3335 – İSTİ’ZAN (İZİN TALEBİ)

İSTİ’ZAN (İZİN TALEBİ)

3335 – Rıb’i İbnu Hiraş, Beni Amir’e mensub bir adamdan naklediyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir evde bulunduğu sırada, yanına girmek için:

“Girebilir miyim?” diye izin istedi. Aleyhissalatu vesselam hizmetçisine:

“Çık, şu gelene isti’zân adabını öğret, bu maksadla ona: “Esselamün aleyküm, girebilir miyim?” demesini söyle!” buyurdu. Adam bunu işitmişti, (hizmetçiyi beklemeden):

“Esselâmü aleyküm, girebilir miyim?” dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm da adama izin verdi, o da girdi.”

Ebu Davud, Edeb 137, (5177, 5178, 5179).

3336 – Kays İbnu Sa’d İbni Ubâde radıyallahu anhüma anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bizi, evimizde ziyaret etti. Ve:

“Esselâmü aleyküm ve rahmetullah!” dedi. Babam, çok hafif bir sesle mukabelede bulundu. Babama: “Resulullah’a izin vermiyor musun?” dedim. O:

“Bırak, bize çokça selam okusun!” dedi. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm tekrar:

“Esselamün aleyküm ve rahmetullah!” dedi. Sa’d yine hafif bir sesle mukabele etti. Sonra Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm tekrar:

“Esselamün aleyküm ve rahmetullah!” dediler ve döndüler. Sa’d peşine düştü ve:

“Ey Allah’ın Resulü, ben senin selamını işitiyordum. Ancak, bize daha fazla selam vermen için alçak sesle mukabele ediyordum” dedi. Bunun üzerine Aleyhissalatu vesselam onunla birlikte geri döndü. Ondan su isteyip gusletti. Sonra Sa’d, zaferan veya versle boyanmış bir havlu verdi, Aleyhissalatu vesselam ona sarındı. Sonra ellerini kaldırıp:

“Allah’ım, Sa’d İbnu Ubade ailesine mağfiret ve rahmet buyur!” diye dua etti. Sonra yemek yedi. Geri dönmek isteyince Sa’d, bir merkeb yaklaştırdı. Üzerine kadife bir örtü yaymıştı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm merkebe bindi. Sa’d, bana:

“Ey Kays, Resulullah’a refakat et!” dedi. Ben de refakat ettim. Yolda Aleyhissalatu vesselam bana:

“Benimle sen de bin!” dedi, ben imtina edince:

“Ya binersin, ya dönersin!” buyurdular. Ben de geri döndüm.”

Ebu Davud, Edeb 138, (5185).

3337 – Avf İbnu Malik radıyallahu anh anlatıyor: “Tebük Gazvesi sırasında Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a uğradım. Deriden yapılmış bir çadırda idi. Selam verdim. Selamıma mukabele etti ve:

“Gir!” buyurdu. Ben:

“Tam olarak mı, ey Allah’ın Resulü?” dedim.

“Tam olarak gir!” dedi. Ben de girdim.”

(Ravi) der ki: “Tam olarak mı gireyim?” diye sorması, çadırın küçüklüğünden dolayı idi.”

Ebu Davud, Edeb 92, (5000, 5001); Buhari, Cizye 15; İbnu Mace, Fiten 25, (4042).

3338 – Abdullah Büsr radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bir kavmin kapısına gelince, yüzüyle kapıya dönmezdi. Sağ veya sol omuzunu çevirirdi. Sonra da:

“Esselamü aleyküm, esselamü aleyküm!” derdi. Böyle yapışı o sıralarda kapılarda örtü olmayışındandı.”

Ebu Davud, Edeb 138, (5186).

3339 – İbnu Abbas radıyallahu anhüma anlatıyor: “Hz. Ömer radıyallahu anh bana anlatmıştı: “Ben Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’dan üç sefer izin istedim ve bana izin verdi.”

Tirmizi, İsti’zan 3, (2692).

3340 – Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Göz içeri girdi mi artık izin yok.” Bir rivayette de şu ziyade gelmiştir: “İzin istemek görme sebebiyledir.”

Ebu Davud, Edeb 136, (5173).

3341 – Yine Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:

“Biriniz yemeğe çağırıldığı vakit, elçi ile birlikte gelince bu onun için izin sayılır, (ayrıca izin istemeye gerek yoktur).”

Ebu Davud, Edeb 140, (5189-5190).

3342 – Atâ İbnu Yesar (rahimehullah) anlatıyor: “Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a sordu:

“Annemin yanına girerken izin isteyeyim mi?”

“Evet, iste.”

“Ama ben evde onunla beraber kalıyorum.”

“Annenin yanına girerken izin iste!”

“Ama ben ona hizmet ediyorum.”

“Annenden izin iste! Anneni çıplak görmen hoşuna gider mi?”

“Hayır!”

“Öyleyse ondan izin iste!”

Muvatta, İsti’zan 1, (2, 963).

3343 – İbnu Mes’ud (radıyallahu anh) anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm bana buyurdular ki:

“Senin, yanıma girmen için iznin, perdenin kaldırılması ve benim fısıltımı işitmendir. Seni ben men edinceye kadar iznim böyle devam edecek.”

Müslim, Selam 16, (2169).

3344 – Hz. Cabir radıyallahu anh anlatıyor: “Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a gelmiştim. Kapıyı çaldım.

“Kim o?” buyurdular.

“Benim!” dedim. (Beni almak üzere) çıktı ama:

“Ben! Ben!” diye söyleniyordu. (Belliydi ki kendimi tanıtma tarzımı) beğenmemişti.”

Buhari, İsti’zan 17; Müslim, Adab 38, (2155); Ebu Davud, Edeb 139, (5187); Tirmizi, İsti’zan 18, (2713).

3345 – Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: “Bir adam Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın hücrelerinden birinden içeriye bakmıştı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm elinde bir okla adama kalktı. Onu batırmak için, ihtiyatla adamın üzerine gitmesini seyreder gibiyim.”

Buhari, Diyat 23, 15, İsti’zan 11; Müslim, Adab 42, (2157); Ebu Davud, Edeb 136, (5171); Tirmizi, İsti’zan 17, (2709); Nesai, Kasame 44, (7, 60).

3346 – Nesai’nin bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir:

“Bir bedevi, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’ın kapısına geldi. Gözlerini kapının kırıklarına yapıştırdı. Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm adamı farketti. Gözünü patlatmak üzere elinde biir çubukla üzerine yürüdü. Adam hemen sırra kadem bastı. Resulullah “Eğer yerinde kalsaydın gözünü oyduydum!” buyurdular.”

Nesai, Kasame 44, (8, 60).