29. CÜZ 2. HİZİP


69- HAKKA SÛRESİ الحاقة Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
الْحَاقَّةُ
1-) ElHakkatü;

1-) El Hakka (ölümle birlikte ortaya çıkacak mutlak hakikat)!

مَا الْحَاقَّةُ
2-) MelHakkatü;

2-) Nedir El Hakka?

وَمَا أَدْرَاكَ مَا الْحَاقَّةُ
3-) Ve ma edrake melHakkatü;

3-) El Hakka`yı sana bildiren nedir?

كَذَّبَتْ ثَمُودُ وَعَادٌ بِالْقَارِعَةِ
4-) Kezzebet Semûdu ve `Adun Bilkari`ati;

4-) Semud ve Ad, o Karia`yı (ölüm sonrası yaşanacak sonsuz yaşamı) yalanladılar.

فَأَمَّا ثَمُودُ فَأُهْلِكُوا بِالطَّاغِيَةِ
5-) Feemma Semûdu feühlikü Bittağıyeti;

5-) Semud`a gelince, yüksek sesli depremle helâk edildiler!

وَأَمَّا عَادٌ فَأُهْلِكُوا بِرِيحٍ صَرْصَرٍ عَاتِيَةٍ
6-) Ve emma `Adun feühlikû Biriyhın sarsarin `atiyetin;

6-) Ad`a gelince, şiddetli bir kasırgayla helâk edildiler!

سَخَّرَهَا عَلَيْهِمْ سَبْعَ لَيَالٍ وَثَمَانِيَةَ أَيَّامٍ حُسُومًا فَتَرَى الْقَوْمَ فِيهَا صَرْعَىٰ كَأَنَّهُمْ أَعْجَازُ نَخْلٍ خَاوِيَةٍ
7-) Sahhareha `aleyhim seb`a leyâlin ve semaniyete eyyamin husumen feteralkavme fiyha sar`a keennehüm a`cazu nahlin haviyeh;

7-) Onu (kasırgayı) onlara, yedi gece ve sekiz gün musallat etti! O toplumu orada içi boş hurma kütükleri gibi yere yıkılmış görürsün!

فَهَلْ تَرَىٰ لَهُمْ مِنْ بَاقِيَةٍ
8- ) Fehel tera lehüm min bakıyeh;

8- ) Onlardan geriye kalan ne görüyorsun?

وَجَاءَ فِرْعَوْنُ وَمَنْ قَبْلَهُ وَالْمُؤْتَفِكَاتُ بِالْخَاطِئَةِ
9-) Ve câe fir`avnu ve men kablehu velmü`tefikatu bil hatıeti;

9-) Firavun, ondan öncekiler ve helâk olmuş şehirler, hep o hatayı yapanlar!

فَعَصَوْا رَسُولَ رَبِّهِمْ فَأَخَذَهُمْ أَخْذَةً رَابِيَةً
10-) Fe`asav Rasûle Rabbihim feehazehüm ahzeten rabiyeten;

10-) Rablerinin Rasûlüne âsi oldular da (Rableri) onları şiddetle yakalayıverdi!

إِنَّا لَمَّا طَغَى الْمَاءُ حَمَلْنَاكُمْ فِي الْجَارِيَةِ
11-) İnna lemma tağal mâu hamelnaküm fiylcariyeti;

11-) Muhakkak ki o su, kontrol dışı yükseldiğinde, sizi akıp gidenin içinde biz taşıdık!

لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ
12-) Linec`aleha leküm tezkireten ve te`ıyeha üzünün va`ıyeh;

12-) Onu, sizin için bir hatırlatma ve iyi algılayan kulak da onu iyi kavrasın diye (naklettik)!

فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ نَفْخَةٌ وَاحِدَةٌ
13-) Feizâ nufiha fiysSuri nefhatun vahıdetun;

13-) Sur`a (sûretlere – o anki bedenlere) nefha-i vahide (tek bir üfürüş) üflendiğinde (bilinçler hakikatlerini bedensiz fark ettiklerinde)…

وَحُمِلَتِ الْأَرْضُ وَالْجِبَالُ فَدُكَّتَا دَكَّةً وَاحِدَةً
14-) Ve humiletil`Ardu velcibalu fedükketa dekketen vahıdeten;

14-) Arz (bedenler) ve dağlar (benlikler) kaldırılıp da tek darbeyle darmadağın edildiklerinde;

فَيَوْمَئِذٍ وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ
15-) Feyevmeizin veka`atilvakı`atü;

15-) İşte o süreçte, o vâkı`a (herkesin mutlak hakikati fark edip yaşaması) oluşmuştur!

وَانْشَقَّتِ السَّمَاءُ فَهِيَ يَوْمَئِذٍ وَاهِيَةٌ
16-) Venşakkatis Sema`u fehiye yevmeizin vahiyeh;

16-) O semâ (benlik bilinci) yarılmıştır! O süreçte o, göçmüştür!

وَالْمَلَكُ عَلَىٰ أَرْجَائِهَا ۚ وَيَحْمِلُ عَرْشَ رَبِّكَ فَوْقَهُمْ يَوْمَئِذٍ ثَمَانِيَةٌ
17-) VelMelekü `alâ ercaiha* ve yahmilu `Arşe Rabbike fevkahüm yevmeizin semaniyeh;

17-) Melek de onun etrafındadır! Rabbinin arşını ise o süreçte onların (mahlûkatın) üstünde (boyutsal üstünde – derûnî yüceliğinde) bulunan sekiz (kuvve) taşır.

يَوْمَئِذٍ تُعْرَضُونَ لَا تَخْفَىٰ مِنْكُمْ خَافِيَةٌ
18-) Yevmeizin tu`radune lâ tahfa minküm hafiyeh;

18-) O süreçte, hiçbir gizliniz gizli kalmaksızın arz olunursunuz (apaçık ortada olursunuz)!

فَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَيَقُولُ هَاؤُمُ اقْرَءُوا كِتَابِيَهْ
19-) Feemma men ûtiye Kitabehu Bi yemiynihi feyekulu hâumukreû Kitabiyeh;

19-) Kitabı (yaşam bilgi kayıtları) sağından oluşmuş olana gelince; o şöyle der: “İşte alın, okuyun bilgilerimi!”

إِنِّي ظَنَنْتُ أَنِّي مُلَاقٍ حِسَابِيَهْ
20-) İnniy zanentu enniy mülakın hısabiyeh;

20-) “Gerçekten ben, yaptıklarımın sonucuna kavuşacağımı düşünüyordum!”

فَهُوَ فِي عِيشَةٍ رَاضِيَةٍ
21-) Fehüve fiy `ıyşetin radıyeh;

21-) Artık o, mutlu bir seyir içindedir;

فِي جَنَّةٍ عَالِيَةٍ
22-) Fiy cennetin `aliyetin;

22-) Âli (yüce) bir cennette!

قُطُوفُهَا دَانِيَةٌ
23-) Kutufuha daniyeh;

23-) Onun yaptıklarının getirisi nimetler, elinin altındadır!

كُلُوا وَاشْرَبُوا هَنِيئًا بِمَا أَسْلَفْتُمْ فِي الْأَيَّامِ الْخَالِيَةِ
24-) Külu veşrebu henien Bima esleftum fiyl`eyyamilhaliyeh;

24-) Geçmişinizde yaptıklarınızın sonucu olarak şimdi afiyetle yeyip için!

وَأَمَّا مَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِشِمَالِهِ فَيَقُولُ يَا لَيْتَنِي لَمْ أُوتَ كِتَابِيَهْ
25-) Ve emma men ûtiye Kitabehu Bişimalihi feyekulu ya leyteniy lem ûte Kitabiyeh;

25-) Yaşam bilgisi kayıtları (kitabı) solundan oluşmuş olana gelince; o da şöyle der: “Keşke bana kayıtlarım hiç verilmeseydi!”

وَلَمْ أَدْرِ مَا حِسَابِيَهْ
26-) Ve lem edri ma hısabiyeh;

26-) “Hesabımı (yaptıklarımın sonucunun ne olduğunu) hiç bilmeseydim!”

يَا لَيْتَهَا كَانَتِ الْقَاضِيَةَ
27-) Yaleyteha kânetilkadıyete;

27-) “Keşke (bu aşamaya gelinmeden) iş bitmiş olsaydı!”

مَا أَغْنَىٰ عَنِّي مَالِيَهْ ۜ
28-) Ma ağnâ `anniy maliyeh;

28-) “Servetim bana hiçbir fayda sağlamadı!”

هَلَكَ عَنِّي سُلْطَانِيَهْ
29-) Heleke `anniy sultaniyeh;

29-) “Bütün gücüm de yok olup gitti.”

خُذُوهُ فَغُلُّوهُ
30-) Huzûhu feğulluhu;

30-) “Tutun da bağlayın onu!”

ثُمَّ الْجَحِيمَ صَلُّوهُ
31-) Sümmel cahıyme sallûhu;

31-) “Sonra Cahîm`e (cehenneme) atın onu!”

