2683 – NAMAZDA KONUŞMAMAK

NAMAZDA KONUŞMAMAK

2683 – Zeyd İbnu Erkam (radıyallahu anh) anlatıyor: “Biz, namaz kılarken konuşurduk. Öyle ki herkes kendi yanındakine birşeyler söyleyebilirdi. Derken şu ayet nazil oldu: “Allah’ın divanına tam huşü ve tâatle durun” (Bakara 238). Böylece süküt etmekle emrolunduk ve konuşmaktan menedildik.”

Buhârî, Amel fi’s-Salât 2, Tefsir, Bakara 43; Müslim, Mesâcid 35, (539); Ebü Dâvud,178, (949); Tirmizî, Salât 297 (405); Nesâî, Sehv 20.

2684 – İbnu Mes’ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a selam verirdik, O da bize mukâbele ederdi. Necâşi’nin yanından döndüğümüz zaman O’na yine (namazda) selam vermiştik, bize mukabeleten selam vermedi.

“Ey Alah’ın Resülü, dedik, biz sana vaktiyle namazda selam verirdik, sen de selamımızı alırdın (şimdi niye almıyorsun)?” dedik. Bizi şöyle cevapladı:

“Namazda meşguliyet var!”

Buhârî, Amel fis’s-Salât 2, 15, Fadilu’l-Ashâb 37, Müslim, Mesâcid 34, (538); Ebü Dâvud,170, (923, 924); Nesâî, Sehv 20, (3, 19).

2685 – Mu’âviye­İbnu’l-Hakem es-Sülemî (radıyallahu anh) anlatıyor: “Ben Resûlullah (aleyhissâltu vesselâm) ile birlikte namaz kılıyordum. Derken cemaatten bir Şahıs hapşırdı. Ben:

” Yerhamükallah ” dedim. Cemaattekiler bana bed bed baktılar. Bunu üzerine (kızıp) :

” Vay başıma gelen, niye bana böyle bakıyorsunuz? ” dedim. Bu sefer ellerini dizlerine vurarak beni susturmak istediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namazı bitirince (bana iyi davrandı), annem babam O’na fedâ olsun, ben O ‘ndan, ne önce ne de sonra, ondan daha iyi öğreten bir muallim görmedim. Allah’a yemin olsun O beni ne azarladı ne dövdü, ne de betimi yıktı; sadece:

“Namazda insan kelamından (dünyevi) bir söz münasib degildir, ona uygun olan söz, tesbîh, tekbîr ve Kur’an kiraatıdır!” dedi. Ben:

“Ey Allah ‘ın Resulû, dedim, ben cahiliyeden daha yeni çıkmış birisiyim. Allah bize İslâm’ı lütfetti ama bizde öyleleri var ki, hâlâ kâhinlere geliyorlar, (bu hususta ne tavsiye edersiniz?) ” dedim.

” Sen onlara gitme!” buyurdu. Ben tekrar:

“Bizde (kuşun uçuşuna vs ‘ye bakarak) uğursuzluk çıkaranlar da var?” dedim. Cevaben :

“Bu (uğursuzluk zannı) kalplerinde mevcut olan bir (kuruntu)dur. Sakın onları (gayelerine gitmekten) alıkoymasın!” dedi. Ben:

“Bizde, kuma hatlar cizerek fala bakanlar da var? ” dedim. Şu açıklamayı yaptı:

“Peygamberlerden biri de (kuma) çizgi çizerdi. Kim çizgisini onun çizgisine uygun düşürürse isabet eder!” buyurdu. Ben:

“Benim bir câriyem vardı, Uhud ve Cevâniyye taraflarında koyun otlatırdı. Bir gün öğrendim ki bir kurt peyda olmuş ve sürüden bir koyun götürmüş. Ben bir insanoğluyum, herkes gibi ben de öfkelenirim. (Bu hâdise yüzünden kızıp) câriyeye bir tokat askettim. (Râvi der ki: Bu sözümü işitince) Resûlullah tokadımı fazla buldu, (yakıştıramadı).

“O halde onu âzad etmiyeyim mi?” dedim.

“Bana bir getir hele!” dedi. Ben de câriyeyi ona getirdim. Ona :

“Allah nerde?” diye sordu. Cariye:

“Semâda!” diy cevap verdi. Bu sefer:

“Ben kimim?” diye sordu. O da:

“Sen Resûlullah’sın!” diye cevap verdi. Bunun üzerine aleyhissalatu vesselam:

“Onu âzad et, çünkü mü’mine’dir” buyurdu.”

Müslim, Mesâcid 33, (537); Ebu Dâvud, Salât 171, (930, 931 ); Nesâî Sehv 20, (3, 14-1 8).

2686 – Ebu’d-Derdâ (radıyallahu anh) anlatıyor: “Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaza kalktı. Şunu okuduğunu işttik: “Senden Allah’a sığınırım. ” Sonra da üç kere: ”Seni Allah’ın lânetiyle lânetliyorum” dedi ve sanki bir şey yakalıyormuşcasına elini uzattı. Namazı bitirince:

“Ey Allah ‘ın Resûlü! dedik, senden bugün daha önce hiç söylemediğin bir şey işittik. Ayrıca ellerini de açtığını gördük? şu cevabı verdi:

“Allah’ın düşmanı olan iblis, yüzüme koymak için ateşten bir alev getirdi. Ben de ona, üç kere : ” Eûzu billahi ” dedim. Sonra da: ” Seni Allah’ın eksiksiz lanetiyle lânetliyorum” dedim, geri çekilmedi, üç kere tekrarladım. Sonunda onu yakalamak istedim. Vallahi kardeşim Süleymân’ın duası olmasa idi, bağlı olarak sabaha erecek ve Medine’nin çocukları onunla oynayacaklardı.”

Müslim, Mesâcid 40, (542); Nesâ, Sehv 19, (3,13).