16. CÜZ 3. HİZİP


20-) TÂHÂ SÛRESİ طه Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
طه
1-) Tâ Hâ;
1-) Ey İNSAN (Âdem`e talim edilen Esmâ`nın tamamı ve ruh olarak üflenen diye benzetme yollu anlatılan Muhammedî salt şuur – orijin BEN)!
مَا أَنْزَلْنَا عَلَيْكَ الْقُرْآنَ لِتَشْقَىٰ
2-) Ma enzelna aleykel Kurâne liteşka;
2-) Biz Kurân`ı sana, mutsuz olman için inzâl etmedik.
إِلَّا تَذْكِرَةً لِمَنْ يَخْشَىٰ
3-) İlla tezkireten limen yahşâ;
3-) Sadece, haşyete (Allâh azametini hissetmeye) açık şuura (hakikatini) hatırlatmadır (inzâl olan bilgi)!
تَنْزِيلًا مِمَّنْ خَلَقَ الْأَرْضَ وَالسَّمَاوَاتِ الْعُلَى
4-) Tenziylen mimmen halekal`Arda ves semâvatil `ula;
4-) Arzı (bedeni) ve yüce semâları (Esmâ mertebenden açığa çıkan şuur boyutlarını ve bilinç kademelerini) yaratandan, bölüm bölüm indirilmiştir.
الرَّحْمَٰنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَىٰ
5-) ErRahmânu alel Arşisteva;
5-) Rahmân, Arş`a istiva etti (El Esmâ`sıyla âlemleri yaratıp hükümran oldu. Kuantum Potansiyelde ilmini seyretti ilmiyle).
لَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا وَمَا تَحْتَ الثَّرَىٰ
6-) LeHU ma fiys semâvati ve ma fiyl Ardı ve ma beynehüma ve ma tahtessera;
6-) Semâlarda (şuur ve bilinçlerde), arzda (fiile döktüklerinde), ikisinin arasında (hayalinde ve vehminde) ve toprağın altında (bedenin derinliklerinde) ne var ise, O`nun (El Esmâ özelliklerinin açığa çıkması) içindir.
وَإِنْ تَجْهَرْ بِالْقَوْلِ فَإِنَّهُ يَعْلَمُ السِّرَّ وَأَخْفَى
7-) Ve in techer Bil kavli feinneHU ya`lemüs Sirra ve Ahfâ;
7-) Sen düşündüğünü açığa vursan (veya gizlesen); (bil ki) kesinlikle O, Sırr`ı da (şuurundakini de) Ahfa`yı da (onu meydana getiren Esmâ mertebeni de) bilir
للَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا هُوَ ۖ لَهُ الْأَسْمَاءُ الْحُسْنَىٰ
8- ) Allâhu lâ ilâhe illâ HÛ* leHUl Esmaül Hüsnâ;
8- ) Allâh`tır! Tanrılık yoktur sadece “HÛ”! Esmâ ül Hüsnâ O`na aittir (dilediğini o özelliklerle yaratır)!
وَهَلْ أَتَاكَ حَدِيثُ مُوسَىٰ
9-) Ve hel etake hadiysü Musa;
9-) Musa`nın olayı ulaştı mı sana?
إِذْ رَأَىٰ نَارًا فَقَالَ لِأَهْلِهِ امْكُثُوا إِنِّي آنَسْتُ نَارًا لَعَلِّي آتِيكُمْ مِنْهَا بِقَبَسٍ أَوْ أَجِدُ عَلَى النَّارِ هُدًى
10-) İz rea naren fekale liehlihimküsû inniy anestü naren lealliy atiyküm minha Bi kabesin ev ecidü alennari hüda;
10-) Hani (Musa) bir ateş gördü de ehline: “Yerinizde durun, muhakkak ki ben bir ateş hissettim… Belki ondan size bir kor parçası getiririm ya da o ateşin yanında bir kılavuz bulurum.”
فَلَمَّا أَتَاهَا نُودِيَ يَا مُوسَىٰ
11-) Felemma etaha nudiye ya Musa;
11-) Ona (ateşe) yaklaştığında: “Yâ Musa” diye sesleniş algıladı.
إِنِّي أَنَا رَبُّكَ فَاخْلَعْ نَعْلَيْكَ ۖ إِنَّكَ بِالْوَادِ الْمُقَدَّسِ طُوًى
12-) İnniy ene Rabbüke fahla` na`leyk* inneke Bil vadil mukaddesi Tuva;
12-) “Kesinlikle ben, ben Rabbinim! Hemen iki nalınını (beden ve bilinç bağlarını terk et; şuur olarak kal) çıkar; gerçekten sen mukaddes vadin Tuva`dasın!”
وَأَنَا اخْتَرْتُكَ فَاسْتَمِعْ لِمَا يُوحَىٰ
13-) Ve enahtertüke festemı` lima yuha;
13-) “Ben seni seçtim! O hâlde vahyolunan bilgiyi algıla!”
إِنَّنِي أَنَا اللَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاعْبُدْنِي وَأَقِمِ الصَّلَاةَ لِذِكْرِي
14-) İnneniy ENellahulâ ilâhe illâ ENE fa`budniy ve ekımıs Salâte lizikriy;
14-) “Kesinlikle Ben, evet Ben Allâh`ım! Tanrı yok, sadece BEN! Bana (Esmâ özelliklerimi açığa çıkarma işlevinle) kulluk et! Beni hatırlaman için salâtı yaşa!”
إِنَّ السَّاعَةَ آتِيَةٌ أَكَادُ أُخْفِيهَا لِتُجْزَىٰ كُلُّ نَفْسٍ بِمَا تَسْعَىٰ
15-) İnnes saate atiyetün ekâdü uhfiyha litücza küllü nefsin Bima tes`a;
15-) Muhakkak o saat (ölüm) gelecektir… Her nefsin, kendisinden açığa çıkanların sonucunu görüp yaşaması için, onun zamanını gizleyeceğim.
فَلَا يَصُدَّنَّكَ عَنْهَا مَنْ لَا يُؤْمِنُ بِهَا وَاتَّبَعَ هَوَاهُ فَتَرْدَىٰ
16-) Fela yesuddenneke `anha mel lâ yu`minu Biha vettebe`a hevahu feterdâ;
16-) “Ona (ölüm ertesinde başlayacak sonsuz yaşama) iman etmeyen, asılsız hayallerine tâbi olmuş kimse, ondan (Allâh`a likâ gerçeğinden) seni alıkoymasın; sonra helâk olursun!”
وَمَا تِلْكَ بِيَمِينِكَ يَا مُوسَىٰ
17-) Ve ma tilke Bi yemiynike ya Musa;
17-) “O sağ elindeki nedir yâ Musa?”
قَالَ هِيَ عَصَايَ أَتَوَكَّأُ عَلَيْهَا وَأَهُشُّ بِهَا عَلَىٰ غَنَمِي وَلِيَ فِيهَا مَآرِبُ أُخْرَىٰ
18-) Kale hiye `asaye, etevekkeü aleyha ve ehüşşü Biha alâ ğanemiy ve liye fiyha mearibü uhra;
18-) (Musa): “O, benim asamdır… Ona dayanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim ve başka ihtiyaçlarımı da karşılar.”
قَالَ أَلْقِهَا يَا مُوسَىٰ
19-) Kale elkıha ya Musa;
19-) “Onu bırak, yâ Musa!” dedi.
فَأَلْقَاهَا فَإِذَا هِيَ حَيَّةٌ تَسْعَىٰ
20-) Feelkaha feizâ hiye hayyetün tes`a;
20-) (Musa da) onu attı… Bir de ne görsün, o kayan bir yılan!
قَالَ خُذْهَا وَلَا تَخَفْ ۖ سَنُعِيدُهَا سِيرَتَهَا الْأُولَىٰ
21-) Kale hüzha ve lâ tehaf* senu`ıydüha siyretehel ula;
21-) “Onu al ve korkma! Onu sana ilk görünümünde iade edeceğiz!” dedi.
وَاضْمُمْ يَدَكَ إِلَىٰ جَنَاحِكَ تَخْرُجْ بَيْضَاءَ مِنْ غَيْرِ سُوءٍ آيَةً أُخْرَىٰ
22-) Vadmüm yedeke ila cenahıke tahrüc beydae min ğayri suin ayeten uhra;
22-) “Şimdi de elini koynuna sok; bir başka mucize olarak, hastalıksız şekilde bembeyaz çıkar!”
لِنُرِيَكَ مِنْ آيَاتِنَا الْكُبْرَى
23-) Li nüriyeke min âyâtiNEl kübra;
23-) “Sana en büyük mucizelerimizden gösterelim böylece!”
اذْهَبْ إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ
24-) İzheb ila fir`avne innehu tağâ;
24-) “Git Firavun`a! Muhakkak ki o iyice azdı!”
قَالَ رَبِّ اشْرَحْ لِي صَدْرِي
25-) Kale Rabbişrah liy sadriy;
25-) (Musa) dedi ki: “Rabbim, şuuruma genişlik ver (bunları hazmedebileyim ve gereğini uygulayabileyim).”
وَيَسِّرْ لِي أَمْرِي
26-) Ve yessirliy emriy;26-) “İşimi bana kolaylaştır.”
وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانِي
27-) Vahlül `ukdeten min lisaniy;
27-) “Lisanımdaki tutukluğu çöz.”
يَفْقَهُوا قَوْلِي
28-) yefkahu kavliy;
28-) “Ki sözümü (derinliğine) anlasınlar.”
وَاجْعَلْ لِي وَزِيرًا مِنْ أَهْلِي
29-) Vec`al liy veziyren min ehliy;
29-) “Benim için ehlimden bir yardımcı oluştur.”
هَارُونَ أَخِي
30-) Harune ehıy;
30-) “Kardeşim Harun`u.”
اشْدُدْ بِهِ أَزْرِي
31-) Üşdüd Bihi ezriy;
31-) “Onunla gücümü arttır.”
وَأَشْرِكْهُ فِي أَمْرِي
32-) Ve eşrikhu fiy emriy;
32-) “Onu işimde ortak yap.”
كَيْ نُسَبِّحَكَ كَثِيرًا
33-) Key nüsebbihake kesiyra;
33-) “Ki seni çokça tespih edelim.”
وَنَذْكُرَكَ كَثِيرًا
34-) Ve nezküreke kesiyra;
34-) “Seni çok zikredelim (hatırlayalım)!”
إِنَّكَ كُنْتَ بِنَا بَصِيرًا
35-) İnneke künte Bina Basıyra;
35-) “Muhakkak ki sen bizi Basıyr`sin!”
قَالَ قَدْ أُوتِيتَ سُؤْلَكَ يَا مُوسَىٰ
36-) Kale kad ütiyte sü`leke ya Musa;
36-) “İstediğin sana verildi, yâ Musa!” dedi.
وَلَقَدْ مَنَنَّا عَلَيْكَ مَرَّةً أُخْرَىٰ
37-) Ve lekad menenna aleyke merreten uhra;
37-) “Andolsun ki (bundan önce) sana bir kere daha lütufta bulunmuştuk.”
إِذْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ أُمِّكَ مَا يُوحَىٰ
38-) İz evhayna ila ümmike ma yuha;
38-) “Hani vahyolunanları annene vahyetmiştik:”
أَنِ اقْذِفِيهِ فِي التَّابُوتِ فَاقْذِفِيهِ فِي الْيَمِّ فَلْيُلْقِهِ الْيَمُّ بِالسَّاحِلِ يَأْخُذْهُ عَدُوٌّ لِي وَعَدُوٌّ لَهُ ۚ وَأَلْقَيْتُ عَلَيْكَ مَحَبَّةً مِنِّي وَلِتُصْنَعَ عَلَىٰ عَيْنِي
39-) Enıkzi fiyhi fiyttabuti fakzi fiyhi fiyl yemmi fel yulkıhil yemmü Bis sahıli ye`hüzhü adüvvün liy ve adüvvün leh* ve elkaytü aleyke mehabbeten minnİY* ve litusne`a alâ `aynİY;
39-) “Onu (Musa`yı) sandığa koy… Sandığı da ırmağa bırak… Irmak Onu sahile kavuştursun ki, benim de Onun da düşmanı (olan) Onu alsın! Senin üzerine, Benden bir muhabbet bıraktım… Gözümün önünde yetiştirilmen için.”
إِذْ تَمْشِي أُخْتُكَ فَتَقُولُ هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ مَنْ يَكْفُلُهُ ۖ فَرَجَعْنَاكَ إِلَىٰ أُمِّكَ كَيْ تَقَرَّ عَيْنُهَا وَلَا تَحْزَنَ ۚ وَقَتَلْتَ نَفْسًا فَنَجَّيْنَاكَ مِنَ الْغَمِّ وَفَتَنَّاكَ فُتُونًا ۚ فَلَبِثْتَ سِنِينَ فِي أَهْلِ مَدْيَنَ ثُمَّ جِئْتَ عَلَىٰ قَدَرٍ يَا مُوسَىٰ
40-) İz temşiy uhtüke fetekulu hel edüllüküm alâ men yekfüluh* fereca`nake ila ümmike key tekarre aynüha ve lâ tahzen* ve katelte nefsen fenecceynake minel ğammi ve fetennake fütuna;fe lebiste sinine fi ehli medyene summe ci’te ala kaderin ya musa.
40-) felebiste siniyne fiy ehli medyene sümme ci`te alâ kaderin ya Musa; “Hani kız kardeşin yürüyor (Firavun ailesine gidip) ve diyordu ki: `Onu kabullenip yetiştirecek kimseyi size göstereyim mi?`… Böylece seni annene geri döndürdük gözü aydın olsun ve hüzünlenmesin diye… (Hem) sen bir kişiyi öldürdün de biz seni o dertten kurtardık… Seni denemeden denemeye uğrattık da… (Hani) Ehl-i Medyen içinde (Şuayb a.s.`ın yanında) senelerce kaldın… Sonra da kaderin üzere buraya geldin yâ Musa!”
وَاصْطَنَعْتُكَ لِنَفْسِي
41-) Vastana`tüke linefsİY;
41-) “Seni nefsim için seçtim.”
اذْهَبْ أَنْتَ وَأَخُوكَ بِآيَاتِي وَلَا تَنِيَا فِي ذِكْرِي
42-) İzheb ente ve ehuke Bi ayatıy ve lâ teniya fiy zikrİY;
42-) “Sen ve kardeşin mucizelerimle gidin… Beni anarken zayıflık göstermeyin!”
اذْهَبَا إِلَىٰ فِرْعَوْنَ إِنَّهُ طَغَىٰ
43-) İzheba ila fir`avne innehu tağâ;
43-) “İkiniz gidin Firavun`a! Muhakkak ki o taşkınlık etmiştir.”
فَقُولَا لَهُ قَوْلًا لَيِّنًا لَعَلَّهُ يَتَذَكَّرُ أَوْ يَخْشَىٰ
44-) Fekula lehu kavlen leyyinen leallehu yetezekkeru ev yahşâ;
44-) “Ona yumuşak söz söyleyiniz! Belki düşünüp değerlendirir yahut haşyet duyar!”
قَالَا رَبَّنَا إِنَّنَا نَخَافُ أَنْ يَفْرُطَ عَلَيْنَا أَوْ أَنْ يَطْغَىٰ
45-) Kala Rabbena innena nehafü en yefruta aleyna ev en yatğâ;
45-) “Rabbimiz! Doğrusu biz, bizim aşırı üstümüze gelmesinden veya taşkınlık yapmasından korkarız” dediler.
قَالَ لَا تَخَافَا ۖ إِنَّنِي مَعَكُمَا أَسْمَعُ وَأَرَىٰ
46-) Kale lâ tehafa inneniy meaküma esmeu ve era;
46-) “Korkmayın! Muhakkak ki Ben sizinle olarak işitir ve görürüm (mâiyet sırrı)” dedi. (Sahih Kudsi hadis: “… Ben kulumun görür gözü işitir kulağı olurum…”)
فَأْتِيَاهُ فَقُولَا إِنَّا رَسُولَا رَبِّكَ فَأَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ وَلَا تُعَذِّبْهُمْ ۖ قَدْ جِئْنَاكَ بِآيَةٍ مِنْ رَبِّكَ ۖ وَالسَّلَامُ عَلَىٰ مَنِ اتَّبَعَ الْهُدَىٰ
47-) Fe`tiyahu fekula inna Rasûla Rabbike feersil meana beniy israiyle ve lâ tuazzibhüm* kad ci`nake Bi ayetin min Rabbik* vesSelâmü alâ menittebeal hüda;
47-) “Artık ona gelin ve deyin ki: Gerçekten senin Rabbinin Rasûlleriyiz! İsrailoğullarını bizimle beraber gönder, onlara azap etme! Gerçekten biz sana, senin Rabbin tarafından bir mucize olarak geldik… Selâm, kılavuza tâbi olanlara olsun.”
إِنَّا قَدْ أُوحِيَ إِلَيْنَا أَنَّ الْعَذَابَ عَلَىٰ مَنْ كَذَّبَ وَتَوَلَّىٰ
48-) İnna kad uhıye ileyna ennel azâbe alâ men kezzebe ve tevella;
48-) “Bize azabın, yalanlayan ve yüz çeviren üzerine olacağı vahyolundu.”
قَالَ فَمَنْ رَبُّكُمَا يَا مُوسَىٰ
49-) Kale femen Rabbuküma ya Musa;
49-) (Firavun) sordu: “Sizin Rabbiniz kimdir, yâ Musa?”
قَالَ رَبُّنَا الَّذِي أَعْطَىٰ كُلَّ شَيْءٍ خَلْقَهُ ثُمَّ هَدَىٰ
50-) Kale Rabbunelleziy a`ta külle şey`in halkahu sümme heda;
50-) (Musa): “Rabbimiz her şeye, varlığını ve özelliklerini veren, sonra da yolunu kolaylaştırandır.”
قَالَ فَمَا بَالُ الْقُرُونِ الْأُولَىٰ
51-) Kale fema balül kurunil ûlâ;
51-) (Firavun) sordu: “Peki ya eski nesillerin hâli nice olur (çünkü görmediler)?”
قَالَ عِلْمُهَا عِنْدَ رَبِّي فِي كِتَابٍ ۖ لَا يَضِلُّ رَبِّي وَلَا يَنْسَى
52-) Kale ılmuha `ınde Rabbiy fiy Kitab* lâ yedıllu Rabbiy ve lâ yensa;
52-) (Musa) dedi ki: “Onların ilmi Rabbimin indîndeki bilgidir… Rabbim yanlış yapmaz ve unutmaz.”
الَّذِي جَعَلَ لَكُمُ الْأَرْضَ مَهْدًا وَسَلَكَ لَكُمْ فِيهَا سُبُلًا وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجْنَا بِهِ أَزْوَاجًا مِنْ نَبَاتٍ شَتَّىٰ
53-) Elleziy ceale lekümül Arda mehden ve selek leküm fiyha sübülen ve enzele mines semâi maen, feahrecna Bihi ezvacen min nebatin şetta;
53-) Arzı sizin için bir beşik olarak meydana getirip, orada sizin için yollar açar, semâdan bir su inzâl eder… O su ile çeşitli nebattan çiftler çıkardık.
كُلُوا وَارْعَوْا أَنْعَامَكُمْ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِأُولِي النُّهَىٰ
54-) Külu ver`av en`ameküm* inne fiy zâlike le âyâtin liülinNüha;
54-) Yiyin ve hayvanlarınızı da otlatın… Muhakkak ki bunda sağlıklı düşünenler için işaretler vardır.
مِنْهَا خَلَقْنَاكُمْ وَفِيهَا نُعِيدُكُمْ وَمِنْهَا نُخْرِجُكُمْ تَارَةً أُخْرَىٰ

55-) Minha halaknaküm ve fiyha nu`ıydüküm ve minha nuhricüküm tareten uhra;
55-) Sizi ondan halk ettik! Tekrar sizi oraya iade edeceğiz! Sizi ondan bir kez daha çıkaracağız (bâ`s).
وَلَقَدْ أَرَيْنَاهُ آيَاتِنَا كُلَّهَا فَكَذَّبَ وَأَبَىٰ
56-) Ve lekad ereynahu âyâtina külleha fekezzebe ve eba;
56-) Andolsun ki biz ona (Firavun`a) işaretlerimizin hepsini gösterdik… (Fakat o) yalanladı ve kabulden kaçındı.
قَالَ أَجِئْتَنَا لِتُخْرِجَنَا مِنْ أَرْضِنَا بِسِحْرِكَ يَا مُوسَىٰ
57-) Kale eci`tena lituhricena min Ardına Bi sihrike ya Musa;
57-) “Sihrin ile bizi arzımızdan çıkarmak için mi geldin, yâ Musa?” dedi.
فَلَنَأْتِيَنَّكَ بِسِحْرٍ مِثْلِهِ فَاجْعَلْ بَيْنَنَا وَبَيْنَكَ مَوْعِدًا لَا نُخْلِفُهُ نَحْنُ وَلَا أَنْتَ مَكَانًا سُوًى
58-) Felene`tiyenneke Bi sihrin mislihi fec`al beynena ve beyneke mev`ıden lâ nuhlifühu nahnu ve lâ ente mekanen süva;58-) “Sendekinin benzeri bir sihri, biz de sana getireceğiz… Aramızda bir buluşma zamanı belirle ki, ikimiz de ona uyalım… Düzgün bir mekânda buluşalım.”
قَالَ مَوْعِدُكُمْ يَوْمُ الزِّينَةِ وَأَنْ يُحْشَرَ النَّاسُ ضُحًى
59-) Kale mev`ıdüküm yevmüzziyneti ve en yuhşerenNasu duha;
59-) (Musa) dedi ki: “Sizin buluşma vaktiniz bayram günüdür… İnsanlar kuşluk vakti toplansınlar.”
فَتَوَلَّىٰ فِرْعَوْنُ فَجَمَعَ كَيْدَهُ ثُمَّ أَتَىٰ
60-) Fetevella fir`avnü feceme`a keydehu sümme eta;
60-) Firavun döndü (gitti) ve hilesini (büyücülerini) topladı, sonra geldi.
قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ وَيْلَكُمْ لَا تَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ كَذِبًا فَيُسْحِتَكُمْ بِعَذَابٍ ۖ وَقَدْ خَابَ مَنِ افْتَرَىٰ
61-) Kale lehüm Musa veyleküm lâ tefteru alAllâhi keziben feyüshıteküm Bi azâb* ve kad habe meniftera;
61-) Musa onlara dedi ki: “Yazıklar olsun size… Allâh üzerine yalan uydurmayın! Bundan dolayı azap ile kökünüzü keser… İftira eden hakikaten kaybetmiştir.”
فَتَنَازَعُوا أَمْرَهُمْ بَيْنَهُمْ وَأَسَرُّوا النَّجْوَىٰ
62-) Fetenazeu emrehüm beynehüm ve eserrunnecva;
62-) (Sihirbazlar) işlerini aralarında tartıştılar… Aralarında fısıldaştılar.
قَالُوا إِنْ هَٰذَانِ لَسَاحِرَانِ يُرِيدَانِ أَنْ يُخْرِجَاكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِمَا وَيَذْهَبَا بِطَرِيقَتِكُمُ الْمُثْلَىٰ
63-) Kalu in hazâni lesahırani yüriydani en yuhricaküm min Ardıküm Bi sihrihima ve yezheba Bi tariykatikümül müslâ;
63-) (Firavunun sihirbazları) dediler ki: “Şu ikisi, iki büyücüden başka bir şey değildir… Sihirleri ile sizi arzınızdan çıkarmak ve sizin örnek yaşam tarzınızı yok etmeyi diliyorlar.”
فَأَجْمِعُوا كَيْدَكُمْ ثُمَّ ائْتُوا صَفًّا ۚ وَقَدْ أَفْلَحَ الْيَوْمَ مَنِ اسْتَعْلَىٰ
64-) Feecmiu keydeküm sümme`tu saffa ve kad eflehal yevme menista`lâ;
64-) “Bu sebeple bütün hilelerinizi toplayın, sonra saf hâlinde gelin… Bugün kim üstün gelir ise o kurtuluşa ermiştir.”
قَالُوا يَا مُوسَىٰ إِمَّا أَنْ تُلْقِيَ وَإِمَّا أَنْ نَكُونَ أَوَّلَ مَنْ أَلْقَىٰ
65-) Kalu ya Musa imma en tülkıye ve imma en nekûne evvele men elka;
65-) Dediler ki: “Yâ Musa! Ya sen at ya da ilk atan biz olalım.”
قَالَ بَلْ أَلْقُوا ۖ فَإِذَا حِبَالُهُمْ وَعِصِيُّهُمْ يُخَيَّلُ إِلَيْهِ مِنْ سِحْرِهِمْ أَنَّهَا تَسْعَىٰ
66-) Kale bel elku* feizâ hıbalühüm ve `ısıyyühüm yuhayyelü ileyhi min sıhrihim enneha tes`a;
66-) (Musa) dedi ki: “Hayır, siz atın”… Bir de ne görsün! Onların ipleri ve değnekleri, sihirlerinden ötürü, kendisine, koşuyorlarmış gibi geldi (hayal).
فَأَوْجَسَ فِي نَفْسِهِ خِيفَةً مُوسَىٰ
67-) Feevcese fiy nefsihi hıyfeten Musa;
67-) Musa içinde korkuyu hissetti!
قُلْنَا لَا تَخَفْ إِنَّكَ أَنْتَ الْأَعْلَىٰ
68-) Kulna lâ tehaf inneke entel a`lâ;
68-) “Korkma! Muhakkak ki sen, evet sen üstünsün” dedik.
وَأَلْقِ مَا فِي يَمِينِكَ تَلْقَفْ مَا صَنَعُوا ۖ إِنَّمَا صَنَعُوا كَيْدُ سَاحِرٍ ۖ وَلَا يُفْلِحُ السَّاحِرُ حَيْثُ أَتَىٰ
69-) Ve elkı ma fiy yemiynike telkaf ma sane`û* innema sane`û keydü sahır* ve lâ yüflihus sahıru haysü eta;
69-) “Sağ elindekini bırak, onların ürettiklerini yutsun… (Onlar) sadece sihirbazın hilesini yapıp ürettiler… Sihirbaz nereye gitse kurtuluşu olmaz.”
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سُجَّدًا قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ هَارُونَ وَمُوسَىٰ
70-) Feulkıyes seharetü sücceden kalu amenna Bi Rabbi Harune ve Musa;
70-) Bu sebeple sihirbazlar, önünde yere kapandılar… “Harun ve Musa`nın Rabbine (B işareti kapsamında) iman ettik” dediler.
قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ ۖ فَلَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ فِي جُذُوعِ النَّخْلِ وَلَتَعْلَمُنَّ أَيُّنَا أَشَدُّ عَذَابًا وَأَبْقَىٰ
71-) Kale amentüm lehu kable en azene leküm* innehu le kebiyrukümülleziy allemekümüssıhr* fele ükattıanne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve le usallibenneküm fiy cüzû`ınnahl* ve leta`lemünne eyyüna eşeddü azâben ve ebka;
71-) (Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden Ona iman ettiniz ha! Muhakkak ki O, size sihri öğreten büyüğünüzdür… Andolsun ki, sizin ellerinizi ve sizin ayaklarınızı çaprazlama keseceğim ve elbette sizi hurma dallarından asacağım… Hangimizin azapça daha şiddetli ve daha kalıcı olduğunu elbette bileceksiniz!”
قَالُوا لَنْ نُؤْثِرَكَ عَلَىٰ مَا جَاءَنَا مِنَ الْبَيِّنَاتِ وَالَّذِي فَطَرَنَا ۖ فَاقْضِ مَا أَنْتَ قَاضٍ ۖ إِنَّمَا تَقْضِي هَٰذِهِ الْحَيَاةَ الدُّنْيَا
72-) Kalu len nü`sireke alâ ma caena minel beyyinati velleziy fetarena fakdı ma ente kad* innema takdiy hazihil hayated dünya;
72-) Dediler ki: “Bize gelen apaçık mucizelerden sonra, bizi yaratan üstüne seni asla tercih etmeyeceğiz… Ne hükmedeceksen hükmet! Sen sadece şu dünya hayatına hükmedersin.”
إِنَّا آمَنَّا بِرَبِّنَا لِيَغْفِرَ لَنَا خَطَايَانَا وَمَا أَكْرَهْتَنَا عَلَيْهِ مِنَ السِّحْرِ ۗ وَاللَّهُ خَيْرٌ وَأَبْقَىٰ
73-) İnna amenna Bi Rabbina li yağfire lena hatayana ve ma ekrehtena aleyhi mines sıhr* vAllâhu hayrun ve ebka;
73-) “Gerçekten Rabbimize iman ettik ki bizim için hatalarımızı ve sihirbazlığımızı mağfiret etsin… Allâh daha hayırlı ve bâkîdir.”
إِنَّهُ مَنْ يَأْتِ رَبَّهُ مُجْرِمًا فَإِنَّ لَهُ جَهَنَّمَ لَا يَمُوتُ فِيهَا وَلَا يَحْيَىٰ
74-) İnnehu men ye`ti Rabbehu mücrimen feinne lehu cehennem* lâ yemutü fiyha ve lâ yahyâ;
74-) Gerçek şu ki: Kim Rabbine karşı suçlu olarak gelirse işte cehennem onun içindir… Orada ne ölür (kurtulur), ne de diriliği yaşar!
وَمَنْ يَأْتِهِ مُؤْمِنًا قَدْ عَمِلَ الصَّالِحَاتِ فَأُولَٰئِكَ لَهُمُ الدَّرَجَاتُ الْعُلَىٰ
75-) Ve men ye`tihi mu`minen kad amiles salihati feülaike lehümüd derecatül `ula;
75-) Kim de O`na iman ederek, imanın gereği uygulamalarla gelirse, işte onlar için en yüce dereceler vardır.
جَنَّاتُ عَدْنٍ تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ خَالِدِينَ فِيهَا ۚ وَذَٰلِكَ جَزَاءُ مَنْ تَزَكَّىٰ
76-) Cennatu Adnin tecriy min tahtihel enharu halidiyne fiyha* ve zâlike cezaü men tezekkâ;
76-) Altlarından nehirler akan ADN cennetleri… Onda sonsuz yaşarlar… Arınıp tezkiye olanın karşılığı işte budur.
وَلَقَدْ أَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي فَاضْرِبْ لَهُمْ طَرِيقًا فِي الْبَحْرِ يَبَسًا لَا تَخَافُ دَرَكًا وَلَا تَخْشَىٰ
77-) Ve lekad evhayna ila Musa en esri Bi ıbadİY fadrib lehüm tariykan fiyl bahri yebesa* lâ tehafü dereken ve lâ tahşâ;
77-) Andolsun ki, Musa`ya (şunu) vahyettik: “Kullarımı geceleyin yürüt… Onlar için denizde asanla vurarak kuru bir yol aç! Yetişilmekten korkmaksızın ve (denizde boğulmaktan) dehşet duymaksızın (yürüsünler)!”
فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ بِجُنُودِهِ فَغَشِيَهُمْ مِنَ الْيَمِّ مَا غَشِيَهُمْ
78-) Feetbeahüm fir`avnu Bi cünudihi fe ğaşiyehüm minel yemmi ma ğaşiyehüm;
78-) Firavun, ordusu ile onları izledi de kendilerini deniz kaplayıp içine aldı, boğdu.
وَأَضَلَّ فِرْعَوْنُ قَوْمَهُ وَمَا هَدَىٰ
79-) Ve edalle fir`avnu kavmehu ve ma heda;
79-) Firavun, halkını saptırdı, doğru yola kılavuzlamadı.
يَا بَنِي إِسْرَائِيلَ قَدْ أَنْجَيْنَاكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَوَاعَدْنَاكُمْ جَانِبَ الطُّورِ الْأَيْمَنَ وَنَزَّلْنَا عَلَيْكُمُ الْمَنَّ وَالسَّلْوَىٰ
80-) Ya beniy israiyle kad enceynaküm min adüvviküm ve vaadnaküm canibetTuril Eymene ve nezzelna aleykümülMenne vesSelva;
80-) Ey İsrailoğulları! Gerçekten biz sizi düşmanınızdan kurtardık ve Tur`un (Sina Dağı) sağ yanında size vadettik… Sizin üzerinize kudret helvası ve bıldırcın kuşu tenzîl ettik.
كُلُوا مِنْ طَيِّبَاتِ مَا رَزَقْنَاكُمْ وَلَا تَطْغَوْا فِيهِ فَيَحِلَّ عَلَيْكُمْ غَضَبِي ۖ وَمَنْ يَحْلِلْ عَلَيْهِ غَضَبِي فَقَدْ هَوَىٰ
81-) Külu min tayyibati ma razaknaküm ve lâ tetğav fiyhi feyehılle aleyküm ğadabİY* ve men yahlil aleyhi ğadabİY fekad heva;
81-) Sizi beslemekte olduğumuz yaşam gıdalarının temiz olanlarından yiyin ve onda aşırı gitmeyin… Yoksa üzerinizde (yaptıklarınızın sonucu olarak) gazabım açığa çıkar. Kimin üzerinde gazabım açığa çıkarsa hakikaten o derin düşüştedir.

2 Comments

  • Taha suresi 40 ncı ayette …ve katelte nefsen fenecceynake minel ğammi ve fetennake fütuna;dan sonrası yazılmamış ve şöyle devam etmesi gerekiyor : “lebiste sinine fi ehli medyene summe ci’te ala kaderin ya musa.”

admin için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir