84-) Ve emtarna aleyhim metara* fenzur keyfe kâne akıbetül mücrimiyn;
84-) Onların üzerine azabı bir yağmur gibi yağdırdık (volkan patlaması olduğu rivayet edilir)! Bir bak, suçluların sonu nasıl oldu!
وَإِلَىٰ مَدْيَنَ أَخَاهُمْ شُعَيْبًا ۗ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ قَدْ جَاءَتْكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ فَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تُفْسِدُوا فِي الْأَرْضِ بَعْدَ إِصْلَاحِهَا ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
85-) Ve ila Medyene ehahüm Şü`ayba* kale ya kavmı`budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, kad caetküm beyyinetün min Rabbiküm feevfül keyle vel miyzane ve lâ tebhasünNase eşyaehüm ve lâ tüfsidu fiyl Ardı ba`de ıslahıha* zâliküm hayrun leküm in küntüm mu`miniyn;
85-) Medyen`e de kardeşleri Şuayb`ı (irsâl ettik)… (O da): “Ey halkım… Allâh`a kulluk edin… O`nun gayrından bir ilâhınız yoktur… Size Rabbinizden apaçık kanıt geldi… (Artık) ölçmeyi ve tartmayı tam yapın… İnsanların hakkını vermemezlik etmeyin… Düzenin kurulmasından sonra yeryüzünde bozgunculuk yapmayın… Eğer iman ediyorsanız, böylesi sizin için daha hayırlıdır.”
وَلَا تَقْعُدُوا بِكُلِّ صِرَاطٍ تُوعِدُونَ وَتَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ مَنْ آمَنَ بِهِ وَتَبْغُونَهَا عِوَجًا ۚ وَاذْكُرُوا إِذْ كُنْتُمْ قَلِيلًا فَكَثَّرَكُمْ ۖ وَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُفْسِدِينَ
86-) Ve lâ tak`udu Bi külli sıratın tu`ıdune ve tesuddune an sebiylillâhi men amene Bihi ve tebğuneha `ıveca* vezküru iz küntüm kaliylen fekessereküm venzuru keyfe kâne akıbetül müfsidiyn;
86-) “Tehdit ederek, iman edenleri Allâh yolundan alıkoyarak ve o yoldan sapmalarını isteyerek, inananların yolunu kesmeyin! Düşünün ki siz az idiniz, (O) sizi çoğalttı… Bir bakın nasıl oldu fesat çıkaranların sonu!”
وَإِنْ كَانَ طَائِفَةٌ مِنْكُمْ آمَنُوا بِالَّذِي أُرْسِلْتُ بِهِ وَطَائِفَةٌ لَمْ يُؤْمِنُوا فَاصْبِرُوا حَتَّىٰ يَحْكُمَ اللَّهُ بَيْنَنَا ۚ وَهُوَ خَيْرُ الْحَاكِمِينَ
87-) Ve in kâne taifetün minküm amenû Billeziy ursiltü Bihi ve taifetün lem yu`minu fasbiru hatta yahkümAllâhu beynena* ve HUve hayrul hakimiyn;
87-) “Şayet sizden bir grup getirdiğim hakikate iman etmiş, bir grup da iman etmemişse; aramızda Allâh hükmedinceye kadar sabredin… O, en hayırlı hükmedendir.”