4258 – HUNEYN GAZVESİ

HUNEYN GAZVESİ

4258 – Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm Huneyn Gazvesine çıkmayı arzu edince:

“Yarınki konaklama yerimiz inşaallah Beni Kinâne Hayfı’dır. Onlar küfür üzerine orada yeminleşmişlerdi” buyurdu.”

Buhari, Megazi 48, Hacc 45, Fedailu’l-Ashab 39, Tevhid 31; Müslim, Hacc 345, (1314).

4259 – Sehl İbnu Hanzaliyye radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’la Huneyn günü beraber yürüdük. Öğle sonrası oluncaya kadar yürümeyi uzattık. Öğle namazı(nın vakti) girdi. Derken bir atlı geldi.

“Ey Allah’ın Resulü! dedi. Ben sizin önünüzden ilerledim. Hatta falan falan dağa çıktım. Bir de ne göreyim! Havazin kabilesi toptan karşımda. Kadınları, develeri, davarları toptan Huneyn’de toplanmışlar” dedi. Aleyhissalatu vesselam tebessüm buyurdu ve:

“İnşaallah, yarın bunlar müslümanların ganimetidir!” dedi ve sordu:

“Bu gece bizi kim bekleyecek?”

Enes İbnu Ebi Mersed el-Ganevi atılıp:

“Ben, ey Allah’ın Resulü!” dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:

“Öyleyse bin!” buyurdular. Enes atına bindi ve Aleyhissalatu vesselam’ın yanına geldi. O zaman:

“Şu geçide yönel, en yüksek yerine kadar çık. (Gece boyu atından inme.) Sakın senin cihetinden geceleyin aldatılmayalım!” tenbihinde bulundu. Sabah olunca Aleyhissalatu vesselam namazgahına geçti. İki rek’at namaz kıldı. Sonra:

“Atlıdan bir haberiniz var mı?” diye sordu.

“Bir haberimiz yok!” dediler. Namaza duruldu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm namaz kılarken geçide doğru (hazan) göz atığyordu. Namazı kılıp selam verince:

“Müjde, atlınız geldi!” buyurdu. Biz de geçidin ağaçları arasına baktık. Gerçekten o idi. Geldi, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın yanında durdu, (Selam verdi ve:)

“Ben dedi, gittim bu geçidin en yüksek yerine, Resûlullah’ın emrettiği şekilde vardım. sabah olunca iki geçit daha tırmandım. Baktım kimseyi görmedim!” dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm ona:

“Gece (attan) indin mi?” diye sordu.

“Namaz veya kazâ-yı hacet dışında inmedim!” dedi. Aleyhissalatu vesselam:

“(Bu amelinle cenneti kendine) vacib kıldın. Bundan böyle ameli terketmenin sana bir günahı yok. (Bu amelin cennete girmen için kafidir)” buyurdular.”

Ebu Davud, Cihad 17, (2501).

4260 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Huneyn gününde, Hevâzin, Gatafan ve diğerleri çocukları ve develeriyle birlikte (savaş yerine) geldiler. O gün Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın ordusunda da 10 bin kişi vardı. Mekkeli Tulekâ da Resûlullah’ın safında idi. (Savaş başlar başlamaz) hepsi geri kaçtı. Aleyhissalatu vesselam yalnız kaldı. O gün iki defa nida etti. İkisi arasına bir başka söz karıştırmadı. Şöyle ki:

Sağ tarafına yönelip: “Ey Ensar cemaati!” diye bağırdı. O taraftakiler:

“buyurun ey Allah’ın Resûlü! Biz seninle beraberiz! Müjde!” dediler. Aleyhissalatu vesselam sonra da soluna döndü:

“Ey Ensâr cemaati!” diye bağırdı. O taraftakiler de:

“Buyur ey Allah’ın Resûlü! Müjde, biz seninleyiz!” dediler. Aleyhissalatu vesselam beyaz bir katırın üstünde idi. Katırdan

indi ve: “Ben Allah’ın kulu ve elçisiyim!” dedi. (Müslümanlar toparlanıp mukabil hücuma geçince) müşrikler hezimete uğradı. Aleyhissalatu vesselam çok ganimet elde etti. Onu Muhacirler ve Tuleka arasında taksim etti. Ondan Ensâr’a hiç bir şey vermedi. Bunun üzerine Ensariler radıyallahu anhüm (serzenişte bulunup): “Sıkıntı olunca biz çağırılıyoruz. Ama ganimeti bizden başkasına veriyor!” dediler. Bu sözleri Aleyhissalatu vesselâm’ın kulağına ulaşmıştı, hemen Ensarı topladı.

“Ey Ensar cemaati! Herkes dünyalıkla dönerken, siz Muhammed aleyhissalatu vesselam’la dönmekten, evinizde onunla beraber olmaktan razı ve memnun değil misiniz?” dedi. Ensar:

“Elbette ey Allah’ın Resulü, razıyız, memnunuz!” dediler. Aleyhissalatu vesselam: “İnsanlar bir vadiye yürüseler, Ensar da bir geçide yürüse, ben Ensar’ın geçidinde giderim” buyurdular.”

Buhari, Meğazi 56, Humus 19, Menakıb 14, Menakıbu’l-Ensar 1, Feraiz 34; Müslim, Zekat 135, (1059); Tirmizi, Menakıb, (3897).

4261 – Ebu İshak rahimehullah anlatıyor: “Bir adam Bera İbnu Azib radıyallahu anhüma’ya geldi ve:

“Ey Ebu İmare! Huneyn gününde hepiniz geri mi kaçtınız?” diye sordu. Bera: “Ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın kaçmadığına şehadet ederim! Ancak, askerlerden yükü hafif olan (aceleciler) ile zırh taşımayanlar Hevazin’in bir kanadına yürüdüler. Halbuki buradakiler okçu kimselerdi: Onları çekirge sürüsü gibi hep birden ok yağmuruna tuttular. Bunun üzerine dağalmak zorunda kaldılar. Böylece düşman, Resûlullah’a yöneldi. Aliyhissalatu vesselam’ın katırını Ebu Süfyan İbnu’l- Haris İbni Abdilmuttalib radıyallahu anh yediyorkdu. Aleyhissalatu vesselam katırından indi, dua etti, (Allah’tan) yardım taleb etti. Şöyle diyordu:

“Ben Peygamberim yalan değil!

Ben Abdulmuttalibin Oğluyum!

Allahım yardımını indir.”

Sonra askerleri düzene koydu. Bera devamla der ki: “Vallahi, biz savaş kızıştı mı Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a sığınırdık. Bizim cesurumuz Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’la aynı hizada durabilendi.”

Buhari, Meğazi, 54, Cihad 52, 61, 97, 167; Müslim, Cihad 79, (1776); Tirmizi, Cihad 15, (1688).

4262 – Seleme İbnu’l-Ekva’ radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir seferde iken yanına bir düşman gözcüsü uğradı. Ashabla konuşmaya oturdu. Sonra birden sıvıştı.Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:

“Onu yakalayın ve öldürün!” emir buyurdu. Ben (yakalayıp) öldürdüm. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm seleb’ini bana verdi.”

Buhari, Cihad 173; Müslim, Cihad, 45, (1754); Ebu Davud, Cihad 110, (2654).

4263 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “(Annem) Ümmü Süleym, Huneyn savaşı sırasında bir hançer temin etmişti, yanından ayırmıyordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm (hançeri görünce) sordu:

“Ey Ümmü Süleym, şu da ne?”

“Bunu, müşriklerden biri bana yaklaşacak olursa karnına saplamak için temin ettim!” dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bu söz üzerine gülmeye başladı. Ümmü Süleym:

“Ey Allah’ın Resûlü, sizinle olup da şu Tulekâ’dan hezimete uğrayan bizim dışımızdakileri öldür!” dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:

“Ey Ümmü Süleym, şurası muhakkak ki Allah bize kâfi geldi ve iyi yaptı” buyurdu.”

Müslim, Cihad 134, (1809); Ebu Davud, Cihad 147, (2718).