7214 – FAKİRLERLE DÜŞÜP KALKMA

FAKİRLERLE DÜŞÜP KALKMA

7214 – Ebu Sa’idi’I-Hudrî radıyallahu anh derdi ki : “Fakirleri sevin. Zira ben Resülullah aleyhissalatu vesselâm’ın, dualarında şöyle söylediğini işittim: “Allahım, beni fakir olarak yaşat, fakir olarak ruhumu kabzet, ahirette de fakirler zümresinde haşret.”

7215 – Habbâb radıyallahu anh “(Akşam, sabah, Rablerinin rızasını dileyerek O’na dua edenleri yanından kovma. Onların hesabı senden sorulmayacaktır, senin hesabın da onlara sorulmayacaktır, öyleyse onları kovup da zalimlerden olma” (En’am 52) mealindeki ayetle ilgili olarak şunu anlattı: “Akra’ İbnu Habis et-Temîmî ve Uyeyne İbnu Hısn el Fezâri Resülullah’ın yanına geldiler. Aleyhissalâtu vesselâm’ı Suheyb, Bilâl, Ammâr ve Habbâb gibi zayıf müslümanlarla oturmuş buldular. (Bu gariban takımını) Resülullah’ın etrafında görünce onları küçümseyip hakir gördüler. Aleyhissalâtu vesselâm’a yaklaşıp başbaşa kaldılar (yani biz bir kenara çekildik). Onlar: “Biz, senin bize hususi bir sohbet oturumu ayırmanı isteriz, tâ ki Araplar bizim üstünlüğümüzü tanısınlar. Zira sana (her taraftaki) Araplardan (durmadan) heyetler geliyor. Onların bizi bu (değersiz) köle bozuntularıyla beraber görmelerinden utanıyoruz. Şu halde, her ne zaman biz sana gelirsek, onları yanından kaldır. Biz gidince, dilersen yine onlarla beraber ol!” dediler. Aleyhissalâtu vesselâm da: “Pekala!” diye cevap verdi. Bunun üzerine onlar: “Bu teklifimizi bir yazı ile de tevsik et” dediler.”

(Habbab) der ki: “Aleyhissalâtu vesselâm hemen bir kağıt istedi, yazması için Ali radıyallahu anh’ı çağırdı. Biz hâla bir kenarda oturmuş duruyorduk. Derken Cibril aleyhisselâm indi ve şu vahyi getirdi. (Meâlen): “Sabah akşam Rablerinin rızasını isteyerek O’na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur. Senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın” (En’am 52). Ayet-i kerime daha sonra Akra’ İbnu Hâbis ve Uyeyne İbnu Hısn’ı zikrederek devam etti: “Böylece, “Aramızdan Allah bunlara mı iyilikte bulundu?” demeleri için onları birbiriyle imtihan ettik. Allah şükredenleri iyi bilen değil midir?” (En’am 53). Ayet şöyle devam etti: “(Ey Muhammed) ayetlerimize iman edenler sana gelince: “Size selam olsun!” de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işter de arkasından tevbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır” (En’am 54).

Habbâb devamla der ki: “Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm’a yaklaştık, öyle ki dizlerimizi dizlerinin üzerine koyduk. Aleyhissalâtu vesselâm bizimle otururdu. Kalkıp gitmek istediği zaman doğrulur ve bizi öyle terkederdi. Bunun üzerine aziz ve celil olan Allah şu vahyi indirdi: “(Sabah-akşam Rablerinin rızasını dileyerek O’na yalvaranlarla beraber sen de sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek gözlerini o kimselerden ayırma -yani eşraf ile beraber oturma-. Bizi anmasını kendilerine unutturduğumuz yani Uyeyne ve Akra’- ve işinde aşırı giderek hevesine uyan kimseye uyma” (Kehf 28). Sonra onlara (yani mü’minlere ve kafirlere iki kişinin misalini (Kehf 32-44) ve dünya hayatının misalini (Kehf 45) getirdi (yani mezkur ayetleri bu maksatla inzal buyurdu).

Habbâb der ki: “(Bu hâdiseden sonra) biz (zayıf takımdan olan sahabiler) Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’la beraber otururduk. Aleyhissalatu vesselâm’ın kalkma saati gelince, O’nun kalkması için önce biz onu terkederdik.”

7216 – Ebu Saidi’l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Reslülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Malı şöyle şöyle, şöyle ve şöyle dağıtanlar hariç dünyalığı çok kazananlara yazıklar olsun!” “Şöyle!” kelimesini Resülullah dört kere tekrar etti. Bunlarla “sağından, solundan, önünden ve arkasından (hayır için harcayanlar” demek istedi).”

7217 – Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: “(Bu dünyada malca) en çok olanlar, Kıyamet günü en aşağıda olacaklardır. Ancak malı şöyle şöyle (bol bol) harcayanlar ve onu temiz yoldan kazananlar hariç.”

7218 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Dünyalığı en çok olanlar (âhirette rütbece) en aşağı olacaklardır. Ancak, malı şöyle şöyle şöyle (hayır yolunda) harcayanlar hariç.”

7219 – Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Yanımda Uhud dağı kadar altınım olup da ondan bir miktar yanımda kaldığı halde (iki gün geçip) üçüncü bir gecenin gelmesini sevmem. Bir borcu ödemek üzere (o altından) saklayacağım miktar hariç.”

7220 – Amr İbnu Gaylân es-Sakafi radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “Ey Allahım! Kim bana inanır, beni tasdik eder, ve her ne getirmiş isem onun senin yüce katından olduğunu ve hak olduğunu bilirse, ona az mal, az evlat ver, ona, sana kavuşmayı sevdir ve ölümünü çabuklaştır. Kim de bana inanmaz ve beni tasdik etmezse malını ve evladını çok kıl, ömrünü de uzat.”

7221 – Nükâde el-Esedî radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm beni, bir adama göndererek onun dişi devesini meniha olarak (bir müddet sütünden istifade etmek için) istedi. Adam talebi kabul etmedi. Bunun üzerine, Aleyhissalâtu vesselâm bir başka adama (aynı maksatla) yolladı. Bu zât, Efendimize sağmal bir deve yolladı. Resulullah deveye bakınca: “Allahım, deveyi onu göndereni mübarek kıl!” diye dua buyurdu.”

Nükâde der ki: “Resulullah aleyhissalâtu vesselâm’a: “Onu getireni de (deyin)” dedim. Aleyhissalatu vesselam: “Onu getireni de (mübarek kıl)” dedi. Sonra devenin sağılmasını emretti. Deve sağıldı fakat derhal yine memeleri süt doldu. Resûlullah aleyhissalatu vesselâm: “Allahım, falanın malını çoğalt!” diye, önce reddeden kimse için de dua etti. Devesini gönderen için de: “Allahım, falanın rızkını gün be gün eyle” diye dua etti.”

KANAAT

7222 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalatu vesselâm buyurdular ki: “Kıyamet günü, dünyada iken yetecek kadar rızık verilmiş olmasını temenni etmeyecek ne fakir ne de zengin olacaktır.”