3. CÜZ 3. HİZİP


03- ÂL-U İMRAN SÛRESİ آل عمران Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
زُيِّنَ لِلنَّاسِ حُبُّ الشَّهَوَاتِ مِنَ النِّسَاءِ وَالْبَنِينَ وَالْقَنَاطِيرِ الْمُقَنْطَرَةِ مِنَ الذَّهَبِ وَالْفِضَّةِ وَالْخَيْلِ الْمُسَوَّمَةِ وَالْأَنْعَامِ وَالْحَرْثِ ۗ ذَٰلِكَ مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ۖ وَاللَّهُ عِنْدَهُ حُسْنُ الْمَآبِ
14-) Züyyine linNasi hubbüş şehevati minen Nisai vel beniyne vel kanatıyril mükantareti minezzehebi vel fiddati vel haylil müsevvemeti vel en`ami vel hars* zâlike metaul hayatid dünya* vAllâhü `ındehu husnül meâb;
14-) İnsanlara süslü gösterilerek, kadınlara, çocuklara, kantar kantar altına ve gümüşe, soylu atlara, sığırlara, ekinlere şehvetli bir düşkünlük oluşturulmuştur. Oysa bunlar geçici dünya zevkleridir. Allâh ise… Varılacak en güzel hedef O`nun indîndedir.
قُلْ أَؤُنَبِّئُكُمْ بِخَيْرٍ مِنْ ذَٰلِكُمْ ۚ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا عِنْدَ رَبِّهِمْ جَنَّاتٌ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا وَأَزْوَاجٌ مُطَهَّرَةٌ وَرِضْوَانٌ مِنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
15-) Kul eünebbiüküm Bi hayrin min zâliküm* lilleziynettekav `ınde Rabbihim cennatun tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha ve ezvacün mütahharetün ve rıdvanun minellah* vAllâhu Besıyr`un Bil`ıbad;
15-) De ki: “Size bunlardan daha hayırlısını haber vereyim mi? Allâh indînde korunanlar için altlarında ırmaklar akan cennetler vardır ki, orada sonsuza dek kalıcıdırlar. Hem de orada tertemiz eşler (bilincin eşi kusursuz hastalıksız beden olarak da anlaşılabilir) ve Allâh`ın kendilerinden razı olması vardır. Allâh kullarının hakikatinde olarak Basıyr`dir.”
الَّذِينَ يَقُولُونَ رَبَّنَا إِنَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ
16-) Elleziyne yekulune Rabbena innena amenna fağfir lena zünubena ve kına azâben nar;
16-) Onlar şöyle derler: “Rabbimiz, biz kesinlikle iman ettik. Artık bizim suçlarımızı bağışla ve bizi yanmaktan koru!”
الصَّابِرِينَ وَالصَّادِقِينَ وَالْقَانِتِينَ وَالْمُنْفِقِينَ وَالْمُسْتَغْفِرِينَ بِالْأَسْحَارِ
17-) EsSabiriyne ves Sadikıyne vel Kanitiyne vel Münfikıyne vel Müstağfiriyne Bil eshar;
17-) (Onlar) sabredenlerdir, sadıklardır, kanitlerdir (kulluğunun idrakıyla boyun eğmişlerdir), (muhtaçlara) bağışlayanlardır, seher vakti (uyanma sürecinde) eksikliklerinden dolayı istiğfar edenlerdir.
شَهِدَ اللَّهُ أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ وَالْمَلَائِكَةُ وَأُولُو الْعِلْمِ قَائِمًا بِالْقِسْطِ ۚ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ الْعَزِيزُ الْحَكِيمُ
18-) ŞehidAllâhu enneHÛ lâ ilâhe illâ HUve, vel Melâiketü ve ulül `ılmi kaimen Bil kıst* lâ ilâhe illâ HUvel Aziyz`ül Hakiym;
18-) Allâh şehâdet eder, kendisidir “HÛ”; tanrı yoktur; sadece “HÛ”! Esmâ`sının kuvveleri olanlar (melâike) ve Ulül İlm de (ilim açığa çıkardığı mahaller) bu hakikatin Hak oluşuna şehâdet eder, Adl`i kaîm kılarlar. Tanrı yoktur, sadece “HÛ”; Aziyz, Hakiym`dir.
