19. CÜZ 3. HİZİP


26-ŞU`ARÂ` SÛRESİ الشعراء Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَمَا أَنَا بِطَارِدِ الْمُؤْمِنِينَ
114-) Ve ma ene Bi taridil mu`miniyn;
114-) “Ben iman edenleri uzaklaştırıcı değilim!”
إِنْ أَنَا إِلَّا نَذِيرٌ مُبِينٌ
115-) İn ene illâ neziyrun mubiyn;
115-) “Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım!”
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا نُوحُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمَرْجُومِينَ
116-) Kalu lein lem tentehi ya Nuhu le tekûnenne minel mercumiyn;
116-) Dediler ki: “Andolsun ki ey Nuh, eğer vazgeçmezsen kesinlikle taşlanarak öldürüleceksin!”
قَالَ رَبِّ إِنَّ قَوْمِي كَذَّبُونِ
117-) Kale Rabbi inne kavmiy kezzebun;
117-) (Nuh) dedi ki: “Rabbim… Halkım kesinkes beni yalanladı!”
فَافْتَحْ بَيْنِي وَبَيْنَهُمْ فَتْحًا وَنَجِّنِي وَمَنْ مَعِيَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
118-) Feftah beyniy ve beynehüm fethan ve necciniy ve men me`ıye minel mu`miniyn;
118-) “Benimle onların arasını aç ki (lâyıklarını bulsunlar; Rasûl aralarında yaşarken azap gelmez); beni ve iman edenlerden benimle beraber olanları kurtar.”
فَأَنْجَيْنَاهُ وَمَنْ مَعَهُ فِي الْفُلْكِ الْمَشْحُونِ
119-) Feenceynahu ve men meahu fiyl fülkil meşhun;
119-) Biz de Onu ve Onunla beraber olan kimselerle dolu gemiyle, onları kurtardık.
ثُمَّ أَغْرَقْنَا بَعْدُ الْبَاقِينَ
120-) Sümme ağrakna ba`dül bakıyn;
120-) Sonra, onların ardında kalanları suda boğduk!
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
121-) İnne fiy zâlike le ayeten ve ma kâne ekseruhüm mu`miniyn;
121-) Muhakkak ki bu olayda bir mucize – ders vardır… Ne var ki onların ekseriyeti iman edenler değillerdir!
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
122-) Ve inne Rabbeke le “HU”vel `Aziyzur Rahıym;
122-) Kesinlikle Rabbindir “HÛ”; El Aziyz`dir, Er Rahıym`dir.
كَذَّبَتْ عَادٌ الْمُرْسَلِينَ
123-) Kezzebet Âdünil murseliyn;
123-) Ad (Hud a.s.`ın halkı) da Rasûlleri yalanladı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ هُودٌ أَلَا تَتَّقُونَ
124-) İz kale lehüm ehuhüm Hudün ela tettekun;
124-) Hani kardeşleri Hud onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız (korunun; takva elde edin!)?”
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
125-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
125-) “Şüphesiz ki ben sizin için güvenilir bir Rasûlüm.”
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
126-) Fettekullâhe ve etıy`un;
126-) “O hâlde Allâh`tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
127-) Ve ma es`elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
127-) “Bunun üzerine sizden bir karşılık istemiyorum… Çalışmamın karşılığı sadece Rabb-ül âlemîn`e aittir.”
أَتَبْنُونَ بِكُلِّ رِيعٍ آيَةً تَعْبَثُونَ
128-) Etebnune Bi külli riy`ın ayeten ta`besûn;
128-) “Siz her tepeye köşkler inşa edip, oyalanıyor musunuz?”
وَتَتَّخِذُونَ مَصَانِعَ لَعَلَّكُمْ تَخْلُدُونَ
129-) Ve tettehızûne mesani`a lealleküm tahlüdun;
129-) “Sonsuz yaşayacakmış gibi kale benzeri evler mi yaptırıyorsunuz?”
وَإِذَا بَطَشْتُمْ بَطَشْتُمْ جَبَّارِينَ
130-) Ve izâ betaştüm betaştüm cebbariyn;
130-) “Gücünüze dayanarak hakları ortadan kaldırıp, ele geçirdiğinize sahip oluyorsunuz!”
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
131-) Fettekullâhe ve etıy`un;
131-) “Artık Allâh`tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
وَاتَّقُوا الَّذِي أَمَدَّكُمْ بِمَا تَعْلَمُونَ
132-) Vettekulleziy emeddeküm Bima ta`lemun;
132-) “Bildiğiniz nimetlerle size yardım edenden korunun.”
أَمَدَّكُمْ بِأَنْعَامٍ وَبَنِينَ
133-) Emeddeküm Bi en`amin ve beniyn;
133-) “En`am (kurban edilebilir hayvanlar) ve oğullar verdi.”
وَجَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
134-) Ve cennatin ve `uyun;
134-) “Bahçeler, pınarlar… “
إِنِّي أَخَافُ عَلَيْكُمْ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
135-) İnniy ehafü aleyküm azâbe yevmin azıym;
135-) “Doğrusu, çok büyük bir sürecin azabı üzerinizdedir (diye) korkuyorum.”
قَالُوا سَوَاءٌ عَلَيْنَا أَوَعَظْتَ أَمْ لَمْ تَكُنْ مِنَ الْوَاعِظِينَ
136-) Kalu sevaün aleyna eveazte em lem tekün minel va`ızıyn;
136-) Dediler ki: “İster öğüt ver ister verme; bize birdir!”
إِنْ هَٰذَا إِلَّا خُلُقُ الْأَوَّلِينَ
137-) İn hazâ illâ hulukul evveliyn;
137-) “Bu eskilerin uydurmasıdır!”
وَمَا نَحْنُ بِمُعَذَّبِينَ
138-) Ve ma nahnu Bi muazzebiyn;
138-) “Biz azaba da çarpılmayacağız!”
فَكَذَّبُوهُ فَأَهْلَكْنَاهُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
139-) Fekezzebuhu feehleknahüm* inne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu`miniyn;
139-) Böylece Onu yalanladılar, biz de onları helâk ettik! Muhakkak ki bu olayda bir mucize -ders vardır! Onların ekseriyeti de iman eden değillerdir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
140-) Ve inne Rabbeke le”HU”vel `Aziyzur Rahıym;
140-) Kesinlikle senin Rabbin`dir “HÛ”; El Aziyz`dir, Er Rahıym`dir.
كَذَّبَتْ ثَمُودُ الْمُرْسَلِينَ
141-) Kezzebet Semudül murseliyn;
141-) Semud da Rasûlleri yalanladı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ صَالِحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
142-) İz kale lehüm ehuhüm Salihun ela tettekun;
142-) Hani kardeşleri Sâlih onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
143-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
143-) “Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
144-) Fettekullâhe ve etıy`un;
144-) “O hâlde Allâh`tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
145-) Ve ma es`elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
145-) “Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum… Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn`e aittir.”
أَتُتْرَكُونَ فِي مَا هَاهُنَا آمِنِينَ
146-) Etütrekûne fiyma hahüna aminiyn;
146-) “(Ne yaparsanız yapın) hep böyle güvende olacağınızı mı sanıyorsunuz?”
فِي جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
147-) Fiy cennatin ve `uyun;
147-) “Cennetler (bahçeler) ve pınarlar içinde…”
وَزُرُوعٍ وَنَخْلٍ طَلْعُهَا هَضِيمٌ
148-) Ve züru`ın ve nahlin tal`uha hedıym;
148-) “Ekinler ve tomurcuklarıyla hurma ağaçları!”
وَتَنْحِتُونَ مِنَ الْجِبَالِ بُيُوتًا فَارِهِينَ
149-) Ve tenhıtune minel cibali buyuten farihiyn;
149-) “Hünerli ve keyifli olarak dağlardan evler yontuyorsunuz!”
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
150-) Fettekullâhe ve etıy`un;
150-) “O hâlde Allâh`tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
وَلَا تُطِيعُوا أَمْرَ الْمُسْرِفِينَ
151-) Ve lâ tutıy`u emrel müsrifiyn;
151-) “Yetkisini aşanların emrine itaat etmeyin!”
الَّذِينَ يُفْسِدُونَ فِي الْأَرْضِ وَلَا يُصْلِحُونَ
152-) Elleziyne yüfsidune fiyl Ardı ve lâ yuslihun;
152-) “Ki onlar (yetkilerini aşanlar) dünyada insanları yanlışa yönlendirirler, düzeltici olmazlar.”
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
153-) Kalu innema ente minel müsahhariyn;
153-) Dediler ki: “Sen büyülenmişsin (etki altına girmişsin).”
مَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا فَأْتِ بِآيَةٍ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
154-) Ma ente illâ beşerun mislüna* fe`ti Bi ayetin in künte mines sadikıyn;
154-) “Sen yalnızca bizim benzerimiz bir beşersin (ama kendini farklı sanıyorsun)! Eğer sözünde sadıksan hadi bir mucize göster!”
قَالَ هَٰذِهِ نَاقَةٌ لَهَا شِرْبٌ وَلَكُمْ شِرْبُ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
155-) Kale hazihi nakatün leha şirbün ve leküm şirbü yevmin ma`lum;
155-) (Sâlih) dedi ki: “Şu (başıboş) dişi deve… Onun da bir su içme sırası var, sizin develerinizin de… “
وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابُ يَوْمٍ عَظِيمٍ
156-) Ve lâ temessuha Bi suin feye`huzeküm azâbü yevmin azıym;
156-) “(Sakın) ona kötülük yapmayın. (Aksi takdirde) sizi çok güçlü bir sürecin azabı yakalar.”
فَعَقَرُوهَا فَأَصْبَحُوا نَادِمِينَ
157-) Feakaruha feasbahu nadimiyn;
157-) (Uyarıyı dinlemeyip) dişi deveyi vahşice boğazladılar; sonunda da çok pişman oldular.
فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
158-) Feehazehümül azâb* inne fiy zâlike le ayeten ve ma kâne ekseruhüm mu`miniyn;
158-) Sonunda o azap onları çarptı! Muhakkak ki bu olayda bir işaret – ders vardır… Onların çoğunluğu iman etmemişlerdir!
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
159-) Ve inne Rabbeke le”HU”vel `Aziyzur Rahıym;
159-) Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz`dir, Er Rahıym`dir.
كَذَّبَتْ قَوْمُ لُوطٍ الْمُرْسَلِينَ
160-) Kezzebet kavmü Lutınil murseliyn;
160-) Lût toplumu da Rasûlleri yalanladı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ لُوطٌ أَلَا تَتَّقُونَ
161-) İz kale lehüm ehuhüm Lutun ela tettekun;
161-) Hani kardeşleri Lût onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
162-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
162-) “Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
163-) Fettekullâhe ve etıy`un;
163-) “O hâlde Allâh`tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
164-) Ve ma es`elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
164-) “Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum… Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn`e aittir.”
أَتَأْتُونَ الذُّكْرَانَ مِنَ الْعَالَمِينَ
165-) Ete`tunez zükrane minel alemiyn;
165-) “İnsanlardan (dişileri bırakıp) erkeklerle mi yatmak istiyorsunuz?”
وَتَذَرُونَ مَا خَلَقَ لَكُمْ رَبُّكُمْ مِنْ أَزْوَاجِكُمْ ۚ بَلْ أَنْتُمْ قَوْمٌ عَادُونَ
166-) Ve tezerune ma haleka leküm Rabbüküm min ezvaciküm* bel entüm kavmün adun;
166-) “Rabbinizin sizin için yarattığı kadınları bırakıyorsunuz! Hayır, siz sınırlarınızı aşan bir topluluksunuz!”
قَالُوا لَئِنْ لَمْ تَنْتَهِ يَا لُوطُ لَتَكُونَنَّ مِنَ الْمُخْرَجِينَ
167-) Kalu lein lem tentehi ya Lutu letekûnenne minel muhreciyn;
167-) Dediler ki: “Andolsun ki ey Lût, eğer (bu söylemlerinden) vazgeçmezsen, kesinlikle (buradan) çıkarılacaksın!”
قَالَ إِنِّي لِعَمَلِكُمْ مِنَ الْقَالِينَ
168-) Kale inniy liameliküm minel kaliyn;
168-) (Lût) dedi ki: “Gerçek şu ki, sizin bu fiillerinizden nefret ediyorum! (Fâile değil, fiile nefret gerçeği vurgulanıyor. A.H.)”
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
169-) Rabbi necciniy ve ehliy mimma ya`melun;
169-) “Rabbim, beni ve ehlimi (bunların) yaptıklarından kurtar.”
فَنَجَّيْنَاهُ وَأَهْلَهُ أَجْمَعِينَ
170-) Fenecceynahu ve ehlehu ecme`ıyn;
170-) Bunun üzerine Onu ve ehlini toptan kurtardık.
إِلَّا عَجُوزًا فِي الْغَابِرِينَ
171-) İlla `acuzen fiyl ğabiriyn;
171-) Sadece gelmek istemeyen kocakarı (Lût a.s.ın iman etmeyen karısı) hariç!
ثُمَّ دَمَّرْنَا الْآخَرِينَ
172-) Sümme demmernel âhariyn;
172-) Sonra diğerlerini yerle bir ettik!
وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهِمْ مَطَرًا ۖ فَسَاءَ مَطَرُ الْمُنْذَرِينَ
173-) Ve emtarna aleyhim metaren, fesae metarul münzeriyn;
173-) Onların üzerine öyle bir yağmur yağdırdık ki! Uyarılanların yağmuru ne kötüdür!
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
174-) İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu`miniyn;
174-) Muhakkak ki bu olayda da bir işaret – ders vardır… Ne var ki onların çoğunluğu iman etmemiştir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
175-) Ve inne Rabbeke le”HU”vel `Aziyzur Rahıym;
175-) Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz`dir, Er Rahıym`dir.
كَذَّبَ أَصْحَابُ الْأَيْكَةِ الْمُرْسَلِينَ
176-) Kezzebe Ashabül Eyketil murseliyn;
176-) Ashab-ı Eyke de (orman halkı, Şuayb a.s.ın kavmi) Rasûlleri yalanladı!
إِذْ قَالَ لَهُمْ شُعَيْبٌ أَلَا تَتَّقُونَ
177-) İz kale lehüm Şu`aybün ela tettekun;
177-) Hani Şuayb onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız?”
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
178-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
178-) “Ben kesinlikle güveneceğiniz bir Rasûlüm.”
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
179-) Fettekullâhe ve etıy`un;
179-) “O hâlde Allâh`tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin.”
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
180-) Ve ma es`elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
180-) “Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum… Hizmetimin karşılığı yalnızca Rabb-ül âlemîn`e aittir.”
۞ أَوْفُوا الْكَيْلَ وَلَا تَكُونُوا مِنَ الْمُخْسِرِينَ
181-) Evfül keyle ve lâ tekûnu minel muhsiriyn;
181-) “Ölçmeyi tam yapın… Tartıda hile yapıp eksik vermeyin!”
وَزِنُوا بِالْقِسْطَاسِ الْمُسْتَقِيمِ
﴿182-) Vezinu Bil kıstasil müstekıym;
182-) “Sağlıklı ölçümleme ile ölçün!”
وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ أَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِي الْأَرْضِ مُفْسِدِينَ
183-) Ve lâ tebhasünnase eşyaehüm ve lâ ta`sev fiyl Ardı müfsidiyn;
183-) “İnsanların hakkını vermemezlik etmeyin ve düzgün düzeni bozmayın, dünyada taşkınlık yapmayın.”
وَاتَّقُوا الَّذِي خَلَقَكُمْ وَالْجِبِلَّةَ الْأَوَّلِينَ
184-) Vettekulleziy halakaküm vel cibilletel evveliyn;
184-) “Sizi ve önceki nesilleri yaratandan (onlara yaptıklarının sonucunu yaşattığı ve size de yaşatacağı için) korunun!”
قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مِنَ الْمُسَحَّرِينَ
185-) Kalu innema ente minel müsahhariyn;
185-) Dediler ki: “Sen yalnızca büyülenmişsin (etki altındasın)!”
وَمَا أَنْتَ إِلَّا بَشَرٌ مِثْلُنَا وَإِنْ نَظُنُّكَ لَمِنَ الْكَاذِبِينَ
186-) Ve ma ente illâ beşerun mislüna ve in nazunnüke leminel kâzibiyn;
186-) “Sen bizim gibi bir beşersin! Senin yalancı olduğunu düşünüyoruz!”
فَأَسْقِطْ عَلَيْنَا كِسَفًا مِنَ السَّمَاءِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
187-) Feeskıt aleyna kisefen mines Semai in künte mines sadikıyn;
187-) “Eğer sözünde sadıksan, hadi üzerimize semâdan parçalar düşürt.”
قَالَ رَبِّي أَعْلَمُ بِمَا تَعْمَلُونَ
188-) Kale Rabbiy a`lemu Bi ma ta`melun;
188-) (Şuayb) dedi ki: “Rabbim, yaptıklarınızı (yaratan olarak) daha iyi bilir.”
فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمْ عَذَابُ يَوْمِ الظُّلَّةِ ۚ إِنَّهُ كَانَ عَذَابَ يَوْمٍ عَظِيمٍ
189-) Fekezzebuhu feehazehüm azâbü yevmiz zulleti, innehu kâne azâbe yevmin azıym;
189-) Böylece Onu yalanladılar da bu yüzden o kararan günün şiddetli azabı onları yakaladı… Muhakkak ki o aziym bir sürecin azabı idi.
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
190-) İnne fiy zâlike le ayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu`miniyn;
190-) Muhakkak ki bu olayda da işaret – ders vardır… Ne var ki onların çoğunluğu iman etmemiştir!
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
191-) Ve inne Rabbeke le”HU”vel `Aziyzur Rahıym;
191-) Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz`dir, Er Rahıym`dir.
وَإِنَّهُ لَتَنْزِيلُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
192-) Ve innehu letenziylü Rabbil alemiyn;
192-) Muhakkak ki O (Kur`ân), Rabb-ül âlemîn`in tenzîlidir (hakikatin olan El Esmâ mertebesinden şuuruna boyutsal iniştir)!
نَزَلَ بِهِ الرُّوحُ الْأَمِينُ
193-) Nezele BihirRuhul emiyn;
193-) Er Ruh-ul Emin (Fuadına yansıyan Esmâ ilmi) Onunla (Cibrîl) indi!
عَلَىٰ قَلْبِكَ لِتَكُونَ مِنَ الْمُنْذِرِينَ
194-) Alâ kalbike li tekûne minel münziriyn;
194-) Senin kalbine (şuuruna) ki, (bu bilgiye dayalı olarak) uyarıcılardan olasın!
بِلِسَانٍ عَرَبِيٍّ مُبِينٍ
195-) Bi lisanin `Arabiyyin mubiyn;
195-) Apaçık bir Arapça anlatım diliyle!
وَإِنَّهُ لَفِي زُبُرِ الْأَوَّلِينَ
196-) Ve innehu lefiy zübüril evveliyn;
196-) Şüphesiz ki O (hakikat bilgisi), öncekilerin hikmetli bilgilerinde de vardır.
أَوَلَمْ يَكُنْ لَهُمْ آيَةً أَنْ يَعْلَمَهُ عُلَمَاءُ بَنِي إِسْرَائِيلَ
197-) Evelem yekün lehüm ayeten en ya`lemehu ulemaü beniy israiyl;
197-) İsrailoğullarının âlimlerinin Onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
وَلَوْ نَزَّلْنَاهُ عَلَىٰ بَعْضِ الْأَعْجَمِينَ
198-) Velev nezzelnahu alâ ba`dıl a`cemiyn;
198-) Eğer Onu Arapça bilmeyen birine inzâl etseydik;
فَقَرَأَهُ عَلَيْهِمْ مَا كَانُوا بِهِ مُؤْمِنِينَ
199-) Fekareehu aleyhim ma kânu Bihi mu`miniyn;
199-) Onu, onlara bildirseydi; gene Ona iman etmezlerdi.
كَذَٰلِكَ سَلَكْنَاهُ فِي قُلُوبِ الْمُجْرِمِينَ
200-) Kezâlike seleknahü fiy kulubil mücrimiyn;
200-) İşte Onu, (hakikati inkâr) suçu işleyenlerin akıllarına bu kadar sokarız!
لَا يُؤْمِنُونَ بِهِ حَتَّىٰ يَرَوُا الْعَذَابَ الْأَلِيمَ
201-) Lâ yu`minune Bihi hatta yeravül azâbel eliym;
201-) Feci azabı görünceye kadar Ona iman etmezler.
فَيَأْتِيَهُمْ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ
﴿202-) Feye`tiyehüm bağteten ve hüm lâ yeş`urun;
202-) (Ölüm azabı) onlara, düşünmedikleri bir anda, ansızın gelir! (Ölüm, en büyük azaptır; çünkü kişi ölümü tadarak hakikatini bizzat müşahede eder ve hakikatinin hakkını veremediğini kavrar; artık bunun gereğini yerine getirme imkânı kalmadığını idrak ederek çok büyük bir pişmanlığın azabı içine düşer. A.H.)
فَيَقُولُوا هَلْ نَحْنُ مُنْظَرُونَ
203-) Feyekulu hel nahnu münzarun;
203-) (O vakit) derler ki: “Bize ek süre tanınır mı ki?”
أَفَبِعَذَابِنَا يَسْتَعْجِلُونَ
204-) Efe Bi azâbina yesta`cilun;
204-) Azabımızın kendilerinde açığa çıkmasını acele mi istiyorlar?
أَفَرَأَيْتَ إِنْ مَتَّعْنَاهُمْ سِنِينَ
205-) Eferaeyte in metta`nahüm siniyn;
205-) Görüyorsun işte… Onları senelerce çeşitli nimetlerle zevklendirsek,
ثُمَّ جَاءَهُمْ مَا كَانُوا يُوعَدُونَ
206-) Sümme caehüm ma kânu yu`adun;
206-) Sonra, uyarıldıkları başlarına gelse…
مَا أَغْنَىٰ عَنْهُمْ مَا كَانُوا يُمَتَّعُونَ
207-) Ma ağnâ anhüm ma kânu yümette`un;
207-) Sahip olduklarıyla yaşadıkları zevkler, onlara hiçbir yarar sağlamaz!
وَمَا أَهْلَكْنَا مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا لَهَا مُنْذِرُونَ
208-) Ve ma ehlekna min karyetin illâ leha münzirun;
208-) Biz, uyarıcıları gelmemiş hiçbir bölge halkını helâk etmedik.
ذِكْرَىٰ وَمَا كُنَّا ظَالِمِينَ
209-) Zikra* ve ma künna zâlimiyn;
209-) (Önce) hatırlatma olur! Biz haksızlık etmeyiz!
وَمَا تَنَزَّلَتْ بِهِ الشَّيَاطِينُ
210-) Ve ma tenezzelet Bihişşeyatıyn;
210-) Onu (Kurân`ı) şeytanlar oluşturmadı!
وَمَا يَنْبَغِي لَهُمْ وَمَا يَسْتَطِيعُونَ
211-) Ve ma yenbeğıy lehüm ve ma yestetıy`un;
211-) Onların işlevine uymaz! (Zaten) buna yetecek kuvvelere de sahip değillerdir!
إِنَّهُمْ عَنِ السَّمْعِ لَمَعْزُولُونَ
212-) İnnehüm anis sem`ı le ma`zulun;
212-) Muhakkak ki onlar algılama kapasitesinden yoksundurlar!
فَلَا تَدْعُ مَعَ اللَّهِ إِلَٰهًا آخَرَ فَتَكُونَ مِنَ الْمُعَذَّبِينَ
213-) Fela ted`u meAllâhi ilâhen âhare fetekûne minel mu`azzebiyn;
213-) O hâlde Allâh (hakikati ortada iken) yanı sıra tanrı kavramına yönelme! Yoksa azabı yaşayacaklardan olursun!
وَأَنْذِرْ عَشِيرَتَكَ الْأَقْرَبِينَ
214-) Ve enzir aşiyretekel akrebiyn;
214-) Uyarmaya en yakınlarından başla!
وَاخْفِضْ جَنَاحَكَ لِمَنِ اتَّبَعَكَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
215-) Vahfıd cenahake limenit tebeake minel mu`miniyn;
215-) İman edenlerden sana tâbi olanları kanadının altına al!
فَإِنْ عَصَوْكَ فَقُلْ إِنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تَعْمَلُونَ
216-) Fein asavke fekul inniy beriyün mimma ta`melun;
216-) Eğer sana âsi olurlar ise de ki: “Ben yaptıklarınızdan berîyim!”
وَتَوَكَّلْ عَلَى الْعَزِيزِ الرَّحِيمِ
217-) Ve tevekkel alel `Aziyzir Rahıym;
217-) (Hakikatin olan Esmâ mertebesine) Aziyz Rahıym`e tevekkül et!
الَّذِي يَرَاكَ حِينَ تَقُومُ
218-) Elleziy yerake hıyne tekum;
218-) Ki O, işlevine kalktığında seni görür…
وَتَقَلُّبَكَ فِي السَّاجِدِينَ
219-) Ve tekallübeke fiys sacidiyn;
219-) Secde edenler içinde yer aldığını da!
إِنَّهُ هُوَ السَّمِيعُ الْعَلِيمُ
220-) İnneHU HUves Semiy`ul `Aliym;
220-) Muhakkak ki O, “HÛ”; Semi`dir, Aliym`dir.
هَلْ أُنَبِّئُكُمْ عَلَىٰ مَنْ تَنَزَّلُ الشَّيَاطِينُ
221-) Hel ünebbiüküm alâ men tenezzelüş şeyatıyn;
221-) Şeytanların kime indiğini size haber vereyim mi?
تَنَزَّلُ عَلَىٰ كُلِّ أَفَّاكٍ أَثِيمٍ
222-) Tenezzelü alâ külli effakin esiym;
222-) Kendini aldatan vebal sahibini etkilerler!
يُلْقُونَ السَّمْعَ وَأَكْثَرُهُمْ كَاذِبُونَ
223-) Yülkunes sem`a ve ekseruhüm kâzibun;
223-) Kendilerini aldatanlar, (şeytanlara – bilinçteki aldatıcı fikirlere) kulak verirler ve onların ekseriyeti yalancıdırlar.
وَالشُّعَرَاءُ يَتَّبِعُهُمُ الْغَاوُونَ
224-) Veş şu`arâü yettebi`uhümül ğavun;
224-) Şairler (şiirlerle duygusallığı tahrik ederek, insanları tanrı edindiklerine tapınmaya yönlendirenler); onlara hakikatten sapanlar tâbi olur.
أَلَمْ تَرَ أَنَّهُمْ فِي كُلِّ وَادٍ يَهِيمُونَ
225-) Elem tera ennehüm fiy külli vadin yehiymun;
225-) Görmez misin ki onlar hayal – evham dünyalarında yaşarlar!
وَأَنَّهُمْ يَقُولُونَ مَا لَا يَفْعَلُونَ
226-) Ve ennehüm yekulune ma lâ yef`alun;
226-) Muhakkak ki onlar yapmayacakları şeyleri söylerler!
إِلَّا الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ وَذَكَرُوا اللَّهَ كَثِيرًا وَانْتَصَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا ۗ وَسَيَعْلَمُ الَّذِينَ ظَلَمُوا أَيَّ مُنْقَلَبٍ يَنْقَلِبُونَ
227-) İllelleziyne amenû ve amilus salihati ve zekerullahe kesiyren ventesaru min ba`di ma zulimu* ve seya`lemülleziyne zalemu eyye münkalebin yenkalibun;
227-) Ancak (hakikate) iman edenler ve imanın gereğini uygulayanlar, Allâh`ı çok zikredenler ve zulme uğradıktan sonra zafere ulaşanlar müstesna… (Nefslerine) zulmedenler, yakında hangi dönüşüme uğrayacaklarını kavrayacaklar (ama iş işten geçmiş olacak)!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir