18-Ekberiyye CEMAATLER

18-Ekberiyye CEMAATLER

1. Cüneyd Bağdadî, 2. Ebû Ali Rudbarî, 3. Ebû Ali Hüseyn bin Ahmed el-Kâtib, 4. Ebû Osman el-Mağribî, 5. Ebû Kasım Ali bin Abdi’l-Vahid el-Kürkânî, 6. Ebübekr bin Abdillah et-Tûsî, 7. Ebû’l-Fütûh, Mecdüddin Ahmed Gazzâlî, 8. Ebû’l-Fadl Muhammed Bağdadî, 9. Ebû’l-Berekât Ali Bağdadî, 10. Ebû Ya’zî el-Mağribî, 11. Ebû Saîd Mağribî, 12. Ebû Medyen Şuayb bin el-Mağribî, 13. Muhyiddin İbnü’l-Arabî.
(Şam’da Muhyiddin Arabi (K.S.)’nin türbesini de ihtiva eden külliye Yavuz Sultan Selim(Rh.A)’in emri ile imar edilmiştir…)

MUHYİDDİN İBNÜ’L-ARABÎ

İbnü’l-Arabî Muvahhidler sultanı Ebû Yusuf Ya’kûb devrinde 560 (1165) senesinde İspanya’daki Mürsiye’de dünyaya gelmiştir. Daha küçük yaşlarında ailesiyle birlikte İşbiliyye şehrine gitmiş, ilk tahsilini burada tamamlamıştır. Kur’an-ı Kerim’i ezberlemiş, tefsir, hadis ve fıkıh okumuştur.

İbnü’l-Arabî, meşhur Arap Tayy kabilesine mensûptu. Yakın cedleri hakkında fazla bir şey bilinmiyorsa da, anne ve baba tarafından nüfuz ve itibar sahibi kimseler olduğu anlaşılmaktadır.

Akrabaları arasında tasavvufî bilgilere sahip kimseler mevcuttu. Kendisi de, ifadesine göre, tasavvufta, kutubluk mertebelerine varmış bir zat idi.

Dayısı Ebû Müslim el-Havlânî de, kutubların büyüklerindendi.16

Diğer dayısı Yahya bin Yağân, Tilemsen şehrinin meliki bulunuyordu. İbnü’l-Arabî’nin rivayetine göre Ebû Abdillah et-Tûsî adlı bir şeyhin te’siri ile, hükümdarlığı bırakıp, tasavvuf yoluna girmiştir.17

Yine kendi ifadesine göre, babası Ali bin Muhammed’in de, devletin ileri gelenleriyle, bilhassa filozof İbn Rüşd ile dostluğu vardı.

İbnü’l-Arabî, bu tahsil sırasında bir aralık halvete çekilmiş her sahada ve bilhassa tasavvufi marifetler sahasında hiçbir şey bilmezken ve bu hususta hiçbir kitap da okumadan, mükaşefe tarikiyle bir çok şeylere muttali olarak halvetten çıkmıştır.

İbnü’l-Arabî, Endülüs’de bir müddet daha kaldıktan sonra, seyahate çıkmış Şam, Bağdad ve Mekke’ye giderek orada bulunan tanınmış alim ve şeyhlerle görüşmüş, onlardan pek çok istifade ve istifaze etmiştir.

Bir aralık Konya’ya gelip Selçuk meliki tarafından hürmet ve ikram görmüş, burada iken Sadrüddin Konevî’nin dul bulunan annesini de kendisine nikahlamıştır.

Bundan sonra tekrar Şam’a dönmüş ve 637 (1239) tarihinde orada vefat etmiştir.

Nefehat’ın beyanına göre, Bağdad ulemasından birisi Muhyiddin hakkında bir kitap te’lif etmiş ve bu kitapta musannefatının beş yüzden fazla olduğunu beyan etmiştir.18

Şeyh Şihâbüddin Sühreverdî’ye Muhyiddin İbnü’l-Arabî hakkında sual sordukları vakit, “O, hakikatler denizidir” diye cevap vermiştir.19

Molla Cami, Hoca Muhammed Parsa’nın “Füsûs” için, “can”, “Fütûhat” için “gönül” dediğini rivayet eder.20

İbnü’l-Arabî’nin eserlerinin sayısı kendine de malum değildi. Hayatında dostlarının isteği üzerine birkaç defa bunların fihristini yapmak istemiştir. Bu fihristler birbirinden ayrı üç yazma halinde bugüne kadar gelmiştir.21

Muhyiddin İbnü’l-Arabî’nin eserlerinden bugün elde mevcut olanlarının bir kısmı şunlardır:

1. Fütûhat-ı Mekkiyye fi Esrâri’l-Mahkiyye ve’l Mülkiyye: Kendi el yazısı ile olan nüsha, Türk-İslam Eserleri Müzesi no. 1845-1881’dedir. Bu nüsha 31 cild halinde tertib edilmiştir.

2. Füsûsu’l-Hikem: Türkçeye çevrilmiştir.

3. Kitabü’l-İsra ilâ Makâmi’l-Esrâ.

4. Muhadaratü’l-Ebrâr ve Müsameretü’l-Ahyâr.

5. Kelamü’l-Abâdile.

6. Tacü’r-Resail ve Minhacü’l-Vesâil.

7. Mevakiu’n-Nücûm ve Metali’ Ehilletü’l-Esrar ve’l-Ulûm.

8. Rühu’l-Kuds fi Münasahati’n-Nefs.

9. Et-Tenezzülatü’l-Mevsiliyye fi Esrari’t-Taharat ve’s-Salavat.

10. Kitabü’l-Esfar.

11. El-İsfar an Netaici’l-Esfar.

12. Divan.

13. Tercemanü’l-Eşvak.

14. Kitabu Hidayeti’l-Abdal.

15. Kitabu Taci’t-Terâcim fi İşarati’l-İlm ve Lataifi’l-Fehm.

16. Kitabü’ş-Şevâhid.

17. Kitabu İşarati’l-Kur’an fi Âlaimi’l-İnsan.

18. Kitabü’l-Ba’.

19. Nisabü’l-Hirak.

20. Fazlu Şehâdeti’t-Tevhîd ve Vasfu Tevhîdi’l-Mükinîn.

21. Cevâbü’s-Sual.

22. Kitabü’l-Celal vehüve Kitabü’l-Ezel.22

____________________________________

16_ Fütûhat, c. II, s. 20.

17_ İbnü’l-Arabî’nin dayılarından birisi Tilemsen meliki idi. Adı Yahya bin Yağân’dır. Onun zamanında Ebû Abdillah et-Tûsî isminde bir şeyh yaşıyordu. Bu zat Tilemsen şehrinin kıyısında ikamet ederdi. Bir gün şeyh, Tilemsen şehrinde bulunduğu sıralarda Yahya b. Yağan oradan geçiyordu. Kendisine, yanından geçtiği şeyhin Ebû Abdillah olduğunu söylediler. O da atının başını çekerek ona selam verdi. Bu sırada da şeyhe, üzerindeki ipekli elbiseleri göstererek, “Bunlarla namaz kılmanın caiz olup olmadığını” sordu. O zaman şeyh: “Senin halin pisliğe düşmüş, doyuncaya kadar o pislikten yiyen, her tarafı necasete bulanan, fakat bevlederken sidik bulaşmasın diye ayağını kaldıran köpeğe benzer. Senin dahi karnın haramla dolmuştur. O durumda iken bu elbiselerle namazın caiz olup olmadığını ne diye soruyorsun?” diye mukabele bulunmuştur. Bunun üzerine Yahya b. Yağân saltanatı terkedip şeyhe intisab etmiş ve ölünceye kadar odun satarak maişetini te’min edip, geriye kalanını da tasadduk etmiştir…” (Fütûhat’ta zikredilen bu olay, Nefehat Terc., 627’den alınmıştır.)

18_ Nefehat Terc., s. 662.

19_ Aynı yer.

20_ Aynı eser, s. 623.

21_ İslam Ans., c. VIII, s. 533-555.

22_ Şeyh-i Ekber’i Niçin Severim? Muhyiddin İbnü’l-Arabî ve Çevresi.