5428 – DEFİNDE TA’CİL

DEFİNDE TA’CİL

5428 – Husayn İbnu Vahvah radıyallahu anh anlatıyor: “Talha İbnu’I-Berâ hastalandığı zaman, Resülullah aleyhissalâtu vesselâm ona geçmiş olsun ziyaretine geldi. (Yakınlarına:)

“Ben onda ölüm alâmetinin zuhurunu gördüm. (Ölümünü) -bana hemen haber verin ve acele davranın. Çünkü, müslüman bir kimsenin cesedinin ailesi içerisinde hapsedilmesi uygun değildir” buyurdular.”

Ebu Dâvud, Cenâiz 38, (3159).

5429 – Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: “Bir gün Resülullah aleyhissalatu vesselam bir hutbe irad etti. Hutbesinde, ashabından, ölmüş, yetersiz bir kefene sarılıp, geceleyin defnedilmiş bir zâtı zikretti. Sonra kişinin, mecbur kalmadıkça geceleyin gömülmesini yasakladı, ta ki üzerine namaz kılınsın. Ve dedi ki:

“Biriniz kardeşini kefenledi mi, kefenini güzel yapsın!”

Müslim, Cenâiz 49, (943); Ebu Dâvud, Cenâiz 34, (3148); Nesâi, Cenâiz 37, (4, 33).

5430 – İbnu Abbâs radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, geceleyin bir kabre girdi. Kendisine bir kandil yakılmıştı. Uzanmış vaziyetteki cenazeyi kıble cihetinden aldı. (Ölüye): “Muhakkak ki sen çok dua eden, çok Kur’an okuyan (yufka yürekli) bir kimseydin. Allah sana rahmetini bol kılsın!” diye dua etti ve dört kere tekbir getirdi.”

Tirmizî, Cenâiz 62, (1057).

5431 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm’ın bir kızının defnine şahid olduk. Bu definde Resülullah kabrin üzerine oturmuştu. Aleyhissalâtu vesselâm’ın gözlerinden yaş aktığını gördüm.

“Aranızda bu gece günah işlemeyen (cima yapmayan) var mı?” buyurdular. Ebu Talha radıyallahu anh: “Ey Allah’ın Resulü! Ben varım!” dedi. Aleyhissalâtu vesselâm da:

“Öyleyse kabrine in!” buyurdular.”

Ravi der ki: “Ebu Talha kabre inip onu defnetti.”

Buhari, Cenaiz 72.

5432 – Hz. İbnu Abbâs radıyallahu anhümâ anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Lahid bize, şakk bizden başkasına aittir.”

Ebu Dâvud, Cenâiz 65, (3208); Tirmizî, Cenâiz 53, (1045); Nesâî, Cenâiz 85, (4, 80).

5433 – Ebu’I-Heyyâc el-Esedî anlatıyor: “Bana, Hz. Ali radıyallahu anh: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın beni göndermiş olduğu şeye ben de seni göndereyim mi?” diye sordu ve Resülullah’ın kendisine:

“Haydi git, kırıp dökmedik put, düzlemedik yüksek kabir bırakma!” dediğini anlattı.”

Müslim, Cenâiz 93, (969); Ebu Dâvud, Cenâiz 72, (3218); Nesâî, Cenâiz 99, (4, 88, 89).

5434 – Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: “Resülullah aleyhissalâtu vesselâm kabrin kireçlenmesini, üzerine bina yapılmasını, üzerine oturulmasını, üzerine yazı yazılmasını ve ayakla basılmasını yasakladı.”

Müslim, Cenâiz 94, (970); Ebu Dâvud, Cenâiz 76, (3225, 3226); Tirmizî, Cenâiz 58, (1052); Nesâî, Cenâiz 96, (4, 86, 88).

5435 – Muttalib İbnu Ebî Vedâ’a anlatıyor: “Osmân İbnu Maz’ün öldüğü zaman, cenazesi Medine’den dışarı çıkarıldı ve gömüldü. Osman radıyallahu anh, muhacirlerden ölen kimse idi. Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, bir adama Osman için bir kaya (getirerek mezar yerini belli etmesini) emretti. Adam (bir taş aldı, fakat) taşımaya güç yetiremedi. Resulullah aleyhissalâtu vesselâm bizzat gidip kollarını sıvadı. -Râvi der ki: “Sanki ben sıvadığı sırada Resülullah’ın kollarının beyazlığını görür gibiyim.”- Sonra kayayı getirip Osman’ın baş tarafına koydu ve: “Bununla, kardeşimin kabrini işaretliyorum, âilemden ölenleri bunun yanına gömeceğim” buyurdu.”

Ebu Dâvud, Cenâiz 63, (3206).