MUZDAR
3892 – Cabir İbnu Semüre radıyallahu anh anlatıyor: “Bir adam beraberinde ailesi ve çocukları olduğu halde Harra’ya indi. Bir adam: “Bir devem kayboldu, onu bulacak olursan yakalayıver” dedi. adam onu buldu ama sahibini bulamadı. Deve hastalandı. Adamın karısı: “Onu kes (de mundar ölmesin)” dedi. Ama erkek kabul etmedi. Deve öldü. Kadın bu sefer: “Derisini soy da etini, yağını kadid yapalım (güneşte kurutalım) ve yiyelim” dedi.
Adam: “Hele, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a bir soralım (da söylediklerini sonra yapalım!)” dedi. Ona gelip sordu. Aleyhissalatu vesselam:
“Seni ondan müstağni kılacak bir zenginliğin var mı?” diye sordu. Adam: “Hayır! yok” dedi. Resulullah da:
“Öyleyse onu yiyin” buyurdu. Ravi der ki: “Sonra devenin sahibi geldi. Durum kendisine anlatıldı.
“Deveyi kesmedin mi?” dedi. Adam: “Senden utandım!” cevabında bulundu.”
Ebu Davud, Et’ime 37, (3816).
3893 – el-Fucey’ el-Âmiri radıyallahu anh anlatıyor:
“Ey Allah’ın Resûlü dedim, meyteden bize helal olan (miktar) nedir?”
“Yiyeceğiniz ne (miktarda)dır” diye sordu. Biz: “Akşam ve sabah yiyoruz” diye cevap verdik.”
Ebu Nuaym Mevla Ukbe der ki: “Ukbe bana bu ifadeyi açıkladı: “Bir bardak sabahleyin, bir bardak da akşam vakti demektir.” Dedi ki: “Durum bu, babamın hayatına yemin olsun bu yetmez!” Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam mezhur durumda meyteyi yemelerine ruhsat tanıdı.”
Ebu Davud, Et’ime 37, (3817).