18. CÜZ 4. HİZİP


24-NÛR SÛRESİ النور Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَمَنْ يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ
52-) Ve men yutı`ıllahe ve RasûleHU ve yahşAllâhe ve yettakhi feülaike hümül faizun;
52-) Kim Allâh`a ve Rasûlü`ne itaat ederse; Allâh haşyetini yaşarsa; O`ndan korunursa, işte onlar muratlarına erecekler.
۞ وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ لَئِنْ أَمَرْتَهُمْ لَيَخْرُجُنَّ ۖ قُلْ لَا تُقْسِمُوا ۖ طَاعَةٌ مَعْرُوفَةٌ ۚ إِنَّ اللَّهَ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ
53-) Ve aksemu Billâhi cehde eymanihim lein emertehüm leyahrucünn* kul lâ tuksimu* taatün ma`rufetün, innAllâhe Habiyrun Bima ta`melun;
53-) Eğer sen onlara (münafıklara) emredersen: “Mutlaka çıkacaklar” diye en şiddetle Allâh adına yemin ederler… De ki: “Yemin etmeyin! (Sizden istenen) şartların gerektirdiği bir tâattır… Muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı Habiyr`dir.”
قُلْ أَطِيعُوا اللَّهَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ ۖ فَإِنْ تَوَلَّوْا فَإِنَّمَا عَلَيْهِ مَا حُمِّلَ وَعَلَيْكُمْ مَا حُمِّلْتُمْ ۖ وَإِنْ تُطِيعُوهُ تَهْتَدُوا ۚ وَمَا عَلَى الرَّسُولِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
54-) Kul etıy`ullahe ve etıy`ur Rasûl* fein tevellev feinnema aleyhi ma hummile ve aleyküm ma hummiltüm* ve in tutıy`uhu tehtedu* ve ma alerRasûli illel belağul mubiyn;
54-) De ki: “Allâh`a itaat edin ve Rasûlü`ne itaat edin!”… Eğer yüz çevirirseniz, Onun üzerine düşen sadece kendisine yükletilendir (tebliğ görevi); size de düşen size yükletilendir (itaat görevi)! Eğer O`na (Rasûle) itaat ederseniz, hidâyet bulursunuz! Rasûl`e ait olan yalnızca apaçık tebliğdir!

وَعَدَ اللَّهُ الَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ لَيَسْتَخْلِفَنَّهُمْ فِي الْأَرْضِ كَمَا اسْتَخْلَفَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ وَلَيُمَكِّنَنَّ لَهُمْ دِينَهُمُ الَّذِي ارْتَضَىٰ لَهُمْ وَلَيُبَدِّلَنَّهُمْ مِنْ بَعْدِ خَوْفِهِمْ أَمْنًا ۚ يَعْبُدُونَنِي لَا يُشْرِكُونَ بِي شَيْئًا ۚ وَمَنْ كَفَرَ بَعْدَ ذَٰلِكَ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَاسِقُونَ
55-) VeadAllâhulleziyne amenû minküm ve amilus salihati leyestahlifennehüm fiyl Ardı kemestahlefelleziyne min kablihim* ve leyümekkinenne lehüm diynehümüllezirteda lehüm ve leyübeddilennehüm min ba`di havfihim emna* ya`buduneniy lâ yüşrikûne Biy şey`a* ve men kefere ba`de zâlike feülaike hümül fasikun;
55-) Allâh, sizden iman eden ve imanın gereğini uygulayanlara vadetti ki: Onlardan öncekileri halife yaptığı gibi, arzda, onları da mutlaka halife yapacak… Kendileri için seçip – razı olduğu dinlerini (imana uygun yaşam tarzlarını) gene onlar için mutlaka yerleştirecek; korkularından sonra onları mutlaka emniyete sokacak… (Böylece) bana kulluk ederler, bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar! Bundan sonra kim hakikat bilgisini inkâr ederse, işte onlar bozuk inançlıların ta kendileridir.
وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَطِيعُوا الرَّسُولَ لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ
56-) Ve ekıymusSalâte ve atüzZekâte ve etıy`ur Rasûle lealleküm turhamun;
56-) Salâtı ikame edin, zekâtı verin ve Rasûl`e itaat edin ki rahmete erdirilesiniz.
لَا تَحْسَبَنَّ الَّذِينَ كَفَرُوا مُعْجِزِينَ فِي الْأَرْضِ ۚ وَمَأْوَاهُمُ النَّارُ ۖ وَلَبِئْسَ الْمَصِيرُ
57-) Lâ tahsebennelleziyne keferu mu`ciziyne fiyl Ard* ve me`vahümün nar* ve le bi`sel masıyr;
57-) Sakın hakikat bilgisini inkâr edenlerin arzda aciz bırakacaklarını (Din`i geçersiz kılacaklarını, sistemi atlayacaklarını) sanma! Onların barınağı Nâr`dır! Ne kötü bir dönüş yeridir!
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لِيَسْتَأْذِنْكُمُ الَّذِينَ مَلَكَتْ أَيْمَانُكُمْ وَالَّذِينَ لَمْ يَبْلُغُوا الْحُلُمَ مِنْكُمْ ثَلَاثَ مَرَّاتٍ ۚ مِنْ قَبْلِ صَلَاةِ الْفَجْرِ وَحِينَ تَضَعُونَ ثِيَابَكُمْ مِنَ الظَّهِيرَةِ وَمِنْ بَعْدِ صَلَاةِ الْعِشَاءِ ۚ ثَلَاثُ عَوْرَاتٍ لَكُمْ ۚ لَيْسَ عَلَيْكُمْ وَلَا عَلَيْهِمْ جُنَاحٌ بَعْدَهُنَّ ۚ طَوَّافُونَ عَلَيْكُمْ بَعْضُكُمْ عَلَىٰ بَعْضٍ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
58-) Ya eyyühelleziyne amenû li yeste`zinkümülleziyne meleket eymanüküm velleziyne lem yeblüğul hulüme minküm selâse merrat* min kabli Salâtil Fecri ve hıyne teda`une siyabeküm minez zahiyreti ve min ba`di Salâtil ışa`* selasü avratin leküm* leyse aleyküm ve lâ aleyhim cünahun ba`dehünn* tavvafune aleyküm ba`duküm alâ ba`d* kezâlike yübeyyinullahu lekümül ayat* vAllâhu Aliymun Hakiym;
58-) Ey iman edenler! Sağ ellerinizin mâlik olduğu kimseler ve sizden buluğa ermemişler, sizden üç defa izin istesinler… Sabah namazından önce, öğlen soyunuk olduğunuz zaman ve yatsı namazından sonra… (Bunlar) sizin için üç soyunuk olduğunuz vakittir… Bunlardan sonra (bu üç vaktin haricinde) sizin ve onların üzerine bir suç yoktur… (Onlar) yanınızda dolaşırlar… İşte böylece Allâh işaretlerini size açıklıyor… Allâh Aliym`dir, Hakiym`dir.
وَإِذَا بَلَغَ الْأَطْفَالُ مِنْكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
59-) Ve izâ beleğal etfalu minkümül hulüme felyeste`zinu kemeste`zenelleziyne min kablihim* kezâlike yübeyyinullahu leküm âyâtiHİ, vAllâhü Aliymün Hakiym;
59-) Çocuklarınız bulüğa erdiklerinde, öteki büyüklerin izin istedikleri gibi izin istesinler… Allâh işaretlerini böylece açıklıyor… Allâh Aliym`dir, Hakiym`dir.
وَالْقَوَاعِدُ مِنَ النِّسَاءِ اللَّاتِي لَا يَرْجُونَ نِكَاحًا فَلَيْسَ عَلَيْهِنَّ جُنَاحٌ أَنْ يَضَعْنَ ثِيَابَهُنَّ غَيْرَ مُتَبَرِّجَاتٍ بِزِينَةٍ ۖ وَأَنْ يَسْتَعْفِفْنَ خَيْرٌ لَهُنَّ ۗ وَاللَّهُ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
60-) Vel kavaıdü minen nisaillatiy lâ yercune nikahan feleyse aleyhinne cünahun en yeda`ne siyabehünne ğayre müteberricatin Bi ziynetin, ve en yesta`fifne hayrun lehünn* vAllâhu Semiy`un Aliym;
60-) Nikâhlanması düşünülmeyen kadınların, zinet yerleriyle tahrik amacı gütmedikleri takdirde, dış elbiselerini giymemelerinde kendileri üzerine bir vebal yoktur… İffetli olmaları daha hayırlıdır… Allâh Semi`dir, Aliym`dir.
لَيْسَ عَلَى الْأَعْمَىٰ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْأَعْرَجِ حَرَجٌ وَلَا عَلَى الْمَرِيضِ حَرَجٌ وَلَا عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ أَنْ تَأْكُلُوا مِنْ بُيُوتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ آبَائِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أُمَّهَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ إِخْوَانِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخَوَاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَعْمَامِكُمْ أَوْ بُيُوتِ عَمَّاتِكُمْ أَوْ بُيُوتِ أَخْوَالِكُمْ أَوْ بُيُوتِ خَالَاتِكُمْ أَوْ مَا مَلَكْتُمْ مَفَاتِحَهُ أَوْ صَدِيقِكُمْ ۚ لَيْسَ عَلَيْكُمْ جُنَاحٌ أَنْ تَأْكُلُوا جَمِيعًا أَوْ أَشْتَاتًا ۚ فَإِذَا دَخَلْتُمْ بُيُوتًا فَسَلِّمُوا عَلَىٰ أَنْفُسِكُمْ تَحِيَّةً مِنْ عِنْدِ اللَّهِ مُبَارَكَةً طَيِّبَةً ۚ كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمُ الْآيَاتِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
61-) Leyse alel a`ma harecün ve lâ alel`areci harecun ve lâ alelmeriydı harecun ve lâ alâ enfüsiküm en te`külu min buyutiküm ev buyuti abaiküm ev buyuti ümmehatiküm ev buyuti ıhvaniküm ev buyuti ehavatiküm ev buyuti a`mamiküm ev buyuti ammatiküm ev buyuti ahvaliküm ev buyuti hâlâtiküm ev ma melektüm mefatihahu ev sadıykıküm* leyse aleyküm cünahun en te`külu cemiy`an ev eştata* feizâ dehaltüm buyuten fesellimu alâ enfüsiküm tehıyyeten min indillâhi mübareketen tayyibeten, kezâlike yübeyyinullahu lekümül âyâti lealleküm ta`kılun;
61-) Âmâya, topala, hastaya sakınca yoktur… Siz de kendi evlerinizden yahut babalarınızın evlerinden yahut annelerinizin evlerinden yahut erkek kardeşlerinizin evlerinden yahut kız kardeşlerinizin evlerinden yahut amcalarınızın evlerinden yahut halalarınızın evlerinden yahut dayılarınızın evlerinden yahut teyzelerinizin evlerinden yahut anahtarlarına mâlik olduğunuz (kimselerin evlerinden) yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur… Toplu hâlde yahut ayrı ayrı yemenizde de sizin üzerinize bir sakınca yoktur… Evlere girdiğinizde, Allâh indînden mübarek, tayyib bir selâmlama ile birbirinize selâm verin… İşte böylece Allâh sizin için işaretlerini açıklıyor ki aklınızı kullanasınız.
إِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذِينَ آمَنُوا بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَإِذَا كَانُوا مَعَهُ عَلَىٰ أَمْرٍ جَامِعٍ لَمْ يَذْهَبُوا حَتَّىٰ يَسْتَأْذِنُوهُ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَسْتَأْذِنُونَكَ أُولَٰئِكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ ۚ فَإِذَا اسْتَأْذَنُوكَ لِبَعْضِ شَأْنِهِمْ فَأْذَنْ لِمَنْ شِئْتَ مِنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمُ اللَّهَ ۚ إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
62-) İnnemel mu`minunelleziyne amenû Billâhi ve RasûliHİ ve izâ kânu meahu alâ emrin cami`ın lem yezhebu hattâ yeste`zinuh* innelleziyne yeste`zinuneke ülaikelleziyne yu`minune Billâhi ve RasûliHİ, feizeste`zenuke li ba`dı şe`nihim fe`zen limen şi`te minhüm vestağfir lehümullah* innAllâhe Ğafûrun Rahıym;
62-) İman edenler ancak şu kimselerdir ki, Esmâ`sıyla hakikatleri olan Allâh`a ve O`nun Rasûlü`ne iman ederler… O`nunla beraber bir iş üzere olduklarında, O`ndan izin istemedikçe çekip gitmezler… Muhakkak ki senden izin isteyenler var ya, işte onlar Esmâ`sıyla hakikatleri olan Allâh`a ve O`nun Rasûlü`ne iman edenlerdir… Bazı işleri dolayısıyla senden izin istediklerinde, onlardan dilediğin kimseye izin ver ve onlar için Allâh`tan mağfiret dile… Muhakkak ki Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
لَا تَجْعَلُوا دُعَاءَ الرَّسُولِ بَيْنَكُمْ كَدُعَاءِ بَعْضِكُمْ بَعْضًا ۚ قَدْ يَعْلَمُ اللَّهُ الَّذِينَ يَتَسَلَّلُونَ مِنْكُمْ لِوَاذًا ۚ فَلْيَحْذَرِ الَّذِينَ يُخَالِفُونَ عَنْ أَمْرِهِ أَنْ تُصِيبَهُمْ فِتْنَةٌ أَوْ يُصِيبَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
63-) Lâ tec`alu dua`erRasûli beyneküm ke du`âi ba`dıküm ba`da* kad ya`lemullâhulleziyne yetesellelune minküm livazâ* fel yahzerilleziyne yuhalifune an emrihi en tusıybehüm fitnetün ev yusıybehüm azâbün eliym;
63-) Rasûlün davetini, aranızda, bazınızın bazınıza çağırması gibi kabul etmeyin. Allâh sizden, birbirinin arkasına gizlenip, gizlice sıvışarak gidenleri bilir… Artık O`nun emrine muhalefet edenler, kendilerine bir belânın isâbet etmesinden yahut acı bir azabın isâbet etmesinden korksunlar!
أَلَا إِنَّ لِلَّهِ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۖ قَدْ يَعْلَمُ مَا أَنْتُمْ عَلَيْهِ وَيَوْمَ يُرْجَعُونَ إِلَيْهِ فَيُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا ۗ وَاللَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ
64-) Ela inne Lillâhi ma fiys Semavati vel Ard* kad ya`lemu ma entüm aleyh* ve yevme yurce`une ileyhi feyünebbiuhüm Bi ma amilu* vAllâhu Bi külli şey`in `Aliym;
64-) Dikkat edin! Muhakkak ki semâlarda ve arzda ne var ise Allâh içindir (O`nun Esmâ`sının açığa çıkması içindir)! Sizin ne (hâl) üzere olduğunuzu gerçekten bilir… O`na rücu ettirilecekleri süreçte, onlara yaptıklarının ne olduğunu bildirecektir… Allâh her şeyi (şey`lerin Esmâ`sıyla hakikati olarak) Bilen`dir.
25- FURKAN SÛRESİ الفرقان Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ
BismillahirRahmânirRahiym
تَبَارَكَ الَّذِي نَزَّلَ الْفُرْقَانَ عَلَىٰ عَبْدِهِ لِيَكُونَ لِلْعَالَمِينَ نَذِيرًا
1-) Tebarekelleziy nezzelel Furkane alâ abdiHİ li yekûne lil alemiyne neziyra;
1-) Ne yücedir ki, âlemlere (tüm insanlar) bir uyarıcı olarak, kuluna Furkan`ı (Hakikat ile aslı olmayanı ayırt edici) inzâl etti.
الَّذِي لَهُ مُلْكُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَمْ يَتَّخِذْ وَلَدًا وَلَمْ يَكُنْ لَهُ شَرِيكٌ فِي الْمُلْكِ وَخَلَقَ كُلَّ شَيْءٍ فَقَدَّرَهُ تَقْدِيرًا
2-) Elleziy leHU Mülküs Semavati vel Ardı velem yettehız veleden ve lem yekün leHU şeriykün fiyl mülki ve haleka külle şey`in fekadderahu takdiyra;
2-) Ki, semâların ve arzın varlığı O`nun içindir! Çocuk edinme kavramından berîdir! Varlıkta ortağı yoktur O`nun! Her şeyi yaratmış, onu (yarattığını) takdiriyle oluşturmuştur!
وَاتَّخَذُوا مِنْ دُونِهِ آلِهَةً لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ وَلَا يَمْلِكُونَ لِأَنْفُسِهِمْ ضَرًّا وَلَا نَفْعًا وَلَا يَمْلِكُونَ مَوْتًا وَلَا حَيَاةً وَلَا نُشُورًا
3-) Vettehazu min dûniHİ aliheten lâ yahlükune şey`en ve hüm yuhlekune ve lâ yemlikune li enfüsihim darren ve lâ nef`an ve lâ yemlikûne mevten ve lâ hayaten ve lâ nüşura;3-) (Gerçek böyle iken) O`nun dûnunda, bir şey yaratmayan; kendileri yaratılmış olan; kendi nefslerine bir zarar ve faydası olmayan; ölüme, hayata ve ölümün tadılışından sonraki yaşantıyı oluşturacak bir özelliğe sahip olmayan tanrılar edindiler.
وَقَالَ الَّذِينَ كَفَرُوا إِنْ هَٰذَا إِلَّا إِفْكٌ افْتَرَاهُ وَأَعَانَهُ عَلَيْهِ قَوْمٌ آخَرُونَ ۖ فَقَدْ جَاءُوا ظُلْمًا وَزُورًا
4-) Ve kalelleziyne keferû in hazâ illâ ifkünifterahu ve e`anehu aleyhi kavmün âharun* fekad cau zulmen ve zura;
4-) Hakikat bilgisini inkâr edenler dediler ki: “Bu (Kur`ân) ancak O`nun uydurduğu bir yalandır. Başka bir kavim de (Yahudiler) bu konuda O`na yardım etmiştir”… Gerçek ki, büyük haksızlık ve yalancı şahitlik suçu işlediler.

وَقَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ اكْتَتَبَهَا فَهِيَ تُمْلَىٰ عَلَيْهِ بُكْرَةً وَأَصِيلًا
5-) Ve kalu esatıyrul evveliynektetebeha fehiye tümla aleyhi bükreten ve asıyla;
5-) Dediler ki: “Bunlar, sabah – akşam okunması için kendisinin yazdırtmış olduğu, eskilerin masallarıdır.”
قُلْ أَنْزَلَهُ الَّذِي يَعْلَمُ السِّرَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ إِنَّهُ كَانَ غَفُورًا رَحِيمًا
6-) Kul enzelehülleziy ya`lemüssirra fiys Semavati vel Ard* inneHU kâne Ğafûran Rahıyma;
6-) De ki: “O`nu semâlardaki ve arzdaki sırrı bilen inzâl etti! Muhakkak ki O Ğafûr`dur, Rahıym`dir.”
وَقَالُوا مَالِ هَٰذَا الرَّسُولِ يَأْكُلُ الطَّعَامَ وَيَمْشِي فِي الْأَسْوَاقِ ۙ لَوْلَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مَلَكٌ فَيَكُونَ مَعَهُ نَذِيرًا
7-) Ve kalu mali hazer Rasûli ye`külüt taame ve yemşi fiyl esvak* levla ünzile ileyhi melekün feyekûne maahu neziyra;
7-) Dediler ki: “Bu nasıl Rasûldür ki, yemek yiyor ve çarşılarda gezip dolaşıyor… O`na, bir melek inzâl edilmesi, beraberinde bir uyarıcı olması gerekmez miydi?”
أَوْ يُلْقَىٰ إِلَيْهِ كَنْزٌ أَوْ تَكُونُ لَهُ جَنَّةٌ يَأْكُلُ مِنْهَا ۚ وَقَالَ الظَّالِمُونَ إِنْ تَتَّبِعُونَ إِلَّا رَجُلًا مَسْحُورًا
8- ) Ev yülka ileyhi kenzün ev tekûnü lehu cennetün ye`külü minha* ve kalez zâlimune in tettebi`ûne illâ racülen meşhura;
8- ) “Yahut O`na bir hazine verilmesi ya da yiyeceği özel bir bahçesi olması…” Zâlimler (birbirlerine) şöyle konuştular: “Siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz!”
انْظُرْ كَيْفَ ضَرَبُوا لَكَ الْأَمْثَالَ فَضَلُّوا فَلَا يَسْتَطِيعُونَ سَبِيلًا
9-) Ünzur keyfe darebu lekel emsâle fedallu fela yestetıy`une sebiyla;
9-) Bak senin için yaptıkları benzetmeler (yanlış değerlendirmeler) yüzünden nasıl saptılar! Artık çıkış yolu bulamazlar!
تَبَارَكَ الَّذِي إِنْ شَاءَ جَعَلَ لَكَ خَيْرًا مِنْ ذَٰلِكَ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ وَيَجْعَلْ لَكَ قُصُورًا
10-) Tebarekelleziy inşâe ceale leke hayren min zâlike cennatin tecriy min tahtihel enharu, ve yec`al leke kusura;
10-) Ne Yücedir O ki, dilerse sana bundan daha hayırlısını, altlarından nehirler akan cennetleri oluşturur ve senin için köşkler yapar.
بَلْ كَذَّبُوا بِالسَّاعَةِ ۖ وَأَعْتَدْنَا لِمَنْ كَذَّبَ بِالسَّاعَةِ سَعِيرًا
11-) Bel kezzebu Bis saati ve a`tedna limen kezzebe Bissaati se`ıyra;
11-) Fakat onlar o saati de (ölüm akabinde başlayacak olan sonsuz yaşam süreçlerini) yalanladılar… O saati yaşayacaklarını yalanlayanlara alevli bir ateş hazırladık.
إِذَا رَأَتْهُمْ مِنْ مَكَانٍ بَعِيدٍ سَمِعُوا لَهَا تَغَيُّظًا وَزَفِيرًا
12-) İzâ raethüm min mekânin be`ıydin semiu leha teğayyuzan ve zefiyra;
12-) Daha cehenneme girmeden (kabir âlemlerindeyken), onun taşan öfkesini ve şiddetli uğultulu sesini işitirler.
وَإِذَا أُلْقُوا مِنْهَا مَكَانًا ضَيِّقًا مُقَرَّنِينَ دَعَوْا هُنَالِكَ ثُبُورًا
13-) Ve izâ ülku minha mekânen dayyikan mükarreniyne de`av hünalike sübura;
13-) Bağlanmış (çaresiz) olarak orada dar bir mekâna atıldıklarında, “Yetiş ey ölüm!” diye haykırırlar (içine düştükleri acı azaptan tek kurtuluşun ölüm olduğunu fark ederler).
لَا تَدْعُوا الْيَوْمَ ثُبُورًا وَاحِدًا وَادْعُوا ثُبُورًا كَثِيرًا
14-) Lâ ted`ul yevme süburen vahıden ved`u süburen kesiyra;
14-) “Bugün bir ölüm değil, birçok ölüm temenni edin!” (Ne çare ki ölümsüzdürler!)

قُلْ أَذَٰلِكَ خَيْرٌ أَمْ جَنَّةُ الْخُلْدِ الَّتِي وُعِدَ الْمُتَّقُونَ ۚ كَانَتْ لَهُمْ جَزَاءً وَمَصِيرًا
15-) Kul ezâlike hayrun em cennetül huldilletiy vuıdel müttekun* kânet lehüm cezaen ve masıyra;
15-) De ki: “Bu mu daha hayırlıdır yoksa korunmuşlara vadolunan sonsuzluk cenneti mi? (O cennet) onlar için bir ceza (yaşamlarının getirisi) ve (hakikatlerine) dönüş yeridir.”

لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ خَالِدِينَ ۚ كَانَ عَلَىٰ رَبِّكَ وَعْدًا مَسْئُولًا
16-) Lehüm fiyha ma yeşaune halidiyn* kâne alâ Rabbike va`den mes`ula;
16-) Onlara sonsuza dek diledikleri her şey vardır orada. (Bu) Rabbinin, kendisini yükümlü tuttuğu vaadidir!
وَيَوْمَ يَحْشُرُهُمْ وَمَا يَعْبُدُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ فَيَقُولُ أَأَنْتُمْ أَضْلَلْتُمْ عِبَادِي هَٰؤُلَاءِ أَمْ هُمْ ضَلُّوا السَّبِيلَ
17-) Ve yemve yahşuruhüm ve ma ya`budune min dûnillâhi feyekulü eentüm adleltüm ıbadiy haülai em hüm dallüs sebiyl;
17-) Onları ve Allâh dûnundaki tapındıklarını haşredeceği süreçte der ki: “Benim kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa onlar mı (derûnlarındaki hakikatlerine ulaştıran) yoldan saptılar?”
قَالُوا سُبْحَانَكَ مَا كَانَ يَنْبَغِي لَنَا أَنْ نَتَّخِذَ مِنْ دُونِكَ مِنْ أَوْلِيَاءَ وَلَٰكِنْ مَتَّعْتَهُمْ وَآبَاءَهُمْ حَتَّىٰ نَسُوا الذِّكْرَ وَكَانُوا قَوْمًا بُورًا
18-) Kalu subhaneKE ma kâne yenbeğıy lena en nettehıze min duniKE min evliyâe ve lâkin metta`tehüm ve abaehüm hatta nesüzZikr* ve kânu kavmen bura;
18-) (Tapındıkları nesneler) dediler ki: “Subhansın sen! Senin dûnundan velîler edinmek bizim için mümkün değil! Ne var ki, sen onları ve atalarını yararlandırınca, bedensel zevklere dalıp; nihayet, hakikat bilgisini hatırlamaz oldular! Sonunda mahvoldular!”
فَقَدْ كَذَّبُوكُمْ بِمَا تَقُولُونَ فَمَا تَسْتَطِيعُونَ صَرْفًا وَلَا نَصْرًا ۚ وَمَنْ يَظْلِمْ مِنْكُمْ نُذِقْهُ عَذَابًا كَبِيرًا
19-) Fekad kezzebuküm Bima tekulune fema testetıy`une sarfen ve lâ nasra* ve men yazlim minküm nüzıkhu azâben kebiyra;
19-) (Allâh dûnundakilere tapanlara): “İşte söylediklerinizi gerçekten yalanladılar… Artık ne (azabı) kendinizden savmaya ve ne de yardım bulmaya gücünüz yetmez! Sizden kim zulmederse, ona büyük bir azap tattırırız.”
وَمَا أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنَ الْمُرْسَلِينَ إِلَّا إِنَّهُمْ لَيَأْكُلُونَ الطَّعَامَ وَيَمْشُونَ فِي الْأَسْوَاقِ ۗ وَجَعَلْنَا بَعْضَكُمْ لِبَعْضٍ فِتْنَةً أَتَصْبِرُونَ ۗ وَكَانَ رَبُّكَ بَصِيرًا
20-) Ve ma erselna kableke minel murseliyne illâ innehüm leye`külunet ta`âme ve yemşune fiyl esvak* ve ce`alna ba`daküm li ba`din fitneten, etasbirun* ve kâne Rabbüke Basıyra;
20-) ` Senden önce irsâl ettiğimiz Rasûller de yemek yerler ve çarşılarda gezip dolaşırlardı! Sizleri birbiriniz için bir sınav objesi kıldık… Sabredecek misiniz? Senin Rabbin Basıyr`dir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir