8. CÜZ 2. HİZİP


06- EN`ÂM SÛRESİ الأنعامAynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَهُوَ الَّذِي أَنْشَأَ جَنَّاتٍ مَعْرُوشَاتٍ وَغَيْرَ مَعْرُوشَاتٍ وَالنَّخْلَ وَالزَّرْعَ مُخْتَلِفًا أُكُلُهُ وَالزَّيْتُونَ وَالرُّمَّانَ مُتَشَابِهًا وَغَيْرَ مُتَشَابِهٍ ۚ كُلُوا مِنْ ثَمَرِهِ إِذَا أَثْمَرَ وَآتُوا حَقَّهُ يَوْمَ حَصَادِهِ ۖ وَلَا تُسْرِفُوا ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْرِفِينَ
141-) Ve “HU”velleziy enşee cennâtin ma`ruşatin ve ğayre ma`ruşatin vennahle vezzer`a muhtelifen ükülühu vezzeytune verrummane müteşabihen ve ğayre müteşabih* külu min semerihi izâ esmere ve atu hakkahu yevme hasadih* ve lâ tüsrifu* inneHU lâ yuhıbbul müsrifiyn;
141-) Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, hurmaları, yemişleri muhtelif ekinleri, zeytinleri ve narları, müteşabih ve gayrı müteşabih olarak inşa eden “HÛ”dur… O`nun ürünlerini meyve verdiğinde yiyin; hasadının gününde ise onun hakkını verin (zekât)… İsraf etmeyin, çünkü O, israf edenleri sevmez.

وَمِنَ الْأَنْعَامِ حَمُولَةً وَفَرْشًا ۚ كُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ وَلَا تَتَّبِعُوا خُطُوَاتِ الشَّيْطَانِ ۚ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ
142-) Ve minel en`ami hamuleten ve ferşa* külu mimma razekakümullâhu ve lâ tettebi`u hutuvatiş şeytan* innehu leküm adüvvün mubiyn;
142-) Hayvanlardan yük taşıyanı da (yününden) döşek – sergi yapılanı da… (yaratan O`dur; öyle ise) Allâh`ın size verdiği rızıktan yiyin ve şeytanın fikirlerine uymayın… Kesinlikle o sizin apaçık düşmanınızdır.
ثَمَانِيَةَ أَزْوَاجٍ ۖ مِنَ الضَّأْنِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْمَعْزِ اثْنَيْنِ ۗ قُلْ آلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ الْأُنْثَيَيْنِ أَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ أَرْحَامُ الْأُنْثَيَيْنِ ۖ نَبِّئُونِي بِعِلْمٍ إِنْ كُنْتُمْ صَادِقِينَ
143-) Semâniyete ezvac* minedda`nisneyni ve minel ma`zisneyn* kul âzzekereyni harrame emil ünseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamül`ünseyeyn* nebbiuniy Bi ılmin in küntüm sadikıyn;
143-) Sekiz çift/eş: Koyundan iki, keçiden iki (çift)… De ki: “İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin iştimal ettiğini mi (sarıp içine aldığını)… Eğer doğru iseniz bana ilimle haber verin.”
وَمِنَ الْإِبِلِ اثْنَيْنِ وَمِنَ الْبَقَرِ اثْنَيْنِ ۗ قُلْ آلذَّكَرَيْنِ حَرَّمَ أَمِ الْأُنْثَيَيْنِ أَمَّا اشْتَمَلَتْ عَلَيْهِ أَرْحَامُ الْأُنْثَيَيْنِ ۖ أَمْ كُنْتُمْ شُهَدَاءَ إِذْ وَصَّاكُمُ اللَّهُ بِهَٰذَا ۚ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرَىٰ عَلَى اللَّهِ كَذِبًا لِيُضِلَّ النَّاسَ بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ إِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
144-) Ve minel ibilisneyni ve minel bakarisneyn* kul âzzekereyni harrame emil ünseyeyni emmeştemelet aleyhi erhamül ünseyeyn* em küntüm şühedae iz vassakümullâhu Bi hazâ* femen azlemü mimmeniftera alAllâhi keziben li yudıllenNase Bi ğayri `ılm* innAllâhe lâ yehdilkavmezzalimiyn;
144-) Deveden iki, sığırdan iki (çift)… De ki: “İki erkeği mi (Allâh) haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin iştimal ettiğini mi (içine aldığını)? Yoksa Allâh size bunu vasiyet ettiğinde, şahitler mi idiniz?”… İnsanları saptırmak için, bilgisizce Allâh üzerine yalan uydurandan daha zâlim kimdir?.. Muhakkak ki Allâh zâlim halka hidâyet etmez.
