3467 – SULARIN AHKÂMI

SULARIN AHKÂMI

3467 – Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor. “Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a gelip:

“Ey Allah’ın Resûlü! Biz gemiye binip, beraberimizde az bir su alabiliyoruz. Abdestlerimizi bu su ile alsak susuz kalacağız. Deniz suyu ile abdest alabilir miyiz?” diye sordu. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:

“Evet, denizin suyu temizdir, meytesi de helâldir” cevabını verdi.”

Muvatta, Taharet 12, (1, 22); Ebu Davud, Taharet 41, (83); Tirmizi, Taharet 52, (69); Nesai, Miyah 5, (1, 176).

3468 – Ebu Sa’idi’l-Hudri radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a:

“Ey Allah’ın Resulü! Biz senin için Budâ’a kuyusundan su alıyoruz. Halbuki onun içerisine (ölmüş) köpeklerin leşleri, kadınların hayız bezleri, insan pislikleri atılıyor, (ne yapalım, su almaya devam edelim mi?)” diye sordular. Şu cevabı verdi:

“Su temizdir, onu hiçbir şey kirletmez.”

Ebu Davud, Taharet 34, (66); Tirmizi, Taharet 49, (66); Nesai, Miyah 2, (1, 174).

Bu, Ebu Davud’un metnidir. Ebu Davud der ki: “Kuteybe İbnu Said’i işittim. Dedi ki: “Budâ’a kuyusunun kayyimine derinliğini sordum. Suyun en çok olduğu durumda kasıklara kadar çıkar” dedi. “Azaldığı zaman?” dedim, “Avret mahallinin (dizinin) altına düşer” dedi. Ebu Davud der ki: “Budâ’a kuyusunu ridam ile bizzat takdir ettim. Üzerine ridamı gerdim. Sonra ridamı ölçtüm. Kuyunun genişliği altı zira idi. Bahçenin kapısını bana açan kimseye: “kuyunun süre gelen yapısı hiç değiştirildi mi?” diye sordum. Bana “Hayır!” dedi. Kuyunun içindeki suyun rengini değişmiş gördüm.”

3469 – İbnu Ömer radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ı dinledim. Kendisine çöl bir arazide bulunan bir sudan ve ona uğrayan hayvan ve vahşilerden soruluyordu. Şöyle cevap verdi:

“Eğer su iki kulle miktarında olursa pislik taşımaz!”

Ebu Davud, Taharet 33, (63, 64, 65); Tirmizi, Taharet 50, (67); Nesai, Miyah 3, (1, 175); İbnu Mace, Taharet 75, (517, 518).

3470 – Hz. Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyuruyorlar ki: “Sakın sizden kimse, durgun suya akıtmasın, bilahere onda yıkanır.”

Buhari, Vudu 68; Müslim, Taharet 95, (282); Ebu Davud, Taharet 36, (69, 70); Tirmizi, Taharet 51, (68); Nesai, Taharet 46, (1, 49), Gusl 1, (1, 197).

3471 – Müslim’in bir diğer rivayetinde (yine Ebu Hüreyre şöyle rivayet etmiştir:) “Sizden hiç kimse, cünübken durgun suyun içinde yıkanmasın.”

Ebu Hüreyre’ye sordular: “Peki nasıl yıkanacak, Ey Ebu Hüreyre?” O: “Sudan alıp alıp yıkanacak!” diye cevap verdi.”

Müslim, Taharet 97, (283).

3472 – Yahya İbnu Abdirrahman rahimehullah anlatıyor: “Hz. Ömer radıyallahu anh, içerisinde Amr İbnu’l-As’ın da bulunduğu bir grupla yola çıkmıştı. Bir havuza geldiler. Amr İbnu’l-As radıyallahu anh:

“Ey havuz sahibi, havuzunda vahşi hayvan sulanıyor mu?” diye sordu. Hz. Ömer, hemen araya girip:

“Ey havuz sahibi bize bunu söyleme: Zira biz, vahşinin peşinden su alacağız, o da bizim peşimizden sulanacak. Çünkü ben, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın “Vahşinin karnına aldığı onundur, geri kalan da bize temizdir ve içeceğimizdir” dediğini işittim” dedi.”

Muvatta, Taharet 14, (1, 23, 24).

3473 – Humeyd el-Hımyeri anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a, Ebu Hüreyre radıyallahu anh’ın yaptığı gibi dört yıl arkadaşlık yapmış bir zatın yanına geldim. Dedi ki: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, erkeğin artığıyla kadının gusletmesini veya kadının artığıyla erkeğin gusletmesini yasakladı.”

Bir rivayette şu cümleyi ziyade etti: “İkisi birden suya ellerini soksunlar!”

Ebu Davud, Taharet 40, (81); Nesai, Taharet 147, (1, 130).

3474 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın zevcelerinden biri bir tekne içerisinden su alarak yıkanmıştı. Aynı teknede yıkanmak veya abdest almak üzere Aleyhissalatu vesselam geldi. Zevcesi:

“Ben cünübtüm!” dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm:

“Su cünüb olmaz!” buyurdular.”

Tirmizi, Taharet 48, (65); Ebu Davud, Taharet 35, (68); İbnu Mace, Taharet 33, (370, 371).

3475 – Ebu Cuhayfe radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm öğle vakti yanımıza çıktı. Kendisine abdest suyu getirildi. Abdest aldı. Halk, onun abdest suyundan arta kalanı kapışmaya başladı. Bir parça alabilen, onu teberrüken) vücuduna sürünüyor idi. Hiç alamayan, arkadaşının elindeki yaşlığa değmeye çalışıyordu.”

Buhari, Salat 17, Vudu 40, 93, 94, Ezan 18, 19, Libas 3, 42; Müslim, Salat 249-253 (503); Nesai, Taharet 103, (1, 87); Ebu Davud, Salat 102, (688).

3476 – Nafi anlatıyor: “İbnu Ömer radıyallahu anhüma dedi ki: “Kadın hayızlı veya cünüb olmadıkça artığıyla yıkanmada bir beis yoktur.”

Muvatta, Taharet 86, (1, 52).

3477 – Hz. Aişe radıyallahu anha anlatıyor: “Ben ve Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm tek bir kaptan su alarak cenabetten yıkanıyorduk ve ellerimiz kabın içine beraber girip çıkıyordu.”

Bir başka rivayette şöyle gelmiştir: “…Farak denen bir kaptan.” Süfyan der ki: “Bir farak, dört sa’ hacminde (bir ölçek) dir.”

Buhare, Gusl 2, 9; Müslim, Hayz 40, 45, (319, 321); Ebu Davud, Taharet 39, (77), 97, (237), 102, (257); Nesai, 130, 144, 145, 146, 148, Gusl 12, (1, 203).

3478 – İbnu Ömer radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm zamanında erkekler ve kadınlar beraberce bir kaptan abdest alıyor idiler.”

Buhari, Vudu 43; Muvatta, Taharet 15, (1, 24); Ebu Davud, Taharet 39, (79, 80); Nesai, Taharet 52, (1, 57).

3479 – İbnu Mes’ud radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm, Cin gecesinde bana:

“Kabında ne var?” diye sordular. Ben: “Nebiz!” dedim.

“Güzel bir meyve, temiz bir sudur” buyurdular. Sonra da onunla abdest aldılar.”

Ebu Davud, Taharet 42, (84); Tirmizi, Taharet 65, (88).