2. CÜZ 4. HİZİP


02-) BAKARA SÛRESİ البقرة Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَإِذَا طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ فَبَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا تَعْضُلُوهُنَّ أَنْ يَنْكِحْنَ أَزْوَاجَهُنَّ إِذَا تَرَاضَوْا بَيْنَهُمْ بِالْمَعْرُوفِ ۗ ذَٰلِكَ يُوعَظُ بِهِ مَنْ كَانَ مِنْكُمْ يُؤْمِنُ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الْآخِرِ ۗ ذَٰلِكُمْ أَزْكَىٰ لَكُمْ وَأَطْهَرُ ۗ وَاللَّهُ يَعْلَمُ وَأَنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
232-) Ve izâ tallaktümünnisâe febelağne ecelehünne felâ ta`dulûhünne en yenkıhne ezvacehünne izâ teradav beynehüm Bil ma`rûf* zâlike yûazu Bihî men kâne minküm yu`minü Billâhi vel yevmil ahıri, zâliküm ezkâ leküm ve ather* vAllâhu ya`lemu ve entüm lâ ta`lemûn;
232-) Karılarınızı boşadığınızda, bekleme süresi sonunda, aralarında karşılıklı anlaşmaları hâlinde, evlenmelerine engel olmayın. Bu sizden kim Allâh`a ve gelecekte yaşanacak sürece iman ediyorsa ona verilmiş olan bir öğüttür. İşte bu sizin için daha tezkiyeli (beşerî şartlanmalardan arı) ve daha temizdir. Allâh bilir siz bilmezsiniz
وَالْوَالِدَاتُ يُرْضِعْنَ أَوْلَادَهُنَّ حَوْلَيْنِ كَامِلَيْنِ ۖ لِمَنْ أَرَادَ أَنْ يُتِمَّ الرَّضَاعَةَ ۚ وَعَلَى الْمَوْلُودِ لَهُ رِزْقُهُنَّ وَكِسْوَتُهُنَّ بِالْمَعْرُوفِ ۚ لَا تُكَلَّفُ نَفْسٌ إِلَّا وُسْعَهَا ۚ لَا تُضَارَّ وَالِدَةٌ بِوَلَدِهَا وَلَا مَوْلُودٌ لَهُ بِوَلَدِهِ ۚ وَعَلَى الْوَارِثِ مِثْلُ ذَٰلِكَ ۗ فَإِنْ أَرَادَا فِصَالًا عَنْ تَرَاضٍ مِنْهُمَا وَتَشَاوُرٍ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْهِمَا ۗ وَإِنْ أَرَدْتُمْ أَنْ تَسْتَرْضِعُوا أَوْلَادَكُمْ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِذَا سَلَّمْتُمْ مَا آتَيْتُمْ بِالْمَعْرُوفِ ۗ وَاتَّقُوا اللَّهَ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
233-) Vel validatu yurdı`ne evladehünne havleyni kâmileyni limen erade en yütimmerredâ`ate ve alel mevlûdi lehû rizkuhünne ve kisvetühünne Bil ma`rûf* lâ tükellefü nefsün illâ vüs`ahâ* lâ tudârre validetün Bi veledihâ ve lâ mevlûdün lehû Bi veledihi ve alel vârisi mislü zâlik* fein eradâ fisâlen an terâdın minhümâ ve teşâvürin felâ cünâha aleyhimâ* ve in eradtüm en testerdı`û evlâdeküm felâ cünâtıa aleyküm izâ sellemtüm mâ âteytüm Bil ma`rûf* vettekullâtıe va`lemû ennAllâhe Bi mâ ta`melûne Basıyr;
233-) (Boşanmış annelerin) süt emzirmesini tamamlatmak isteyen (babalar) için, anneler iki tam yıl çocuklarını emzirebilirler. Bu süre zarfında onların rızkı ve giyim kuşamı örfte olduğu üzere babanın yükümlülüğündedir. Hiçbir nefse kapasitesini aşan teklif edilmez. Ne bir ana ne de bir baba çocuğu yüzünden zarara sokulmamalıdır. Vârise düşen de aynen böyledir. Eğer kendi rızaları ile anlaşarak çocuğu iki yıldan önce sütten kesmek isterlerse kendilerine bir suç yoktur. Eğer çocuklarınızı (sütanne tutup) emzirtmek isterseniz, örf üzere verilmesi gerekeni ödediğiniz takdirde, bunda da bir beis yoktur. Allâh`tan korunun ve iyi bilin ki Allâh (tüm yaptıklarınızın yaratanı olarak) Basıyr`dir.
وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا يَتَرَبَّصْنَ بِأَنْفُسِهِنَّ أَرْبَعَةَ أَشْهُرٍ وَعَشْرًا ۖ فَإِذَا بَلَغْنَ أَجَلَهُنَّ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ بِالْمَعْرُوفِ ۗ وَاللَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ خَبِيرٌ
234-) Velleziyne yüteveffevne minküm ve yezerûne ezvâcen yeterebbasne Bi enfüsihinne erbeate eşhürin ve aşra* feizâ belağne ecelehünne felâ cünâha aleyküm fiymâ fealne fiy enfüsihinne Bil ma`rûf* vAllâhu Bi mâ ta`melûne Habiyr;
234-) Sizden vefat edenlerin geriye bıraktıkları eşleri dört ay on gün beklerler (yeniden evlenmek isterlerse). Sürenin sonunda onların örfe göre yaptıkları davranışta (başkasıyla evlenmesinde) bir suç yoktur. Allâh tüm yaptıklarınızın oluşturucusu olarak Habiyr`dir.
وَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِيمَا عَرَّضْتُمْ بِهِ مِنْ خِطْبَةِ النِّسَاءِ أَوْ أَكْنَنْتُمْ فِي أَنْفُسِكُمْ ۚ عَلِمَ اللَّهُ أَنَّكُمْ سَتَذْكُرُونَهُنَّ وَلَٰكِنْ لَا تُوَاعِدُوهُنَّ سِرًّا إِلَّا أَنْ تَقُولُوا قَوْلًا مَعْرُوفًا ۚ وَلَا تَعْزِمُوا عُقْدَةَ النِّكَاحِ حَتَّىٰ يَبْلُغَ الْكِتَابُ أَجَلَهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي أَنْفُسِكُمْ فَاحْذَرُوهُ ۚ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ غَفُورٌ حَلِيمٌ
235-) Ve lâ cünâha aleyküm fiymâ `arradtüm Bihî min hıtbetin nisâi ev eknentüm fiy enfüsiküm* alimAllâhu enneküm setezkürûnehünne ve lâkin lâ tüvâ`ıdûhünne sirran illâ en tekulû kavlen ma`rûfa* ve lâ ta`zimû ukdeten nikâhı hattâ yeblüğal Kitâbu eceleh* va`lemu ennAllâhe ya`lemu mâ fiy enfüsiküm fahzerûh* va`lemû ennAllâhe Ğafûr`un Haliym;
235-) (Bekleme sürecindeki) kadınlara evlenme isteğinizi hissettirmenizde veya içinizde saklamanızda bir suç yoktur. Allâh bilir ki sizin onlara meyliniz olacaktır. Fakat örf dışında, gizlice beraberliğe yeltenmeyin. Bekleme süresi doluncaya kadar nikâh bağını kurmayın. Bilin ki Allâh bilinçlerinizdekini bilir; bundan dolayı O`ndan sakının. Bilin ki Allâh Ğafûr`dur, Haliym`dir.
لَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ إِنْ طَلَّقْتُمُ النِّسَاءَ مَا لَمْ تَمَسُّوهُنَّ أَوْ تَفْرِضُوا لَهُنَّ فَرِيضَةً ۚ وَمَتِّعُوهُنَّ عَلَى الْمُوسِعِ قَدَرُهُ وَعَلَى الْمُقْتِرِ قَدَرُهُ مَتَاعًا بِالْمَعْرُوفِ ۖ حَقًّا عَلَى الْمُحْسِنِينَ
236-) Lâ cünâha aleyküm in tallaktümün nisâe mâ lem temessûhünne ev tefridû lehünne feriydaten, ve metti`ûhünn* alel mûsi`ı kaderuhû ve alel muktiri kaderuh* metâ`an Bil ma`rûf* Hakkan alel muhsiniyn;
236-) Eğer kendileriyle yatmadan veya mehr tespit etmeden önce boşarsanız size bir suç yoktur. Onları faydalandırın. İmkânları geniş olan, kapasitesince, imkânları dar olan da kendi ölçüsünde örfte olduğu üzere faydalandırmalıdır (boşanan eşlerini). İhsan ediciler üzerine bir görevdir bu.
وَإِنْ طَلَّقْتُمُوهُنَّ مِنْ قَبْلِ أَنْ تَمَسُّوهُنَّ وَقَدْ فَرَضْتُمْ لَهُنَّ فَرِيضَةً فَنِصْفُ مَا فَرَضْتُمْ إِلَّا أَنْ يَعْفُونَ أَوْ يَعْفُوَ الَّذِي بِيَدِهِ عُقْدَةُ النِّكَاحِ ۚ وَأَنْ تَعْفُوا أَقْرَبُ لِلتَّقْوَىٰ ۚ وَلَا تَنْسَوُا الْفَضْلَ بَيْنَكُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ
237-) Ve in tallaktümûhünne min kabli en temessûhünne ve kad feradtüm lehünne feriydaten fenısfü ma feradtüm illâ en ya`fûne ev ya`fuvelleziy Bi yedihi ukdetün nikâh* ve en ta`fû akrabu littakvâ* ve lâ tensevül fadle beyneküm* innAllâhe Bi mâ ta`melûne Basıyr;
237-) Kendilerine bir mehr tayin ettikten sonra, onlarla yatmadan önce boşamışsanız, karar verdiğiniz mehrin yarısını kendilerine verin. Ancak kendileri veya nikâh akdi vekîlleri vazgeçerse bu haktan, o başka. Sizin (mehrin tümünü ona) bağışlamanız ise takvaya daha uygundur. Birbirinize faziletli davranmayı unutmayın. Muhakkak Allâh yaptıklarınızı Basıyr`dir (değerlendirmektedir).
حَافِظُوا عَلَى الصَّلَوَاتِ وَالصَّلَاةِ الْوُسْطَىٰ وَقُومُوا لِلَّهِ قَانِتِينَ
238-) Hafizû ales Salevati ves Salâtil Vüsta ve kumu Lillâhi kanitiyn;
238-) “Salât”lara (namaz – Allâh`a yöneliş), özellikle orta “salât”a (ikindi – şuurda her an bunu yaşamaya) dikkat edin. Kanitîn (tam teslim olmuşlar) olarak, Allâh için yaşayın.
فَإِنْ خِفْتُمْ فَرِجَالًا أَوْ رُكْبَانًا ۖ فَإِذَا أَمِنْتُمْ فَاذْكُرُوا اللَّهَ كَمَا عَلَّمَكُمْ مَا لَمْ تَكُونُوا تَعْلَمُونَ
239-) Fein hıftüm fericalen ev rükbana* feizâ emintüm fezkürullahe kema allemeküm ma lem tekünu ta`lemun;
239-) Sizi korkutacak tehlike söz konusu ise yürürken veya bineğiniz üstünde de (salâtı ikame edebilirsiniz)… Güvende olduğunuzda, bilmediklerinizi öğretenin öğretisince Allâh`ı zikredin (O`nun Esmâ`sının âlemlerde açığa çıkışını düşünün).
وَالَّذِينَ يُتَوَفَّوْنَ مِنْكُمْ وَيَذَرُونَ أَزْوَاجًا وَصِيَّةً لِأَزْوَاجِهِمْ مَتَاعًا إِلَى الْحَوْلِ غَيْرَ إِخْرَاجٍ ۚ فَإِنْ خَرَجْنَ فَلَا جُنَاحَ عَلَيْكُمْ فِي مَا فَعَلْنَ فِي أَنْفُسِهِنَّ مِنْ مَعْرُوفٍ ۗ وَاللَّهُ عَزِيزٌ حَكِيمٌ
240-) Velleziyne yüteveffevne minküm ve yezerune ezvacen, vasıyyeten liezvacihim meta`an ilel havli ğayra ıhrac* fein haracne fela cünaha aleyküm fiy ma fealne fiy enfüsihinne min ma`ruf* vAllâhu Aziyz`ün Hakiym;
240-) Vefat edenlerin geride kalan eşleri için, yaşadıkları evden çıkmaksızın bir yıla kadar geçimleri temin edilmek üzere vasiyet edilsin. Eğer evden kendileri ayrılırlarsa, kendi haklarını kullanmaları dolayısıyla, size bir sorumluluk yoktur. Allâh Aziyz`dir, Hakiym`dir.
وَلِلْمُطَلَّقَاتِ مَتَاعٌ بِالْمَعْرُوفِ ۖ حَقًّا عَلَى الْمُتَّقِينَ
241-) Ve lil mütallekati metaun Bil ma`ruf* Hakkan alel müttekıyn;
241-) Boşanmış kadınların örfe göre geçimlerini temin için nafaka alma hakkı vardır ki bu takva sahipleri için bir görevdir.
كَذَٰلِكَ يُبَيِّنُ اللَّهُ لَكُمْ آيَاتِهِ لَعَلَّكُمْ تَعْقِلُونَ
242-) Kezâlike yübeyyinullâhu leküm âyâtihi lealleküm ta`kılun;
242-) İşte Allâh sizler için yaşam kurallarını böylece açıklıyor ki belki akledersiniz.
أَلَمْ تَرَ إِلَى الَّذِينَ خَرَجُوا مِنْ دِيَارِهِمْ وَهُمْ أُلُوفٌ حَذَرَ الْمَوْتِ فَقَالَ لَهُمُ اللَّهُ مُوتُوا ثُمَّ أَحْيَاهُمْ ۚ إِنَّ اللَّهَ لَذُو فَضْلٍ عَلَى النَّاسِ وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَشْكُرُونَ
243-) Elem tera ilelleziyne harecu min diyarihim ve hüm ülufün hazerel mevt* fekale lehümüllâhu mutu sümme ahyahüm* innAllâhe lezûfadlin alenNasi ve lâkinne ekseranNasi lâ yeşkürun;
243-) Ölüm korkusuyla yurtlarını terk eden binlerce kişiyi görmedin mi? Allâh onlara “Ölün” dedi; sonra da diriltti. Şüphesiz ki Allâh insanlara fazl sahibidir; ama insanların ekseriyeti değerlendirmezler (verilen nimeti).
وَقَاتِلُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَاعْلَمُوا أَنَّ اللَّهَ سَمِيعٌ عَلِيمٌ
244-) Ve katilu fiy sebiylillâhi va`lemû ennAllâhe Semiy`un `Aliym;
244-) Allâh yolunda savaşın ve iyi bilin ki Allâh Semi` ve Aliym`dir.
مَنْ ذَا الَّذِي يُقْرِضُ اللَّهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ أَضْعَافًا كَثِيرَةً ۚ وَاللَّهُ يَقْبِضُ وَيَبْسُطُ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ
245-) Menzelleziy yukridullahe kardan hasenen feyudaıfehu lehu ad`afen kesiyreten, vAllâhu yakbidu ve yebsut* ve ileyhi türce`un;
245-) Kim, Allâh`a güzel bir ödünç verip de karşılığını katbekat geri almayı ister! Allâh kabz eder veya bast eder (tutar, sıkar, daraltır veya açar, genişletir, yayar)… O`na döndürülmektesiniz!
أَلَمْ تَرَ إِلَى الْمَلَإِ مِنْ بَنِي إِسْرَائِيلَ مِنْ بَعْدِ مُوسَىٰ إِذْ قَالُوا لِنَبِيٍّ لَهُمُ ابْعَثْ لَنَا مَلِكًا نُقَاتِلْ فِي سَبِيلِ اللَّهِ ۖ قَالَ هَلْ عَسَيْتُمْ إِنْ كُتِبَ عَلَيْكُمُ الْقِتَالُ أَلَّا تُقَاتِلُوا ۖ قَالُوا وَمَا لَنَا أَلَّا نُقَاتِلَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ وَقَدْ أُخْرِجْنَا مِنْ دِيَارِنَا وَأَبْنَائِنَا ۖ فَلَمَّا كُتِبَ عَلَيْهِمُ الْقِتَالُ تَوَلَّوْا إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ ۗ وَاللَّهُ عَلِيمٌ بِالظَّالِمِينَ
246-) Elem tera ilel melei min beniy israiyle min ba`di Musa* iz kalu li Nebiyyin lehümüb`as lena meliken nükatil fiy sebiylillâh* kale hel aseytüm in kütibe aleykümül kıtalu ella tukatilu* kalu ve ma lena ella nukatile fiy sebiylillâhi ve kad uhricna min diyarina ve ebnâina* felemma kütibe aleyhimül kıtalu tevellev illâ kaliylen minhüm* vAllâhu Aliym`ün Biz zalimiyn;
246-) Musa`dan sonra İsrailoğullarının ileri gelenlerinden bir grubu görmedin mi? Hani onlar Nebilerine: “Bizim için bir Melîk bâ`s et de Allâh yolunda savaşalım” demişlerdi. O Nebi de sordu: “Ya üzerinize savaş hükmolur da savaşmazsanız?”… Dediler: “Biz niye Allâh yolunda savaşmayalım ki? Üstelik yurdumuzdan, çocuklarımızdan olmuşken!” Ne zaman ki üzerlerine savaşmak hükmoldu, onlardan pek azı hariç savaşmaktan yüz çevirdiler. Allâh zâlimleri (onları Esmâ`sından yaratan olması dolayısıyla) Aliym`dir.
وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ اللَّهَ قَدْ بَعَثَ لَكُمْ طَالُوتَ مَلِكًا ۚ قَالُوا أَنَّىٰ يَكُونُ لَهُ الْمُلْكُ عَلَيْنَا وَنَحْنُ أَحَقُّ بِالْمُلْكِ مِنْهُ وَلَمْ يُؤْتَ سَعَةً مِنَ الْمَالِ ۚ قَالَ إِنَّ اللَّهَ اصْطَفَاهُ عَلَيْكُمْ وَزَادَهُ بَسْطَةً فِي الْعِلْمِ وَالْجِسْمِ ۖ وَاللَّهُ يُؤْتِي مُلْكَهُ مَنْ يَشَاءُ ۚ وَاللَّهُ وَاسِعٌ عَلِيمٌ
247-) Ve kale lehüm Nebiyyühüm innAllâhe kad bease leküm Talûte melikâ* kalu enna yekünu lehül mülkü aleyna ve nahnu ehakku Bil mülki minhu ve lem yü`te se`aten minel mal* kale innAllâhastefahu aleyküm ve zadehu bestaten fiyl ılmi vel cism* vAllâhu yü`tiy mülkeHU men yeşâ`* vAllâhu Vasi`un Aliym;
247-) Nebileri onlara dedi ki: “Muhakkak ki Allâh, Talut`u sizin için Melîk olarak bâ`s etti.” Dediler: “Nasıl olur da o bizim üzerimize mülk sahibi olur? Biz mülkümüze ondan daha çok hak sahibiyiz. Üstelik servet itibarıyla zengin de değildir.” Nebileri dedi ki: “Muhakkak ki Allâh onu sizin üzerinize seçti, ilimde derinlik, bedende genişlik verdi.” Allâh mülkünü (mülkünde tasarrufu) dilediğine verir. Allâh Vasi`dir, Aliym`dir.
وَقَالَ لَهُمْ نَبِيُّهُمْ إِنَّ آيَةَ مُلْكِهِ أَنْ يَأْتِيَكُمُ التَّابُوتُ فِيهِ سَكِينَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَبَقِيَّةٌ مِمَّا تَرَكَ آلُ مُوسَىٰ وَآلُ هَارُونَ تَحْمِلُهُ الْمَلَائِكَةُ ۚ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنِينَ
248-) Ve kale lehüm Nebiyyühüm inne ayete mülkiHI en ye`tiyekümüt tabûtu fiyhi sekiynetüm min Rabbiküm ve bekıyyetün mimma terake alu Musa ve alu Harune tahmilühül Melaiketü, inne fiy zâlike leayeten leküm in küntüm mu`miniyn;
248-) Nebileri onlara dedi ki: “Muhakkak ki onun hükümranlığının işareti, o tabutun (kalbin -şuurun) size gelmesidir. Ki onun içinde Rabbinizden bir sekine (iç huzuru – ferahlık), Musa ve Harun neslinden bir geriye kalan (ilim) vardır. Onu melâike (nefsinizdeki Esmâ kuvveleri) getirecektir. Muhakkak ki bunda kesin açık bir işaret vardır, eğer iman ehli iseniz.”
