7012 – UĞUR VE UĞURSUZLUĞA İNANMA

UĞUR VE UĞURSUZLUĞA İNANMA

7012 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm güzel tefaülden hoşlanır, uğursuz saymaktan hoşlanmazdı.”

7013 – İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselam buyurdular ki: “Ne sirayet (hastalığın bulaşması), ne uğursuzluk, ne hâme (denen öldürülenin başından çıkıp intikam istediğine inanılan mahluk) ne de safer (ayının uğursuzluğu) vardır.”

7014 – İbnu Ömer anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm (bir günj: “Ne sirayet, ne uğursuzluk, ne de hâme yoktur” demişti. Bir adam kalkarak: “(Nasıl olmaz ey Allah’ın Resülü! Kendisinde uyuz olan bir deve sebebiyle bir sürü uyuzlanıyor” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm: “İşte bu kaderdir. Pekiyi önceki deveyi kim uyuzladı?” buyurdular.”

7015 – İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki : “Cüzzamlılara devamlı surette bakmayınız.”

SİHİR

7016 – Ümmü Seleme radıyallahu anha diyor ki: “Ey Allah’ın Resulü! (Hayber’de) yediğin zehirli koyun etinin ağrısı her yıl sana ara vermeden geliyor” demiştim, şu cevapta bulundular: “Ondan bana isabet eden şey, Adem daha çamurunda iken (daha tam olarak yaratılmamış iken) Allah’ın hakkımda yazdığı) şeydir, (ondan ne eksiktir ne de fazlası).”

7017 – Osman İbnu Ebi’I-As radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm beni, Taif’e vali tayin edince, namazda bana bir şey arız olmaya başladı. Öyle ki, kıldığımı bilemez hale geldim. Bu durumu kendimde görünce, hemen Resûlullah aleyhissalatu vesselam’a gittim. (Beni görünce: “Bu gelen İbnu Ebi’l-As değil mi?” buyurdular. Ben: “Evet! Ey Allah’ın Resulü!” dedim. “Niye geldin?” buyurdular. “Ey Allah’ın Resûlü! Bana namazda bir hal arız oldu, ne kıldığımı bilmez, anlamaz hale geldim” dedim. “Anlattığın şey şeytandır, onu bana yaklaştır!” buyurdular. Bunun üzerine Resulullah’a yaklaştım. (Diz çöküp) ayaklarımın üstüne oturdum. Aleyhissalâtu vesselam mübarek elleriyle göğsüme vurup ağzımın içine tükürdüler. Sonra: “Çık ey Allah’ın düşmanı!” dediler. Bu muameleyi bana üç kere tekrar ettiler. Sonunda: “Haydi işinin başına git!” buyurdular.”

Ravi der ki: “Osman kasem ederek dedi ki: “Ömrüme yemin olsun ki ondan sonra şeytanın bana sokulduğunu hiç sanmam.”

7018 – Ebu Leyla el-Ensarî radıyallahu anh anlatıyor: “(Bir gün) ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın yanında otururken, Efendimize bir bedevi geldi: “Hasta bir erkek kardeşim var” dedi. Resülullah: “Kardeşinin hastalığı nedir?” diye sordu. “Kardeşimde biraz delilik var!” dedi. “Git onu bana getir!” buyurdular. Adam gitti kardeşini getirdi. Resülullah önüne oturttu. Fatiha-ı şerife Bakara suresinin başından ilk dört ayeti, ortalarindan “Ve ila hüküm ilahün vahidün” Ayeti, Ayete’l-Kürsi, sonundan ise üç ayeti; Al-i İmrandan bir ayeti ki bunun “şehidallahu ennahula ilahe illa hu” ayetinin olduğunu zannediyorum-A’raf suresinden bir ayeti; “inne rabbikumüllezi halaga” ayeti; Mü’minün süresinden bir ayeti; “ve men yedea ma allahi ilahen ahare la ber hane lehu” ayeti; Cin süresinden bir ayeti, “Ve ennehu tuala ceddü rabbina mattehaza sahiibeten veleden” ayeti, Saffât suresinin başından on ayeti, Haşir suresinin sonundan üç ayeti; Kulhüvallahu Ahad suresi, Muavvizateyn surelerini okuyarak ona afsun yaptığını işittim. Bunun üzerine bedevi ayağa kalktı. Tamamen iyileşmişti.”