إِنَّ الدِّينَ عِنْدَ اللَّهِ الْإِسْلَامُ ۗ وَمَا اخْتَلَفَ الَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ إِلَّا مِنْ بَعْدِ مَا جَاءَهُمُ الْعِلْمُ بَغْيًا بَيْنَهُمْ ۗ وَمَنْ يَكْفُرْ بِآيَاتِ اللَّهِ فَإِنَّ اللَّهَ سَرِيعُ الْحِسَابِ
19-) Înned Diyne `indAllâhil Îslâm* ve mahtelefelleziyne utülKitabe illâ min ba`di ma caehümül ılmü bağyen beynehüm* ve men yekfur Bi âyâtillâhi fe innAllâhe seriy`ul hisab;
19-) Allâh indînde Din, İslâm`dır! Kendilerine Kitap (bu konuda bilgi) verilenler, onlara verilen bu ilimden sonra haset ve ihtirastan dolayı ayrılığa düştüler. Kim Allâh`ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ`sının açığa çıkışı olan işaretleri) örterse, muhakkak ki Allâh “Seriy`ul Hisab”dır (yapılan işin hesabını anında sonuçlandıran).
فَإِنْ حَاجُّوكَ فَقُلْ أَسْلَمْتُ وَجْهِيَ لِلَّهِ وَمَنِ اتَّبَعَنِ ۗ وَقُلْ لِلَّذِينَ أُوتُوا الْكِتَابَ وَالْأُمِّيِّينَ أَأَسْلَمْتُمْ ۚ فَإِنْ أَسْلَمُوا فَقَدِ اهْتَدَوْا ۖ وَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْكَ الْبَلَاغُ ۗ وَاللَّهُ بَصِيرٌ بِالْعِبَادِ
20-) Fein haccuke fe kul eslemtü vechiye Lillâhi ve menittebean* ve kul lilleziyne utül Kitabe vel ümmiyyiyne eeslemtüm* fein eslemu fekadihtedev* ve in tevellev fe innema aleykel belağ* vAllâhu Basıyr`un Bil`ıbad;
20-) Eğer seninle tartışırlarsa de ki: “Vechim Allâh`a teslimdir; bana tâbi olanların da!”
Hakikat – Sünnetullâh bilgisi verilmiş olanlar ile ümmî olanlara (bu bilgiden habersiz olanlar – müşriklere) de ki: “Siz de İslâm`ı kabul ettiniz mi?.. ” Eğer teslim olurlarsa hakikati kabullenmiş olurlar. Ama yüz çevirirlerse, işin onlara tebliğden ibarettir. Allâh, kullarındaki Esmâ`sının sonucu olarak da Basıyr`dir (değerlendirendir).

إِنَّ الَّذِينَ يَكْفُرُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ وَيَقْتُلُونَ النَّبِيِّينَ بِغَيْرِ حَقٍّ وَيَقْتُلُونَ الَّذِينَ يَأْمُرُونَ بِالْقِسْطِ مِنَ النَّاسِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
21-) Înnelleziyne yekfurune Bi âyâtillâhi ve yaktulunen Nebiyyiyne Bi ğayri Hakkın ve yaktulunelleziyne ye`murune Bil kıstı minen Nasi febeşşirhüm Bi azâbin eliym;
21-) Allâh`ın işaretlerindeki varlığını (Esmâ`sının açığa çıkışı olan işaretleri) inkâr edenlere, Hakk`ın muradına karşı Nebileri öldürenlere, insanlardan adl ile hükmedenleri öldürenlere gelince; onları feci bir azap ile müjdele!
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ حَبِطَتْ أَعْمَالُهُمْ فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ
22-) Ülaikelleziyne habitat a`malühüm fid dünya vel ahireti, ve ma lehüm min nasıriyn;
22-) İşte onlar, dünyada da sonsuz gelecek sürecinde de yaptıkları boşa gidenlerdir. Onlara yardımcı da yoktur.
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ أُوتُوا نَصِيبًا مِنَ الْكِتَابِ يُدْعَوْنَ إِلَىٰ كِتَابِ اللَّهِ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ ثُمَّ يَتَوَلَّىٰ فَرِيقٌ مِنْهُمْ وَهُمْ مُعْرِضُونَ
23-) Elem tera ilelleziyne ûtû nasıyben minel Kitabi yüd`avne ila Kitabillâhi li yahküme beynehüm sümme yetevella feriykun minhüm ve hüm mu`ridun;
23-) Vahyedilen bilgilerden bir nasip verilmiş olanları görmedin mi; aralarında hüküm verilmesi için Allâh vahyine davet ediliyorlar, sonra onlardan bazıları yüz çevirip gidiyor.
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُوا لَنْ تَمَسَّنَا النَّارُ إِلَّا أَيَّامًا مَعْدُودَاتٍ ۖ وَغَرَّهُمْ فِي دِينِهِمْ مَا كَانُوا يَفْتَرُونَ
24-) Zâlike Bi ennehüm kalu len temessenen naru illâ eyyamen ma`dudat* ve ğarrehüm fiy diynihim ma kânu yefterun;
24-) Bu onların “Sayılı günlerin dışında ateş bize dokunmayacak” diye düşünmelerinden ileri gelir. Uydurdukları gerçek dışı kabulleri dinlerine ihanettir.
فَكَيْفَ إِذَا جَمَعْنَاهُمْ لِيَوْمٍ لَا رَيْبَ فِيهِ وَوُفِّيَتْ كُلُّ نَفْسٍ مَا كَسَبَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
25-) Fekeyfe izâ ceme`nahüm li yevmin lâ raybe fiyhi ve vuffiyet küllü nefsin ma kesebet ve hüm lâ yuzlemun;
25-) Şüphesiz gelecek olan o süreçte, kendilerini bir araya getirdiğimiz zaman, hiç kimseye haksızlık edilmeden yaptıklarının getirisi verildiğinde, ne olacak (hâlleri)!
قُلِ اللَّهُمَّ مَالِكَ الْمُلْكِ تُؤْتِي الْمُلْكَ مَنْ تَشَاءُ وَتَنْزِعُ الْمُلْكَ مِمَّنْ تَشَاءُ وَتُعِزُّ مَنْ تَشَاءُ وَتُذِلُّ مَنْ تَشَاءُ ۖ بِيَدِكَ الْخَيْرُ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
26-) Kulillâhumme mâlikel mülki tü`til mülke men teşâu ve tenzi`ul mülke mimmen teşâ`* ve tu`ızzü men teşâu ve tüzillü men teşâ`* Bi yediKEl hayr* inneKE alâ külli şey`in Kadiyr;
26-) De ki: “Mülkün Mâlik`i olan Allâh`ım… Mülkü dilediğine verirsin, dilediğinden de mülkü çekip alırsın. Dilediğini aziyz edersin, dilediğini zelil edersin. Hayır senin elindedir. Kesinlikle sen her şeye Kaadir`sin.”
تُولِجُ اللَّيْلَ فِي النَّهَارِ وَتُولِجُ النَّهَارَ فِي اللَّيْلِ ۖ وَتُخْرِجُ الْحَيَّ مِنَ الْمَيِّتِ وَتُخْرِجُ الْمَيِّتَ مِنَ الْحَيِّ ۖ وَتَرْزُقُ مَنْ تَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
27-) Tûlicül leyle fiynnehari ve tûlicün nehara fiyl leyl* ve tuhricül hayye minel meyyiti ve tuhricül meyyite minel hayy* ve terzüku men teşâu Bi ğayri hisab;
27-) “Geceyi gündüze dönüştürürsün, gündüzü geceye dönüştürürsün. Diriyi ölüden çıkartırsın, ölüyü diriden çıkartırsın. Dilediğine hesapsız rızık (yaşam gıdası) verirsin.”
لَا يَتَّخِذِ الْمُؤْمِنُونَ الْكَافِرِينَ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِ الْمُؤْمِنِينَ ۖ وَمَنْ يَفْعَلْ ذَٰلِكَ فَلَيْسَ مِنَ اللَّهِ فِي شَيْءٍ إِلَّا أَنْ تَتَّقُوا مِنْهُمْ تُقَاةً ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَإِلَى اللَّهِ الْمَصِيرُ
28-) Lâ yettehızil mu`minunel kafiriyne evliyâe min dunil mu`miniyn* ve men yef`al zâlike feleyse minAllâhi fiy şey`in illâ en tetteku minhüm tükaten, ve yuhazzirukümullâhu nefsehu, ve ilAllâhil masıyr;
28-) İman edenler, iman edenleri bırakıp, hakikati inkâr edenleri velî – dost edinmesin. Bunu yapan, Allâh`la bağını koparmış olur. Bu ancak korunma amaçlı olabilir. Allâh sizi kendisine dikkatli olmanız konusunda uyarır. Dönüşünüz Allâh`adır!
قُلْ إِنْ تُخْفُوا مَا فِي صُدُورِكُمْ أَوْ تُبْدُوهُ يَعْلَمْهُ اللَّهُ ۗ وَيَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
29-) Kul in tuhfu ma fiy suduriküm ev tübduhu ya`lemhullah* ve ya`lemu ma fiys Semavati ve ma fiyl Ard* vAllâhu alâ külli şey`in Kadiyr;
29-) De ki: “İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da Allâh (yaratanı olarak) onu bilir. Semâlarda ve arzda (âfakî ve enfüsî anlamlarıyla) ne varsa bilir. Allâh her şeye Kaadir`dir.”
يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا ۗ وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ ۗ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ
30-) Yevme tecidü küllü nefsin ma amilet min hayrin muhdara* ve ma amilet min sû`* teveddü lev enne beyneha ve beynehu emeden be`ıyda* ve yühazzirukümüllahu nefseHU vAllâhu Rauf`un Bil`ıbad;
30-) Her nefs, hayır veya kötülük olarak ne yaptıysa, o gün karşısında bulacaktır. Arzu eder ki, onunla arasında erilmez mesafeler bulunsun! Allâh sizi (yaptıklarınızın sonucunu kesin yaşatacağı içindir ki) kendisinden sakınmanız için uyarır. Allâh kullarına hakikatlerinden Raûf`tur.
قُلْ إِنْ كُنْتُمْ تُحِبُّونَ اللَّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللَّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ ۗ وَاللَّهُ غَفُورٌ رَحِيمٌ
31-) Kul in küntüm tuhıbbûnAllâhe fettebi`ûniy yuhbibkümullâhu ve yağfir leküm zünubeküm* vAllâhu Ğafûr`un Rahıym;
31-) De ki: “Eğer Allâh`ı seviyorsanız bana tâbi olun; ki Allâh sizi sevsin ve suçlarınızı bağışlasın. Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.”
قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَالرَّسُولَ ۖ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّ اللَّهَ لَا يُحِبُّ الْكَافِرِينَ
32-) Kul etıy`ullahe verRasûle, fein tevellev feinnAllâhe lâ yuhıbbul Kafiriyn;
32-) De ki: “Allâh`a ve Rasûle itaat edin!”… Eğer yüz çevirirlerse, muhakkak ki Allâh hakikati inkâr edenleri sevmez.
إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَىٰ آدَمَ وَنُوحًا وَآلَ إِبْرَاهِيمَ وَآلَ عِمْرَانَ عَلَى الْعَالَمِينَ
33-) ÎnnAllâhestafa Ademe ve Nuhan ve âle Îbrahiyme ve âle ımrane alel âlemiyn;
33-) Gerçek şu ki Allâh, Âdem`i, Nuh`u, İbrahim neslini, İmran neslini (kendi devirlerindeki) insanların üstüne seçip, arındırdı.
ذُرِّيَّةً بَعْضُهَا مِنْ بَعْضٍ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
34-) Zürriyyeten ba`duha min ba`d* vAllâhu Semiy`un `Aliym;
34-) Birbirinden gelme, tek bir nesil olarak… Allâh Semi`dir, Aliym`dir.

إِذْ قَالَتِ امْرَأَتُ عِمْرَانَ رَبِّ إِنِّي نَذَرْتُ لَكَ مَا فِي بَطْنِي مُحَرَّرًا فَتَقَبَّلْ مِنِّي ۖ إِنَّكَ أَنْتَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
35-) Îz kaletimraetü ımrane Rabbi inniy nezertü leKE ma fiy batniy muharreren fetekabbel minniy* inneKE entes Semiy`ul `Aliym;
35-) Hani İmran`ın karısı: “Rabbim karnımdaki çocuğu herhangi bir şarta bağlı olmaksızın sana adadım; benden kabul buyur. Muhakkak ki sen, Semi`sin, Aliym`sin.”
فَلَمَّا وَضَعَتْهَا قَالَتْ رَبِّ إِنِّي وَضَعْتُهَا أُنْثَىٰ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا وَضَعَتْ وَلَيْسَ الذَّكَرُ كَالْأُنْثَىٰ ۖ وَإِنِّي سَمَّيْتُهَا مَرْيَمَ وَإِنِّي أُعِيذُهَا بِكَ وَذُرِّيَّتَهَا مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
36-) Felemma vedaatha kalet Rabbi inniy veda`tüha ünsâ* vAllâhu a`lemu Bi ma vedaat* ve leysez zekeru kel ünsâ* ve inniy semmeytüha Meryeme ve inniy u`ıyzüha BiKE ve zürriyyeteha mineş şeytanirraciym;
36-) Vadesi gelip (erkek olur umuduyla mabede adadığını) doğurduğunda, “Rabbim, kız çocuk doğurdum”; Allâh biliyordu kızın erkek gibi olmadığını (dişinin erkek işini göremeyeceğini). “Onu Meryem diye adlandırdım. Onu ve neslini, taşlanmış şeytandan korumana bırakıyorum.”
فَتَقَبَّلَهَا رَبُّهَا بِقَبُولٍ حَسَنٍ وَأَنْبَتَهَا نَبَاتًا حَسَنًا وَكَفَّلَهَا زَكَرِيَّا ۖ كُلَّمَا دَخَلَ عَلَيْهَا زَكَرِيَّا الْمِحْرَابَ وَجَدَ عِنْدَهَا رِزْقًا ۖ قَالَ يَا مَرْيَمُ أَنَّىٰ لَكِ هَٰذَا ۖ قَالَتْ هُوَ مِنْ عِنْدِ اللَّهِ ۖ إِنَّ اللَّهَ يَرْزُقُ مَنْ يَشَاءُ بِغَيْرِ حِسَابٍ
37-) Fetekabbeleha Rabbuha Bi kabulin hasenin ve enbeteha nebaten hasenen ve keffeleha Zekeriyya* küllema dehale aleyha Zekeriyyel mıhrabe, vecede `ındeha rizka* kale ya Meryemu enna leki hazâ* kalet huve min indillâh* innAllâhe yerzuku men yeşâu Bi ğayri hısab;
37-) Bunun üzerine Rabbi onu hoşnutlukla kabul etti ve nadide bir çiçek gibi yetiştirdi. Zekeriyya`nın himayesine verdi. Zekeriyya mabede her girişinde, Onun yanında yeni yiyecekler bulur, sorardı: “Yâ Meryem, bunlar nereden?” Cevap verirdi Meryem: “Bu Allâh`ın indîndendir” (O`nun merhameti sonucu, kullarıyla ulaşmakta). Muhakkak ki Allâh, dilediğine dilediğince yaşam gıdası (rızık) verir.
هُنَالِكَ دَعَا زَكَرِيَّا رَبَّهُ ۖ قَالَ رَبِّ هَبْ لِي مِنْ لَدُنْكَ ذُرِّيَّةً طَيِّبَةً ۖ إِنَّكَ سَمِيعُ الدُّعَاءِ
38-) Hünalike de`â Zekeriyya Rabbehu, kale Rabbi heb liy min ledünKE zürriyyeten tayyibeten, inneKE Semiy`ud du`â`;
38-) Aynı yerde Zekeriyya Rabbine dua etti: “Rabbim, bana ledünnünden (rahmeti sonucu özel melekî kuvve açığa çıkışıyla) tertemiz bir nesil hibe et. Sen kesinlikle duamı işitensin (yönelişimi algılayansın).”
فَنَادَتْهُ الْمَلَائِكَةُ وَهُوَ قَائِمٌ يُصَلِّي فِي الْمِحْرَابِ أَنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكَ بِيَحْيَىٰ مُصَدِّقًا بِكَلِمَةٍ مِنَ اللَّهِ وَسَيِّدًا وَحَصُورًا وَنَبِيًّا مِنَ الصَّالِحِينَ
39-) FenadethülMelaiketü ve huve kaimun yusalliy fiyl mıhrabi, ennAllâhe yübeşşiruke Bi Yahya musaddikan Bi Kelimetin minAllâhi ve seyyiden ve hasuran ve Nebiyyen minassalihıyn;
39-) O mabette Rabbine yöneliş hâlindeyken, melâike Ona nida etti: “Allâh`tan sana Bi-kelimeyi (İsa – özel kuvvelerin açığa çıktığı Allâh kelimesini) tasdik edici, seyyid (kuvvelerinin efendisi), hasur (nefsaniyetini kontrol eden) sâlihlerden bir Nebi olarak (varlığındaki Hakk`ı yaşayan) Yahya`yı müjdeler.”
قَالَ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي غُلَامٌ وَقَدْ بَلَغَنِيَ الْكِبَرُ وَامْرَأَتِي عَاقِرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكَ اللَّهُ يَفْعَلُ مَا يَشَاءُ
40-) Kale Rabbi enna yekûnu liy ğulamun ve kad beleğaniyel kiberu vemraetiy akır* kale kezâlikAllahu yef`alu ma yeşa`;
40-) Dedi: “Rabbim, benim nasıl oğlum olur! İhtiyarlamışım, üstelik de karım kısır!” Buyurdu: “(Şartların) öyle ama… Allâh dilediğini yapar!”
قَالَ رَبِّ اجْعَلْ لِي آيَةً ۖ قَالَ آيَتُكَ أَلَّا تُكَلِّمَ النَّاسَ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ إِلَّا رَمْزًا ۗ وَاذْكُرْ رَبَّكَ كَثِيرًا وَسَبِّحْ بِالْعَشِيِّ وَالْإِبْكَارِ
41-) Kale Rabbic`al liy ayeten, kale ayetüke ella tükellimen Nase selasete eyyamin illâ ramzen, vezkür Rabbeke kesiyran ve sebbıh Bil aşiyyi vel ibkar;
41-) “Rabbim, benim için buna bir işaret göster” dedi (Zekeriyya). Buyurdu: “Senin için işaret, üç gün süreyle insanlarla el-yüz işaretleri dışında konuşmamandır; bunun yanı sıra Rabbini çokça an ve sabah akşam O`nun şanının yüceliğini hisset.”
وَإِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاكِ وَطَهَّرَكِ وَاصْطَفَاكِ عَلَىٰ نِسَاءِ الْعَالَمِينَ
42-) Ve iz kaletil Melaiketu ya Meryemu innAllâhestafaki ve tahhereki vastafaki alâ nisail alemiyn;
42-) Hani melekler Meryem`e şöyle demişti: “Yâ Meryem, muhakkak ki Allâh seni saflaştırıp (hakikatini hissettirip) seçti, seni (şirk – ikilik necasetinden) tertemiz kıldı ve dünyadaki (o çağdaki) bütün kadınlardan üstün kıldı!”
يَا مَرْيَمُ اقْنُتِي لِرَبِّكِ وَاسْجُدِي وَارْكَعِي مَعَ الرَّاكِعِينَ
43-) Ya Meryemuknütiy li Rabbiki vescüdiy verke`ıy ma`ar raki`ıyn;
43-) “Yâ Meryem, Rabbine kanit ol (huşû duyarak yaşa), secde et (Allâh indînde varlığının yokluğunu hisset) ve rükû edenlerle rükû et (varlığında açığa çıkan Rabbinin Esmâ`sını hissederek itiraf et).”
ذَٰلِكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهِ إِلَيْكَ ۚ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يُلْقُونَ أَقْلَامَهُمْ أَيُّهُمْ يَكْفُلُ مَرْيَمَ وَمَا كُنْتَ لَدَيْهِمْ إِذْ يَخْتَصِمُونَ
44-) Zâlike min enbail ğaybi nuhıyhi ileyk* ve ma künte ledeyhim iz yülkune aklamehüm eyyühüm yekfülü Meryem* ve ma künte ledeyhim iz yahtesımun;
44-) İşte bu bilgiler, sana vahyetmekte olduğumuz gayba ait haberlerdir. Kim Meryem`in hâmisi olsun, diye kur`a çektiklerinde sen onların yanında değildin. (Bu konuda) tartışırlarken de yanlarında değildin.
إِذْ قَالَتِ الْمَلَائِكَةُ يَا مَرْيَمُ إِنَّ اللَّهَ يُبَشِّرُكِ بِكَلِمَةٍ مِنْهُ اسْمُهُ الْمَسِيحُ عِيسَى ابْنُ مَرْيَمَ وَجِيهًا فِي الدُّنْيَا وَالْآخِرَةِ وَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
45-) Îz kaletil Melaiketu ya Meryemu innAllâhe yübeşşiruki Bi Kelimetin minHU, ismühül Mesiyhu `Iysebnü Meryeme veciyhen fid dünya vel ahıreti ve minel mükarrebiyn;
45-) Hani melâike Meryem`e şöyle demişti: “Allâh kendisinden Bi-kelimeyi (kendisini tanımladığı Esmâ`sından kendisini vasfettiği bazı kuvveleri açığa çıkaracağı bir kulunu) sana müjdeliyor. Onun ismi El Mesih, Meryemoğlu İsa`dır. Dünyada ve sonsuz gelecek sürecinde vecîh (şerefi çok yüce) ve mukarrebûndandır (Allâh`a Kurbiyet mertebesinde yaşayan {Allâh`ın bazı kendine has isimlerinin mânâlarının bu yakınlık sebebiyle kendisinde açığa çıktığı} mucizelere vesile kişi).”
وَيُكَلِّمُ النَّاسَ فِي الْمَهْدِ وَكَهْلًا وَمِنَ الصَّالِحِينَ
46-) Ve yükellimün Nase fiyl mehdi ve kehlen ve mines salihıyn;
46-) “Beşikte ve kehlde (olgunluk döneminde) insanlara konuşacaktır. Sâlihlerdendir.”
قَالَتْ رَبِّ أَنَّىٰ يَكُونُ لِي وَلَدٌ وَلَمْ يَمْسَسْنِي بَشَرٌ ۖ قَالَ كَذَٰلِكِ اللَّهُ يَخْلُقُ مَا يَشَاءُ ۚ إِذَا قَضَىٰ أَمْرًا فَإِنَّمَا يَقُولُ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
47-) Kalet Rabbi enna yekûnu liy veledün ve lem yemsesniy beşer* kale kezalikillahu yahlüku ma yeşa`* izâ kada emren feinnema yekulü lehu kün feyekûn;
47-) (Meryem) sordu: “Rabbim, bana bir erkek dokunmadığı hâlde benim nasıl bir çocuğum olur?”… Buyurdu ki: “İşte öylece!.. Allâh dilediğini yaratır! O bir işin olmasına hükmederse, sadece `OL` der ve o iş oluşur.”

وَيُعَلِّمُهُ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَالتَّوْرَاةَ وَالْإِنْجِيلَ
48-) Ve yuallimuhül Kitabe vel Hikmete vet Tevrate vel Înciyl;
48-) Ona; Kitabı (hakikat bilgisini), Hikmeti (Allâh Esmâ`sının âlemlerde oluşturduğu sistem ve düzenin çalışma mekanizmasını), Tevrat`ı (vahyi – Musa`ya vahyolan bilgiyi) ve İncil`i (müjdelenen Hakikati) talim edecek (varlığına nakşedecek – programlayacak).

وَرَسُولًا إِلَىٰ بَنِي إِسْرَائِيلَ أَنِّي قَدْ جِئْتُكُمْ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ ۖ أَنِّي أَخْلُقُ لَكُمْ مِنَ الطِّينِ كَهَيْئَةِ الطَّيْرِ فَأَنْفُخُ فِيهِ فَيَكُونُ طَيْرًا بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُبْرِئُ الْأَكْمَهَ وَالْأَبْرَصَ وَأُحْيِي الْمَوْتَىٰ بِإِذْنِ اللَّهِ ۖ وَأُنَبِّئُكُمْ بِمَا تَأْكُلُونَ وَمَا تَدَّخِرُونَ فِي بُيُوتِكُمْ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
49-) Ve Rasûlen ilâ beni israiyle enniy kad ci`tüküm Bi ayetin min Rabbiküm, enniy ahlüku leküm minet tıyni kehey`etit tayri feenfühu fiyhi feyekûnu tayran Biiznillâh* ve übriül ekmehe vel ebrasa ve uhyil mevta Biiznillâh* ve ünebbiüküm Bi ma te`külune ve ma teddehırune fiy buyutikum* inne fıy zâlike le ayeten leküm in küntüm mu`miniyn;
49-) İsrailoğullarına Rasûl olarak gönderecek. (O) diyecek ki: “Ben size Rabbinizden, varlığında O`na dair işareti taşıyan biri olarak geldim. Ben size çamurdan kuş şeklinde bir mahlûk meydana getirir, içine nefhederim de (Esmâ kuvvesini onda açığa çıkartırım da) o, Bi-iznillâh (o yapıda Allâh Esmâ`sının o şekilde açığa çıkmayı dilemesiyle) bir kuş olur. Körü ve cüzzamlıları iyileştiririm. Bi-iznillâh (onların hakikatlerini oluşturan Esmâ kuvvesinin elvermesiyle) ölüleri diriltirim. Evlerinizde ne yiyip ne biriktirdiğinizi de size (Allâh`ın bildirmesiyle) haber veririm. Bu olayda, eğer iman ederseniz, (Rabbinizin kudreti hakkında) size (önemli) işaret vardır.”
وَمُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَيَّ مِنَ التَّوْرَاةِ وَلِأُحِلَّ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي حُرِّمَ عَلَيْكُمْ ۚ وَجِئْتُكُمْ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكُمْ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
50-) Ve musaddikan lima beyne yedeyye minet Tevrati ve li uhılle leküm ba`dalleziy hurrime aleyküm ve ci`tüküm Bi ayetin min Rabbiküm fettekullâhe ve etıy`un;
50-) “Tevrat`tan (Musa`ya vahyolandan) önümde bulunanı (tahrif olmamış – orijinali) tasdik ediciyim… (Saptırılarak) size haram kılınmış bazılarının, helal olduğunu bildirmek için. Rabbinizden bir işaretle – mucize ile geldim. Allâh`tan korunun ve bana itaat edin.”

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir