4714 –RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM VE GERİDE BIRAKTIKLARININ MİRASI

RESÛLULLAH ALEYHİSSALÂTU VESSELÂM VE GERİDE BIRAKTIKLARININ MİRASI

4714 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Hz. Fatıma radıyallahu anha, Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh’tan, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın bıraktığı maldaki hissesini taksim edivermesini talap etti. Hz. Ebu Bekr, ona şu cevabı verdi.

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Bize vâris olunmaz, bıraktığımız sadakadır” buyurmuştu.”

Hz. Fatıma bu cevaba öfkelendi ve Hz. Ebu Bekr’e küstü, ölünceye kadar da konuşmadı. Zaten Aleyhissalâtu vesselâm’dan sonra altı ay kadar hayatta kalmış (ve rahmet-i Rahman’a kavuşmuştu.)

Sonra Hz. Ömer radıyallahu anh bunu yaptı: Medine’deki sadakasını Hz. Ali ve Abbas radıyallahu anhüma’ya verdi. Hayber ve Fedek’teki (sadakasını) kendi elinde tuttu ve: “Bu iki arazi, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın karşısına çıkan hakları ve hadiseleri içindi. (Şimdi) bu iki arazinin işi, Resûlullah’tan sonra devlet işini eline alan halifenin tasarrufuna kalmıştır” dedi.” Ravi devam eder: “Bu iki yer, bugüne kadar aynı minval üzere devam etmiştir.”

Müslim, Cihad 52, (1759); Ebu Davud, Harac 18, (1968, 2969); Nesai, Kasmu’l-Fey’ 1, (7, 132); Buhari, Feraiz 4, -Buhari muhtasar olarak almıştır-.

4715 – Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Hz. Fatıma radıyallahu anhâ, Hz. Ebu Bekr radıyallahu anh’ın yanına gelip:

“Sana kim varis olacak?” diye sordu.

“Ehlim ve çocuğum!” cevabını alınca: “Öyleyse ben niye babamın bıraktığına varis olamıyorum?” dedi. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekr:

“Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın: “Bize varis olunamaz!” dediğini işittim. Ancak ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın geçimini sağladıklarının geçimlerini sağlarım. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın nafaka verdiklerine ben de nafakalarını veririm!” dedi.”

Tirmizi, Siyer 44, (1608).

4716 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın hanımları, Resûlullah vefat ettiği zaman Hz. Osman’ı, Hz. Ebu Bekr radıyallahu anhüma’ya gönderip miras hisselerini talep ettirmek istediler. O zaman ben onlara: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm: “Bize varis olunmaz, bıraktığımız sadakadır!” demedi mi (nasıl miras talep edebilirsiniz?)” dedim (ve onları bu niyetten vazgeçirdim.)”

Buhari, Feraiz 3; Müslim, Cihad 51, (1758); Muvatta, Kelam 27, (2, 993); Ebu Davud, Harac 19, (2976, 2977).

4717 – Amr İbnu’l-Haris el-Huzâi radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (öldüğü vakit geride) ne diner, ne dirhem, ne köle, ne cariye ne de başka bir şey bıraktı. Onun bıraktıkları beyaz katırı, silahı ve yakınları için tasadduk ettiği bir tarladan ibaretti.”

Buhari, Vesâsa 1, Cihad 61, 86, Humus 3, Megazi 83; Nesai, Ahbâs 1 (6, 229).

4718 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (öldüğü vakit) ne dinar, ne dirhem, ne koyun ve ne de deve bıraktı. Hiçbir vasiyette de bulunmadı.”

Müslim, Vasiyyet 18, (1635); Ebu Davud, Vesaya 1, (2863); Nesai, Vesaya 2, (6, 240).

4719 – Yunus İbnu Ubeyd Mevlâ Muhammed İbnu’l-Kasım anlatıyor: “Muhammed İbnu’l-Kasım, beni, Bera İbnu Azib radıyallahu anh’a gönderip, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın sancağının neden yapılmış olduğunu sormamı emretti. (Ben de gidip sordum.) Şu cevabı verdi:

“Sancağı siyahtı, Kaplan alacası şeklinde olacak bezden dört köşeli idi.”

Ebu Dâvud, Cihad 76, (2591); Tirmizi, Cihad 10, (1680).

4720 – Hz. Câbir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın Mekke’ye girdiği gün bayrağı beyaz renkliydi.”

Tirmizi, Cihad 9, (1679); Ebu Davud, Cihad 76, (2592).

4721 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın bayrağı siyah, sancağı beyazdı.”

Tirmizi, Cihad 10, (1681).

4722 – Simak İbnu Harb, -kavminden bir adamdan, bu da onlardan bir başkasından naklen- anlattığına göre, adam: “Resûlullah’ın bayrağını sarı gördüm!” demiştir.”

Ebu Davud, Cihad 76, (2593).

4723 – Âsım el-Ahvel anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın su bardağını Enes İbnu Malik radıyallahu anh’ın yanında gördüm; bardak çatlamıştı. Enes onu gümüş (halkalar) ile bağlayıp tutturmuştu.” Âsım ilaveten dedi ki: “O nudâr ağacından yapılmış geniş, (güzel) bir bardaktı.”

Ma’mer der ki: “Nudâr, Necid’de yetişen bir ağaç çeşididir.”

Enes der ki: “Ben bu bardakla, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a sayamayacağım kadar çok su verdim!”

Muhammed İbnu Sirin rahimehullah der ki: “Ben bu bardağı gördüm. Onun demirden bir halkası vardı. Enes onun yerine gümüşten veya altından bir halka koymak istemişti. Ebu Talha kendisine:

“Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın yapmış olduğu bir şeyi değiştirme!” dedi. O da bundan vazgeçti.

Enes radıyallahu anh der ki: “Ben bu kadehimle Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a her çeşit meşrubat içirdim: Bal, nebiz, su ve süt!”

Buhari, Eşribe 30, Humus 5, (Hadis bu veçhiyle Buhari’de mevcut olmayıp Ahmed İbnu Hanbel’in Müsned’inde gelmiştir: ( 247).