فَلَمَّا فَصَلَ طَالُوتُ بِالْجُنُودِ قَالَ إِنَّ اللَّهَ مُبْتَلِيكُمْ بِنَهَرٍ فَمَنْ شَرِبَ مِنْهُ فَلَيْسَ مِنِّي وَمَنْ لَمْ يَطْعَمْهُ فَإِنَّهُ مِنِّي إِلَّا مَنِ اغْتَرَفَ غُرْفَةً بِيَدِهِ ۚ فَشَرِبُوا مِنْهُ إِلَّا قَلِيلًا مِنْهُمْ ۚ فَلَمَّا جَاوَزَهُ هُوَ وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ قَالُوا لَا طَاقَةَ لَنَا الْيَوْمَ بِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ ۚ قَالَ الَّذِينَ يَظُنُّونَ أَنَّهُمْ مُلَاقُو اللَّهِ كَمْ مِنْ فِئَةٍ قَلِيلَةٍ غَلَبَتْ فِئَةً كَثِيرَةً بِإِذْنِ اللَّهِ ۗ وَاللَّهُ مَعَ الصَّابِرِينَ
249-) Fe lemma fesale Talûtu Bil cunûdi, kale innAllâhe mübteliyküm Bi neher* femen şeribe minhu feleyse minniy* vemen lem yat`amhü feinnehu minniy illâ menığterafe gurfeten Bi yedih* feşeribû minhu illâ kaliylen minhüm* felemma cavezehu huve velleziyne amenû meahu, kalu lâ takate lenel yevme Bi Calûte ve cunudih* kalelleziyne yezunnune ennehüm mulakullahi kem min fietin kaliyletin ğalebet fieten kesiyraten Biiznillâh* vAllâhu meas Sabiriyn;
249-) Talut, ordusuyla yola çıktığında (askerlerine) dedi ki: “Muhakkak Allâh sizi bir nehir ile sınayacaktır. Kim ondan içerse benden değildir. Kim ondan tatmazsa o da bendendir. Eliyle bir avuç kadar alan müstesna”… Fakat içlerinden pek azı hariç, ondan içtiler. Ne zaman ki O ve beraberindekiler nehrin karşı yakasına geçtiler, “Calut ve ordusuna karşı savaşacak gücümüz kalmadı” dediler. Allâh`a kavuşacaklarını (imanları sebebiyle) özlerinden gelen (yakîn) ile bilenler ise: “Pek çok defa, az bir topluluk Allâh`ın izniyle (Bi-iznillâh), kendilerinden çok fazla topluluğu yenmiştir. Allâh dayananlar ile beraberdir” dediler.
وَلَمَّا بَرَزُوا لِجَالُوتَ وَجُنُودِهِ قَالُوا رَبَّنَا أَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ أَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرِينَ
250-) Ve lemma berezu liCalûte ve cunudihi kalu Rabbena efrığ aleyna sabren ve sebbit akdamena vansurna alel kavmil kâfiriyn;
250-) Calut ve ordusunun karşısına çıktıklarında dua ettiler: “Rabbimiz dayanma kuvvesi ver, ayaklarımızı sâbitle, kaydırma ve inkârcılar topluluğuna karşı bize kazanma gücü ver.”
فَهَزَمُوهُمْ بِإِذْنِ اللَّهِ وَقَتَلَ دَاوُودُ جَالُوتَ وَآتَاهُ اللَّهُ الْمُلْكَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَهُ مِمَّا يَشَاءُ ۗ وَلَوْلَا دَفْعُ اللَّهِ النَّاسَ بَعْضَهُمْ بِبَعْضٍ لَفَسَدَتِ الْأَرْضُ وَلَٰكِنَّ اللَّهَ ذُو فَضْلٍ عَلَى الْعَالَمِينَ
251-) Fehezemuhüm Biiznillâhi ve katele Davudu Calûte ve atahullâhul Mülke vel Hikmete ve allemehu mimma yeşâ`* ve levla def`ullahin Nase ba`dahüm Bi ba`din le fesedetil Ardu ve lakinnAllâhe zû fadlin alel alemiyn;
251-) Derken (Bi-iznillâh) nefslerinin hakikati olan Allâh Esmâ`sının elvermesiyle, onları hezimete uğrattılar. Davud, Calut`u öldürdü. Allâh (Davud`a) mülkü ve Hikmeti verdi ve dilediğini ona talim etti (programladı Esmâ`sıyla özünden gelen bir yolla). Eğer Allâh insanların (eliyle) diğer bir kısmını saf dışı etmeseydi, elbette arz bozulurdu (yaşanmaz olurdu). Fakat Allâh`ın fazlı âlemler üzerinedir.