24. CÜZ 3. HİZİP


40-MU`MİN SÛRESİ غافر Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
۞ وَيَا قَوْمِ مَا لِي أَدْعُوكُمْ إِلَى النَّجَاةِ وَتَدْعُونَنِي إِلَى النَّارِ ﴿٤١﴾
41-) Ve ya kavmi maliy ed`uküm ilennecati ve ted`uneniy ilen nar;

41-) “Ey halkım… Ne biçim iş ki, ben sizi kurtuluşa davet ederken, siz beni Nâr`a davet ediyorsunuz!”

تَدْعُونَنِي لِأَكْفُرَ بِاللَّهِ وَأُشْرِكَ بِهِ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ وَأَنَا أَدْعُوكُمْ إِلَى الْعَزِيزِ الْغَفَّارِ ﴿٤٢﴾
42-) Ted`uneniy li ekfüre Billâhi ve üşrike Bihi ma leyse liy Bihi `ılmun ve ene ed`uküm ilel `Aziyzil Gaffar;

42-) “Siz bana, Esmâ`sıyla hakikatim olan Allâh`ı inkâr etmemi ve hakkında bilgim olmayan şeyi O`na ortak koşmamı öneriyorsunuz! Ben ise sizi Aziyz, Ğaffar`a çağırıyorum.”

لَا جَرَمَ أَنَّمَا تَدْعُونَنِي إِلَيْهِ لَيْسَ لَهُ دَعْوَةٌ فِي الدُّنْيَا وَلَا فِي الْآخِرَةِ وَأَنَّ مَرَدَّنَا إِلَى اللَّهِ وَأَنَّ الْمُسْرِفِينَ هُمْ أَصْحَابُ النَّارِ ﴿٤٣﴾
43-) Lâ cerame ennema ted`uneniy ileyhi leyse lehu da`vetün fiyd dünya vela fiyl ahireti ve enne mereddena ilAllâhi ve ennel müsrifiyne hüm ashâbun nar;

43-) “Hakikat şu ki: Sizin beni kendisine davet ettiğinizin ne dünyada ve ne de sonsuz gelecek yaşamda bir daveti yoktur… Muhakkak ki bizim dönüşümüz Allâh`adır… Muhakkak ki (ömrünü) israf edenler Nâr arkadaşlarıdır!

فَسَتَذْكُرُونَ مَا أَقُولُ لَكُمْ ۚ وَأُفَوِّضُ أَمْرِي إِلَى اللَّهِ ۚ إِنَّ اللَّهَ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ ﴿٤٤﴾
44-) Fesetezkürune ma ekulü leküm* ve ufevvidu emriy ilAllâh* innAllâhe Basıyrun Bil `ıbad;
44-) “Size söylediğimi yakında hatırlayacaksınız! Ben işimi Allâh`a bırakıyorum! Muhakkak ki Allâh kullarını Basıyr`dir.
فَوَقَاهُ اللَّهُ سَيِّئَاتِ مَا مَكَرُوا ۖ وَحَاقَ بِآلِ فِرْعَوْنَ سُوءُ الْعَذَابِ ﴿٤٥﴾
45-) Fevekahullahu seyyiati ma mekeru ve haka Bi ali fir`avne sûül azâb;

45-) Nihayet Allâh onu (o imanlı adamı, Firavun ehlinin) yaptıkları mekrin kötülüklerinden korudu… Âl-i Firavun`u ise azabın kötüsü kuşattı.

النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا ۖ وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ ﴿٤٦﴾
46-) Ennaru yu`redune aleyha ğudüvven ve `aşiyya* ve yevme tekumüs saatü, edhılu ale fir`avne eşeddel azâb;
46-) (O kötü azap) Nâr`dır! Sabah – akşam ona arz olunurlar… O saatin geldiği süreçte de: “Âl-i Firavun`u azabın en şiddetlisine sokun!” (denilir)
وَإِذْ يَتَحَاجُّونَ فِي النَّارِ فَيَقُولُ الضُّعَفَاءُ لِلَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُنَّا لَكُمْ تَبَعًا فَهَلْ أَنْتُمْ مُغْنُونَ عَنَّا نَصِيبًا مِنَ النَّارِ ﴿٤٧﴾
47-) Ve iz yetehaccune fiyn nari feyekulud du`afâu lilleziynestekberu inna künna leküm tebe`an fehel entüm muğnune `anna nasıyben minennar;
47-) Hani (o vakit) Nâr içinde birbirleriyle tartışırlar da, zayıf olanlar büyüklük taslayanlara der ki: “Doğrusu biz sizin tâbilerinizdik… Şimdi siz ateşi biraz olsun bizden uzaklaştırabilir misiniz?”
قَالَ الَّذِينَ اسْتَكْبَرُوا إِنَّا كُلٌّ فِيهَا إِنَّ اللَّهَ قَدْ حَكَمَ بَيْنَ الْعِبَادِ ﴿٤٨﴾
48-) Kalelleziynestekberu inna küllün fiyha innAllâhe kad hakeme beynel `ıbad;
48-) O büyüklük taslayanlar da der ki: “Gerçek şu ki hepimiz onun içindeyiz… Muhakkak ki Allâh, kulları arasında hüküm vermiştir!”
وَقَالَ الَّذِينَ فِي النَّارِ لِخَزَنَةِ جَهَنَّمَ ادْعُوا رَبَّكُمْ يُخَفِّفْ عَنَّا يَوْمًا مِنَ الْعَذَابِ ﴿٤٩﴾
49-) Ve kalelleziyne fiyn nari lihazeneti cehennemed`u Rabbeküm yuhaffif `anna yevmen minel azâb;
49-) Nâr`ın (ateşin – radyasyon okyanusunun) içinde olanlar, cehennem bekçilerine dedi ki: “Rabbinize yalvarın, azabı bir gün (olsun) bizden hafifletsin!
قَالُوا أَوَلَمْ تَكُ تَأْتِيكُمْ رُسُلُكُمْ بِالْبَيِّنَاتِ ۖ قَالُوا بَلَىٰ ۚ قَالُوا فَادْعُوا ۗ وَمَا دُعَاءُ الْكَافِرِينَ إِلَّا فِي ضَلَالٍ ﴿٥٠﴾
50-) Kalu evelem tekü te`tiyküm Rusulüküm Bil beyyinat* kalu bela* kalu fed`u* ve ma du`âul kâfiriyne illâ fiy dalâl;
50-) (Bekçiler) dediler ki: “Rasûlleriniz size apaçık deliller olarak gelmedi mi?”… Dediler ki: “Evet”… (Bekçiler) dediler ki: “O hâlde kendiniz dua edin!”… Hakikat bilgisini inkâr edenlerin duası da asılsız yönelişten başka bir şey değildir.
إِنَّا لَنَنْصُرُ رُسُلَنَا وَالَّذِينَ آمَنُوا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَيَوْمَ يَقُومُ الْأَشْهَادُ ﴿٥١﴾
51-) İnna lenensuru RusüleNA velleziyne amenû fiyl hayatid dünya ve yevme yekumül eşhad;
51-) Muhakkak ki biz Rasûllerimize ve iman edenlere, dünya hayatında da şahitlerin kıyam ettiği günde de yardım edeceğiz.
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ الظَّالِمِينَ مَعْذِرَتُهُمْ ۖ وَلَهُمُ اللَّعْنَةُ وَلَهُمْ سُوءُ الدَّارِ ﴿٥٢﴾
52-) Yevme lâ yenfe`uz zâlimiyne ma`ziretühüm ve lehümül la`netü ve lehüm sûüddar;
52-) O süreçte mazeret beyanları zâlimlere fayda vermez… Hem o lânet (Allâh`ın Esmâ kuvvelerinden uzak düşmüşlük) onlarındır ve hem de vatanın kötüsü onlarındır!
وَلَقَدْ آتَيْنَا مُوسَى الْهُدَىٰ وَأَوْرَثْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ الْكِتَابَ ﴿٥٣﴾
53-) Ve lekad ateyna Muselhüda ve evresna beniy israiylel Kitab;
53-) Andolsun ki Musa`ya hüda (Hakikat bilgisi) verdik… İsrailoğullarını da BİLGİye mirasçı kıldık!
هُدًى وَذِكْرَىٰ لِأُولِي الْأَلْبَابِ ﴿٥٤﴾
54-) Hüden ve zikra li üliyl elbab;

54-) Derin düşünen akıl sahiplerine Hakikate erdirici ve hatırlatma olmak üzere!

فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ وَاسْتَغْفِرْ لِذَنْبِكَ وَسَبِّحْ بِحَمْدِ رَبِّكَ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ ﴿٥٥﴾
55-) Fasbir inne va`dAllâhi hakkun vestağfir lizenbike ve sebbih Bi Hamdi Rabbike Bil `aşiyyi vel ibkâr;

55-) Sabret! Muhakkak ki Allâh`ın vaadi haktır! Yanlışların için istiğfar et! Akşam ve sabah Rabbinin hamdi olarak tespih et!

إِنَّ الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ بِغَيْرِ سُلْطَانٍ أَتَاهُمْ ۙ إِنْ فِي صُدُورِهِمْ إِلَّا كِبْرٌ مَا هُمْ بِبَالِغِيهِ ۚ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ ۖ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْبَصِيرُ ﴿٥٦﴾
56-) İnnelleziyne yücadilune fiy âyâtillâhi Bi ğayri sültanin etahüm, in fiy sudurihim illâ kibrun mahüm Bi baliğiyh* feste`ız Billâh* inneHU HUves Semiy`ul Basıyr;
56-) Kendilerine gelmiş bir reddedilemez delil olmaksızın Allâh`ın işaretleri hakkında mücadele edenler var ya, onların içlerinde, asla ulaşamayacakları bir kibirden başka bir şey yoktur (Kibriyâ`nın farkındalığına asla ulaşamayacaklardır)! O hâlde sen, Esmâ`sıyla hakikatin olan Allâh`a sığın… Muhakkak ki O, “HÛ”; Semi`dir, Basıyr`dir.
لَخَلْقُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ أَكْبَرُ مِنْ خَلْقِ النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ ﴿٥٧﴾
57-) Le halkus Semavati vel Ardı ekberu min halkın Nasi ve lâkinne ekserenNasi lâ ya`lemun;
57-) Semâların ve Dünya`nın yaratılışı, insanların yaratılışından elbette fevkalâde büyük! Ne var ki insanların çoğunluğu bilmezler.
وَمَا يَسْتَوِي الْأَعْمَىٰ وَالْبَصِيرُ وَالَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَلَا الْمُسِيءُ ۚ قَلِيلًا مَا تَتَذَكَّرُونَ ﴿٥٨﴾
58-) Ve ma yestevil a`ma vel basıyru velleziyne amenû ve amilus salihati ve lelmüsiy`* kaliylen ma tetezekkerun;
58-) Kör ile gören, iman edip imanın gereğini uygulayan ile inkâr ile kötülük yapan bir olmaz! Ne kadar da az hatırlayıp düşünüyorsunuz!
إِنَّ السَّاعَةَ لَآتِيَةٌ لَا رَيْبَ فِيهَا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يُؤْمِنُونَ ﴿٥٩﴾
59-) İnnesSaate le atiyetün lâ raybe fiyha ve lâkinne ekserenNasi lâ yu`minun;
59-) Kesinlikle o Saat elbette gelecektir; onda kuşku yoktur… Ne var ki insanların çoğunluğu iman etmezler!
وَقَالَ رَبُّكُمُ ادْعُونِي أَسْتَجِبْ لَكُمْ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَكْبِرُونَ عَنْ عِبَادَتِي سَيَدْخُلُونَ جَهَنَّمَ دَاخِرِينَ ﴿٦٠﴾
60-) Ve kale Rabbükümüd`uniy estecib leküm* innelleziyne yestekbirune an `ıbadetiy seyedhulune cehenneme dahıriyn;
60-) Rabbiniz dedi ki: “Bana dua edin, size icabet edeyim! Muhakkak ki kibirleri yüzünden ibadet etmeyenler, boyunları bükük olarak cehenneme gireceklerdir.”
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ اللَّيْلَ لِتَسْكُنُوا فِيهِ وَالنَّهَارَ مُبْصِرًا ۚ إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ ﴿٦١﴾
61-) Allâhulleziy ce`ale lekümül leyle li teskünu fiyhi vennehare mubsıra* innAllâhe lezûfadlin alenNasi ve lâkinne ekserenNasi lâ yeşkürun;
61-) Allâh ki, sizin için, geceyi onda sükûn bulasınız; gündüzü de görüp değerlendiresiniz diye yarattı! Muhakkak ki Allâh insanlara lütuf sahibidir… Ne var ki insanların çoğunluğu şükretmezler!
ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ خَالِقُ كُلِّ شَيْءٍ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ فَأَنَّىٰ تُؤْفَكُونَ ﴿٦٢﴾
62-) Zâlikümullâhu Rabbüküm Haliku külli şey`* lâ ilâhe illâ HU* feenna tü`fekûn;
62-) İşte budur Rabbiniz Allâh, her şeyin Hâlık`ı! Tanrı yoktur; sadece “HÛ”! Nasıl (Hakk`tan) döndürülüyorsunuz!
كَذَٰلِكَ يُؤْفَكُ الَّذِينَ كَانُوا بِآيَاتِ اللَّهِ يَجْحَدُونَ ﴿٦٣﴾
63-) Kezâlike yü`fekülleziyne kânu Bi âyâtillâhi yechadun;

63-) Allâh`ın işaretlerini bilerek inkâr edenler işte böylece döndürülür!

اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ قَرَارًا وَالسَّمَاءَ بِنَاءً وَصَوَّرَكُمْ فَأَحْسَنَ صُوَرَكُمْ وَرَزَقَكُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ ۚ ذَٰلِكُمُ اللَّهُ رَبُّكُمْ ۖ فَتَبَارَكَ اللَّهُ رَبُّ الْعَالَمِينَ ﴿٦٤﴾
64-) Allâhulleziy ce`ale lekümül`Arda karâren vesSemae binaen ve savvereküm feahsene suvereküm ve razekaküm minat tayyibat* zâlikümullâhu Rabbüküm* fetebarekâllahu Rabbül `âlemiyn;

64-) Allâh ki, arzı sizin için bir yaşama yeri, semâyı da bina (içindekilerle arzı – bedeni mamûr eden) olarak oluşturdu… Sizi tasvir etti (özelliklendirdi) de sizin (mânâ) sûretlerinizi (özelliklerinizi) en güzel etti ve sizi tayyibattan (ilim ve marifetlerden) yaşam gıdalarıyla besledi! İşte Rabbiniz Allâh! Âlemlerin (insanların) Rabbi Allâh ne yücedir!

هُوَ الْحَيُّ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ فَادْعُوهُ مُخْلِصِينَ لَهُ الدِّينَ ۗ الْحَمْدُ لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٦٥﴾
65-) “HU”vel Hayyü lâ ilâhe illâ HUve fed`uhu muhlisıyne lehüd diyn* elHamdu Lillâhi Rabbil `alemiyn;
65-) “HÛ”dur El Hayy! Tanrı yoktur; sadece “HÛ”! Dini O`na has kılarak, O`na yönelin artık! Hamd, âlemlerin (insanların) Rabbi Allâh`a aittir.
۞ قُلْ إِنِّي نُهِيتُ أَنْ أَعْبُدَ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَمَّا جَاءَنِيَ الْبَيِّنَاتُ مِنْ رَبِّي وَأُمِرْتُ أَنْ أُسْلِمَ لِرَبِّ الْعَالَمِينَ ﴿٦٦﴾
66-) Kul inniy nühiytü en a`budelleziyne ted`une min dûnillâhi lemma caeniyel beyyinatü min Rabbiy ve ümirtü en üslime liRabbil `alemiyn;
66-) De ki: “Rabbimden bana deliller geldiğinde, Allâh dûnunda sizin yöneldiklerinize tapınmaktan yasaklandım ve Rabb-ül âlemîn`e teslim olmakla hükmolundum.”
هُوَ الَّذِي خَلَقَكُمْ مِنْ تُرَابٍ ثُمَّ مِنْ نُطْفَةٍ ثُمَّ مِنْ عَلَقَةٍ ثُمَّ يُخْرِجُكُمْ طِفْلًا ثُمَّ لِتَبْلُغُوا أَشُدَّكُمْ ثُمَّ لِتَكُونُوا شُيُوخًا ۚ وَمِنْكُمْ مَنْ يُتَوَفَّىٰ مِنْ قَبْلُ ۖ وَلِتَبْلُغُوا أَجَلًا مُسَمًّى وَلَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ ﴿٦٧﴾
67-) “HU”velleziy halekaküm min türabin sümme min nutfetin sümme min `alekatin sümme yuhricüküm tıflen sümme liteblüğu eşüddeküm sümme litekûnu şüyuha* ve minküm men yüteveffa min kablü ve liteblüğu ecelen müsemmen ve lealleküm ta`kılun;
67-) “HÛ”, odur ki; sizi bir topraktan, sonra bir spermden, sonra bir alakadan (embriyo) yarattı… Sonra sizi bir çocuk olarak çıkardı; sonra olgunluğa ulaşmanız, sonra yaşlılığı yaşamanız için ömür verdi… Sizden kimi de daha önce vefat ettiriliyor… (Bunların oluşu) takdir edilen süreye ulaşmanız ve aklınızı kullanmanız içindir.
هُوَ الَّذِي يُحْيِي وَيُمِيتُ ۖ فَإِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ ﴿٦٨﴾
68-) “HU”velleziy yuhyiy ve yümiyt* feizâ kadâ emran feinnema yekulü lehu kün feyekûn;
68-) “HÛ” odur ki; diriltir ve öldürür! Hüküm verdiğinde yalnızca “Ol” der (olmasını irade eder); o, olur!
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ يُجَادِلُونَ فِي آيَاتِ اللَّهِ أَنَّىٰ يُصْرَفُونَ ﴿٦٩﴾
69-) Elem tera ilelleziyne yücadilune fiy âyâtillâh* enna yusrefun;
69-) Allâh`ın işaretlerinde mücadele eden kimseleri görmedin mi? Nasıl da (Hakk`tan) döndürülüyorlar?
الَّذِينَ كَذَّبُوا بِالْكِتَابِ وَبِمَا أَرْسَلْنَا بِهِ رُسُلَنَا ۖ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ ﴿٧٠﴾
70-) Elleziyne kezzebu Bil Kitabi ve Bima erselna Bihi RusüleNA* fesevfe ya`lemun;
70-) Onlar ki hakikatlerinin BİLGİsini ve Rasûllerimiz olarak irsâl ettiklerimizi yalanladılar! Yakında bilecekler!
إِذِ الْأَغْلَالُ فِي أَعْنَاقِهِمْ وَالسَّلَاسِلُ يُسْحَبُونَ ﴿٧١﴾
71-) İzil ağlâlü fiy a`nakıhim vesselasil* yüshabun;
71-) O vakit onların boyunlarında (beşeriyetlerinden kalma) bağlar (şartlanmaları ve değer yargıları) ve zincirler (zincirleme bağlılıklarla), sürüklenirler!
فِي الْحَمِيمِ ثُمَّ فِي النَّارِ يُسْجَرُونَ ﴿٧٢﴾
72-) Fiyl hamiymi sümme fiyn nari yüscerun;
72-) Hamim`de (kaynar suyun – yakan fikirlerin içinde)… Sonra Nâr`da (ateşte – radyasyon okyanusunda) yakılırlar!
ثُمَّ قِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تُشْرِكُونَ ﴿٧٣﴾
73-) Sümme kıyle lehüm eyne ma küntüm tüşrikûn;

73-) Sonra onlara denildi ki: “Nerede şirk koştuğunuz şeyler… “

مِنْ دُونِ اللَّهِ ۖ قَالُوا ضَلُّوا عَنَّا بَلْ لَمْ نَكُنْ نَدْعُو مِنْ قَبْلُ شَيْئًا ۚ كَذَٰلِكَ يُضِلُّ اللَّهُ الْكَافِرِينَ ﴿٧٤﴾
74-) Min dûnillâh* kalu dallu anna bel lem nekün ned`u min kablü şey`a* kezâlike yudıllullâhul kâfiriyn;
74-) “Allâh dûnunda!” Dediler ki: “Bizden kayboldular… Hayır, zaten biz daha önce, olmayan şeye yönelmişiz!”… Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenleri böylece saptırır.
ذَٰلِكُمْ بِمَا كُنْتُمْ تَفْرَحُونَ فِي الْأَرْضِ بِغَيْرِ الْحَقِّ وَبِمَا كُنْتُمْ تَمْرَحُونَ ﴿٧٥﴾
75-) Zâliküm Bima küntüm tefrehune fiyl Ardı Bi ğayril hakkı ve Bima küntüm temrehun;
75-) Bu, yeryüzünde haksız olarak sevinip şımarmanız ve kasılıp böbürlenmeniz yüzündendir.
ادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ ﴿٧٦﴾
76-) Üdhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha* febi`se mesvel mütekebbiriyn;
76-) Orada sonsuza dek kalmak üzere cehennem kapılarından girin… Benlik – kibir sahiplerinin yaşam ortamı ne kötüdür!
فَاصْبِرْ إِنَّ وَعْدَ اللَّهِ حَقٌّ ۚ فَإِمَّا نُرِيَنَّكَ بَعْضَ الَّذِي نَعِدُهُمْ أَوْ نَتَوَفَّيَنَّكَ فَإِلَيْنَا يُرْجَعُونَ ﴿٧٧﴾
77-) Fasbir inne va`dAllâhi Hakk* feimma nüriyenneke ba`delleziy ne`ıdühüm ev neteveffeyenneke feileyNA yurce`un;
77-) Sabret! Muhakkak ki Allâh`ın vaadi Hak`tır! Onlara vadettiğimizin bazısını sana göstersek de yahut (görmeden) seni vefat ettirirsek de (fark etmez); (nasıl olsa) onlar bize rücu ettirilecekler.
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا رُسُلًا مِنْ قَبْلِكَ مِنْهُمْ مَنْ قَصَصْنَا عَلَيْكَ وَمِنْهُمْ مَنْ لَمْ نَقْصُصْ عَلَيْكَ ۗ وَمَا كَانَ لِرَسُولٍ أَنْ يَأْتِيَ بِآيَةٍ إِلَّا بِإِذْنِ اللَّهِ ۚ فَإِذَا جَاءَ أَمْرُ اللَّهِ قُضِيَ بِالْحَقِّ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْمُبْطِلُونَ ﴿٧٨﴾
78-) Ve lekad erselna Rusülen min kablike minhüm men kasasnâ aleyke ve minhüm men lem naksus aleyk* ve ma kâne li Rasûlin en ye`tiye Bi ayetin illâ Biiznillâh* feizâ cae emrullahi kudiye Bil Hakkı ve hasire hünalikel mubtılun;
78-) Andolsun ki senden önce de Rasûller irsâl ettik… Onlardan kiminin hikâyelerini anlattık ve onlardan kimini de sana anlatmadık… Bir Rasûl için, Allâh izni dışında, mucize getirmesi mümkün değildir! Allâh hükmü geldiğinde, Hak olarak hükmedilir ve bâtıl peşinde koşanlar orada hüsrana uğrar!
اللَّهُ الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَنْعَامَ لِتَرْكَبُوا مِنْهَا وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ ﴿٧٩﴾
79-) Allâhulleziy ce`ale lekümül en`ame literkebu minha ve minha te`külun;
79-) Allâh ki, onlardan bazısını binesiniz ve bazısından da yiyesiniz diye en`amı sizin için oluşturdu.
وَلَكُمْ فِيهَا مَنَافِعُ وَلِتَبْلُغُوا عَلَيْهَا حَاجَةً فِي صُدُورِكُمْ وَعَلَيْهَا وَعَلَى الْفُلْكِ تُحْمَلُونَ ﴿٨٠﴾
80-) Ve leküm fiyha menafi`u ve liteblüğu aleyha haceten fiy suduriküm ve `aleyha ve `alel fülki tuhmelun;

80-) Sizin için onlarda (daha başka) faydalar vardır… Hedeflediğiniz yere onların üzerinde ulaşmanız için… Onların üzerinde ve gemilerin üzerinde yüklenilip taşınıyorsunuz.

وَيُرِيكُمْ آيَاتِهِ فَأَيَّ آيَاتِ اللَّهِ تُنْكِرُونَ ﴿٨١﴾
81-) Ve yüriyküm âyâtiHİ, feeyye âyâtillâhi tünkirun;
81-) (Allâh) size işaretlerini gösteriyor… Allâh`ın işaretlerinin hangisini inkâr ediyorsunuz;
أَفَلَمْ يَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَيَنْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَانُوا أَكْثَرَ مِنْهُمْ وَأَشَدَّ قُوَّةً وَآثَارًا فِي الْأَرْضِ فَمَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يَكْسِبُونَ ﴿٨٢﴾
82-) Efelem yesiyru fiyl Ardı feyenzuru keyfe kâne akıbetülleziyne min kablihim* kânu eksere minhüm ve eşedde kuvveten ve asâren fiyl Ardı fema ağnâ anhüm ma kânu yeksibun;

82-) Arzda seyretmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl oldu nazar edip görsünler! Onlar (öncekiler), bunlardan hem kalabalık, hem de kuvvetçe ve yeryüzünde daha çok eser üretmişlerdi. Kazandıkları, onları kurtarmadı!

فَلَمَّا جَاءَتْهُمْ رُسُلُهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ فَرِحُوا بِمَا عِنْدَهُمْ مِنَ الْعِلْمِ وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ ﴿٨٣﴾
83-) Felemma caethüm Rusulühüm Bil beyyinati ferihu Bima `ındehüm minel `ılmi ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun;
83-) Rasûlleri onlara apaçık deliller olarak geldiklerinde, onlar kendi bildiklerine dayanarak sevinip şımardılar! Alay etmekte oldukları şey onları kuşatmıştır
فَلَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا قَالُوا آمَنَّا بِاللَّهِ وَحْدَهُ وَكَفَرْنَا بِمَا كُنَّا بِهِ مُشْرِكِينَ ﴿٨٤﴾
84-) Felemma raev be`sena kalu amenna Billâhi vahdeHU ve keferna Bima künna Bihi müşrikiyn;
84-) Hışmımızı gördüklerinde: “Esmâ`sıyla hakikatimiz olan Allâh`a ve O`nun Tek olduğuna iman ettik; O`na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik” dediler.
فَلَمْ يَكُ يَنْفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا ۖ سُنَّتَ اللَّهِ الَّتِي قَدْ خَلَتْ فِي عِبَادِهِ ۖ وَخَسِرَ هُنَالِكَ الْكَافِرُونَ ﴿٨٥﴾
85-) Felem yekü yenfe`uhüm iymanühüm lemma raev be`sena* sünnetAllâhiletiy kad halet fiy `ıbadihi ve hasire hünalikel kâfirun;
85-) Fakat hışmımızı gördükten sonra onların iman etmeleri kendilerine fayda vermedi! Bu, geçmişten beri uygulanan kulları hakkındaki Sünnetullâh`tır! Hakikat bilgisini inkâr edenler (hakikatlerinden, Sünnetullâh`tan perdeliler) işte bundan dolayı hüsrana uğradı!