2086 – HİDÂB (SAÇ BOYAMASI)

HİDÂB (SAÇ BOYAMASI)

2086 – Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “Yahudiler ve hıristiyanlar (saçlarını) boyamazlar. Siz onlara muhâlefet edin.”

Buhâri, Libas 67, Enbiya 50; Müslim, Libâs 80, (2103); Ebü Dâvud, Tereccül 18, (4203); Nesâi, Zinet 14, (8,137); Tirmizi, Libâs 20, (1752).

Bu hadis Tirmizi’de “(Saçınızdaki) aklıkların rengini değiştirin, yahudilere benzemeyin!” şeklinde gelmiştir.

2087 – İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “(Saçlarına) kına yakmış bir adam gelmiştir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): “Bu ne güzel!” buyurup takdir etti. (Az sonra) kına ve ketem ile boyanmış biri geldi.

“Bu evvelkinden de güzel!” buyurdu. Sonra (saçlarını) sarıya boyamış biri daha gelmişti ki:

“Bu öbürlerinden de güzel!” buyurdu.”

Ebü Dâvud, Tereccül 19, (4211); İbnu Mâce, Libâs 34, (3627).

2088 – Hz. İbnu Ömer (radıyallâhu anh)’den rivâyete göre, sakalını sufra denen sarı boya ile boyar ve derdi ki: “Ben, Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’ı gördüm, sakalını bununla boyamıştı, en çok sevdiği boya da bu idi. Bununla elbisesini boyadığı da olurdu.”

Ebü Dâvud, Libâs 18, (4064), Tereccül 19, (4210); Nesâi, Zinet 17, (8,140).

Buhari ve Müslim’de, Hz. Enes’ten gelen bir rivâyette şöyle denir: “Resülullah hiç saçını boyamadı. Çünkü ondaki beyazlar çok azdı. Başındaki akları saymak istesem sayabilirdim. Hz. Ebü Bekir ve Hz. Ömer (radıyallâhu anhümâ) (saçlarını) kına ve ketem ile boyarlardı.”

Buhâri, Libâs 66, Menâkıb 23; Müslim, Fedâil 100-105, (2341); Ebü Dâvud, Tereccül 18, (4209); Nesâi, Zinet 17, (8,140, 141).

2089 – Kerime Bintu Hümâm anlatıyor: “Bir kadın, Hz. Âişe’ye kına yakma hususunda sormuştu, şu cevabı aldı:

“Bunda bir beis yok (kına yakılabilir). Ancak ben bundan hoşlanmam. Çünkü sevdiğim (aleyhissalâtu vessellâm), onun kokusunu sevmezdi.”

Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4164); Nesâi, Zinet 19, (3,142).

2090 – Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: “Bir kadın, perde gerisinden Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a eliyle bir mektup uzattı. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) elini derhal geri çekip:

“Ne bileyim, bu el kadın eli midir, erkek eli midir?” buyurdu. Kadıncağız:

“Kadın elidir!” deyince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):

“Sen kadın olsaydın, tırnaklarının rengini değiştirirdin” buyurdu. Bununla kına yakmayı kastetmişti.”

Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4166); Nesâi, Zinet 18, (8,142).

2091 – Yine Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: “Hint Bintu Utbe, Hz. Peygamber’e:

“Ey Allah’ın Resülü, bana biat ver!” diye talepte bulunmuştu. Kendisine:

“Hayır, şu ellerini değiştirmedikçe senden biat almayacağım. EIIerin tıpkı vahşi hayvanların ayağı gibi!” cevabını verdi.”

Ebü Dâvud, Tereccül 4, (4165).

Rivâyette adı geçen Hint, Ebü Süfyân’ın zevcesi ve Hz. Muâviye (radıyallahu anhüm)’nin annesidir. Mekke’nin fethi sırasında kocası ile birlikte müslüman olmuştur. Hz. Peygamber eski nikâhları ile evliliklerini ikrâr etmiş, yeni bir nikahı gereksiz görmüştür. Ancak, görüldüğü üzere, ellerine kına vurmadan biat almamıştır.

Alimler bu hadisten hareketle, erkeklerin kına yakmasını mekruh addetmişlerdir. Kadının elleri, kınasız iken erkeğin ellerine benzemektedir. Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu benzemedeki kerâheti ifâde için teşbihe başvurup, vahşi hayvanların ayaklarına teşbih etmiştir.

2092 – Hz. Ebü Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm)’a el ve ayaklarına kına yakmış bir muhannes getirdiler.

“Bunu niye getirdiniz, nesi var?” diye sordu. Kendisine:

“Kendisini kadınlara benzetmiştir!” dediler. Bunun üzerine Efendimiz emretti ve Naki’ nâm mevkiye sürgün edildi.

“Ey Allah’ın Resülü, onu öldürmeyelim mi?” diye soranlar olmuştu ki:

“Hayır! dedi, ben namaz kılanları öldürmekten men edildim.”

Ebü Dâvud, Edeb 61, (4928).