19. CÜZ 2. HİZİP


26-ŞU`ARÂ` SÛRESİ الشعراء Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
طسم
1-) Taa, Siiiiyn, Miiiiym;
1-) Ta, Siin, Miim.
تِلْكَ آيَاتُ الْكِتَابِ الْمُبِينِ
2-) Tilke ayatül Kitabil mubiyn;
2-) Bunlar apaçık ortada olan BİLGİnin (Sünnetullâh`ın) işaretleridir.
لَعَلَّكَ بَاخِعٌ نَفْسَكَ أَلَّا يَكُونُوا مُؤْمِنِينَ
3-) Lealleke bahı`un nefseke ella yekûnu mu`miniyn;
3-) İman etmiyorlar diye neredeyse kendini helâk edeceksin?
إِنْ نَشَأْ نُنَزِّلْ عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ آيَةً فَظَلَّتْ أَعْنَاقُهُمْ لَهَا خَاضِعِينَ
﴿4-) İn neşe` nünezzil aleyhim mines Semai ayeten fezallet a`nakuhüm leha hadı`ıyn;
4-) Eğer dilesek semâdan üzerlerine bir mucize inzâl ederiz de, zorunlu olarak boyunları bükülüp, hükmü kabul ederler!
وَمَا يَأْتِيهِمْ مِنْ ذِكْرٍ مِنَ الرَّحْمَٰنِ مُحْدَثٍ إِلَّا كَانُوا عَنْهُ مُعْرِضِينَ
5-) Ve ma ye`tiyhim min zikrin miner Rahmâni muhdesin illâ kânu anhu mu`ridıyn;
5-) Ne zaman kendilerine Rahmân`dan yeni bir hatırlatma gelse, hep ondan yüz çevirirler.
فَقَدْ كَذَّبُوا فَسَيَأْتِيهِمْ أَنْبَاءُ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
6-) Fekad kezzebu feseye`tiyhim enbau ma kânu Bihi yestehziun;
6-) Gerçekten yalanladılar! Alay edegeldikleri şeyin haberleri, kendilerine yakında gelecektir.
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَى الْأَرْضِ كَمْ أَنْبَتْنَا فِيهَا مِنْ كُلِّ زَوْجٍ كَرِيمٍ
7-) Evelem yerav ilel Ardı kem enbetna fiyha min külli zevcin keriym;
7-) Görmediler mi arzı ki, orada her cömert çiftten (genetik çifte sarmalından) nice (şeyler) yetiştirip büyüttük?
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
8- ) İnne fiy zâlike leayeten, ve ma kâne ekseruhüm mu`miniyn;
8- ) Muhakkak ki bunda bir işaret vardır… Onların ekseriyeti (Hakk`a, hakikatlerine) iman etmemişlerdir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
9-) Ve inne Rabbeke le”HU”vel Aziyzur Rahıym;
9-) Muhakkak ki senin Rabbin “HÛ”; El Aziyz`dir, Er Rahıym`dir.
وَإِذْ نَادَىٰ رَبُّكَ مُوسَىٰ أَنِ ائْتِ الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ
10-) Veiz nada Rabbüke Musa eni`til kavmez zâlimiyn;
10-) Hani Rabbin Musa`ya: “Zâlimler topluluğuna git!” diye nida etmişti.
قَوْمَ فِرْعَوْنَ ۚ أَلَا يَتَّقُونَ
11-) Kavme fir`avn* ela yettekun;
11-) “Firavun`un halkına… Korkup korunmayacaklar mı?”
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَخَافُ أَنْ يُكَذِّبُونِ
﴿12-) Kale Rabbi inniy ehafü en yükezzibun;
12-) (Musa) dedi ki: “Rabbim, beni yalanlamalarından korkuyorum!”
وَيَضِيقُ صَدْرِي وَلَا يَنْطَلِقُ لِسَانِي فَأَرْسِلْ إِلَىٰ هَارُونَ
13-) Ve yedıyku sadriy ve lâ yentaliku lisaniy feersil ila Harun;
13-) “İçim daralıyor, dilim çözülmüyor, bunun için Harun`a (görev) irsâl et!”
وَلَهُمْ عَلَيَّ ذَنْبٌ فَأَخَافُ أَنْ يَقْتُلُونِ
14-) Ve lehüm aleyye zenbün feehafü en yaktülun;
14-) “Beni öldürmelerinden korkuyorum; çünkü onların haklı oldukları bir suçum var!”
قَالَ كَلَّا ۖ فَاذْهَبَا بِآيَاتِنَا ۖ إِنَّا مَعَكُمْ مُسْتَمِعُونَ
15-) Kale kella* fezheba Bi âyâtiNA inna meaküm müstemi`un;
15-) Buyurdu ki: “Hayır, asla!”… “İkiniz mucizelerimiz – delillerimiz olarak gidiniz… Doğrusu biz sizinle BİRlikteyiz, işiticileriz.”
فَأْتِيَا فِرْعَوْنَ فَقُولَا إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ
16-) Fe`tiya fir`avne fekula inna Rasûlü Rabbil alemiyn;
16-) “İkiniz Firavun`a gelin ve deyin ki: Muhakkak ki biz Rabb-ül âlemîn`in (Esmâ özellikleriyle âlemdekileri yaratanın) Rasûlüyüz… “
أَنْ أَرْسِلْ مَعَنَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
17-) En ersil meana beniy israiyl;
17-) “İsrailoğullarını bizimle birlikte gönder.”
قَالَ أَلَمْ نُرَبِّكَ فِينَا وَلِيدًا وَلَبِثْتَ فِينَا مِنْ عُمُرِكَ سِنِينَ
18-) Kale elem nürabbike fiyna veliyden ve lebiste fiyna min `umürike siniyn;
18-) (Firavun) dedi ki: “Yanımızda ufak çocukken, seni terbiye edip yetiştirmedik mi? Hayatının nice yıllarını bizimle geçirmemiş miydin?”
وَفَعَلْتَ فَعْلَتَكَ الَّتِي فَعَلْتَ وَأَنْتَ مِنَ الْكَافِرِينَ
19-) Ve fealte fa`letekelletiy fealte ve ente minel kafiriyn;
19-) “Bir de o fiili işledin! (Firavun`un halkından birini öldürmek)… Sen nankörlerdensin!”
قَالَ فَعَلْتُهَا إِذًا وَأَنَا مِنَ الضَّالِّينَ
20-) Kale fealtüha izen ve ene minad dâlliyn;
20-) (Musa) dedi ki: “O filli işlediğimde ben ne yaptığımın farkında değildim.”
فَفَرَرْتُ مِنْكُمْ لَمَّا خِفْتُكُمْ فَوَهَبَ لِي رَبِّي حُكْمًا وَجَعَلَنِي مِنَ الْمُرْسَلِينَ
21-) Feferartü minküm lemma hıftüküm fevehebe liy Rabbiy hükmen ve cealeniy minel murseliyn;
21-) “Bu yüzden de sizden korkumdan firar ettim… Rabbim de bana bir hüküm hibe etti ve beni Rasûllerden kıldı.”
وَتِلْكَ نِعْمَةٌ تَمُنُّهَا عَلَيَّ أَنْ عَبَّدْتَ بَنِي إِسْرَائِيلَ
22-) Ve tilke nı`metün temünnüha aleyye en abbedte beniy israiyl;
22-) “Nimetim diye başıma kaktığın şey, İsrailoğullarını köleleştirmen yüzünden oluşan bir olaydır!”
قَالَ فِرْعَوْنُ وَمَا رَبُّ الْعَالَمِينَ
23-) Kale fir`avnü ve ma Rabbül alemiyn;
23-) Firavun dedi ki: “Peki, Rabb-ül âlemîn nedir?”
قَالَ رَبُّ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ مُوقِنِينَ
24-) Kale Rabbüs Semavati vel Ardı ve ma beynehüma* in küntüm mukıniyn;
24-) (Musa) dedi ki: “Semâların, arzın ve ikisi arasında olan şeylerin Rabbi (Esmâ`sından meydana getireni), eğer yakîn ehliyseniz (bilirsiniz)!”
قَالَ لِمَنْ حَوْلَهُ أَلَا تَسْتَمِعُونَ
25-) Kale limen havlehu ela testemi`un;
25-) (Firavun) etrafında olanlara: “İşitiyor musunuz?” dedi.
قَالَ رَبُّكُمْ وَرَبُّ آبَائِكُمُ الْأَوَّلِينَ
26-) Kale Rabbüküm ve Rabbü abaikümül evveliyn;
26-) (Musa) dedi ki: “Sizin de Rabbiniz, önceki atalarınızın da Rabbi.”
قَالَ إِنَّ رَسُولَكُمُ الَّذِي أُرْسِلَ إِلَيْكُمْ لَمَجْنُونٌ
27-) Kale inne Rasûlekümülleziy ursile ileyküm le mecnun;
27-) (Firavun) dedi ki: “Size irsâl olunan bu Rasûlünüz kesinlikle cinnî etki altındadır.” (Rasûllerin birçoğu hakikati dillendirdiğinde, cin etkisi altında olma ithamına maruz kalmıştır. A.H.)
قَالَ رَبُّ الْمَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ وَمَا بَيْنَهُمَا ۖ إِنْ كُنْتُمْ تَعْقِلُونَ
28-) Kale Rabbül meşrikı velmağribi ve ma beynehüma* in küntüm ta`kılun;
28-) (Musa) dedi ki: “Doğu, batı ve ikisi arasındaki her şeyin Rabbi… Eğer aklınızı kullanıyorsanız!”
قَالَ لَئِنِ اتَّخَذْتَ إِلَٰهًا غَيْرِي لَأَجْعَلَنَّكَ مِنَ الْمَسْجُونِينَ
29-) Kale leinittehazte ilâhen ğayriy le ec`alenneke minel mescuniyn;
29-) (Firavun) dedi ki: “Andolsun ki, eğer benim gayrımı tanrı edinirsen, seni zindana attırırım!”
قَالَ أَوَلَوْ جِئْتُكَ بِشَيْءٍ مُبِينٍ
30-) Kale evelev ci`tüke Bi şey`in mubiyn;
30-) (Musa) dedi ki: “Apaçık bir şey ile (apaçık bir delil olarak) sana gelmişsem de mi?”
قَالَ فَأْتِ بِهِ إِنْ كُنْتَ مِنَ الصَّادِقِينَ
31-) Kale fe`ti Bihi in künte mines sadikıyn;
31-) (Firavun) dedi ki: “Hadi göster bakalım, eğer doğru söyleyenlerden isen?”
فَأَلْقَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ ثُعْبَانٌ مُبِينٌ
32-) Feelka `asâhü feizâ hiye sü`banun mubiyn;

32-) (Musa da) asasını bıraktı; birden o kesinlikle yılan olarak göründü!

وَنَزَعَ يَدَهُ فَإِذَا هِيَ بَيْضَاءُ لِلنَّاظِرِينَ
33-) Ve nezea yedehu feizâ hiye beydâu linnazıriyn;
33-) (Musa) elini çekip çıkardı (gömleğinden), bakanlar bembeyaz gördü!
قَالَ لِلْمَلَإِ حَوْلَهُ إِنَّ هَٰذَا لَسَاحِرٌ عَلِيمٌ
34-) Kale lilmelei havlehu inne hazâ lesahırun aliym;
34-) (Firavun) çevresindeki ileri gelenlerine dedi ki: “Muhakkak ki bu çok bilen bir sihirbaz… “
يُرِيدُ أَنْ يُخْرِجَكُمْ مِنْ أَرْضِكُمْ بِسِحْرِهِ فَمَاذَا تَأْمُرُونَ
35-) Yüriydü en yuhriceküm min ardıküm Bi sihrih* femazâ te`mürun;
35-) “Sihri ile sizi mekânınızdan çıkarmayı diliyor… Nedir öneriniz?”
قَالُوا أَرْجِهْ وَأَخَاهُ وَابْعَثْ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
36-) Kalu ercih ve ehahü veb`as fiyl medaini haşiriyn;
36-) Dediler ki: “Onu ve kardeşini alıkoy… Şehirlere de haberciler yolla…”
يَأْتُوكَ بِكُلِّ سَحَّارٍ عَلِيمٍ
37-) Ye`tuke Bi külli sahharin aliym;
37-) “Bütün bilgiç sihirbazları sana getirsinler!”
فَجُمِعَ السَّحَرَةُ لِمِيقَاتِ يَوْمٍ مَعْلُومٍ
38-) Fecümias seharetü li miykati yevmin ma`lum;
38-) Nihayet sihirbazlar belirlenen zamanda, bilinen bir yerde toplandılar.
وَقِيلَ لِلنَّاسِ هَلْ أَنْتُمْ مُجْتَمِعُونَ
39-) Ve kıyle linNasi hel entüm müctemiun;
39-) İnsanlara: “Hepiniz toplandınız mı?” denildi.
لَعَلَّنَا نَتَّبِعُ السَّحَرَةَ إِنْ كَانُوا هُمُ الْغَالِبِينَ
40-) Leallena nettebi`us seharete in kânu hümül ğalibiyn;
40-) “Eğer galip gelirlerse, muhtemelen biz sihirbazlara tâbi oluruz” (dedi halk).
فَلَمَّا جَاءَ السَّحَرَةُ قَالُوا لِفِرْعَوْنَ أَئِنَّ لَنَا لَأَجْرًا إِنْ كُنَّا نَحْنُ الْغَالِبِينَ
41-) Felemma caesseharetü kalu li fir`avne einne lena leecren in künna nahnül ğalibiyn;
41-) Sihirbazlar geldiklerinde, Firavun`a dediler ki: “Peki biz galip gelirsek, bir kazancımız olacak mı?”
قَالَ نَعَمْ وَإِنَّكُمْ إِذًا لَمِنَ الْمُقَرَّبِينَ
42-) Kale ne`am ve inneküm izen leminel mükarrebiyn;
42-) (Firavun): “Evet” dedi… “Siz o takdirde benim en yakınlarım olacaksınız.”
قَالَ لَهُمْ مُوسَىٰ أَلْقُوا مَا أَنْتُمْ مُلْقُونَ
43-) Kale lehüm Musa elku ma entüm mülkun;
43-) Musa onlara dedi ki: “Atın (ortaya) bakalım elinizdekileri!”
فَأَلْقَوْا حِبَالَهُمْ وَعِصِيَّهُمْ وَقَالُوا بِعِزَّةِ فِرْعَوْنَ إِنَّا لَنَحْنُ الْغَالِبُونَ
44-) Feelkav hıbalehüm ve `ısıyyehüm ve kalu Bi `ızzeti fir`avne inna le nahnül ğalibun;
44-) Onlar da iplerini ve asalarını attılar ve: “Firavun`un izzetine yemin olsun, galip geleceğiz” dediler.
فَأَلْقَىٰ مُوسَىٰ عَصَاهُ فَإِذَا هِيَ تَلْقَفُ مَا يَأْفِكُونَ
45-) Feelka Musa `asâhü feizâ hiye telkafü ma ye`fikûn;
45-) Musa da asasını attı; bir de ne görsünler, o (asa), onların var gösterdiklerini kapıp yutuyor!
فَأُلْقِيَ السَّحَرَةُ سَاجِدِينَ
46-) Feulkıyes seharetü sacidiyn;
46-) Bunu gören sihirbazlar, yere kapandılar Musa önünde!
قَالُوا آمَنَّا بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
47-) Kalu amenna Bi Rabbil alemiyn;
47-) Dediler ki: “Âlemlerin Rabbine iman ediyoruz… “
رَبِّ مُوسَىٰ وَهَارُونَ
48-) Rabbi Musa ve Harun;
48-) “Musa`nın ve Harun`un Rabbine!”
قَالَ آمَنْتُمْ لَهُ قَبْلَ أَنْ آذَنَ لَكُمْ ۖ إِنَّهُ لَكَبِيرُكُمُ الَّذِي عَلَّمَكُمُ السِّحْرَ فَلَسَوْفَ تَعْلَمُونَ ۚ لَأُقَطِّعَنَّ أَيْدِيَكُمْ وَأَرْجُلَكُمْ مِنْ خِلَافٍ وَلَأُصَلِّبَنَّكُمْ أَجْمَعِينَ
49-) Kale amentüm lehu kable en azene leküm* innehu le kebiyrukümülleziy allemekümüs sihr* felesevfe ta`lemun* le ukattı`anne eydiyeküm ve ercüleküm min hılafin ve leusallibenneküm ecme`ıyn;
49-) (Firavun) dedi ki: “Ben size izin vermeden mi Ona iman ettiniz? Kesinlikle O, size sihri öğreten büyüğünüzdür… Yakında bileceksiniz… Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestirip, kesinlikle hepinizi toptan astıracağım.”
قَالُوا لَا ضَيْرَ ۖ إِنَّا إِلَىٰ رَبِّنَا مُنْقَلِبُونَ
50-) Kalu lâ dayr* inna ila Rabbina münkalibun;
50-) (İman eden sihirbazlar da) dediler ki: “Zararı olmaz! Kesinlikle biz Rabbimize (hakikatimize) dönücüleriz.”
إِنَّا نَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لَنَا رَبُّنَا خَطَايَانَا أَنْ كُنَّا أَوَّلَ الْمُؤْمِنِينَ
51-) İnna natme`u en yağfire lena Rabbüna hatayana en künna evvelel mu`miniyn;
51-) “Biz ilk iman edenler olarak, Rabbimizin hatalarımızı mağfiret edeceğini umuyoruz.”
۞ وَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنْ أَسْرِ بِعِبَادِي إِنَّكُمْ مُتَّبَعُونَ
52-) Ve evhayna ila Musa en esri Bi ıbadiy inneküm müttebe`un;
52-) Musa`ya: “Kullarımı gece oradan götür… Siz takip edileceksiniz” diye vahyettik.
فَأَرْسَلَ فِرْعَوْنُ فِي الْمَدَائِنِ حَاشِرِينَ
53-) Feersele fir`avnü fiyl medaini haşiriyn;
53-) Firavun, şehirlere haberciler saldı…
إِنَّ هَٰؤُلَاءِ لَشِرْذِمَةٌ قَلِيلُونَ
54-) İnne haülai le şirzimetün kaliylun;
54-) “Bunlar (İsrailoğulları) önemsiz bir azınlıktır!”
وَإِنَّهُمْ لَنَا لَغَائِظُونَ
55-) Ve innehüm leNA leğaizun;
55-) “Ne var ki bizi öfkelendiriyorlar!”
وَإِنَّا لَجَمِيعٌ حَاذِرُونَ
56-) Ve inna lecemiy`un hazirun;
56-) “Doğrusu biz (her şeye) hazırlıklı bir topluluğuz” (dedi Firavun).
فَأَخْرَجْنَاهُمْ مِنْ جَنَّاتٍ وَعُيُونٍ
57-) Feahrecnahüm min cennatin ve uyun;
57-) Bu yüzden onları bağ-bahçelerden ve pınarlardan çıkardık.
وَكُنُوزٍ وَمَقَامٍ كَرِيمٍ
58-) Ve künuzin ve mekamin keriym;
58-) Hazinelerden, zenginliklerden!
كَذَٰلِكَ وَأَوْرَثْنَاهَا بَنِي إِسْرَائِيلَ
59-) Kezâlik* ve evresnaha beniy israiyl;
59-) İşte böyle… (Sonunda) onlara (Firavun hanedanına) İsrailoğullarını vâris kıldık.
فَأَتْبَعُوهُمْ مُشْرِقِينَ
60-) Feetbe`uhüm müşrikıyn;
60-) (Firavun ve ordusu) güneş doğarken onları izlediler.
فَلَمَّا تَرَاءَى الْجَمْعَانِ قَالَ أَصْحَابُ مُوسَىٰ إِنَّا لَمُدْرَكُونَ
61-) Felemma terael cem`ani kale ashabu Musa inna lemüdrekûn;
61-) İki topluluk birbirini görünce, Musa`nın çevresindekiler: “Bize yetiştiler” dediler.
قَالَ كَلَّا ۖ إِنَّ مَعِيَ رَبِّي سَيَهْدِينِ
62-) Kale kella* inne me`ıye Rabbiy seyehdiyn;
62-) (Musa) dedi ki: “Hayır! Rabbim benimledir; (kurtuluşun) yolunu gösterecektir!”
فَأَوْحَيْنَا إِلَىٰ مُوسَىٰ أَنِ اضْرِبْ بِعَصَاكَ الْبَحْرَ ۖ فَانْفَلَقَ فَكَانَ كُلُّ فِرْقٍ كَالطَّوْدِ الْعَظِيمِ
63-) Feevhayna ila Musa enıdrib Bi asakel bahr* fenfeleka fekâne küllü firkın ket tavdil azıym;
63-) Musa`ya: “Asan ile denize vur” diye vahyettik… (Vurunca) patladı, ikiye yarıldı… Sonra her bir yan büyük bir dağ gibi oldu.
وَأَزْلَفْنَا ثَمَّ الْآخَرِينَ
64-) Ve ezlefna semmel âhariyn;
64-) Diğerlerini de (takip edenleri) oraya yaklaştırdık.
وَأَنْجَيْنَا مُوسَىٰ وَمَنْ مَعَهُ أَجْمَعِينَ
65-) Ve enceyna Musa ve men meahu ecme`ıyn;
65-) Musa`yı ve Onunla beraber olanların hepsini kurtardık.
ثُمَّ أَغْرَقْنَا الْآخَرِينَ
66-) Sümme ağraknel âhariyn;
66-) Sonra, ötekilerini suda boğduk.
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
67-) İnne fiy zâlike leayeten ve ma kâne ekseruhüm mu`miniyn;
67-) Muhakkak ki bu olayda bir mucize – ders var! Onların çoğunluğu ise buna iman etmiş değillerdir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
68-) Ve inne Rabbeke le “HU”vel `Aziyzur Rahıym;
68-) Muhakkak ki senin Rabbin “HÛ”dur; El Aziyz`dir, Er Rahıym`dir.
وَاتْلُ عَلَيْهِمْ نَبَأَ إِبْرَاهِيمَ
69-) Vetlü aleyhim nebee İbrahiym;
69-) İbrahim`in haberini de anlat onlara.
إِذْ قَالَ لِأَبِيهِ وَقَوْمِهِ مَا تَعْبُدُونَ
70-) İz kale liebiyhi ve kavmihi ma ta`budun;
70-) Hani (İbrahim) babasına ve toplumuna: “Neye kulluk ediyorsunuz?” demişti.
قَالُوا نَعْبُدُ أَصْنَامًا فَنَظَلُّ لَهَا عَاكِفِينَ
71-) Kalu na`budu asnamen fenezallü leha akifiyn;
71-) Dediler ki: “Putlara kulluk ederiz, hep onlarla meşgulüz.”
قَالَ هَلْ يَسْمَعُونَكُمْ إِذْ تَدْعُونَ
72-) Kale hel yesme`uneküm iz ted`un;
72-) (İbrahim) dedi ki: “Dua ettiğinizde sizi işitirler mi?”
أَوْ يَنْفَعُونَكُمْ أَوْ يَضُرُّونَ
73-) Ev yenfeuneküm ev yedurrun;
73-) “Yahut size fayda sağlıyor ya da zarar veriyorlar mı?”
قَالُوا بَلْ وَجَدْنَا آبَاءَنَا كَذَٰلِكَ يَفْعَلُونَ
74-) Kalu bel vecedna abaena kezâlike yef`alun;
74-) Dediler ki: “Hayır! Fakat atalarımızı bunu uygular bulduk (biz de taklit ediyoruz onları)!”
قَالَ أَفَرَأَيْتُمْ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
75-) Kale eferaeytüm ma küntüm ta`budun;
75-) (İbrahim) dedi ki: “Bir düşünün! Neye kulluk ediyorsunuz… “
أَنْتُمْ وَآبَاؤُكُمُ الْأَقْدَمُونَ
76-) Entüm ve abaükümül akdemun;
76-) “Siz ve geçmişteki atalarınız!”
فَإِنَّهُمْ عَدُوٌّ لِي إِلَّا رَبَّ الْعَالَمِينَ
77-) Feinnehüm adüvvün liy illâ Rabbel alemiyn;
77-) “Kesinlikle onlar benim düşmanımdır… Sadece Rabb-ül âlemîn… “
الَّذِي خَلَقَنِي فَهُوَ يَهْدِينِ
78-) Elleziy halekaniy feHUve yehdiyn;
78-) “Ki O, beni yarattı… O bana hidâyet eder.”
وَالَّذِي هُوَ يُطْعِمُنِي وَيَسْقِينِ
79-) Velleziy HUve yut`ımüniy ve yeskıyn;
79-) “Ki O, beni yedirip doyurur ve içirir.”
وَإِذَا مَرِضْتُ فَهُوَ يَشْفِينِ
80-) Ve izâ merıdtu feHUve yeşfiyn;
80-) “Hastalandığımda, O`dur bana şifa veren.”
وَالَّذِي يُمِيتُنِي ثُمَّ يُحْيِينِ
81-) Velleziy yümiytüniy sümme yuhyiyn;
81-) “Ki O, beni öldüren, sonra dirilten.”
وَالَّذِي أَطْمَعُ أَنْ يَغْفِرَ لِي خَطِيئَتِي يَوْمَ الدِّينِ
82-) Velleziy at`meu en yağfire liy hatıy`etiy yevmeddiyn;
82-) “Ki O, Din hükümleri sürecinde hatalarımı mağfiret edeceğini umduğum.”
رَبِّ هَبْ لِي حُكْمًا وَأَلْحِقْنِي بِالصَّالِحِينَ
83-) Rabbi heb liy hükmen ve elhıkniy Bis salihıyn;
83-) “Rabbim, bana bir hüküm hibe et ve beni sâlihlere dâhil et!”
وَاجْعَلْ لِي لِسَانَ صِدْقٍ فِي الْآخِرِينَ
84-) Vec`al liy lisane sıdkın fiyl ahıriyn;
84-) “Arkamdan geleceklere de hakikati iletmemi sağla!”
وَاجْعَلْنِي مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعِيمِ
85-) Vec`alniy min veraseti cennetin na`ıym;
85-) “Beni nimetler cennetinin vârislerinden kıl!”
وَاغْفِرْ لِأَبِي إِنَّهُ كَانَ مِنَ الضَّالِّينَ
86-) Vağfir liebiy innehu kâne mineddâlliyn;
86-) “Babamı mağfiret et! Muhakkak ki o, doğru inançtan sapanlardandı!”
وَلَا تُخْزِنِي يَوْمَ يُبْعَثُونَ
87-) Ve lâ tuhziniy yevme yüb`asûn;
87-) “Bâ`s sürecinde beni rezil – rüsva etme!”
يَوْمَ لَا يَنْفَعُ مَالٌ وَلَا بَنُونَ
88-) Yevme lâ yenfe`u malun ve lâ benun;
88-) “O süreçte zenginlik de fayda vermez, oğullar da (fayda vermez).”
إِلَّا مَنْ أَتَى اللَّهَ بِقَلْبٍ سَلِيمٍ
89-) İlla men etAllâhe Bi kalbin seliym;
89-) “Sadece, Allâh`a kalb-i selîm (şuurunda hakikat açığa çıkmış olan) ile gelmiş kimse müstesna!”
وَأُزْلِفَتِ الْجَنَّةُ لِلْمُتَّقِينَ
90-) Ve üzlifetil cennetü lil müttekıyn;
90-) Korunmuşlara cennet (yaşantısı) yaklaştırılmıştır.
وَبُرِّزَتِ الْجَحِيمُ لِلْغَاوِينَ
91-) Ve bürrizetil cahıymü li ğaviyn;
91-) Hakikatten sapanlar içinse; cehennem önlerine getirilmiştir!
وَقِيلَ لَهُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ تَعْبُدُونَ
92-) Ve kıyle lehüm eyne ma küntüm ta`budun;
92-) Onlara: “Nerede tapındığınız şeyler?” denildi.
مِنْ دُونِ اللَّهِ هَلْ يَنْصُرُونَكُمْ أَوْ يَنْتَصِرُونَ
93-) Min dunillâh* hel yensuruneküm ev yentasırun;
93-) “Allâh dûnunda tapındıklarınız… Size yardım ediyorlar mı? Yahut kendilerine bir yardımları dokunur mu?”
فَكُبْكِبُوا فِيهَا هُمْ وَالْغَاوُونَ
94-) Fekübkibu fiyha hüm vel ğavun;
94-) Onlar (taptıklarınız) ve hakikatinden sapıp putlara tapanlar, onun içinde (cehennemde) tepetaklak yüzüstü yere çarpılmıştır!
وَجُنُودُ إِبْلِيسَ أَجْمَعُونَ
95-) Ve cünudü ibliyse ecme`un;
95-) İblis`in orduları da toptan (oraya atılmıştır).
قَالُوا وَهُمْ فِيهَا يَخْتَصِمُونَ
96-) Kalu ve hüm fiyha yahtesımun;
96-) Onlar orada tartışarak dediler ki:
تَاللَّهِ إِنْ كُنَّا لَفِي ضَلَالٍ مُبِينٍ
97-) TAllâhi in künna lefiy dalalin mubiy;
97-) “TAllâhi, kesinlikle apaçık bir sapkınlık içinde imişiz!”
إِذْ نُسَوِّيكُمْ بِرَبِّ الْعَالَمِينَ
98-) İz nüsevviyküm Bi Rabbil alemiyn;
98-) “Hani sizi Rabb-ül âlemîn ile eşit kılmıştık.”
وَمَا أَضَلَّنَا إِلَّا الْمُجْرِمُونَ
99-) Ve ma edallena illel mücrimun;
99-) “Bizi ancak o suçlular (hakikati inkâr edenler) saptırdı.”
فَمَا لَنَا مِنْ شَافِعِينَ
100-) Femalena min şafi`ıyn;
100-) “Şefaatçimiz de yok.”
وَلَا صَدِيقٍ حَمِيمٍ
101-) Ve lâ sadiykın hamiym;
101-) “Güveneceğimiz bir dostumuz da yok.”
فَلَوْ أَنَّ لَنَا كَرَّةً فَنَكُونَ مِنَ الْمُؤْمِنِينَ
102-) Felev enne lena kerreten fenekûne minel mu`miniyn;
102-) “Keşke geri dönebilsek de (hakikate) iman etmenin getirisini elde etsek.”
إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً ۖ وَمَا كَانَ أَكْثَرُهُمْ مُؤْمِنِينَ
103-) İnne fiy zâlike leayeten ve ma kâne ekseruhüm mu`miniyn;
103-) Muhakkak ki bu olayda bir ders vardır… Onların çoğunluğu (hakikatlerine) iman etmiş değillerdir.
وَإِنَّ رَبَّكَ لَهُوَ الْعَزِيزُ الرَّحِيمُ
104-) Ve inne Rabbeke le”HU”vel Aziyzur Rahıym;
104-) Kesinlikle Rabbin “HÛ”; El Aziyz`dir, Er Rahıym`dir.
كَذَّبَتْ قَوْمُ نُوحٍ الْمُرْسَلِينَ
105-) Kezzebet kavmü Nuhınil murseliyn;
105-) Nuh toplumu da Rasûlleri yalanladı.
إِذْ قَالَ لَهُمْ أَخُوهُمْ نُوحٌ أَلَا تَتَّقُونَ
106-) İz kale lehüm ehuhüm Nuhun ela tettekun;
106-) Hani kardeşleri Nuh onlara dedi ki: “Korkup sakınmaz mısınız.
إِنِّي لَكُمْ رَسُولٌ أَمِينٌ
107-) İnniy leküm Rasûlün emiyn;
107-) “Kesinlikle sizin için güvenilir bir Rasûlüm.”
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
108-) Fettekullâhe ve etıy`un;
108-) “O hâlde Allâh`tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!”
وَمَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ مِنْ أَجْرٍ ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّ الْعَالَمِينَ
109-) Ve ma es`elüküm aleyhi min ecr* in ecriye illâ alâ Rabbil alemiyn;
109-) “Bunun için sizden bir karşılık istemiyorum… Çalışmamın karşılığını yaşatacak olan sadece Rabb-ül âlemîn`dir!”
فَاتَّقُوا اللَّهَ وَأَطِيعُونِ
110-) Fettekullâhe ve etıy`un;
110-) “O hâlde Allâh`tan (kesinlikle yaptıklarınızın sonucunu yaşatacağı için) korunun ve bana itaat edin!”
۞ قَالُوا أَنُؤْمِنُ لَكَ وَاتَّبَعَكَ الْأَرْذَلُونَ
111-) Kalu enu`minu leke vettebeakel erzelun;
111-) Dediler ki: “En alt tabaka sana tâbi oluyor iken, sana iman eder miyiz hiç?”
قَالَ وَمَا عِلْمِي بِمَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
112-) Kale ve ma ılmiy Bima kânu ya`melun;
112-) (Nuh) dedi ki: “Onların yaptıkları konusunda bilgim yok… “
إِنْ حِسَابُهُمْ إِلَّا عَلَىٰ رَبِّي ۖ لَوْ تَشْعُرُونَ
113-) İn hısabühüm illâ alâ Rabbiy lev teş`urun;
113-) “Onların yaptıklarının sonucu, Rabbimin bileceği iştir… Olayın şuuruna varsaydınız!”