قُلْ لَا أَجِدُ فِي مَا أُوحِيَ إِلَيَّ مُحَرَّمًا عَلَىٰ طَاعِمٍ يَطْعَمُهُ إِلَّا أَنْ يَكُونَ مَيْتَةً أَوْ دَمًا مَسْفُوحًا أَوْ لَحْمَ خِنْزِيرٍ فَإِنَّهُ رِجْسٌ أَوْ فِسْقًا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ ۚ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ رَبَّكَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
145-) Kul lâ ecidü fiyma uhıye ileyye muharremen alâ ta`ımin yat`amühu illâ en yekûne meyteten ev demen mesfuhan ev lahme hınziyrin feinnehu ricsün ev fiskan ühille li ğayrillâhi Bih* femenidturre ğayre bağın ve lâ adin feinne Rabbeke Ğafûrun Rahıym;
145-) De ki: “Bana vahyolunanlar içinde yemek yiyen birine haram edilmiş (bir şey) bulamıyorum… Ancak ölü eti, akıtılmış kan, domuz eti -ki o gerçekten pistir- ve Allâh`tan gayrı adına boğazlanan bozuk inançlı eliyle olursa müstesna… Ama kim zorda kalırsa, helal saymayarak ve haddi aşmaksızın (bunlardan yiyebilir)”… Muhakkak ki senin Rabbin Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا كُلَّ ذِي ظُفُرٍ ۖ وَمِنَ الْبَقَرِ وَالْغَنَمِ حَرَّمْنَا عَلَيْهِمْ شُحُومَهُمَا إِلَّا مَا حَمَلَتْ ظُهُورُهُمَا أَوِ الْحَوَايَا أَوْ مَا اخْتَلَطَ بِعَظْمٍ ۚ ذَٰلِكَ جَزَيْنَاهُمْ بِبَغْيِهِمْ ۖ وَإِنَّا لَصَادِقُونَ
146-) Ve alelleziyne hadu harramna külle zıy zufür* ve minel bakari vel ğanemi harramna aleyhim şuhumehüma illâ ma hamelet zuhuruhüma evil havaya ev mahteleta Bi azm* zâlike cezeynahüm Bi bağyihim* ve inna lesadikun;
146-) Yahudi olanlara bütün tırnaklıları (her tırnak sahibini) haram kıldık… Onlara sığır ve koyunun iç yağlarını da haram kıldık… Ancak o ikisinin (sığır ve koyunun) sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı ya da kemiğe karışan müstesna… Haddi aşmaları yüzünden onları cezalandırdık… Biz elbette sadıklarız.
فَإِنْ كَذَّبُوكَ فَقُلْ رَبُّكُمْ ذُو رَحْمَةٍ وَاسِعَةٍ وَلَا يُرَدُّ بَأْسُهُ عَنِ الْقَوْمِ الْمُجْرِمِينَ
147-) Fein kezzebuke fekul Rabbüküm zü rahmetin vasiatin, ve lâ yüreddü be`sühu anil kavmil mücrimiyn;147-) (Rasûlüm) eğer seni yalanladılar ise de ki: “Rabbiniz, Vasi` rahmet sahibidir… O`nun azabı suçlu toplumdan geri çevrilmez.”
سَيَقُولُ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا أَشْرَكْنَا وَلَا آبَاؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ شَيْءٍ ۚ كَذَٰلِكَ كَذَّبَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ حَتَّىٰ ذَاقُوا بَأْسَنَا ۗ قُلْ هَلْ عِنْدَكُمْ مِنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوهُ لَنَا ۖ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا الظَّنَّ وَإِنْ أَنْتُمْ إِلَّا تَخْرُصُونَ
148-) Seyekulülleziyne eşrekü lev şaAllâhu ma eşrekna ve lâ abaüna ve lâ harremna min şey`i* kezâlike kezzebelleziyne min kablihim hatta zâku be`sena* kul hel `ındeküm min ılmin fetuhricuhu lena* in tettebi`une illezzanne ve in entüm illâ tahrusun;
148-) Şirk koşanlar: “Eğer Allâh dileseydi, biz de babalarımız da şirk koşmazdık… Hiçbir şeyi de haram kılmazdık” diyecekler… Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki: “İndînizde bize açıklayacağınız bir ilim var mı? Siz ancak zanna tâbi oluyorsunuz… Siz ancak tahmin üzere konuşup saçmalıyorsunuz.”
قُلْ فَلِلَّهِ الْحُجَّةُ الْبَالِغَةُ ۖ فَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ
149-) Kul feLillâhil huccetül baliğetü, felev şâe lehedaküm ecme`ıyn;
149-) De ki: “Hüccetül`Baliğa (açık kesin delil) Allâh`ındır”… Eğer dileseydi, elbette hepinizi hidâyete erdirirdi.
قُلْ هَلُمَّ شُهَدَاءَكُمُ الَّذِينَ يَشْهَدُونَ أَنَّ اللَّهَ حَرَّمَ هَٰذَا ۖ فَإِنْ شَهِدُوا فَلَا تَشْهَدْ مَعَهُمْ ۚ وَلَا تَتَّبِعْ أَهْوَاءَ الَّذِينَ كَذَّبُوا بِآيَاتِنَا وَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ وَهُمْ بِرَبِّهِمْ يَعْدِلُونَ
150-) Kul helümme şühedaekümülleziyne yeşhedune ennAllâhe harrame hazâ* fein şehidu fela teşhed meahüm* ve lâ tettebı` ehvaelleziyne kezzebu Bi âyâtina velleziyne lâ yu`minune Bil ahireti ve hüm Bi rabbihim ya`dilun;
150-) De ki: “Hadi, Allâh şunu haram etmiştir diye şahitlik eden şahitlerinizi getirin!”… Eğer şahitlik ettiler ise, sen onlar ile beraber şahitlik etme… (Esmâ`nın açığa çıkışı olan) işaretlerimizi yalanlayanların ve geleceklerindeki sonsuz yaşam süreçlerine iman etmeyenlerin boş hayallerine tâbi olma! Onlar (putlarını) Rablerine denk tutarlar.
قُلْ تَعَالَوْا أَتْلُ مَا حَرَّمَ رَبُّكُمْ عَلَيْكُمْ ۖ أَلَّا تُشْرِكُوا بِهِ شَيْئًا ۖ وَبِالْوَالِدَيْنِ إِحْسَانًا ۖ وَلَا تَقْتُلُوا أَوْلَادَكُمْ مِنْ إِمْلَاقٍ ۖ نَحْنُ نَرْزُقُكُمْ وَإِيَّاهُمْ ۖ وَلَا تَقْرَبُوا الْفَوَاحِشَ مَا ظَهَرَ مِنْهَا وَمَا بَطَنَ ۖ وَلَا تَقْتُلُوا النَّفْسَ الَّتِي حَرَّمَ اللَّهُ إِلَّا بِالْحَقِّ ۚ ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
151-) Kul te`alev etlü ma harrame Rabbüküm aleyküm ella tüşrikü Bihi şey`en, ve Bil valideyni ıhsana* ve lâ taktülu evladeküm min imlak* nahnü nerzukuküm ve iyyahüm* ve lâ takrebül fevahışe ma zahere minha ve ma betan* ve lâ taktülün nefselletiy harramAllâhu illâ Bil Hakk* zâliküm vassaküm Bihi lealleküm ta`kılun;
151-) De ki: “Gelin, Rabbinizin size (neleri) haram ettiğini `OKU`yayım: O`na bir şeyi ortak koşmayın… Ana-babaya ihsan üzere olun… Fakirlikten dolayı evlatlarınızı öldürmeyin… Sizin de onların da gıdasını biz veririz! Fevahişin (çirkin suçların) açık olanına da (içki, fuhuş… gibi) içsel olanına da (suç olanları düşünmek) yaklaşmayın… Hak kılınan hariç (kısas gibi), Allâh`ın haram kıldığı nefsi öldürmeyin! Aklınızı kullanmanız için, (Allâh) size bu uyarıyı yapar!”
وَلَا تَقْرَبُوا مَالَ الْيَتِيمِ إِلَّا بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ حَتَّىٰ يَبْلُغَ أَشُدَّهُ ۖ وَأَوْفُوا الْكَيْلَ وَالْمِيزَانَ بِالْقِسْطِ ۖ لَا نُكَلِّفُ نَفْسًا إِلَّا وُسْعَهَا ۖ وَإِذَا قُلْتُمْ فَاعْدِلُوا وَلَوْ كَانَ ذَا قُرْبَىٰ ۖ وَبِعَهْدِ اللَّهِ أَوْفُوا ۚ ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
152-) Ve lâ takrebu malel yetiymi illâ Billetiy hiye ahsenü hatta yeblüğa eşüddeh* ve evfül keyle vel miyzane Bilkıst* lâ nükellifü nefsen illâ vüs`aha, ve izâ kultüm fa`dilu velev kâne zâ kurba* ve Bi ahdillâhi evfu* zâliküm vassaküm Bihi lealleküm tezekkerun;
152-) (Yetim) olgunluk yaşına ulaşıncaya kadar, en güzel şekilde idare amacı hariç, yetimin malına yaklaşmayın… Ölçme ve tartmayı adaletle tam yapın… Hiçbir nefse kapasitesinin üstündekini teklif etmeyiz. Söylediğiniz zaman da hakkı söyleyin, isterse yakınınız olsun! Allâh`a olan sözünüzü yaşayın! Aklınızı kullanmanız için, (Allâh) size bu uyarıyı yapar!

وَأَنَّ هَٰذَا صِرَاطِي مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ ۖ وَلَا تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ۚ ذَٰلِكُمْ وَصَّاكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ
153-) Ve enne hazâ sıratıy müstekıymen fettebi`uhu, ve lâ tettebi`us sübüle feteferraka Biküm an sebiylih* zâliküm vassaküm Bihi lealleküm tettekun;
153-) Bu benim dosdoğru sıratımdır, ona tâbi olun, (başka) yollara tâbi olmayın; (aksi takdirde) sizi O`nun sırat-ı müstakiminden ayırırlar… İşte, bilfiil korunasınız diye (Allâh) size bu uyarıları yapıyor!
ثُمَّ آتَيْنَا مُوسَى الْكِتَابَ تَمَامًا عَلَى الَّذِي أَحْسَنَ وَتَفْصِيلًا لِكُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لَعَلَّهُمْ بِلِقَاءِ رَبِّهِمْ يُؤْمِنُونَ
154-) Sümme ateyna Musel Kitabe temamen alelleziy ahsene ve tafsıylen likülli şey`in ve hüden ve rahmeten leallehüm Bi Lıkai Rabbihim yu`minun;
154-) Sonra, Musa`ya Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsini, hüda (hidâyet) ve rahmet olarak, muhsin olanlar üzerine de (nimetimizi) tamamlamak ve her şeyi açıklamak için verdik… Ki böylece onlar, Rablerine kavuşacaklarına iman etsinler.
وَهَٰذَا كِتَابٌ أَنْزَلْنَاهُ مُبَارَكٌ فَاتَّبِعُوهُ وَاتَّقُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
155-) Ve hazâ Kitabun enzelnahu mübarekün fettebi`uhu vetteku lealleküm turhamun;
155-) İşte bu inzâl ettiğimiz de, bereketli Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsidir! O`na tâbi olun ve ittika edin ki, size rahmet edilsin.
أَنْ تَقُولُوا إِنَّمَا أُنْزِلَ الْكِتَابُ عَلَىٰ طَائِفَتَيْنِ مِنْ قَبْلِنَا وَإِنْ كُنَّا عَنْ دِرَاسَتِهِمْ لَغَافِلِينَ
156-) En tekulu innema ünzilel Kitabu alâ taifeteyni min kablina ve in künna an dirasetihim leğafiliyn;
156-) “BİLGİ, sadece bizden önceki iki taife (Yahudi ve Nasara) üzerine inzâl edildi; biz, onların kendilerine geleni okuyup değerlendirmesinden gâfildik” demeyesiniz…
أَوْ تَقُولُوا لَوْ أَنَّا أُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّا أَهْدَىٰ مِنْهُمْ ۚ فَقَدْ جَاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌ ۚ فَمَنْ أَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَصَدَفَ عَنْهَا ۗ سَنَجْزِي الَّذِينَ يَصْدِفُونَ عَنْ آيَاتِنَا سُوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ
157-) Ev tekulu lev enna ünzile aleynel Kitabu lekünna ehda minhüm* fekad caeküm beyyinetün min Rabbiküm ve hüden ve rahmetün, femen azlemü mimmen kezzebe Bi âyâtillâhi ve sadefe anha* seneczilleziyne yasdifune an âyâtina suel azâbi Bi ma kânu yasdifun;
157-) Yahut: “Eğer bize de O BİLGİ inzâl olunsaydı, elbette onlardan daha fazla, hidâyet olanı değerlendirirdik” demeyesiniz diye… Rabbinizden size apaçık deliller, hüda (hakikat bilgisi) ve rahmet gelmiştir… Allâh`ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ`sının açığa çıkışı olan işaretleri) yalanlayıp, onlardan yüz çevirenden daha zâlim kimdir! İşaretlerimizden yüz çevirenler, yüz çevirmelerinin sonucunu, azabın en kötüsü ile yaşayacaklar!
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلَائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ رَبُّكَ أَوْ يَأْتِيَ بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ ۗ يَوْمَ يَأْتِي بَعْضُ آيَاتِ رَبِّكَ لَا يَنْفَعُ نَفْسًا إِيمَانُهَا لَمْ تَكُنْ آمَنَتْ مِنْ قَبْلُ أَوْ كَسَبَتْ فِي إِيمَانِهَا خَيْرًا ۗ قُلِ انْتَظِرُوا إِنَّا مُنْتَظِرُونَ
158-) Hel yenzurune illâ en te`tiyehümül Melaiketü ev ye`tiye Rabbüke ev ye`tiye ba`du âyâti Rabbik* yevme ye`tiy ba`du âyâti Rabbike lâ yenfeu nefsen imanüha lem tekün amenet min kablü ev kesebet fiy imaniha hayra* kulintezıru inna müntezırun;
158-) (İman etmek için) illâ kendilerine meleklerin gelmesini yahut Rabbinin gelmesini ya da Rabbinin bazı mucizelerinin gelmesini mi bekliyorlar? Rabbinin olağanüstülüklerinden bazısı geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanı yarar sağlamamış (dilinde kalmış) kimseye, (o anki) imanı hiçbir fayda sağlamaz! De ki: “Bekleyin; biz de beklemekteyiz.”
إِنَّ الَّذِينَ فَرَّقُوا دِينَهُمْ وَكَانُوا شِيَعًا لَسْتَ مِنْهُمْ فِي شَيْءٍ ۚ إِنَّمَا أَمْرُهُمْ إِلَى اللَّهِ ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا كَانُوا يَفْعَلُونَ
159-) İnnelleziyne ferreku diynehüm ve kânu şiye`an leste minhüm fiy şey`in, innema emruhüm ilAllâhi sümme yünebbiuhüm Bi ma kânu yef`alun;
159-) Din anlayışlarını parça parça edip, cemaat cemaat olanlar var ya, (Rasûlüm) senin onlarla hiçbir işin olamaz! Onların işi ancak Allâh`a kalmıştır… Sonra, onlara yapmakta olduklarının içyüzünü bildirecektir.
مَنْ جَاءَ بِالْحَسَنَةِ فَلَهُ عَشْرُ أَمْثَالِهَا ۖ وَمَنْ جَاءَ بِالسَّيِّئَةِ فَلَا يُجْزَىٰ إِلَّا مِثْلَهَا وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
160-) Men cae Bil haseneti felehu aşru emsaliha* ve men cae Bisseyyieti fela yücza illâ misleha ve hüm lâ yuzlemun;
160-) Kim bir iyilikle gelirse, ona getirdiğinin on misli vardır… Kim de bir kötülükle gelirse, ancak onun misliyle karşılığını yaşar! Onlar zulme uğratılmazlar.
قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۚ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
161-) Kul inneniy hedaniy Rabbiy ila sıratın müstekıym* diynen kıyemen millete İbrahiyme haniyfa* ve ma kâne minel müşrikiyn;161-) De ki: “Muhakkak ki Rabbim beni, sırat-ı müstakime hidâyet etti… Yürürlükte olan değişmez Din`e, hanîf olan İbrahim`in milletine… (O) müşriklerden olmadı.”
قُلْ إِنَّ صَلَاتِي وَنُسُكِي وَمَحْيَايَ وَمَمَاتِي لِلَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ
162-) Kul inne Salatiy ve Nüsükiy ve mahyaye ve mematiy Lillâhi Rabbil alemiyn;
162-) De ki: “Muhakkak ki salâtım (yönelişim – namazım), nüsukum (Allâh`a yaklaştırıcı işlevi olan çalışmalarım), hayatım ve ölümümle yaşayacaklarım; Rabb-ül âlemîn olan Allâh içindir (Allâh Esmâ`sına ait özelliklerin açığa çıkması içindir).”
لَا شَرِيكَ لَهُ ۖ وَبِذَٰلِكَ أُمِرْتُ وَأَنَا أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ
163-) Lâ şeriyke leHU, ve Bi zâlike ümirtü ve ene evvelül müslimiyn;
163-) “`HÛ` için ortak kavramı düşünülemez! İşte bununla hükmolundum; ben teslim olmuşluğunu yaşayanların öncüsüyüm!”
قُلْ أَغَيْرَ اللَّهِ أَبْغِي رَبًّا وَهُوَ رَبُّ كُلِّ شَيْءٍ ۚ وَلَا تَكْسِبُ كُلُّ نَفْسٍ إِلَّا عَلَيْهَا ۚ وَلَا تَزِرُ وَازِرَةٌ وِزْرَ أُخْرَىٰ ۚ ثُمَّ إِلَىٰ رَبِّكُمْ مَرْجِعُكُمْ فَيُنَبِّئُكُمْ بِمَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
164-) Kul eğayrAllâhi ebğiy Rabben ve HUve Rabbü külli şey`in, ve lâ teksibü küllü nefsin illâ aleyha* ve lâ teziru vaziretun vizra uhra* sümme ila Rabbiküm merciuküm feyünebbiuküm Bi ma küntüm fiyhi tahtelifun;
164-) De ki: “O her şeyin Rabbi iken, Allâh`ın gayrı Rab mi düşünürüm! Her nefsin kazandığı sadece kendinedir… Bir suçlu, başka birinin suçunun vebalini yüklenmez! Sonra dönüşünüz Rabbinizedir! Hakkında ayrılığa düştüğünüz hususları size bildirecektir.”
وَهُوَ الَّذِي جَعَلَكُمْ خَلَائِفَ الْأَرْضِ وَرَفَعَ بَعْضَكُمْ فَوْقَ بَعْضٍ دَرَجَاتٍ لِيَبْلُوَكُمْ فِي مَا آتَاكُمْ ۗ إِنَّ رَبَّكَ سَرِيعُ الْعِقَابِ وَإِنَّهُ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
165-) Ve “HU”velleziy ce`aleküm halâifel` Ardı ve refe`a ba`daküm fevka ba`din deracatin liyeblüveküm fiyma ataküm* inne Rabbeke seriy`ul `ıkab* ve inneHU le Ğafûrun Rahıym;
165-) “HÛ” ki; sizi arzda (bedende) halifeler kılan ve size verdiklerinde (Esmâ kuvvelerinde) sizi denemek (o özelliklerinizi kuvveden fiile çıkarmak) için, kiminizi kiminizin üstünde mertebelere yüceltendir… Muhakkak ki Rabbin “Seriy`ul Ikab`dır (Seriy`ul Ikab = yapılan suçun sonucunu acıma devreye girmeden anında yaşatan)! O, elbette Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
07- A’RÂF SÛRESİ الاعرا Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
بِسْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
المص
1-) Elif, Lâââm, Miiiym, Saaad;
1-) Eliif, Lââm, Miiim, Saaad.
كِتَابٌ أُنْزِلَ إِلَيْكَ فَلَا يَكُنْ فِي صَدْرِكَ حَرَجٌ مِنْهُ لِتُنْذِرَ بِهِ وَذِكْرَىٰ لِلْمُؤْمِنِينَ
2-) Kitabün ünzile ileyke fela yekün fiy sadrike harecün minhü li tünzire Bihi ve zikra lil mu`miniyn;
2-) Sana inzâl edilen bu Hakikat ve Sünnetullâh BİLGİsi (Kitap), Onunla, (iman etmeyenleri) uyarman ve iman edenlere (neye – nasıl iman edip, neleri yapmaları konusunda) öğüt vermen içindir… Artık içinde, bundan dolayı bir sıkıntı olmasın.
اتَّبِعُوا مَا أُنْزِلَ إِلَيْكُمْ مِنْ رَبِّكُمْ وَلَا تَتَّبِعُوا مِنْ دُونِهِ أَوْلِيَاءَ ۗ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ
3-) İttebi`û ma ünzile ileyküm min Rabbiküm ve lâ tettebi`u min dûniHİ evliyâ`* kaliylen ma tezekkerun;
3-) Rabbinizden size inzâl olunana tâbi olun… Rabbinizin dûnunda velîlere (dışsal {rabbanî hakikatinizden ayrı düşürecek bilgi verenler} veya içsel {nefsanî – şehevî}) tâbi olmayın… Bunu ne kadar az hatırlayıp, üzerinde derin düşünmüyorsunuz!
وَكَمْ مِنْ قَرْيَةٍ أَهْلَكْنَاهَا فَجَاءَهَا بَأْسُنَا بَيَاتًا أَوْ هُمْ قَائِلُونَ
4-) Ve kem min karyetin ehleknaha fecaeha be`süna beyaten ev hüm kailun;
4-) Nice şehirlerdeki toplulukları helâk ettik; gece veya gündüz uykusu içindeyken, azabımız onlara geldi!
فَمَا كَانَ دَعْوَاهُمْ إِذْ جَاءَهُمْ بَأْسُنَا إِلَّا أَنْ قَالُوا إِنَّا كُنَّا ظَالِمِينَ
5-) Fema kâne da`vahüm iz caehüm be`süna illâ en kalu inna künna zalimiyn;
5-) Azabımız onlara geldiğinde, onların seslenişleri: “Biz gerçekten zâlimlermişiz” demekten başka bir şey olmadı.
فَلَنَسْأَلَنَّ الَّذِينَ أُرْسِلَ إِلَيْهِمْ وَلَنَسْأَلَنَّ الْمُرْسَلِينَ
6-) Felenes`elennelleziyne ürsile ileyhim velenes`elennel murseliyn;
6-) Andolsun ki, kendilerine Rasûl irsâl edilenlere de soracağız; irsâl olunan Rasûllere de soracağız!
فَلَنَقُصَّنَّ عَلَيْهِمْ بِعِلْمٍ ۖ وَمَا كُنَّا غَائِبِينَ
7-) Felenekussanne aleyhim Bi ilmin ve ma künna ğaibiyn;7-) Elbette onlarda olup bitenin hakikatini açacağız! Biz “gâib”ler (olanlardan bihaber olan) değiliz (Bâtın – Zâhir O`dur – Görünenin melekûtu Esmâ`mızdandır).
وَالْوَزْنُ يَوْمَئِذٍ الْحَقُّ ۚ فَمَنْ ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ
8- ) Vel veznü yevmeizinil Hakk* femen sekulet mevaziynuhu feülaike hümül müflihun;
8- ) O süreçte vezn (her şeyin Allâh hükümlerine göre artışıyla eksisiyle değerlendirilmesi) Hak`tır… Artık kimin mizanları (değerlendirilmeleri) ağır basarsa (nefsinde), işte onlar, engelleri yarıp kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.
وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُولَٰئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنْفُسَهُمْ بِمَا كَانُوا بِآيَاتِنَا يَظْلِمُونَ
9-) Ve men haffet mevaziynuhu feülaikelleziyne hasiru enfüsehüm Bi ma kânu Bi âyâtina yazlimun;
9-) Kimin de mizanları (değerlendirilmeleri) hafif gelirse, işte onlar da delillerimize zulmetmeleri dolayısıyla nefslerini hüsrana uğratanların ta kendileridir.
وَلَقَدْ مَكَّنَّاكُمْ فِي الْأَرْضِ وَجَعَلْنَا لَكُمْ فِيهَا مَعَايِشَ ۗ قَلِيلًا مَا تَشْكُرُونَ
10-) Ve lekad mekkennaküm fiyl Ardı ve ce`alna leküm fiyha me`ayiş* kaliylen ma teşkürun;
10-) Andolsun ki, sizi arzda yerleştirdik ve sizin için orada yaşamınızı devam ettirecek nimetler oluşturduk… Ne kadar az değerlendiriyorsunuz!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir