25. CÜZ 3. HİZİP


43-ZUHRUF SÛRESİ الزخرف Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
حَتَّىٰ إِذَا جَاءَنَا قَالَ يَا لَيْتَ بَيْنِي وَبَيْنَكَ بُعْدَ الْمَشْرِقَيْنِ فَبِئْسَ الْقَرِينُ
38-) Hattâ izâ caena kale ya leyte beyniy ve beyneke bu`del meşrikayni fe bi`sel kariyn;

38-) Nihayet bize geldiğinde: “Keşke benimle senin aranda iki doğunun uzaklığı (ulaşılmaz mesafe) olsaydı… Ne kötü bir arkadaşmışsın!” dedi.

وَلَنْ يَنْفَعَكُمُ الْيَوْمَ إِذْ ظَلَمْتُمْ أَنَّكُمْ فِي الْعَذَابِ مُشْتَرِكُونَ
39-) Ve len yenfe`akümül yevme iz zalemtüm enneküm fiyl azâbi müşterikûn;
39-) Bu süreçte (pişmanlık, mazeret; telâfi arzusu) size asla fayda vermeyecektir! Çünkü zulmettiniz! Siz azapta ortaksınız (bilinç ve ruh beden)!
أَفَأَنْتَ تُسْمِعُ الصُّمَّ أَوْ تَهْدِي الْعُمْيَ وَمَنْ كَانَ فِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
40-) Efeente tüsmi`us summe ev tehdil `umye ve men kâne fiy dalâlin mubiyn;
40-) O sağırlara sen mi işittireceksin? Yahut o âmâları ve apaçık sapma içinde olanları sen mi hidâyet edeceksin?
فَإِمَّا نَذْهَبَنَّ بِكَ فَإِنَّا مِنْهُمْ مُنْتَقِمُونَ ﴿
41-) Feimma nezhebenne Bike feinna minhüm müntekımun;
41-) Eğer seni (dünyadan) götürsek dahi, doğrusu biz onlardan intikam alıcılarız.
أَوْ نُرِيَنَّكَ الَّذِي وَعَدْنَاهُمْ فَإِنَّا عَلَيْهِمْ مُقْتَدِرُونَ
42-) Ev nüriyennekelleziy ve`adnahüm feinna aleyhim muktedirun;
42-) Yahut da onlara vadettiğimizi sana gösteririz… Biz onlar üzerinde istediğimizi yapma gücüne sahibiz!
فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذِي أُوحِيَ إِلَيْكَ ۖ إِنَّكَ عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
43-) Festemsik Billeziy ûhıye ileyk* inneke alâ sıratın müstekıym;

43-) Sana vahyolunana sıkı sarıl! Muhakkak ki sen doğru yol üstündesin!

وَإِنَّهُ لَذِكْرٌ لَكَ وَلِقَوْمِكَ ۖ وَسَوْفَ تُسْأَلُونَ
44-) Ve innehu lezikrun leke ve likavmik* ve sevfe tüs`elun;
44-) Muhakkak ki O, sen ve toplumun için bir zikirdir (hatırlatma)! Yakında sorumluluğunuzdan sorgulanacaksınız!
وَاسْأَلْ مَنْ أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ مِنْ رُسُلِنَا أَجَعَلْنَا مِنْ دُونِ الرَّحْمَٰنِ آلِهَةً يُعْبَدُونَ
45-) Ves`el men erselna min kablike min Rusulina ece`alna min dunirRahmâni aliheten yu`bedun;
45-) Rasûllerimizden, senden önce irsâl ettiklerimize sor (onlara verilen bilgiyi incele)! Rahmân`dan gayrı, kulluk yapılası tanrılar mı oluşturmuşuz?
وَلَقَدْ أَرْسَلْنَا مُوسَىٰ بِآيَاتِنَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ وَمَلَئِهِ فَقَالَ إِنِّي رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
46-) Ve lekad erselna Musa Bi âyâtiNA ila fir`avne ve meleihi fekale inniy Rasûlü Rabbil alemiyn;
46-) Andolsun ki Musa`yı işaretlerimizle Firavun ve onun ileri gelenlerine irsâl ettik de (Musa) dedi: “Ben Rabb-ül âlemîn`in Rasûlüyüm.”
فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِآيَاتِنَا إِذَا هُمْ مِنْهَا يَضْحَكُونَ
47-) Felemma caehüm Bi âyâtiNA izâhüm minha yadhakûn;
47-) Onlara işaretlerimizle geldiğinde, onlar hemen bunlara güldüler!
وَمَا نُرِيهِمْ مِنْ آيَةٍ إِلَّا هِيَ أَكْبَرُ مِنْ أُخْتِهَا ۖ وَأَخَذْنَاهُمْ بِالْعَذَابِ لَعَلَّهُمْ يَرْجِعُونَ
48-) Ve ma nuriyhim min ayetin illâ hiye ekberu min uhtiha* ve ehaznâhüm Bil azâbi leallehüm yerci`un;
48-) Onlara gösterdiğimiz her bir mucize, öncekinden daha büyüktü… Belki bize dönerler diye onları azapla da yakaladık.
وَقَالُوا يَا أَيُّهَ السَّاحِرُ ادْعُ لَنَا رَبَّكَ بِمَا عَهِدَ عِنْدَكَ إِنَّنَا لَمُهْتَدُونَ
49-) Ve kalu ya eyyühes sahır ud`u lena Rabbeke Bima ahide `ındeke innena le mühtedun;
49-) Dediler ki: “Ey büyücü! Senin anlaşman dolayısıyla bizim için Rabbine dua et! Biz doğru yolda olalım!”
فَلَمَّا كَشَفْنَا عَنْهُمُ الْعَذَابَ إِذَا هُمْ يَنْكُثُونَ ﴿٥٠﴾
50-) Felemma keşefna anhümül azâbe izâhüm yenküsûn;

50-) Kendilerinden azabı kaldırdığımızda, onlar hemen sözlerini bozdular!

وَنَادَىٰ فِرْعَوْنُ فِي قَوْمِهِ قَالَ يَا قَوْمِ أَلَيْسَ لِي مُلْكُ مِصْرَ وَهَٰذِهِ الْأَنْهَارُ تَجْرِي مِنْ تَحْتِي ۖ أَفَلَا تُبْصِرُونَ
51-) Ve nada fir`avnu fiy kamihi kale ya kavmi eleyse liy mülkü mısra ve hazihil enharu tecriy min tahtiy* efela tubsırun;
51-) Firavun, halkı içinde nida edip dedi ki: “Ey halkım! Mısır`ın varlığı ve altımdan akan şu nehirler benim değil mi? Hâlâ görmüyor musunuz?”
أَمْ أَنَا خَيْرٌ مِنْ هَٰذَا الَّذِي هُوَ مَهِينٌ وَلَا يَكَادُ يُبِينُ ﴿
52-) Em ene hayrun min hazelleziy huve mehiynün ve lâ yekâdü yübiyn;
52-) “Yoksa şu basit ve ne demek istediğini açıklayamayandan daha hayırlı değil miyim?”
فَلَوْلَا أُلْقِيَ عَلَيْهِ أَسْوِرَةٌ مِنْ ذَهَبٍ أَوْ جَاءَ مَعَهُ الْمَلَائِكَةُ مُقْتَرِنِينَ
53-) Felevla ulkıye aleyhi esviretün min zehebin ev cae meahül Melaiketü mukteriniyn;
53-) “(Eğer Musa dediği gibiyse) Onun üzerine altından bilezikler gönderilmesi yahut onunla beraber yakını olarak melekler gelmesi gerekmez miydi?”
فَاسْتَخَفَّ قَوْمَهُ فَأَطَاعُوهُ ۚ إِنَّهُمْ كَانُوا قَوْمًا فَاسِقِينَ
54-) Festehaffe kavmehu feeta`ûh* innehüm kânu kavmen fasikıyn;

54-) (Firavun) halkını aşağıladı… Onlar da ona itaat ettiler… Muhakkak ki onlar inancı bozulmuş bir toplumdu!

فَلَمَّا آسَفُونَا انْتَقَمْنَا مِنْهُمْ فَأَغْرَقْنَاهُمْ أَجْمَعِينَ
55-) Felemma asefunentekamna minhüm feağraknâhüm ecme`ıyn;

55-) Ne zaman ki bizi öfkelendirdiler, yaptıklarının sonucunu yaşattık; onları toptan suda boğduk.

فَجَعَلْنَاهُمْ سَلَفًا وَمَثَلًا لِلْآخِرِينَ
56-) Fece`alnahüm selefen ve meselen lil ahıriyn;
56-) Onları sonradan gelenlere bir geçmiş ve bir ibretlik örnek kıldık!
۞ وَلَمَّا ضُرِبَ ابْنُ مَرْيَمَ مَثَلًا إِذَا قَوْمُكَ مِنْهُ يَصِدُّونَ
57-) Ve lemma duribebnü Meryeme meselen izâ kavmüke minhü yesıddun;
57-) Meryemoğlu bir ibretlik örnek olarak ortaya konulduğunda, toplumun hemen ondan yüz çevirdiler…
وَقَالُوا أَآلِهَتُنَا خَيْرٌ أَمْ هُوَ ۚ مَا ضَرَبُوهُ لَكَ إِلَّا جَدَلًا ۚ بَلْ هُمْ قَوْمٌ خَصِمُونَ
58-) Ve kalu ealihetüna hayrun em hu* ma darebuhü leke illâ cedela* belhüm kavmün hasımun;
58-) Dediler ki: “Bizim tanrılarımız mı hayırlı yoksa O mu?”… Bunu sadece seninle çekişmek için ileri sürdüler! İşte onlar çekişmeyi seven bir toplumdur!
إِنْ هُوَ إِلَّا عَبْدٌ أَنْعَمْنَا عَلَيْهِ وَجَعَلْنَاهُ مَثَلًا لِبَنِي إِسْرَائِيلَ
59-) İn huve illâ `abdün en`amna aleyhi ve ce`alnahü meselen libeniy israiyl;
59-) O ancak kendisine in`amda bulunduğumuz ve kendisini İsrailoğullarına bir ders alınası örnek kıldığımız bir kuldur.
وَلَوْ نَشَاءُ لَجَعَلْنَا مِنْكُمْ مَلَائِكَةً فِي الْأَرْضِ يَخْلُفُونَ
60-) Velev neşau lece`alnâ minküm Melaiketen fiyl Ardı yahlufûn;
60-) Eğer dileseydik, sizden melekler oluştururduk, arzda halife olacak (ama melekiyeti bünyesinde barındıran beşer olarak meydana getirdik sizi)!
وَإِنَّهُ لَعِلْمٌ لِلسَّاعَةِ فَلَا تَمْتَرُنَّ بِهَا وَاتَّبِعُونِ ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ
61-) Ve innehu le `ılmün lissaati fela temterunne Biha vettebi`un* hazâ sıratun müstekıym;

61-) Muhakkak ki O, o Saat için bir ilimdir… Ondan şüphe etmeyin ve bana tâbi olun! Bu, işin doğrusudur!

وَلَا يَصُدَّنَّكُمُ الشَّيْطَانُ ۖ إِنَّهُ لَكُمْ عَدُوٌّ مُبِينٌ
62-) Ve lâ yesuddennekümüş şeytan* innehu leküm `adüvvun mubiyn;
62-) Şeytan sizi engellemesin! Kesinlikle o sizin için apaçık bir düşmandır!
وَلَمَّا جَاءَ عِيسَىٰ بِالْبَيِّنَاتِ قَالَ قَدْ جِئْتُكُمْ بِالْحِكْمَةِ وَلِأُبَيِّنَ لَكُمْ بَعْضَ الَّذِي تَخْتَلِفُونَ فِيهِ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
63-) Ve lemma cae `Iysa Bil beyyinati kale kad ci`tüküm Bil hikmeti ve li übeyyine leküm ba`dalleziy tahtelifune fiyh* fettekullâhe ve etıy`un;

63-) İsa apaçık deliller olarak açığa çıktığında dedi ki: “Gerçekten size hikmeti (sistem ve düzenin gerçeklerini) getirdim ve hakkında ayrılığa düştüklerinizin bir kısmını size açıklayayım diye (geldim)… O hâlde Allâh`tan (yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”

إِنَّ اللَّهَ هُوَ رَبِّي وَرَبُّكُمْ فَاعْبُدُوهُ ۚ هَٰذَا صِرَاطٌ مُسْتَقِيمٌ
64-) İnnAllâhe HUve Rabbiy ve Rabbüküm fa`buduh* hazâ sıratun müstekıym;
64-) “Kesinlikle Allâh, “HÛ”; benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir! Öyle ise O`na kulluk edin! Bu, yolun doğrusudur!”
فَاخْتَلَفَ الْأَحْزَابُ مِنْ بَيْنِهِمْ ۖ فَوَيْلٌ لِلَّذِينَ ظَلَمُوا مِنْ عَذَابِ يَوْمٍ أَلِيمٍ
65-) Fahtelefel ahzâbü min beynihim* feveylün lilleziyne zalemu min azâbi yevmin eliym;
65-) Anlayışta ayrılığa düşenler kendi aralarında zıtlaştılar! Feci bir sürecin azabından dolayı yazıklar olsun o (nefslerine) zulmedenlere!
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا السَّاعَةَ أَنْ تَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
66-) Hel yenzurune illes saate en te`tiyehüm bağteten ve hüm lâ yeş`urun;
66-) Onlar farkında olmadıkları hâlde iken, o saatin (ölümün – kıyametin) ansızın kendilerine gelmesinden başka bir şey mi gözlüyorlar!
الْأَخِلَّاءُ يَوْمَئِذٍ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ عَدُوٌّ إِلَّا الْمُتَّقِينَ
67-) El ehıllau yevmeizin ba`duhüm li ba`dın adüvvün illel müttekıyn;
67-) O süreçte dostlar (dünyalık zevk arkadaşları), bazısı bazısına düşmandır! Sadece korunanlar müstesna!
يَا عِبَادِ لَا خَوْفٌ عَلَيْكُمُ الْيَوْمَ وَلَا أَنْتُمْ تَحْزَنُونَ
68-) Ya `ıbadi lâ havfün aleykümül yevme ve lâ entüm tahzenun;
68-) “Ey kullarım… Bu süreçte size bir korku yoktur… Mahzun da olmazsınız!”
الَّذِينَ آمَنُوا بِآيَاتِنَا وَكَانُوا مُسْلِمِينَ
69-) Elleziyne amenû Bi âyâtiNA ve kânu müslimiyn;

69-) Onlar ki varlıklarındaki işaretlerimize iman ettiler ve teslimi kabul edenlerden oldular…

ادْخُلُوا الْجَنَّةَ أَنْتُمْ وَأَزْوَاجُكُمْ تُحْبَرُونَ
70-) Udhulül cennete entüm ve ezvacüküm tuhberun;
70-) Siz ve eşleriniz (bilinç ve ruhanî bedenleriniz) neşe ve keyifle cennete dâhil olun!
يُطَافُ عَلَيْهِمْ بِصِحَافٍ مِنْ ذَهَبٍ وَأَكْوَابٍ ۖ وَفِيهَا مَا تَشْتَهِيهِ الْأَنْفُسُ وَتَلَذُّ الْأَعْيُنُ ۖ وَأَنْتُمْ فِيهَا خَالِدُونَ
71-) Yutafü aleyhim Bi sıhafin min zehebin ve ekvab* ve fiyha ma teştehiyhil enfüsü ve telezzül a`yün* ve entüm fiyha halidun;
71-) Altından tabaklar ve testiler döndürülür üstlerinde… Onda nefslerin (bilinç boyutunun yaşamayı arzuladığı) iştah duyduğu ve gözlerin (basîretin zevkle seyretmek istediği kuvveler) keyif aldığı şeyler vardır! Sizler onda ebedî yaşarsınız!
وَتِلْكَ الْجَنَّةُ الَّتِي أُورِثْتُمُوهَا بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
72-) Ve tilkel cennetülletiy uristümuha Bima küntüm ta`melun;
72-) İşte yaptıklarınızın sonucu olarak kendisine mirasçı kılındığınız cennet budur!
لَكُمْ فِيهَا فَاكِهَةٌ كَثِيرَةٌ مِنْهَا تَأْكُلُونَ
73-) Leküm fiyha fakihetün kesiyretün minha te`külun;

73-) Sizin için orada pek çok meyve (marifet türü) vardır… Onlardan yersiniz.

إِنَّ الْمُجْرِمِينَ فِي عَذَابِ جَهَنَّمَ خَالِدُونَ
74-) İnnel mücrimiyne fiy azâbi cehenneme halidun;

74-) Muhakkak ki suçlular (şirk ehli) cehennem azabı içinde ebedî kalıcılardır.

لَا يُفَتَّرُ عَنْهُمْ وَهُمْ فِيهِ مُبْلِسُونَ
75-) Lâ yüfetteru anhüm vehüm fiyhi müblisun;
75-) Onlardan (azap) hafifletilmez! Onlar onun içinde gelecekten umutsuzdurlar!
وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا هُمُ الظَّالِمِينَ
76-) Ve ma zalemnahüm ve lâkin kânu hümüz zâlimiyn;
76-) Biz onlara zulmetmedik… Ne var ki onlar nefslerine zulmedenlerdendi!
وَنَادَوْا يَا مَالِكُ لِيَقْضِ عَلَيْنَا رَبُّكَ ۖ قَالَ إِنَّكُمْ مَاكِثُونَ
77-) Ve nadev ya Malikü li yakdı aleyna Rabbük* kale inneküm makisûn;
77-) “Ey (cehennem`in bekçisi) Mâlik! Rabbin aleyhimize hüküm versin (vefat ettirsin)!” diye nida ettiler… (Mâlik) dedi ki: “Muhakkak ki siz (burada, böyle) yaşayacaklarsınız!”
لَقَدْ جِئْنَاكُمْ بِالْحَقِّ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَكُمْ لِلْحَقِّ كَارِهُونَ
78-) Lekad ci`naküm Bil Hakkı ve lâkinne eksereküm lil Hakkı karihun;
78-) Andolsun ki size Hak olarak geldik! Ne var ki sizin çoğunluğunuz Hak`tan nefret ediyordunuz.
أَمْ أَبْرَمُوا أَمْرًا فَإِنَّا مُبْرِمُونَ
79-) Em ebremu emren feinna mubrimun;
79-) Yoksa Hakk`ın ne olduğuna onlar mı hüküm verecekler! Neyin Hak olduğunu biz belirleriz!
أَمْ يَحْسَبُونَ أَنَّا لَا نَسْمَعُ سِرَّهُمْ وَنَجْوَاهُمْ ۚ بَلَىٰ وَرُسُلُنَا لَدَيْهِمْ يَكْتُبُونَ
80-) Em yahsebune enna lâ nesme`u sirrahüm ve necvahüm* bela ve RusülüNA ledeyhim yektübun;
80-) Yoksa onların gizlediklerini ve fısıltılarını işitmediğimizi mi sanırlar? Evet (işitiyoruz)! Yanlarındaki Rasûllerimiz de yazmaktadırlar.
قُلْ إِنْ كَانَ لِلرَّحْمَٰنِ وَلَدٌ فَأَنَا أَوَّلُ الْعَابِدِينَ
81-) Kul in kâne lirRahmâni veledün, feena evvelül `abidiyn;
81-) De ki: “Eğer Rahmân`ın bir çocuğu olsaydı, ona ibadet edenlerin ilki bendim!”
سُبْحَانَ رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ رَبِّ الْعَرْشِ عَمَّا يَصِفُونَ
82-) Subhane Rabbis Semâvati vel Ardı Rabbil `Arşi `amma yesıfun;

82-) Semâlar ve arzın Rabbi, arşın Rabbi onların tanımlamalarından münezzehtir!

فَذَرْهُمْ يَخُوضُوا وَيَلْعَبُوا حَتَّىٰ يُلَاقُوا يَوْمَهُمُ الَّذِي يُوعَدُونَ
83-) Fezerhüm yehudu ve yel`abu hattâ yulaku yevme hümülleziy yu`adun;

83-) Bırak onları, vadolundukları sürece kavuşuncaya kadar (dünyalarına) dalsınlar ve oynasınlar!

وَهُوَ الَّذِي فِي السَّمَاءِ إِلَٰهٌ وَفِي الْأَرْضِ إِلَٰهٌ ۚ وَهُوَ الْحَكِيمُ الْعَلِيمُ
84-) Ve “HU”velleziy fiys Semâi ilâhun ve fiyl Ardı ilâh* ve “HU”vel Hakiymül Aliym;
84-) “HÛ”dur (Esmâ`sıyla) semâda da ilâh (olarak düşünülen), arzda da ilâh (olarak düşünülen)! “HÛ”; Hakiym`dir, Aliym`dir.
وَتَبَارَكَ الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَعِنْدَهُ عِلْمُ السَّاعَةِ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
85-) Ve tebarekelleziy leHU Mülküs Semâvati vel Ardı ve ma beyne hüma* ve `ındeHU `ılmüs saati ve ileyHİ turce`un;

85-) Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin mülkü kendisi için olan ne yüce mübarektir! O`nun indîndedir, o saatin (ölüm – kıyamet) ilmi… O`na döndürüleceksiniz

وَلَا يَمْلِكُ الَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِهِ الشَّفَاعَةَ إِلَّا مَنْ شَهِدَ بِالْحَقِّ وَهُمْ يَعْلَمُونَ
86-) Ve lâ yemlikülleziyne yed`une min dûnihiş şefaate illâ men şehide Bil Hakkı ve hüm ya`lemun;
86-) O`nun dûnunda olarak yöneldikleri şefaate sahip olamazlar; ancak bilerek Hak olarak şahit olanlar müstesna!
وَلَئِنْ سَأَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَهُمْ لَيَقُولُنَّ اللَّهُ ۖ فَأَنَّىٰ يُؤْفَكُونَ
87-) Ve lein seeltehüm men halekahüm le yekulünnAllâhu feenna yü`fekûn;
87-) Yemin olsun ki eğer onlara: “Kendilerini kim yarattı?” diye sorsan, elbette: “Allâh” diyecekler… (Hakk`tan) nasıl çevriliyorlar peki?
وَقِيلِهِ يَا رَبِّ إِنَّ هَٰؤُلَاءِ قَوْمٌ لَا يُؤْمِنُونَ
88-) Ve kıylihi ya Rabbi inne haülai kavmün lâ yu`minun;
88-) Onun sözü: “Yâ Rabbi, bunlar iman etmeyen bir toplumdur!”
فَاصْفَحْ عَنْهُمْ وَقُلْ سَلَامٌ ۚ فَسَوْفَ يَعْلَمُونَ
89-) Fasfah anhüm ve kul Selâm* fesevfe ya`lemun;
89-) (Rasûlüm!) Sen onlara aldırma ve: “Selâm” de! Yakında bilecekler (işin hakikatini)!
44- DUHÂN SÛRESİ الدخان Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
BismillahirRahmânirRahiym
حم
1-) Haa, Miiiym;

1-) Ha (hayat), Miiim (ilim – Hakikat-i Muhammedî);

وَالْكِتَابِ الْمُبِينِ
2-) Vel Kitabil mubiyn

2-) Kitab-ı Mubiyn (apaçık Sünnetullâh ve hakikati Bilgisi).

إِنَّا أَنْزَلْنَاهُ فِي لَيْلَةٍ مُبَارَكَةٍ ۚ إِنَّا كُنَّا مُنْذِرِينَ
3-) İnna enzelnahu fiy leyletin mübareketin inna künna münziriyn;
3-) Biz Onu mübarek bir gecede (“yok”luk hâlinin yaşandığı anda) inzâl ettik! Uyaranlar biziz!
فِيهَا يُفْرَقُ كُلُّ أَمْرٍ حَكِيمٍ
4-) Fiyha yüfreku küllü emrin Hakiym;
4-) Bütün işlerin hikmeti onda (o “yok”luk hâli içinde) fark edilir;
أَمْرًا مِنْ عِنْدِنَا ۚ إِنَّا كُنَّا مُرْسِلِينَ
5-) Emren min ındiNA* inna künna mursiliyn;
5-) İndîmizden hüküm ile! (Rasûlleri) irsâl edenler biziz!
رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ ۚ إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
6-) Rahmeten min Rabbik* inneHU HUves Semiy`ul `Aliym;
6-) (İrsâl olanın) Rabbinden Rahmet olarak! Muhakkak ki O, “HÛ”; Semi`dir, Aliym`dir.
رَبِّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ
7-) Rabbis Semavati vel Ardı ve ma beynehüma* in küntüm mukıniyn;
7-) Semâların, arzın ve ikisi arasındakilerin Rabbidir… Yakîne erenlerdenseniz!
لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ يُحْيِي وَيُمِيتُ ۖ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
8- ) Lâ ilâhe illâ HUve yuhyiy ve yümiyt* Rabbüküm ve Rabbü abaikümül evveliyn;

8- ) Tanrı yok; sadece “HÛ”; diriltir ve öldürür! Rabbinizdir ve atalarınızın da rabbidir!

بَلْ هُمْ فِي شَكٍّ يَلْعَبُونَ
9-) Belhüm fiy şekkin yel`abun;

9-) Hayır, onlar kuşkulu yaşam içinde, (dünya hayatıyla) eğlenip duruyorlar.

فَارْتَقِبْ يَوْمَ تَأْتِي السَّمَاءُ بِدُخَانٍ مُبِينٍ
10-) Fertekıb yevme te`tis Semau Bi duhanin mubiyn;

10-) Semânın apaçık bir duhân (duman) olarak geleceği (insanî hakikatin fark edileceği) süreci gözetle!

يَغْشَى النَّاسَ ۖ هَٰذَا عَذَابٌ أَلِيمٌ
11-) Yağşen Nas* hazâ azâbün eliym;
11-) İnsanları kaplar! Bu feci bir azaptır (hakikatin fark edilip gereğinin uygulanmamış olması yüzünden)!
رَبَّنَا اكْشِفْ عَنَّا الْعَذَابَ إِنَّا مُؤْمِنُونَ
12-) Rabbenekşif `annel azâbe inna mu`minun;

12-) “Rabbimiz! Azap veren hâlden bizi çıkar; doğrusu biz iman edenleriz (artık)!”

أَنَّىٰ لَهُمُ الذِّكْرَىٰ وَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مُبِينٌ
13-) Enna lehümüz Zikra ve kad caehüm Rasûlün mubiyn;
13-) Onlar nerede bu durumda, düşünüp ders almak nerede? Hâlbuki onlara apaçık bir Rasûl de gelmişti…
ثُمَّ تَوَلَّوْا عَنْهُ وَقَالُوا مُعَلَّمٌ مَجْنُونٌ
14-) Sümme tevellev `anhu ve kalu muallemün mecnun;

14-) Sonra Ondan yüz çevirdiler ve: “Öğretilmiş bir cinnîdir” dediler.

إِنَّا كَاشِفُو الْعَذَابِ قَلِيلًا ۚ إِنَّكُمْ عَائِدُونَ
15-) İnna kâşifül azâbi kaliylen inneküm `aidun;
15-) Muhakkak ki biz o azabı birazcık açıp kaldırırız… (Ne var ki) siz eski hâlinize geri dönersiniz.
يَوْمَ نَبْطِشُ الْبَطْشَةَ الْكُبْرَىٰ إِنَّا مُنْتَقِمُونَ
16-) Yevme nebtışul batşetel kübra* inna müntekımun;
16-) O süreçte (semânın apaçık bir duman olarak geldiğinde) en büyük yakalayışla yakalarız… Muhakkak ki biz yapılan suçların sonuçlarını yaşatanız!
۞ وَلَقَدْ فَتَنَّا قَبْلَهُمْ قَوْمَ فِرْعَوْنَ وَجَاءَهُمْ رَسُولٌ كَرِيمٌ
17-) Ve lekad fetenna kablehüm kavme fir`avne ve caehüm Rasûlün keriym;
17-) Andolsun ki onlardan önce Firavun kavmini de güç işlerle denedik… Onlara kerîm bir Rasûl gelmişti.
أَنْ أَدُّوا إِلَيَّ عِبَادَ اللَّهِ ۖ إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
18-) En eddu ileyye ıbadAllâh* inniy leküm Rasûlün emiyn;

18-) “Allâh`ın kullarını bana teslim edin… Muhakkak ki ben güvenilir Rasûlüm…” (dedi).

وَأَنْ لَا تَعْلُوا عَلَى اللَّهِ ۖ إِنِّي آتِيكُمْ بِسُلْطَانٍ مُبِينٍ
19-) Ve en lâ ta`lu alAllâhi* inniy atiyküm Bi sultanin mubiyn;

19-) “Allâh`a karşı üstünlük taslamayın (Rasûle isyan etmeyin)… Size apaçık karşı konulamaz delil ortaya koydum.”

وَإِنِّي عُذْتُ بِرَبِّي وَرَبِّكُمْ أَنْ تَرْجُمُونِ
20-) Ve inniy `uztü Bi Rabbiy ve Rabbiküm en tercumun;

20-) “Beni taşlayarak öldürme arzunuzdan Rabbim (Hakikatim olan Esmâ kuvvesine) ve sizin de Rabbiniz olana (hakikatinize) sığındım.”

وَإِنْ لَمْ تُؤْمِنُوا لِي فَاعْتَزِلُونِ
21-) Ve in lem tu`minu liy fa`tezilun;

21-) “Bana iman etmediyseniz, hiç olmazsa benden uzaklaşın!”

فَدَعَا رَبَّهُ أَنَّ هَٰؤُلَاءِ قَوْمٌ مُجْرِمُونَ
22-) Fedea Rabbehu enne haülai kavmün mücrimun;
22-) (Musa da) Rabbine yöneldi: “Bunlar suçlu (şirk koşan) bir toplum!”
فَأَسْرِ بِعِبَادِي لَيْلًا إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ
23-) Feesri Bi `ıbadiy leylen inneküm müttebe`un;
23-) (Rabbi dedi ki): “Kullarımı gece oradan yürüt (uzaklaştır)… Muhakkak ki siz izleneceksiniz.”
وَاتْرُكِ الْبَحْرَ رَهْوًا ۖ إِنَّهُمْ جُنْدٌ مُغْرَقُونَ
24-) Vetrukil bahre rehva* innehüm cündün muğrakun;

24-) “Denizi açık olduğu hâlde bırak… Muhakkak ki onlar boğulmuş bir ordudur.”

كَمْ تَرَكُوا مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
25-) Kem tereku min cennatin ve `uyun;
25-) Nice cennet (bahçe) ve gözelerini terk ettiler.
وَزُرُوعٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
26-) Ve züru`ın ve mekamin keriym

26-) Nice ekinler ve güzel mekânlarını da…

وَنَعْمَةٍ كَانُوا فِيهَا فَاكِهِينَ
27-) Ve na`metin kânu fiyha fakihiyn;

27-) Keyif aldıkları nice nimeti de!

كَذَٰلِكَ ۖ وَأَوْرَثْنَاهَا قَوْمًا آخَرِينَ
28-) Kezâlike ve evrasnâha kavmen âhariyn;
28-) İşte böyle… Onları başka bir topluma miras kıldık.
فَمَا بَكَتْ عَلَيْهِمُ السَّمَاءُ وَالْأَرْضُ وَمَا كَانُوا مُنْظَرِينَ
29-) Fema beket aleyhimüs Semaü vel Ardu ve ma kânu münzariyn;
29-) Onlara (bedensellikte boğulanlara) semâ ve arz ağlamadı ve onlar nazar edilenlerden olmadılar.
وَلَقَدْ نَجَّيْنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنَ الْعَذَابِ الْمُهِينِ
30-) Ve lekad necceyna beniy israiyle minel azâbil mühiyn;
30-) Andolsun ki İsrailoğullarını o aşağılayıcı azaptan kurtardık…
مِنْ فِرْعَوْنَ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَالِيًا مِنَ الْمُسْرِفِينَ
31-) Min fir`avn* innehu kâne aliyen minel müsrifiyn;

31-) Firavun`dan (benliğin sembolü)! Muhakkak ki O, üstünlük taslayan, israf edenlerden (hakikatindeki kuvveleri boşa harcayan) idi.
وَلَقَدِ اخْتَرْنَاهُمْ عَلَىٰ عِلْمٍ عَلَى الْعَالَمِينَ
32-) Ve lekadıhternahüm alâ `ılmin alel alemiyn;
32-) Andolsun ki onları (İsrailoğullarını), bir İLİM ile âlemlere (insanlar) üstün seçtik!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir