1928 – KESİŞ ŞEKLİ VE YERİ

KESİŞ ŞEKLİ VE YERİ

1928 – Ebu’l- Uşerâ Üsâme İbnu Mâlik İbnu Kahtam bâbasından anlatıyor: “Ey Allah’ın Resülü, dedim, kesme işi sâdece boğazdan ve gırtlaktan (lebbe) değil midir, (hayvanın başka yerinden de olur mu?)”

Şu cevabı verdi: “(Mızrağını hayvanın) dizine saplarsan sana o da kifâyet eder.” Tirmizi: “Bu, zarüret haline mahsustur” der.

Ebü Dâvud da: “Bu, (yüksekten) düşen bir hayvanın kesimiyle ilgilidir” demiştir.

Tirmizi, Et’ime 5, (1481); Ebü Dâvud, Edahi 16, (2825), Nesâi, Dahâyâ 25, (7, 228).

1929 – İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) buyurdular ki: “Elinde (tasarrufunda) olduğu halde (normal kesişten) seni aciz bırakan şey av gibidir.”

(Yine İbnu Abbâs), kuyuya düşen bir deve hakkında: “Neresinden gücün yeterse kes!” demiştir. Hz. Ali, İbnu Ömer ve Hz. Âişe (radıyallâhu anhüm) de bu görüşte idiler.

İbnu Abbâs, İbnu Ömer ve Enes (radıyallâhu anhüm): “Boğazdan kesmeye başlayınca (acele sebebiyle) başı kopuverse bunda bir beis yok. Ancak, ense tarafından kesilmişse yenmez, baş kopsa da kopmasa da farketmez” demiştir.

Buhâri, Zebâih 23, (Bir bâbın başlığında zikretmiştir).

1930 – El-Hudri (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resülullah (aleyhissalâtü vesselam)’a sorularak dendi ki: “Biz deve, sığır ve davarı, karınlarında cenin olduğu halde boğazlıyoruz. Cenini yiyelim mi, atalım mı?”

Şu cevabı verdi:

“Dilerseniz yiyin. Zira onların tezkiyesi (temiz ve helal olmaları) annelerinin tezkiyesine tâbidir.”

Ebü Dâvud, Edâhi 18, (2827); Tirmizi, Et’ime 2, (1476).

1931 – Hz. İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) buyurmuştur ki: “Bir deve kesildiği zaman karnındaki yavrunun tezkiyesi, devenin tezkiyesine tâbidir, yeter ki yavrunun hilkati (bütün uzuvlarının çıkmasıyla) tamamlanmış, tüyleri de bitmiş olsun. Yavru annenin karnından çıkınca (yine de hemen) kesilir, tâ ki içteki kan çıksın.”

Muvatta, Zebâih 8, (2, 490).