ثُمَّ فِي سِلْسِلَةٍ ذَرْعُهَا سَبْعُونَ ذِرَاعًا فَاسْلُكُوهُ
32-) Sümme fiy silsiletin zer`uha seb`une zira`an feslukûh;

32-) “Sonra uzunluğu yetmiş arşın olan bir zincir içine sokun onu;”
إِنَّهُ كَانَ لَا يُؤْمِنُ بِاللَّهِ الْعَظِيمِ
33-) İnnehû kâne lâ yu`minu Billâhil`Azıym;

33-) “Çünkü o, Esmâ`sıyla hakikati olan Aziym Allâh`a iman etmiyordu!”

وَلَا يَحُضُّ عَلَىٰ طَعَامِ الْمِسْكِينِ
34-) Ve lâ yehuddu `alâ ta`amil miskiyn;

34-) “Yoksulları doyurmak konusunda hiç çabası yoktu (cimriydi)!”

فَلَيْسَ لَهُ الْيَوْمَ هَاهُنَا حَمِيمٌ
35-) Feleyse lehülyevme hahuna hamiym;

35-) “İşte bu süreçte onun hiçbir candan dostu yoktur.”

وَلَا طَعَامٌ إِلَّا مِنْ غِسْلِينٍ
36-) Ve lâ ta`amun illâ min ğısliyn;

36-) “İrinli artıklardan başka yiyecekleri olmaz;”

لَا يَأْكُلُهُ إِلَّا الْخَاطِئُونَ
37-) Lâ ye`küluhu illelhatıun;

37-) “Suçlular sadece onu yer!”

فَلَا أُقْسِمُ بِمَا تُبْصِرُونَ
38-) Fela uksimu Bima tubsırun;

38-) Yemin olsun görmekte olduklarınıza,

وَمَا لَا تُبْصِرُونَ
39-) Ve ma lâ tubsırun;

39-) Ve görmediklerinize!

إِنَّهُ لَقَوْلُ رَسُولٍ كَرِيمٍ
40-) İnnehu lekavlu Rasûlin keriym;

40-) Muhakkak ki O, Keriym bir Rasûlün kavlidir (sözüdür).

وَمَا هُوَ بِقَوْلِ شَاعِرٍ ۚ قَلِيلًا مَا تُؤْمِنُونَ
41-) Ve ma hüve Bikavli şa`ır* kaliylen ma tu`minun;

41-) O bir şair sözü değildir… İmanınız çok kısıtlı!

وَلَا بِقَوْلِ كَاهِنٍ ۚ قَلِيلًا مَا تَذَكَّرُونَ
42-) Ve lâ Bilkavli kâhin* kaliylen ma tezekkerun;

42-) Bir kâhin sözü de değildir… Hatırlayıp düşünmeniz de çok kısıtlı!

تَنْزِيلٌ مِنْ رَبِّ الْعَالَمِينَ
43-) Tenziylun min Rabbil`alemiyn;

43-) Rabb-ül âlemîn`den bir tenzîldir (tafsile indirme)!

وَلَوْ تَقَوَّلَ عَلَيْنَا بَعْضَ الْأَقَاوِيلِ
44-) Velev tekavvele `aleyna ba`dal`ekaviyl;

44-) Uydurup bize atfetseydi;

لَأَخَذْنَا مِنْهُ بِالْيَمِينِ
45-) Leehazna minhu Bilyemiyn;

45-) Elbette O`ndan sağ elini (gücünü) alırdık.

ثُمَّ لَقَطَعْنَا مِنْهُ الْوَتِينَ
46-) Sümme lekata`na minhülvetiyn;

46-) Sonra, elbette O`nun şah damarını (aort) keserdik!

فَمَا مِنْكُمْ مِنْ أَحَدٍ عَنْهُ حَاجِزِينَ
47-) Fema minküm min ehadin `anhu haciziyn;

47-) Sizden hiçbir kimse de buna engel olamazdınız.

وَإِنَّهُ لَتَذْكِرَةٌ لِلْمُتَّقِينَ
48-) Ve innehû letezkiretun lilmüttekıyn;

48-) Muhakkak ki O (Kur`ân), korunmak isteyenler için düşündürücü hatırlatmadır!

وَإِنَّا لَنَعْلَمُ أَنَّ مِنْكُمْ مُكَذِّبِينَ
49-) Ve inna lena`lemu enne minküm mükezzibiyn;

49-) Muhakkak ki biz, yalanlayanlarınızı elbette biliyoruz.

وَإِنَّهُ لَحَسْرَةٌ عَلَى الْكَافِرِينَ
50-) Ve innehû lehasretun `alelkafiriyn;

50-) Muhakkak ki O (kıyamet süreci), hakikat bilgisini inkâr edenler için elbette büyük pişmanlıktır!

وَإِنَّهُ لَحَقُّ الْيَقِينِ
51-) Ve innehû leHakkulyakıyn;

51-) Muhakkak ki O (kıyamet süreci), elbette Hakkel Yakîn`dir (hakikatin en açık seçik yaşantısıdır)!

فَسَبِّحْ بِاسْمِ رَبِّكَ الْعَظِيمِ
52-) Fesebbih Bismi Rabbikel `Azıym;

52-) Öyleyse, ismi Aziym olan Rabbin namına (Esmâ`sına kullukla) işlevine devam ederek O`nu tespih etmiş ol!

70- ME`ARİC SÛRESİ المعارج Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
BismillahirRahmânirRahiym
سَأَلَ سَائِلٌ بِعَذَابٍ وَاقِعٍ
1-) Seele sâilun Bi`azâbin vakı`;

1-) Sorgulayan, gerçekleşecek azabını sordu!

لِلْكَافِرِينَ لَيْسَ لَهُ دَافِعٌ
2-) Lilkâfiriyne leyse lehû dafi`;

2-) Hakikat bilgisini inkâr edenler içindir (azap olan ölüm)! Onu savacak yoktur.

مِنَ اللَّهِ ذِي الْمَعَارِجِ
3-) MinAllâhi Ziylme`aric;

3-) Zül Mearic (pek çok urûc edeni olan) Allâh`tandır!

تَعْرُجُ الْمَلَائِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
4-) Ta`rucül Melaiketu verRuhu ileyhi fiy yevmin kâne mikdaruhû hamsiyne elfe senetin;

4-) Melekler ve ruh, miktarı (size) elli bin sene gibi olan bir süreç içinde urûc ederler (hakikatlerindeki Allâh`a ermek için yöneliş süreci) O`na.

فَاصْبِرْ صَبْرًا جَمِيلًا
5-) Fasbir sabren cemiyla;

5-) O hâlde güzel bir sabır ile sabret.

إِنَّهُمْ يَرَوْنَهُ بَعِيدًا
6-) İnnehüm yeravnehu be`ıyda;

6-) Muhakkak ki onlar onu (azap günü olan ölümü) uzak görüyorlar!

وَنَرَاهُ قَرِيبًا
7-) Ve nerahu kariyba;

7-) Biz ise onu yakın görüyoruz!

يَوْمَ تَكُونُ السَّمَاءُ كَالْمُهْلِ
8- ) Yevme tekûnüsSema`u kelmühl;

8- ) O gün semâ, erimiş maden gibi olur.

وَتَكُونُ الْجِبَالُ كَالْعِهْنِ
9-) Ve tekûnulcibalu kel`ıhn;

9-) Dağlar renkli yün gibi olur.

وَلَا يَسْأَلُ حَمِيمٌ حَمِيمًا
10-) Ve lâ yes`elu hamiymun hamiyma;

10-) Dostların birbirini arayacak hâli kalmaz!

يُبَصَّرُونَهُمْ ۚ يَوَدُّ الْمُجْرِمُ لَوْ يَفْتَدِي مِنْ عَذَابِ يَوْمِئِذٍ بِبَنِيهِ
11-) Yubassarûnehüm* yeveddülmücrimu lev yeftediy min `azâbiyevmeizin Bibeniyh;

11-) Birbirlerine gösterilirken insanlar… Suçlular, o sürecin azabından kendini kurtarmak için oğullarını fidye olarak (ateşe) vermeyi düşünür…

وَصَاحِبَتِهِ وَأَخِيهِ
12-) Ve sahıbetihi ve ahıyh;

12-) Karısını, kardeşini;

وَفَصِيلَتِهِ الَّتِي تُؤْوِيهِ
13-) Ve fasıyletihilletiy tü`viyh;

13-) Aralarında yaşadığı tüm yakınlarını;

وَمَنْ فِي الْأَرْضِ جَمِيعًا ثُمَّ يُنْجِيهِ
14-) Ve men fiyl`Ardı cemiy`an sümme yünciyh;

14-) Yeryüzünde yaşamış olanların tümünü (fidye verse) de kendini kurtarsa!

كَلَّا ۖ إِنَّهَا لَظَىٰ
15-) Kellâ* inneha Lezâ;

15-) Hayır, asla! Muhakkak ki o Leza`dır (dumansız alev).

نَزَّاعَةً لِلشَّوَىٰ
16-) Nezza`aten lişşeva;

16-) Derilerini kavurup soyan!

تَدْعُو مَنْ أَدْبَرَ وَتَوَلَّىٰ
17-) Ted`u men edbere ve tevella;

17-) (O Leza) çağırır (hakikatine davet olunduğunda) arkasını dönüp, yüz çevirip gideni!

وَجَمَعَ فَأَوْعَىٰ
18-) Ve ceme`a feev`a;

18-) Toplayıp da servet yığanı!

۞ إِنَّ الْإِنْسَانَ خُلِقَ هَلُوعًا
19-) İnnel`İnsane hulika helû`a;

19-) Muhakkak ki insanın yaratılışında hırs ve doyumsuzluk mevcuttur!

إِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ جَزُوعًا
20-) İzâ messehüşşerru cezû`a;

20-) Ona hoşlanmadığı şeyle karşılaştığında feryat edip bağırandır (tahammülsüz)!

وَإِذَا مَسَّهُ الْخَيْرُ مَنُوعًا
21-) Ve izâ messehülhayru menû`a;

21-) Ona hayır ulaştığında ise pinti, bencildir!

إِلَّا الْمُصَلِّينَ
22-) İllelmusalliyn;

22-) Sadece musallîn (bilfiil salât yaşayanlar) müstesna!

الَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ دَائِمُونَ
23-) Elleziyne hüm `alâ Salâtihim dâimun;

23-) Onlar ki sürekli salâttadırlar (sürekli Allâh`a yönelişlerini muhafaza ederler)!

وَالَّذِينَ فِي أَمْوَالِهِمْ حَقٌّ مَعْلُومٌ
24-) Velleziyne fiy emvalihim hakkun ma`lum;

24-) Onlar ki, onların mallarında bilinen bir hak vardır;

لِلسَّائِلِ وَالْمَحْرُومِ
25-) Lissâili velmahrum;

25-) Yardım talep eden ve mahrum için.

وَالَّذِينَ يُصَدِّقُونَ بِيَوْمِ الدِّينِ
26-) Velleziyne yusaddikune Biyevmiddiyn;

26-) Onlar ki, din (ceza – yapılanların sonucunun yaşanacağı) süreçlerini tasdik ederler!

وَالَّذِينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ
27-) Velleziyne hüm min `azâbi Rabbihim müşfikun;

27-) Onlar ki, Rablerinin azabından endişe duyanlardır.

إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ
28-) İnne `azâbe Rabbihim ğayru me`mun;

28-) Muhakkak ki Rablerinin azabına karşı güvenceleri yoktur!

وَالَّذِينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
29-) Velleziyne hüm lifurûcihim hafizun;

29-) Onlar ki, cinsel organlarını aşırılıktan korurlar.

إِلَّا عَلَىٰ أَزْوَاجِهِمْ أَوْ مَا مَلَكَتْ أَيْمَانُهُمْ فَإِنَّهُمْ غَيْرُ مَلُومِينَ
30-) İlla `alâ ezvacihim ev mameleket eymanuhüm feinnehüm ğayru melumiyn;

30-) Eşleri veyahut tasarrufları altındakiler müstesna! Çünkü onlar (bundan dolayı) kınanmazlar!

فَمَنِ ابْتَغَىٰ وَرَاءَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْعَادُونَ
31-) Femenibteğa verae zâlike feülaike hümül `adun;

31-) Artık kim bundan ötesini isterse, işte onlar sınırı aşanların ta kendileridirler!

وَالَّذِينَ هُمْ لِأَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
32-) Velleziyne hüm liemanatihim ve `ahdihim ra`un;

32-) Onlar ki (insanın yüklendiği) emanetlerine ve (Allâh`a) ahdlerine riayet edicilerdir!

وَالَّذِينَ هُمْ بِشَهَادَاتِهِمْ قَائِمُونَ
33-) Vellezine hüm Bişehadatihimkaimun;

33-) Onlar ki, şehâdetlerinde kaîmlerdir (“ŞehidAllâhu ennehu…”Âl-u İmran: 18. âyetine atıf. A.H.)!

وَالَّذِينَ هُمْ عَلَىٰ صَلَاتِهِمْ يُحَافِظُونَ
34-) Velleziyne hüm `alâ Salâtihim yuhafizun;

34-) Onlar ki salâtlarını muhafaza ederler (Allâh`a yöneliş hâllerini sürekli korurlar).

أُولَٰئِكَ فِي جَنَّاتٍ مُكْرَمُونَ
35-) Ülaike fiy cennatin mükremun

35-) İşte bunlar cennetlerde ikram olunanlardır.

فَمَالِ الَّذِينَ كَفَرُوا قِبَلَكَ مُهْطِعِينَ
36-) Femalilleziyne keferu kıbeleke muhtı`ıyn;

36-) O hakikat bilgisini inkâr edenlere ne oluyor ki sana şaşkın düşkün geliyorlar?

عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ عِزِينَ
37-) `Anilyemiyni ve `anişşimali `ıziyn;

37-) Sağdan ve soldan bölük bölük!

أَيَطْمَعُ كُلُّ امْرِئٍ مِنْهُمْ أَنْ يُدْخَلَ جَنَّةَ نَعِيمٍ
38-) Eyatme`u küllümriin minhüm enyüdhale cennete na`ıym;

38-) Onlardan her bir kişi, nimet cennetine dâhil olunacağını mı umuyor?

كَلَّا ۖ إِنَّا خَلَقْنَاهُمْ مِمَّا يَعْلَمُونَ
39-) Kellâ* inna halaknâhüm mimma ya`lemun;

39-) Hayır, asla! Muhakkak ki biz onları bildikleri şeyden (spermden) yarattık!

فَلَا أُقْسِمُ بِرَبِّ الْمَشَارِقِ وَالْمَغَارِبِ إِنَّا لَقَادِرُونَ
40-) Felâ uksimu BiRabbilmeşarikıvelmeğaribi inna liKadirun;

40-) Doğuların ve batıların Rabbi olarak kasem ederim ki, gerçekten biz her şeye gücü yetenleriz!

عَلَىٰ أَنْ نُبَدِّلَ خَيْرًا مِنْهُمْ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ
41-) Alâ en nübeddile hayren minhüm ve ma nahnu Bimesbukıyn;

41-) Onların yerine onlardan daha hayırlısını getirmeye… Biz önüne geçilmeyen gücüz!

فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
42-) Fezerhüm yehûdu ve yel`abu hattâ yülaku yevmehümülleziy yû`adun;

42-) Bırak onları, vadolundukları süreçlerine kavuşuncaya kadar (dünyalarına) dalsınlar ve oynasınlar!

يَوْمَ يَخْرُجُونَ مِنَ الْأَجْدَاثِ سِرَاعًا كَأَنَّهُمْ إِلَىٰ نُصُبٍ يُوفِضُونَ
43-) Yevme yahrucune minel`ecdasi sira`an keennehüm ila nusubin yûfidûn;

43-) O gün kabirleri olan bedenlerden hızla fırlarlar! Sanki onlar dikilmiş putlara hızlıca koşuyorlar.

خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ ۚ ذَٰلِكَ الْيَوْمُ الَّذِي كَانُوا يُوعَدُونَ
44-) Haşi`aten ebsaruhüm terhekuhüm zilletun, zâlikelyevmülleziy kânu yû`adun;

44-) Gözleri dehşetten önlerine eğik, kendilerini de bir zillet kaplamış oldukları hâlde… İşte bu, vadolundukları o süreçtir!

71- NÛH SÛRESİ نوح Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
BismillahirRahmânirRahiym
إِنَّا أَرْسَلْنَا نُوحًا إِلَىٰ قَوْمِهِ أَنْ أَنْذِرْ قَوْمَكَ مِنْ قَبْلِ أَنْ يَأْتِيَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
1-) İnna erselnâ Nuhan ila kavmihi en enzir kavmeke min kabli en ye`tiyehüm `azâbun eliym;

1-) Muhakkak ki biz Nuh`u: “Kendilerine feci bir azap gelmeden önce kavmini uyar” diye, halkına irsâl ettik.

قَالَ يَا قَوْمِ إِنِّي لَكُمْ نَذِيرٌ مُبِينٌ
2-) Kale ya kavmi inniy leküm neziyrun mubiyn;

2-) (Nuh) dedi ki: “Ey halkım; kesinlikle size gelmiş apaçık bir uyarıcıyım!”

أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاتَّقُوهُ وَأَطِيعُونِ
3-) Enı`budullahe vettekuHU ve etiy`un;

3-) “Allâh`a ibadet edin, O`ndan korunun ve bana itaat edin;”

يَغْفِرْ لَكُمْ مِنْ ذُنُوبِكُمْ وَيُؤَخِّرْكُمْ إِلَىٰ أَجَلٍ مُسَمًّى ۚ إِنَّ أَجَلَ اللَّهِ إِذَا جَاءَ لَا يُؤَخَّرُ ۖ لَوْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
4-) Yağfir leküm min zünûbiküm ve yuahhırküm ila ecelin musemma* inne ecelAllâhi izâ câe lâ yuahhar* lev küntüm ta`lemun;

4-) “Ki, hatalarınızdan bazılarını mağfiret etsin ve sizi tayin edilmiş ömrünüzün sonuna kadar yaşatsın. Muhakkak ki Allâh`ın eceli (yaşam süresi sonu) geldiğinde ertelenmez! Eğer bilseydiniz!”

قَالَ رَبِّ إِنِّي دَعَوْتُ قَوْمِي لَيْلًا وَنَهَارًا
5-) Kale Rabbi inniy de`avtu kavmiy leylen ve nehara;

5-) (Nuh) dedi ki: “Rabbim… Muhakkak ki ben halkımı gece ve gündüz davet ettim.”

فَلَمْ يَزِدْهُمْ دُعَائِي إِلَّا فِرَارًا
6-) Felem yezidhüm du`aiy illâ firara;

6-) “Benim davetim onların kaçışından başka bir şey arttırmadı.”

وَإِنِّي كُلَّمَا دَعَوْتُهُمْ لِتَغْفِرَ لَهُمْ جَعَلُوا أَصَابِعَهُمْ فِي آذَانِهِمْ وَاسْتَغْشَوْا ثِيَابَهُمْ وَأَصَرُّوا وَاسْتَكْبَرُوا اسْتِكْبَارًا
7-) Ve inniy küllema de`avtühüm litağfire lehüm ce`alu esabi`ahüm fiy azânihim vestağşev siyabehüm ve esarru vestekberustikbâra;

7-) “Muhakkak ki ben onları, senin mağfiretine davet ettikçe, parmaklarını kulaklarının içine tıkadılar, elbiselerine büründüler, (inançlarında) ısrar ettiler ve büyüklendikçe büyüklendiler.”

ثُمَّ إِنِّي دَعَوْتُهُمْ جِهَارًا
8- ) Sümme inniy de`avtühüm cihara;

8- ) “Sonra, muhakkak ki ben onları açıktan davet ettim.”

ثُمَّ إِنِّي أَعْلَنْتُ لَهُمْ وَأَسْرَرْتُ لَهُمْ إِسْرَارًا
9-) Sümme inniy a`lentu lehüm ve esrertu lehüm israra;

9-) “Sonra, muhakkak ki ben onlara aleni davette bulundum ve ayrıca da kendilerine özel olarak anlattım.”

فَقُلْتُ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ إِنَّهُ كَانَ غَفَّارًا
10-) Fekultüstağfiru Rabbeküm inneHU kâne Ğeffara;

10-) Dedim ki: “Rabbinizden mağfiret dileyin… Muhakkak ki O, Ğaffar`dır.”

يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا
11-) YursilisSemâe `aleyküm midrara;

11-) “Üzerinize semâyı yoğun olarak irsâl eder.”

وَيُمْدِدْكُمْ بِأَمْوَالٍ وَبَنِينَ وَيَجْعَلْ لَكُمْ جَنَّاتٍ وَيَجْعَلْ لَكُمْ أَنْهَارًا
12-) Ve yümdidküm Biemvalin ve beniyne ve yec`al leküm cennatin ve yec`al leküm enhara;

12-) “Mallar ve oğullar ile size yardım eder, sizin için cennetler oluşturur ve sizin için nehirler meydana getirir.”

مَا لَكُمْ لَا تَرْجُونَ لِلَّهِ وَقَارًا
13-) Maleküm lâ tercûne Lillâhi vekara;

13-) “Size ne oluyor ki Allâh`ın yüceliğini ummuyorsunuz?”

وَقَدْ خَلَقَكُمْ أَطْوَارًا
14-) Ve kad halekaküm atvara;

14-) “Hâlbuki (Allâh) sizi aşama aşama yarattı!”

أَلَمْ تَرَوْا كَيْفَ خَلَقَ اللَّهُ سَبْعَ سَمَاوَاتٍ طِبَاقًا
15-) Elem terav keyfe halekAllâhu seb`a Semavatin tıbaka;

15-) “Görmediniz mi, Allâh semâları yedi tabaka olarak nasıl yarattı?”

وَجَعَلَ الْقَمَرَ فِيهِنَّ نُورًا وَجَعَلَ الشَّمْسَ سِرَاجًا
16-) Ve ce`alelKamere fiyhinne nûren ve ce`aleşŞemse siraca;

16-) “Onların içinde Ay`ı bir nûr kıldı ve Güneş`i de ışık – enerji kaynağı kıldı.”

وَاللَّهُ أَنْبَتَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ نَبَاتًا
17-) VAllâhu enbeteküm minel`Ardı nebâta;
17-) “Allâh sizi bir nebat bitirir gibi arzdan bitirdi.”
ثُمَّ يُعِيدُكُمْ فِيهَا وَيُخْرِجُكُمْ إِخْرَاجًا
18-) Sümme yu`ıydüküm fiyha ve yuhricüküm ihraca;
18-) “Sonra sizi oraya iade edecek ve sizi bir çıkarışla çıkaracak.”
وَاللَّهُ جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ بِسَاطًا
19-) VAllâhu ce`ale lekümül`Arda bisata;
19-) “Allâh, arzı sizin için bir sergi kıldı.”
لِتَسْلُكُوا مِنْهَا سُبُلًا فِجَاجًا
20-) Liteslukû minha sübülen ficaca;
20-) “Ondan geniş yollar edinip yürüyesiniz diye.”
قَالَ نُوحٌ رَبِّ إِنَّهُمْ عَصَوْنِي وَاتَّبَعُوا مَنْ لَمْ يَزِدْهُ مَالُهُ وَوَلَدُهُ إِلَّا خَسَارًا
21-) Kale Nuhun Rabbi innehüm `asavniy vettebe`u men lem yezidhu maluhu ve veleduhû illâ hasara;

21-) Nuh dedi ki: “Rabbim… Muhakkak ki onlar bana âsi oldular; malı ve çocuğu kendisinin hüsranından başka bir şeyi artırmayan kimseye tâbi oldular.”

وَمَكَرُوا مَكْرًا كُبَّارًا
22-) Ve mekeru mekren kübbara;
22-) “Çok büyük bir mekr ile mekr ettiler!”
وَقَالُوا لَا تَذَرُنَّ آلِهَتَكُمْ وَلَا تَذَرُنَّ وَدًّا وَلَا سُوَاعًا وَلَا يَغُوثَ وَيَعُوقَ وَنَسْرًا
23-) Ve kalû lâ tezerunne âlihetekum ve lâ tezerunne vedden ve lâ suva`an ve lâ yeğûse ve ye`ûka ve nesra;

23-) Dediler ki: “Tanrılarınızı sakın bırakmayın! Vedd`i, Süva`i sakın bırakmayın… Yağüs`u, Yauk`u ve Nesr`i de (tanrılarının – putlarının adları)!”

وَقَدْ أَضَلُّوا كَثِيرًا ۖ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا ضَلَالًا
24-) Ve kad edallû kesiyra* ve lâ tezidizzâlimiyne illâ dalâla;
24-) “Böylece (bunlar) pek çok kimseyi saptırdılar… O hâlde sen de o zâlimlerin sapkınlığını artır!”
مِمَّا خَطِيئَاتِهِمْ أُغْرِقُوا فَأُدْخِلُوا نَارًا فَلَمْ يَجِدُوا لَهُمْ مِنْ دُونِ اللَّهِ أَنْصَارًا
25-) Mimma hatiatihim uğriku feudhılu naren felem yecidu lehüm min dûnillâhi ensara;
25-) (Nihayet) onlar hatalarından dolayı suda boğuldular da ateşe dâhil edildiler ve kendilerine Allâh dûnunda yardımcılar bulamadılar.
وَقَالَ نُوحٌ رَبِّ لَا تَذَرْ عَلَى الْأَرْضِ مِنَ الْكَافِرِينَ دَيَّارًا
26-) Ve kale Nuhun Rabbi lâ tezer `alel Ardı minelkafiriyne deyyara;
26-) Nuh dedi ki: “Rabbim… Hakikat bilgisini inkâr edenlerden arz üzerinde hiç kimseyi bırakma!”
إِنَّكَ إِنْ تَذَرْهُمْ يُضِلُّوا عِبَادَكَ وَلَا يَلِدُوا إِلَّا فَاجِرًا كَفَّارًا
27-) İnneKE in tezerhüm yudıllu `ıbadeKE ve lâ yelidû illâ faciren keffara;
27-) “Zira sen, onları bırakırsan, kullarını saptırırlar; hakikat bilgisini inkâr eden ve emirlere karşı çıkandan başkasını doğurmazlar. (Onların genlerinden ancak bu oluşur!)”
رَبِّ اغْفِرْ لِي وَلِوَالِدَيَّ وَلِمَنْ دَخَلَ بَيْتِيَ مُؤْمِنًا وَلِلْمُؤْمِنِينَ وَالْمُؤْمِنَاتِ وَلَا تَزِدِ الظَّالِمِينَ إِلَّا تَبَارًا
28-) Rabbiğfirliy ve livâlideyye ve limen dehale beytiye mu`minen ve lilmu`miniyne velmu`minât* ve lâ tezidizzâlimiyne illâ tebârâ;
28-) “Rabbim… Beni, ana-babamı, imanlı olarak evime gireni, imanlı erkekleri ve imanlı kadınları mağfiret et! O zâlimlerin, helâkından başka bir şeylerini artırma!”

3 Comments

admin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir