8. CÜZ 1. HİZİP


06- EN`ÂM SÛRESİ الأنعامAynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَنُقَلِّبُ أَفْئِدَتَهُمْ وَأَبْصَارَهُمْ كَمَا لَمْ يُؤْمِنُوا بِهِ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَنَذَرُهُمْ فِي طُغْيَانِهِمْ يَعْمَهُونَ
110-) Ve nukallibü ef`idetehüm ve ebsarehüm kema lem yu`minu Bihi evvele merretin ve nezeruhüm fiy tuğyanihim ya`mehun;110-) Onların fuadlarını (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar – kalp nöronları) ve gözlerini (görüp değerlendirme) kalbederiz (kilitleriz), başta (mucize gelmeden önce) ona iman etmedikleri gibi! Onları kendi taşkınlıklarında kör ve şaşkın, bocalar durumda, kendi hâllerine terk ederiz!
وَلَوْ أَنَّنَا نَزَّلْنَا إِلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةَ وَكَلَّمَهُمُ الْمَوْتَىٰ وَحَشَرْنَا عَلَيْهِمْ كُلَّ شَيْءٍ قُبُلًا مَا كَانُوا لِيُؤْمِنُوا إِلَّا أَنْ يَشَاءَ اللَّهُ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَهُمْ يَجْهَلُونَ
111-) Ve lev ennena nezzelna ileyhimül Melaikete ve kelemmehümül mevta ve haşerna aleyhim külle şey`in kubülen ma kânu liyu`minu illâ en yeşaAllâhu ve lâkinne ekserehüm yechelun;
111-) Eğer biz onlara melekleri inzâl etseydik, ölüler onlarla konuşsaydı ve onlara her şeyiyle haşrı yaşatsaydık; Allâh dilemedikçe (gene de) iman etmezlerdi… Ne var ki, onların çoğu cahilce yaşıyor!
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا لِكُلِّ نَبِيٍّ عَدُوًّا شَيَاطِينَ الْإِنْسِ وَالْجِنِّ يُوحِي بَعْضُهُمْ إِلَىٰ بَعْضٍ زُخْرُفَ الْقَوْلِ غُرُورًا ۚ وَلَوْ شَاءَ رَبُّكَ مَا فَعَلُوهُ ۖ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
112-) Ve kezâlike cealna likülli Nebiyyin adüvven şeyatıynel`insi vel cinni yuhıy ba`duhüm illâ ba`din zuhrufel kavli ğurura* velev şâe Rabbüke ma fealuhu, fezerhüm ve ma yefterun;
112-) Böylece her Nebiye (ölümsüz sonsuz gelecek yaşam habercisine) insan şeytanlarını (kendini beden kabul edip yalnızca bedenin zevkleri için yaşayanları) ve cin şeytanlarını düşman kıldık… Onlardan bazısı bazısına, aldatmak için yaldızlı söz vahyeder! Eğer Rabbin dileseydi onu yapmazlardı… Artık bırak onları iftiraları ile başbaşa!
وَلِتَصْغَىٰ إِلَيْهِ أَفْئِدَةُ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَلِيَرْضَوْهُ وَلِيَقْتَرِفُوا مَا هُمْ مُقْتَرِفُونَ
113-) Ve li tesğa ileyhi ef`idetülleziyne lâ yu`minune Bil ahireti ve li yerdavhu ve liyakterifu ma hüm mukterifun;
113-) Tâ ki, geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine iman etmeyenlerin fuadları (Esmâ mânâ özelliklerini şuura yansıtıcılar – kalp nöronları) ona (aldatıcı bilgiye) meyletsin, ondan hoşlansınlar; (buna göre de) yapacaklarını yapmaya devam etsinler.
أَفَغَيْرَ اللَّهِ أَبْتَغِي حَكَمًا وَهُوَ الَّذِي أَنْزَلَ إِلَيْكُمُ الْكِتَابَ مُفَصَّلًا ۚ وَالَّذِينَ آتَيْنَاهُمُ الْكِتَابَ يَعْلَمُونَ أَنَّهُ مُنَزَّلٌ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ ۖ فَلَا تَكُونَنَّ مِنَ الْمُمْتَرِينَ
114-) EfeğayrAllâhi ebteğiy hakemen ve HUvelleziy enzele ileykümül Kitabe müfassala* velleziyne ateynahümül Kitabe ya`lemune ennehu münezzelün min Rabbike Bil Hakkı, fela tekûnenne minel mümteriyn;
114-) O, size hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsini (Kitabı) tafsilâtlı olarak inzâl etmişken, Allâh`tan gayrı bir hakem mi arayayım? Kendilerine Kitap verdiklerimiz, O`nun Rabbinden Hak olarak nüzûl edildiğini bilirler… Sakın şüphe edenlerden olma!
وَتَمَّتْ كَلِمَتُ رَبِّكَ صِدْقًا وَعَدْلًا ۚ لَا مُبَدِّلَ لِكَلِمَاتِهِ ۚ وَهُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
115-) Ve temmet kelimetü Rabbike sıdkan ve adla* lâ mübeddile li kelimatiHİ, ve HuvesSemiy`ul `Aliym;
115-) Rabbinin sözü doğrulanmış ve hak edilen şekilde sonuçlanmıştır! O`nun sözlerini değiştirebilecek yoktur… Semi`, Aliym “HÛ”dur!
وَإِنْ تُطِعْ أَكْثَرَ مَنْ فِي الْأَرْضِ يُضِلُّوكَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۚ إِنْ يَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ هُمْ إِلَّا يَخْرُصُونَ
116-) Ve in tutı` eksere men fiyl Ardı yudılluke an sebiylillâh* in yettebi`une illazzanne ve in hüm illâ yahrusun;
116-) Eğer arzda bulunanların çoğunluğuna uyarsan, seni Allâh yolundan saptırırlar… Onlar ancak zanlarına uyarlar ve düşüncesizce konuşurlar!
إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ مَنْ يَضِلُّ عَنْ سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
117-) İnne Rabbeke HUve a`lemü men yedıllu an sebiyliHİ, ve HUve a`lemü Bil mühtediyn;
117-) Muhakkak ki senin Rabbin “HÛ”! Yolundan sapanı en mükemmel bilendir O! “HÛ”; hakikati yaşayanları en mükemmel bilen…
فَكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ إِنْ كُنْتُمْ بِآيَاتِهِ مُؤْمِنِينَ
118-) Fekülu mimma zükiresmullahi aleyhi in küntüm Bi âyâtiHİ mu`miniyn;
118-) Eğer O`nun işaretlerindeki varlığına (Esmâ`sının açığa çıkışı olan işaretlere) iman edenler iseniz, üzerine Allâh İsmi zikredilenden yiyin!
وَمَا لَكُمْ أَلَّا تَأْكُلُوا مِمَّا ذُكِرَ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَقَدْ فَصَّلَ لَكُمْ مَا حَرَّمَ عَلَيْكُمْ إِلَّا مَا اضْطُرِرْتُمْ إِلَيْهِ ۗ وَإِنَّ كَثِيرًا لَيُضِلُّونَ بِأَهْوَائِهِمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِالْمُعْتَدِينَ
119-) Ve ma leküm ella te`külu mimma zükiresmullahi aleyhi ve kad fassale leküm ma harreme aleyküm illâ madturirtüm ileyhi, ve inne kesiyren leyudıllune Bi ehvaihim Bi ğayri `ılm* inne Rabbeke HUve a`lemü Bil mu`tediyn;
119-) Zorunlu ihtiyaç duymanız hariç, neyi haram kıldığını size tafsilâtıyla bildirmişken; ne oluyor da üzerine Allâh İsmi zikredilenden yemiyorsunuz? Muhakkak ki birçoğu bilgisizce, asılsız görüşleriyle (olayı) saptırıyorlar! Haddini aşanları en mükemmel bilen, kesinlikle, Rabbin “HÛ”dur!
وَذَرُوا ظَاهِرَ الْإِثْمِ وَبَاطِنَهُ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَكْسِبُونَ الْإِثْمَ سَيُجْزَوْنَ بِمَا كَانُوا يَقْتَرِفُونَ
120-) Ve zeru zahirel ismi ve batıneh* innelleziyne yeksibunel isme seyüczevne Bi ma kânu yakterifun;
120-) Allâh yasakları konusunda, suçun açık olanını da düşünsel olanını da bırakın… Muhakkak ki suç işleyenler, yaptıklarının sonuçlarını yaşayacaklardır!
وَلَا تَأْكُلُوا مِمَّا لَمْ يُذْكَرِ اسْمُ اللَّهِ عَلَيْهِ وَإِنَّهُ لَفِسْقٌ ۗ وَإِنَّ الشَّيَاطِينَ لَيُوحُونَ إِلَىٰ أَوْلِيَائِهِمْ لِيُجَادِلُوكُمْ ۖ وَإِنْ أَطَعْتُمُوهُمْ إِنَّكُمْ لَمُشْرِكُونَ
121-) Ve lâ te`külu mimma lem yüzkerismullahi aleyhi ve innehu lefısk* ve inneş şeyatıyne leyuhune ila evliyaihim li yücadiluküm* ve in eta`tümuhüm inneküm le müşrikûn;
121-) Üzerine Allâh İsmi zikredilmeyenden yemeyin. Zira o, kesinlikle fısktır (inancın bozulması)! Muhakkak ki şeytanlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için vahyederler… Eğer onlara uyarsanız, kesinlikle siz de şirk koşanlardan olursunuz.
أَوَمَنْ كَانَ مَيْتًا فَأَحْيَيْنَاهُ وَجَعَلْنَا لَهُ نُورًا يَمْشِي بِهِ فِي النَّاسِ كَمَنْ مَثَلُهُ فِي الظُّلُمَاتِ لَيْسَ بِخَارِجٍ مِنْهَا ۚ كَذَٰلِكَ زُيِّنَ لِلْكَافِرِينَ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
122-) Evemen kâne meyten feahyeynahu ve ce`alna lehu nûren yemşiy Bihi fiynNasi kemen meselühu fiyz zulümati leyse Bi hâricin minha* kezâlike züyyine lilkafiriyne ma kânu ya`melun;
122-) Ölü iken kendisini (Hakikat ilmi ile) dirilttiğimiz; insanlar içinde onunla yaşaması için basîret nûru oluşturduğumuz kimse(nin durumu); karanlıklar içinde kalıp ondan kurtulamayan gibi olur mu? Hakikat bilgisini inkâr edenlere, yapmakta oldukları böylece süslendirildi.
وَكَذَٰلِكَ جَعَلْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ أَكَابِرَ مُجْرِمِيهَا لِيَمْكُرُوا فِيهَا ۖ وَمَا يَمْكُرُونَ إِلَّا بِأَنْفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ
123-) Ve kezâlike ce`alna fiy külli karyetin ekabira mücrimiyha liyemküru fiyha* ve ma yemkürune illâ Bi enfüsihim ve ma yeş`urun;
123-) Böylece her şehirde ekâbiri (önde gelenleri), oranın suçluları kıldık ki, orada tuzak kursunlar… (Gerçekte) kendilerinden başkasına tuzak kurmuyorlar, farkında değiller!
وَإِذَا جَاءَتْهُمْ آيَةٌ قَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ حَتَّىٰ نُؤْتَىٰ مِثْلَ مَا أُوتِيَ رُسُلُ اللَّهِ ۘ اللَّهُ أَعْلَمُ حَيْثُ يَجْعَلُ رِسَالَتَهُ ۗ سَيُصِيبُ الَّذِينَ أَجْرَمُوا صَغَارٌ عِنْدَ اللَّهِ وَعَذَابٌ شَدِيدٌ بِمَا كَانُوا يَمْكُرُونَ
124-) Ve izâ caethüm ayetün kalu len nu`mine hatta nu`ta misle ma ûtiye Rusulullah* Allâhu a`lemü haysü yec`alü risaleteHU, seyusıybülleziyne ecramu sağarun indAllâhi ve azâbün şediydün Bi ma kânu yemkürun;
124-) Onlara bir delil geldiğinde: “Allâh Rasûllerine verilenin benzeri bize verilmedikçe asla iman etmeyeceğiz” dediler… Allâh, risâletini nerede açığa çıkaracağını en mükemmel bilendir! Suçlulara yaptıkları hilelerinden dolayı Allâh indînden aşağılanma ve şiddetli azap yaşatılacaktır!
فَمَنْ يُرِدِ اللَّهُ أَنْ يَهْدِيَهُ يَشْرَحْ صَدْرَهُ لِلْإِسْلَامِ ۖ وَمَنْ يُرِدْ أَنْ يُضِلَّهُ يَجْعَلْ صَدْرَهُ ضَيِّقًا حَرَجًا كَأَنَّمَا يَصَّعَّدُ فِي السَّمَاءِ ۚ كَذَٰلِكَ يَجْعَلُ اللَّهُ الرِّجْسَ عَلَى الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ
125-) Femen yüridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu li`lİslam* ve men yürid en yudıllehu yec`al sadrehu dayyikan harecen keennema yassa`adu fiys Semâ`* kezâlike yec`alullâhurricse alelleziyne lâ yu`minun;
125-) Allâh kimin için hidâyet murat ederse, onun sadrını (içini – anlayışını) İslâm`a (teslim olmuşluğunun farkındalığına) açar! Kimi de saptırmayı dilerse; onun da sadrını (içini) daraltır, sanki zorlukla semâya yükseliyormuş gibi! Böylece Allâh, iman etmeyenleri aşağılar!
وَهَٰذَا صِرَاطُ رَبِّكَ مُسْتَقِيمًا ۗ قَدْ فَصَّلْنَا الْآيَاتِ لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ
126-) Ve hazâ sıratu Rabbike müstekıyma* kad fassalnel âyâti li kavmin yezzekkerun;
126-) İşte bu, Rabbinin sırat-ı müstakimidir… Düşünüp değerlendirebilecek bir toplum için delilleri gerçekten detaylı açıkladık.
لَهُمْ دَارُ السَّلَامِ عِنْدَ رَبِّهِمْ ۖ وَهُوَ وَلِيُّهُمْ بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
127-) Lehüm DarusSelâmi `ınde Rabbihim ve HUve Veliyyühüm Bi ma kânu ya`melun;
127-) Rableri indîndeki Dâr`üs Selâm (Es Selâm isminin mânâsının yaşam boyutu) onlar içindir! Yapmakta oldukları dolayısıyla “HÛ” onların Veliyy`idir.
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ جَمِيعًا يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ قَدِ اسْتَكْثَرْتُمْ مِنَ الْإِنْسِ ۖ وَقَالَ أَوْلِيَاؤُهُمْ مِنَ الْإِنْسِ رَبَّنَا اسْتَمْتَعَ بَعْضُنَا بِبَعْضٍ وَبَلَغْنَا أَجَلَنَا الَّذِي أَجَّلْتَ لَنَا ۚ قَالَ النَّارُ مَثْوَاكُمْ خَالِدِينَ فِيهَا إِلَّا مَا شَاءَ اللَّهُ ۗ إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
128-) Ve yevme yahşurühüm cemiy`a* ya ma`şeral cinni kadisteksertüm minel ins* ve kale evliyaühüm minel insi Rabbenestemte`a ba`duna Bi ba`din ve belağna ecelenelleziy eccelte lena* kalennaru mesvaküm halidiyne fiyha illâ ma şaAllâh* inne Rabbeke Hakiymun `Aliym;
128-) (Allâh) onları topluca haşrettiği gün: “Ey cinn topluluğu, gerçekten insanların çoğunluğunu hükmünüz altına aldınız (hakikatten uzaklaştırdınız)!” (der)… İnsan (türünden) dostları olanlar şöyle der: “Rabbimiz, birbirimizden karşılıklı yararlandık… İşte bizim için belirlediğin ecelimiz bize ulaştı”… Şöyle der: “Ateş sizin mekânınızdır; Allâh dilemedikçe, orada ebedî kalıcılarsınız”… Muhakkak ki Rabbin Hakiym`dir, Aliym`dir.
وَكَذَٰلِكَ نُوَلِّي بَعْضَ الظَّالِمِينَ بَعْضًا بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ
129-) Ve kezâlike nüvelliy ba`daz zalimiyne ba`dan Bi ma kânu yeksibun;
129-) İşte yaptıklarının getirisi ile zâlimlerin bazısını bazısına dost ederiz (ateşte beraberdirler)!
يَا مَعْشَرَ الْجِنِّ وَالْإِنْسِ أَلَمْ يَأْتِكُمْ رُسُلٌ مِنْكُمْ يَقُصُّونَ عَلَيْكُمْ آيَاتِي وَيُنْذِرُونَكُمْ لِقَاءَ يَوْمِكُمْ هَٰذَا ۚ قَالُوا شَهِدْنَا عَلَىٰ أَنْفُسِنَا ۖ وَغَرَّتْهُمُ الْحَيَاةُ الدُّنْيَا وَشَهِدُوا عَلَىٰ أَنْفُسِهِمْ أَنَّهُمْ كَانُوا كَافِرِينَ
130-) Ya ma`şeral cinni vel insi elem ye`tiküm Rusulün minküm yekussune aleyküm âyâtiy ve yünziruneküm lıkae yevmiküm hazâ* kalu şehidna alâ enfüsina ve ğarrethümül hayatüd dünya ve şehidu alâ enfüsihim ennehüm kânu kafiriyn;
130-) “Ey cinn ve ins topluluğu, hakikate işaret eden mesajlarımı anlatan ve şu güne ulaşacağınız hakkında sizi uyaran, sizden Rasûller gelmedi mi?”… “Kendi aleyhimize şahidiz” dediler… Dünya hayatı onları aldattı ve (sonuçta) kendilerinin, hakikat bilgisini inkâr edenlerden olduklarına şahitlik ettiler!

ذَٰلِكَ أَنْ لَمْ يَكُنْ رَبُّكَ مُهْلِكَ الْقُرَىٰ بِظُلْمٍ وَأَهْلُهَا غَافِلُونَ
131-) Zâlike en lem yekün Rabbüke mühlikel kura Bi zulmin ve ehlüha ğafilun;
131-) Şu sebepledir ki: Rabbin, Rasûllerle uyarılmamış zâlim toplulukları helâk edici değildir.
وَلِكُلٍّ دَرَجَاتٌ مِمَّا عَمِلُوا ۚ وَمَا رَبُّكَ بِغَافِلٍ عَمَّا يَعْمَلُونَ
132-) Ve li küllin derecâtun mimma amilu* ve ma Rabbüke Bi ğafilin amma ya`melun;
132-) Her birinin yaptıklarına göre dereceleri vardır… Rabbin onların ortaya koyduklarından gâfil değildir.
وَرَبُّكَ الْغَنِيُّ ذُو الرَّحْمَةِ ۚ إِنْ يَشَأْ يُذْهِبْكُمْ وَيَسْتَخْلِفْ مِنْ بَعْدِكُمْ مَا يَشَاءُ كَمَا أَنْشَأَكُمْ مِنْ ذُرِّيَّةِ قَوْمٍ آخَرِينَ
133-) Ve Rabbükel Ğaniyyü Zür rahmeti, in yeşe` yüzhibküm ve yestahlif min ba`diküm ma yeşaü kema enşeeküm min zürriyyeti kavmin ahariyn;
133-) Rabbin Ğaniyy`dir, ZürRahmet (rahmet sahibi)`dir… Eğer dilerse sizi ortadan kaldırır; sizden sonra dilediklerini halife kılar… Başka bir halkın zürriyetinden sizi inşa ettiği gibi!
إِنَّ مَا تُوعَدُونَ لَآتٍ ۖ وَمَا أَنْتُمْ بِمُعْجِزِينَ
134-) İnne ma tu`adune leatin ve ma entüm Bi mu`ciziyn;
134-) Muhakkak ki (size) vadolunanlar kesinlikle gelecektir… Siz (vaadini yerine getirmesi konusunda onu) acze düşüremezsiniz!
قُلْ يَا قَوْمِ اعْمَلُوا عَلَىٰ مَكَانَتِكُمْ إِنِّي عَامِلٌ ۖ فَسَوْفَ تَعْلَمُونَ مَنْ تَكُونُ لَهُ عَاقِبَةُ الدَّارِ ۗ إِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الظَّالِمُونَ
135-) Kul ya kavmı`melu alâ mekanetiküm inniy amil* fe sevfe ta`lemune men tekûnu lehu akıbetüddar* innehu lâ yüflihuzzalimun;
135-) De ki: “Ey halkım, elinizden ne geliyorsa hepsini yapın! Muhakkak ki ben de yapacağım (gücümün yettiğini)! (Dünya) yurdunun sonuçta kimin olacağını yakında bileceksiniz”… Muhakkak ki zâlimler, kurtuluşa ermezler.
وَجَعَلُوا لِلَّهِ مِمَّا ذَرَأَ مِنَ الْحَرْثِ وَالْأَنْعَامِ نَصِيبًا فَقَالُوا هَٰذَا لِلَّهِ بِزَعْمِهِمْ وَهَٰذَا لِشُرَكَائِنَا ۖ فَمَا كَانَ لِشُرَكَائِهِمْ فَلَا يَصِلُ إِلَى اللَّهِ ۖ وَمَا كَانَ لِلَّهِ فَهُوَ يَصِلُ إِلَىٰ شُرَكَائِهِمْ ۗ سَاءَ مَا يَحْكُمُونَ
136-) Ve ce`alu Lillâhi mimma zerae minel harsi vel en`ami nasıyben fekalu hazâ Lillâhi Bi za`mihim ve hazâ lişürekâina* fema kâne li şürekâihim fela yesılu ilAllâh* ve ma kâne Lillâhi fehuve yesılu ila şürekâihim* sae ma yahkümun;
136-) (O`nun) yarattığı ekinden ve hayvandan Allâh`a bir pay ayırdılar! Kendi zanlarınca şöyle dediler: “Bu Allâh`ın, bu da ortak koştuklarımızındır.” (Oysa) ortak koştukları için olan Allâh`a vâsıl olmaz! (Ama) Allâh için olan, onların ortak koştuklarına ulaşır… Ne kötü hüküm veriyorlar!
وَكَذَٰلِكَ زَيَّنَ لِكَثِيرٍ مِنَ الْمُشْرِكِينَ قَتْلَ أَوْلَادِهِمْ شُرَكَاؤُهُمْ لِيُرْدُوهُمْ وَلِيَلْبِسُوا عَلَيْهِمْ دِينَهُمْ ۖ وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا فَعَلُوهُ ۖ فَذَرْهُمْ وَمَا يَفْتَرُونَ
137-) Ve kezâlike zeyyene li kesiyrin minel müşrikiyne katle evladihim şürakâühüm liyurduhüm ve liyelbisu aleyhim diynehüm* velev şaAllâhu ma fealuhu fezerhüm ve ma yefterun;
137-) Yine böylece onların ortakları (varsandıkları tanrıları), müşriklerden birçoğuna evlatlarını öldürmeyi süslü gösterdi ki hem onları helâk etsinler, hem de dinlerini karmakarışık etsinler… Eğer Allâh dileseydi onu yapmazlardı… (O hâlde) onları uydurdukları ile başbaşa bırak.
وَقَالُوا هَٰذِهِ أَنْعَامٌ وَحَرْثٌ حِجْرٌ لَا يَطْعَمُهَا إِلَّا مَنْ نَشَاءُ بِزَعْمِهِمْ وَأَنْعَامٌ حُرِّمَتْ ظُهُورُهَا وَأَنْعَامٌ لَا يَذْكُرُونَ اسْمَ اللَّهِ عَلَيْهَا افْتِرَاءً عَلَيْهِ ۚ سَيَجْزِيهِمْ بِمَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
138-) Ve kalu hazihi en`amün ve harsün hıcr* lâ yat`amüha illâ men neşaü Bi za`mihim ve en`amün hurrimet zuhuruha ve en`amün lâ yezkürunEsmâllahi aleyheftiraen aleyh* seyecziyhim Bi ma kânu yefterun;
138-) (Örflerindeki şartlanma ve değer yargılarını, Allâh hükmü din kabul edenler) zanları üzere şöyle dediler: “Bu en`am (hayvanlar) ve hers (ekin) dokunulmazdır… Onları dilediğimizden başkası yiyemez… Bu hayvanların sırtları, haram kılınmıştır (binek yapılmaz)”… O`na (Allâh`a) iftira ederek, (birtakım) hayvanları keserken üzerlerine Allâh İsmi`ni anmazlar! (Allâh) onlara, iftiralarının sonucunu yaşatacaktır!
وَقَالُوا مَا فِي بُطُونِ هَٰذِهِ الْأَنْعَامِ خَالِصَةٌ لِذُكُورِنَا وَمُحَرَّمٌ عَلَىٰ أَزْوَاجِنَا ۖ وَإِنْ يَكُنْ مَيْتَةً فَهُمْ فِيهِ شُرَكَاءُ ۚ سَيَجْزِيهِمْ وَصْفَهُمْ ۚ إِنَّهُ حَكِيمٌ عَلِيمٌ
139-) Ve kalu ma fiy butuni hazihil en`ami halisatün lizükürina ve muharremün alâ ezvacina* ve in yekün meyteten fehüm fiyhi şürekâ`* seyecziyhim vasfehüm* inneHU Hakiymun `Aliym;
139-) Dediler ki: “Şu hayvanın karnındakiler yalnız erkeklerimize helaldir, kadınlarımıza haram kılınmıştır… Eğer doğan ölü doğarsa, onlar (erkek ve kadın) onda ortaktırlar”… Bu iftiraları (ile Allâh) onları cezalandıracaktır… Muhakkak ki O, Hakiym`dir, Aliym`dir.
قَدْ خَسِرَ الَّذِينَ قَتَلُوا أَوْلَادَهُمْ سَفَهًا بِغَيْرِ عِلْمٍ وَحَرَّمُوا مَا رَزَقَهُمُ اللَّهُ افْتِرَاءً عَلَى اللَّهِ ۚ قَدْ ضَلُّوا وَمَا كَانُوا مُهْتَدِينَ
140-) Kad hasiralleziyne katelu evladehüm sefehen Bi ğayri ilmin ve harremu ma razekahümullâhuftiraen alAllâh* kad dallu ve ma kânu mühtediyn;
140-) Cehaletten evlatlarını ahmakça öldürenler ve Allâh`ın kendilerine ihsan ettiği rızkı, Allâh üzerine iftira ederek haram yapanlar, gerçekten hüsrana uğramıştır… Gerçekten bunlar sapmışlardır ve hidâyetten mahrumdurlar.