10. CÜZ 3. HİZİP


09- TEVBE SÛRESİ التوبةAynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
يُرِيدُونَ أَنْ يُطْفِئُوا نُورَ اللَّهِ بِأَفْوَاهِهِمْ وَيَأْبَى اللَّهُ إِلَّا أَنْ يُتِمَّ نُورَهُ وَلَوْ كَرِهَ الْكَافِرُونَ
32-) Yüriydune en yutfiu nûrAllâhi Bi efvahihim ve ye`bAllâhu illâ en yütimme nûreHU velev kerihel kafirun;
32-) Allâh nûrunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar… Allâh, nûrunun tamamlanmasından başka bir şeye razı değildir! İsterse hakikat bilgisini inkâr edenlerin hoşuna gitmesin!

هُوَ الَّذِي أَرْسَلَ رَسُولَهُ بِالْهُدَىٰ وَدِينِ الْحَقِّ لِيُظْهِرَهُ عَلَى الدِّينِ كُلِّهِ وَلَوْ كَرِهَ الْمُشْرِكُونَ
33-) “HU”velleziy ersele RasûleHU Bil hüda ve diynil hakkı li yuzhirehu aled diyni küllihi velev kerihel müşrikûn;33-) “HÛ” ki, Rasûlü`nü hakikatin ta kendisi olarak ve Hak Din (geçerli Sünnetullâh, sistem bilgisi) ile irsâl etti, bütün din anlayışlarının üstüne geçirmek için… İsterse müşriklerin hoşuna gitmesin!
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِنَّ كَثِيرًا مِنَ الْأَحْبَارِ وَالرُّهْبَانِ لَيَأْكُلُونَ أَمْوَالَ النَّاسِ بِالْبَاطِلِ وَيَصُدُّونَ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۗ وَالَّذِينَ يَكْنِزُونَ الذَّهَبَ وَالْفِضَّةَ وَلَا يُنْفِقُونَهَا فِي سَبِيلِ اللَّهِ فَبَشِّرْهُمْ بِعَذَابٍ أَلِيمٍ
34-) Ya eyyühelleziyne amenû inne kesiyren minel`ahbari ver ruhbani leye`külune emvalenNasi Bil bâtıli ve yesuddune an sebiylillâh* velleziyne yeknizunez zehebe vel fiddate ve lâ yünfikuneha fiy sebiylillâh* febeşşir hüm Bi azâbin eliym;34-) Ey iman edenler! Muhakkak ki ahbardan (hahamlar) ve ruhbandan birçoğu, insanların mallarını bâtıl olarak yerler ve onları Allâh yolundan alıkoyarlar… Altın ve gümüşü depolayıp gizleyen ve onları Allâh yolunda infak etmeyenlere gelince, onları acı bir azap ile müjdele!
يَوْمَ يُحْمَىٰ عَلَيْهَا فِي نَارِ جَهَنَّمَ فَتُكْوَىٰ بِهَا جِبَاهُهُمْ وَجُنُوبُهُمْ وَظُهُورُهُمْ ۖ هَٰذَا مَا كَنَزْتُمْ لِأَنْفُسِكُمْ فَذُوقُوا مَا كُنْتُمْ تَكْنِزُونَ
35-) Yevme yuhma aleyha fiy nari cehenneme fetükva Bi ha cibahühüm ve cünubühüm ve zuhurühüm* hazâ ma keneztüm lienfüsiküm fezûku ma küntüm teknizun;
35-) Cehennem Nârı`nda, altın – gümüşün üzeri kızdırılıp, bunlarla, onların alınları, yanları ve sırtları dağlanacağı (çepeçevre azap görecekleri) süreçte (denilecek ki): “İşte bu nefsleriniz için toplayıp sakladıklarınız; artık tadın hazine edindiğinizi (sonuçlarını)!”
إِنَّ عِدَّةَ الشُّهُورِ عِنْدَ اللَّهِ اثْنَا عَشَرَ شَهْرًا فِي كِتَابِ اللَّهِ يَوْمَ خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ مِنْهَا أَرْبَعَةٌ حُرُمٌ ۚ ذَٰلِكَ الدِّينُ الْقَيِّمُ ۚ فَلَا تَظْلِمُوا فِيهِنَّ أَنْفُسَكُمْ ۚ وَقَاتِلُوا الْمُشْرِكِينَ كَافَّةً كَمَا يُقَاتِلُونَكُمْ كَافَّةً ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ مَعَ الْمُتَّقِينَ
36-) İnne `ıddeşşühuri indAllâhisna aşere şehren fiy Kitabillâhi yevme halekas Semavati vel`Arda minha erbaatün hurum* zâliked diynül kayyimü fela tazlimu fiyhinne enfüseküm ve katilül müşrikiyne kâffeten kema yükatiluneküm kâffeten, va`lemu ennAllâhe me`al müttekıyn;
36-) Muhakkak ki Allâh indînde, semâları ve arzı halk ettiği süreçte Allâh ilminde, ayların adedi on ikidir… Onlardan dördü haramdır (aylar); (Muharrem, Receb, Zilkaide, Zilhicce)… İşte Din-i Kayyim (geçerli, payidar sistem) budur… Onlar (haram aylar) içinde nefslerinize zulmetmeyin… Müşriklerle savaşın, onların hep birlikte sizinle savaştıkları gibi… İyi bilin ki Allâh korunanlarla beraberdir (mâiyet hakikatine işaret).
إِنَّمَا النَّسِيءُ زِيَادَةٌ فِي الْكُفْرِ ۖ يُضَلُّ بِهِ الَّذِينَ كَفَرُوا يُحِلُّونَهُ عَامًا وَيُحَرِّمُونَهُ عَامًا لِيُوَاطِئُوا عِدَّةَ مَا حَرَّمَ اللَّهُ فَيُحِلُّوا مَا حَرَّمَ اللَّهُ ۚ زُيِّنَ لَهُمْ سُوءُ أَعْمَالِهِمْ ۗ وَاللَّهُ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
37-) İnnemen Nesiy`ü ziyadetün fiyl küfri yudallu Bihilleziyne keferu yuhıllunehu âmen ve yuharrimunehu âmen liyüvatıu ıddete ma harramAllâhu feyuhıllu ma harramAllâh* züyyine lehüm sûu a`malihim* vAllâhu lâ yehdil kavmel kafiriyn;
37-) Haram ayları ertelemek ancak küfürde bir arttırmadır! Hakikat bilgisini inkâr edenler, onunla saptırılır… Onu bir yıl helal sayarlar, bir yıl da haram yaparlar ki; Allâh`ın haram kıldığının (yalnızca) sayısına uysunlar da (arkasındaki esas önemli olayı örtüp böylece) Allâh`ın haram kıldığını helal kılsınlar! (Oysa haramiyet, ayların özelliğinden değil Allâh hükmündendir)… Kötü uygulamaları onlara süslü gösterildi… Allâh, hakikat bilgisini inkâr edenler topluluğuna hidâyet etmez.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا مَا لَكُمْ إِذَا قِيلَ لَكُمُ انْفِرُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ اثَّاقَلْتُمْ إِلَى الْأَرْضِ ۚ أَرَضِيتُمْ بِالْحَيَاةِ الدُّنْيَا مِنَ الْآخِرَةِ ۚ فَمَا مَتَاعُ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا فِي الْآخِرَةِ إِلَّا قَلِيلٌ
38-) Ya eyyühelleziyne amenû ma leküm izâ kıyle lekümünfiru fiy sebiylillâhis sâkaltüm ilel`Ard* eradıytüm Bil hayatid dünya minel`ahireti, fema metaul hayatid dünya fiyl` ahireti illâ kaliyl;
38-) Ey iman edenler… Size ne oldu ki: “Allâh yolunda savaşa çıkın” denildiğinde ağırlaşıp arza çakıldınız! Sonsuz gelecek yaşam karşılığında dünya hayatına mı razı oldunuz? (Oysa) dünya hayatının nimetleri gelecek yaşamdakilere göre, hiç mesabesindedir!
إِلَّا تَنْفِرُوا يُعَذِّبْكُمْ عَذَابًا أَلِيمًا وَيَسْتَبْدِلْ قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّوهُ شَيْئًا ۗ وَاللَّهُ عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
39-) İlla tenfiru yuazzibküm azâben eliymen ve yestebdil kavmen ğayreküm ve lâ tedurruhu şey`a* vAllâhu alâ külli şey`in Kadiyr;
39-) Eğer gazaya çıkmazsanız, sizi acı bir azapla azaplandırır; sizin yerinize (size bedel) başka bir toplum getiririz ve siz O`na hiçbir şekilde zarar veremezsiniz… Allâh her şeye Kaadir`dir.
إِلَّا تَنْصُرُوهُ فَقَدْ نَصَرَهُ اللَّهُ إِذْ أَخْرَجَهُ الَّذِينَ كَفَرُوا ثَانِيَ اثْنَيْنِ إِذْ هُمَا فِي الْغَارِ إِذْ يَقُولُ لِصَاحِبِهِ لَا تَحْزَنْ إِنَّ اللَّهَ مَعَنَا ۖ فَأَنْزَلَ اللَّهُ سَكِينَتَهُ عَلَيْهِ وَأَيَّدَهُ بِجُنُودٍ لَمْ تَرَوْهَا وَجَعَلَ كَلِمَةَ الَّذِينَ كَفَرُوا السُّفْلَىٰ ۗ وَكَلِمَةُ اللَّهِ هِيَ الْعُلْيَا ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
40-) İlla tensuruhu fekad nasarehullâhu, iz ahrecehülleziyne keferu sâniyesneyni, iz hüma fiyl ğayri, iz yekulü lisahıbihi lâ tahzen innAllâhe meana* feenzelAllâhu sekiynetehu aleyhi ve eyyedehu Bi cünudin lem teravha ve ceale kelimetelleziyne keferus süfla* ve kelimetullahi hiyel `ulya* vAllâhu Aziyzün Hakiym;
40-) Gerçekten Allâh O`na yardım etmiştir, siz O`na yardım etmeseniz de! Hani hakikat bilgisini inkâr edenler O`nu (yurdundan) çıkmak zorunda bıraktıklarında; O, ikinin ikincisi (iki kişiden biri) idi! Hani onlar (Hz.Rasûlullâh ve Hz.Ebu Bekr) mağarada idiler… Hani arkadaşına: “Mahzun olma, muhakkak ki Allâh bizimle beraberdir (mâiyet sırrına işaret ediyordu)” diyordu… Allâh, sekinetini (güven duygusuyla oluşan sakinlik) O`nun üzerine inzâl etmiş ve O`nu görmediğiniz ordularla desteklemişti. Hakikat bilgisini inkâr edenlerin sözlerini süfla (en aşağı) kılmıştı… Allâh sözü, işte ulyadır (en üstün)! Allâh Aziyz`dir, Hakiym`dir.
انْفِرُوا خِفَافًا وَثِقَالًا وَجَاهِدُوا بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
41-) İnfiru hıfafen ve sikalen ve cahidu Bi emvaliküm ve enfüsiküm fiy sebiylillâh* zâliküm hayrun leküm in küntüm ta`lemun;
41-) Gerek hafif ve gerek ağır silahlı olarak cihada çıkın… Mallarınızla, canlarınızla Allâh yolunda mücahede edin… Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır.
لَوْ كَانَ عَرَضًا قَرِيبًا وَسَفَرًا قَاصِدًا لَاتَّبَعُوكَ وَلَٰكِنْ بَعُدَتْ عَلَيْهِمُ الشُّقَّةُ ۚ وَسَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ لَوِ اسْتَطَعْنَا لَخَرَجْنَا مَعَكُمْ يُهْلِكُونَ أَنْفُسَهُمْ وَاللَّهُ يَعْلَمُ إِنَّهُمْ لَكَاذِبُونَ
42-) Lev kâne aradan kariyben ve seferen kasıden lettebe`ûke ve lâkin be`udet aleyhimüş şükkah* ve seyahlifune Billâhi levisteta`na leharecna meaküm* yühlikûne enfüsehüm* vAllâhu ya`lemü innehüm lekâzibun;
42-) Eğer yakında bir ganimet veya biraz daha yorucu yoldaki olsaydı, senin peşinden gelirlerdi. Fakat bu iş onlara zorlu geldi. (Bununla beraber onlar) “Eğer gücümüz yetseydi, elbette sizinle beraber biz de sefere çıkardık” diye Allâh adına yemin edecekler… Kendilerini helâk ediyorlar… Allâh biliyor ki onlar kesinlikle yalancılardır.
عَفَا اللَّهُ عَنْكَ لِمَ أَذِنْتَ لَهُمْ حَتَّىٰ يَتَبَيَّنَ لَكَ الَّذِينَ صَدَقُوا وَتَعْلَمَ الْكَاذِبِينَ
43-) `AfAllâhu `ank* lime ezinte lehüm hatta yetebeyyene lekelleziyne sadeku ve ta`lemel kazibiyn;
43-) Allâh seni affetti (bunun sıkıntısını yaşamazsın)! (Tebuk Seferi dolayısıyla) doğru söyleyenleri ve yalancıları net olarak bilinceye kadar niçin onlara izin verdin?
لَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ أَنْ يُجَاهِدُوا بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنْفُسِهِمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالْمُتَّقِينَ
44-) Lâ yeste`zinükelleziyne yu`minune Billâhi vel yevmil ahıri en yücahidu Bi emvalihim ve enfüsihim* vAllâhu Aliymun Bil müttekıyn;
44-) Esmâ`sıyla hakikati olan Allâh`a ve yaşanacak sonsuz sürece iman edenler, mallarıyla, canlarıyla mücahede etmekten (geri kalmamak için) senden izin istemezler… Allâh korunanları (Esmâ`sıyla onların hakikati olarak) Bilen`dir.
إِنَّمَا يَسْتَأْذِنُكَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ وَارْتَابَتْ قُلُوبُهُمْ فَهُمْ فِي رَيْبِهِمْ يَتَرَدَّدُونَ
45-) İnnema yeste`zinükelleziyne lâ yu`minune Billâhi vel yevmil`ahıri vertabet kulubühüm fehüm fiy raybihim yetereddedun;
45-) Esmâ`sıyla hakikati olan Allâh`a ve yaşanacak sonsuz sürece iman etmeyen ve bilinçleri şüphe dolu kimseler (seninle sefere çıkmamak için) senden izin isterler… Onlar şüpheleri içinde tereddüt edip dururlar.
وَلَوْ أَرَادُوا الْخُرُوجَ لَأَعَدُّوا لَهُ عُدَّةً وَلَٰكِنْ كَرِهَ اللَّهُ انْبِعَاثَهُمْ فَثَبَّطَهُمْ وَقِيلَ اقْعُدُوا مَعَ الْقَاعِدِينَ
46-) Velev eradül huruce lee`addu lehu `uddeten ve lâkin kerihellahünbiasehüm fesebbetahüm ve kıylak`udu meal ka`ıdiyn;
46-) Eğer (onlar sefere) çıkmak dileselerdi elbette onun için bir hazırlıkları olurdu. Fakat Allâh onların sefere çıkmalarını gereksiz gördü de, onları sefere çıkarttırmadı: “Oturun, oturanlarla beraber” denildi.
لَوْ خَرَجُوا فِيكُمْ مَا زَادُوكُمْ إِلَّا خَبَالًا وَلَأَوْضَعُوا خِلَالَكُمْ يَبْغُونَكُمُ الْفِتْنَةَ وَفِيكُمْ سَمَّاعُونَ لَهُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ
47-) Lev harecu fiyküm ma zâduküm illâ habâlen ve le evda`û hılaleküm yebğunekümül fitnete, ve fiyküm semma`une lehüm* vAllâhu Aliymun Bizzâlimiyn;
47-) Eğer sizinle sefere çıksalardı, size dertten başka katkıları olmayacaktı. Mutlaka fitne arzulayarak aranıza sokulurlardı… İçinizde onları dinleyenler var. Allâh zâlimleri (Esmâ`sıyla onların hakikati olarak) Bilen`dir.
لَقَدِ ابْتَغَوُا الْفِتْنَةَ مِنْ قَبْلُ وَقَلَّبُوا لَكَ الْأُمُورَ حَتَّىٰ جَاءَ الْحَقُّ وَظَهَرَ أَمْرُ اللَّهِ وَهُمْ كَارِهُونَ
48-) Lekadibteğavül fitnete min kablü ve kallebu lekel`umure hatta cael Hakku ve zahere emrullahi ve hüm karihun;
48-) Andolsun ki, daha önce de fitne aradılar ve işleri senin için tersine çevirdiler… Nihayet Hak geldi ve onlar hoşlanmasa da Allâh`ın hükmü açığa çıktı.
وَمِنْهُمْ مَنْ يَقُولُ ائْذَنْ لِي وَلَا تَفْتِنِّي ۚ أَلَا فِي الْفِتْنَةِ سَقَطُوا ۗ وَإِنَّ جَهَنَّمَ لَمُحِيطَةٌ بِالْكَافِرِينَ
49-) Ve minhüm men yekulü`zen liy ve lâ teftinniy* ela fiyl fitneti sekatu* ve inne cehenneme lemuhıytatün Bil kafiriyn;
49-) Onlardan bazısı: “Bana izin ver, beni fitneye düşürme” der… Dikkat edin, fitnenin tâ içindedirler zaten! Muhakkak ki Cehennem (yanma şartları), hakikat bilgisini inkâr edenleri (Esmâ`sıyla onların hakikati olarak) ihâta eder!
إِنْ تُصِبْكَ حَسَنَةٌ تَسُؤْهُمْ ۖ وَإِنْ تُصِبْكَ مُصِيبَةٌ يَقُولُوا قَدْ أَخَذْنَا أَمْرَنَا مِنْ قَبْلُ وَيَتَوَلَّوْا وَهُمْ فَرِحُونَ
50-) İn tusıbke hasenetün tesü`hüm* ve in tusıbke musıybetün yekulu kad ehazna emrena min kablü ve yetevellev ve hüm ferihun;
50-) Eğer sana bir güzellik erişse (bu) onları üzer… Şayet sana nahoş bir olay isâbet etse: “İyi ki önceden bu şekilde davranmışız” derler ve sevinerek dönüp giderler.
قُلْ لَنْ يُصِيبَنَا إِلَّا مَا كَتَبَ اللَّهُ لَنَا هُوَ مَوْلَانَا ۚ وَعَلَى اللَّهِ فَلْيَتَوَكَّلِ الْمُؤْمِنُونَ
51-) Kul len yusıybena illâ ma ketebAllâhu lena* HUve mevlâna* ve alAllâhi fel yetevekkelil mu`minun;
51-) De ki: “Allâh`ın bize yazdığından başkası, asla bize erişmeyecektir! `HÛ`, Mevlâ`mızdır! İman edenler ancak Allâh`a tevekkül (hakikatlerindeki El Vekiyl isminin, gereğini yerine getireceğine iman) etsinler.”
قُلْ هَلْ تَرَبَّصُونَ بِنَا إِلَّا إِحْدَى الْحُسْنَيَيْنِ ۖ وَنَحْنُ نَتَرَبَّصُ بِكُمْ أَنْ يُصِيبَكُمُ اللَّهُ بِعَذَابٍ مِنْ عِنْدِهِ أَوْ بِأَيْدِينَا ۖ فَتَرَبَّصُوا إِنَّا مَعَكُمْ مُتَرَبِّصُونَ
52-) Kul hel terebbesune Bina illâ ıhdel husneyeyn* ve nahnü neterabbesu Biküm en yusıybekümullâhu Bi azâbin min ındiHİ ev Bi eydiyna* feterabbesu inna me`aküm müterabbisun;
52-) De ki: “İki güzellikten (ganimet veya şehîd olmak) hangisi gelecek diye mi bizi izliyorsunuz? Biz de, Allâh`ın, kendi indînden (içinizden, hastalık vs.) yahut bizim ellerimiz olarak bir azap vermesini bekliyoruz… O hâlde umutla bekleyin (başımıza gelmesini istediğinizi); biz de sizinle beraber bekleyenleriz.”
قُلْ أَنْفِقُوا طَوْعًا أَوْ كَرْهًا لَنْ يُتَقَبَّلَ مِنْكُمْ ۖ إِنَّكُمْ كُنْتُمْ قَوْمًا فَاسِقِينَ
53-) Kul enfiku tav`an ev kerhen len yütekabbele minküm* inneküm küntüm kavmen fasikıyn;
53-) De ki: “Kendi arzunuzla veya isteksizce, Allâh uğruna, diyerek bağış yapın, sizden asla kabul olunmayacaktır… Çünkü siz fâsık (inanç sistemi bozulmuş) bir grup oldunuz!”
وَمَا مَنَعَهُمْ أَنْ تُقْبَلَ مِنْهُمْ نَفَقَاتُهُمْ إِلَّا أَنَّهُمْ كَفَرُوا بِاللَّهِ وَبِرَسُولِهِ وَلَا يَأْتُونَ الصَّلَاةَ إِلَّا وَهُمْ كُسَالَىٰ وَلَا يُنْفِقُونَ إِلَّا وَهُمْ كَارِهُونَ
54-) Ve ma mene`ahüm en tukbele minhüm nefekatühüm illâ ennehüm keferu Billâhi ve Bi RasûliHİ ve lâ ye`tunes Salâte illâ ve hüm küsala ve lâ yünfikune illâ ve hüm karihun;
54-) İnfaklarının (Allâh için yaptıkları harcamaların) onlardan kabul edilmesine engel şudur: Onlar, Esmâ`sıyla onların hakikati olarak Allâh`ı ve Rasûlü`nü inkâr edenlerden oldular; salâta ancak tembel tembel gelirler ve ancak istemeye istemeye bağışta bulunurlar.
فَلَا تُعْجِبْكَ أَمْوَالُهُمْ وَلَا أَوْلَادُهُمْ ۚ إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُعَذِّبَهُمْ بِهَا فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَتَزْهَقَ أَنْفُسُهُمْ وَهُمْ كَافِرُونَ
55-) Fela tu`cibke emvalühüm ve lâ evladühüm* innema yüriydullâhu liyu`azzibehüm Biha fiyl hayatid dünya ve tezheka enfüsühüm ve hüm kafirun;
55-) Onların ne zenginlikleri ve ne de evlatları seni imrendirmesin… Allâh bunlarla ancak dünya hayatında onlara azap etmeyi (bunlara yönelmenin getirisi olan Allâh`tan uzak düşmenin oluşturacağı azabı) ve hakikat bilgisini inkâr edenler olarak canlarının çıkmasını irade ediyor (mekr yoluyla).
وَيَحْلِفُونَ بِاللَّهِ إِنَّهُمْ لَمِنْكُمْ وَمَا هُمْ مِنْكُمْ وَلَٰكِنَّهُمْ قَوْمٌ يَفْرَقُونَ
56-) Ve yahlifune Billâhi innehüm leminküm* ve mahüm minküm ve lakinnehüm kavmün yefrakun;
56-) Allâh namına yemin ediyorlar ki kendileri kesinlikle sizdenmişler! (Oysa) onlar sizden değillerdir! Ne var ki onlar korkuda şiddetli (korkak) bir kavimdir.
لَوْ يَجِدُونَ مَلْجَأً أَوْ مَغَارَاتٍ أَوْ مُدَّخَلًا لَوَلَّوْا إِلَيْهِ وَهُمْ يَجْمَحُونَ
57-) Lev yecidune melceen ev meğaratin ev müddehalen levellev ileyhi ve hüm yecmehun;
57-) Eğer sığınacak bir yer yahut mağaralar ya da içine girilecek bir delik bulsalar, korkuyla oraya sığınırlardı; onlar şaşkın hâldedirler!
وَمِنْهُمْ مَنْ يَلْمِزُكَ فِي الصَّدَقَاتِ فَإِنْ أُعْطُوا مِنْهَا رَضُوا وَإِنْ لَمْ يُعْطَوْا مِنْهَا إِذَا هُمْ يَسْخَطُونَ
58-) Ve minhüm men yelmizüke fiys sadakat* fein u`tu minha radu ve in lem yu`tav minha izâ hüm yeshatun;
58-) Onlardan kimi de verdiğin yardımlar hakkında, sana dil uzatırlar… Eğer kendilerine verilirse razı olurlar… Eğer yardımlar kendilerine verilmemişse birden öfkelenirler.
وَلَوْ أَنَّهُمْ رَضُوا مَا آتَاهُمُ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَقَالُوا حَسْبُنَا اللَّهُ سَيُؤْتِينَا اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ وَرَسُولُهُ إِنَّا إِلَى اللَّهِ رَاغِبُونَ
59-) Velev ennehüm radu ma atahumullâhu ve RasûluHU ve kalu hasbünAllâhu seyü`tiynAllâhu min fadliHİ ve RasûluHU, inna ilAllâhi rağıbun;

59-) Onlar, Allâh`ın ve Rasûlü`nün onlara verdiğine razı olsalardı ve: “Allâh bize yeter… Yakında Allâh bize fazlından verecek, Rasûlü de… Doğrusu biz Allâh`a yönelmişlerdeniz” deselerdi.

إِنَّمَا الصَّدَقَاتُ لِلْفُقَرَاءِ وَالْمَسَاكِينِ وَالْعَامِلِينَ عَلَيْهَا وَالْمُؤَلَّفَةِ قُلُوبُهُمْ وَفِي الرِّقَابِ وَالْغَارِمِينَ وَفِي سَبِيلِ اللَّهِ وَابْنِ السَّبِيلِ ۖ فَرِيضَةً مِنَ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ حَكِيمٌ
60-) İnnemes sadakatü lilfükarai velmesakiyni vel amiliyne aleyha vel müellefeti kulubühüm ve fiyrrikabi vel ğarimiyne ve fiy sebiylillâhi vebnis sebiyl* feriydaten minAllâh* vAllâhu Aliymun Hakiym;
60-) Sadakalar Allâh`tan bir farz olarak; ancak yoksullar, düşkünler, sadaka işleri ile ilgili çalışanlar, İslâm`a yönlendirilmek istenenler, köleler, borçlular, Allâh yolunda (harcama) ve yolcular içindir… Allâh Aliym`dir, Hakiym`dir.
وَمِنْهُمُ الَّذِينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ أُذُنٌ ۚ قُلْ أُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذِينَ آمَنُوا مِنْكُمْ ۚ وَالَّذِينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللَّهِ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
61-) Ve minhümülleziyne yü`zünen Nebiyye ve yekulune huve üzün* kul üzünü hayrin leküm yu`minu Billâhi ve yu`minu lil mu`miniyne ve rahmetün lilleziyne amenû minküm* velleziyne yü`zûne RasûlAllâhi lehüm azâbün eliym;
61-) Onlardan bazıları da En Nebi`ye (Hz.Rasûlullâh`a) eziyet ederler ve: “O, her duyduğuna (aldığı vahye) inanan biri” derler… De ki: “Size hayır ulaşsın diye (vahye) kulak verendir! Esmâ`sıyla onların hakikati olarak Allâh`a iman eder, iman edenlere inanır ve sizden iman etmişlere de bir rahmettir”… Allâh Rasûlünü incitenlere gelince, onlar için acı bir azap vardır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir