15. CÜZ 2. HİZİP


17- İSRÂ SÛRESİ الاسرا Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَقَالُوا أَإِذَا كُنَّا عِظَامًا وَرُفَاتًا أَإِنَّا لَمَبْعُوثُونَ خَلْقًا جَدِيدًا
49-) Ve kalu eizâ künna ızamen ve rufaten einna lemeb`usûne halkan cediyda;
49-) Dediler ki: “Kemik yığını ve toz toprak olduktan sonra, biz mi gerçekten yepyeni bir yaradılış ile bâ`solunacaklarız?”
۞ قُلْ كُونُوا حِجَارَةً أَوْ حَدِيدًا
50-) Kul kûnu hıcareten ev hadiyda;
50-) De ki: “Taşlar (dabbe beden) ve demir (ruh beden) olun (isterseniz)!”
أَوْ خَلْقًا مِمَّا يَكْبُرُ فِي صُدُورِكُمْ ۚ فَسَيَقُولُونَ مَنْ يُعِيدُنَا ۖ قُلِ الَّذِي فَطَرَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ ۚ فَسَيُنْغِضُونَ إِلَيْكَ رُءُوسَهُمْ وَيَقُولُونَ مَتَىٰ هُوَ ۖ قُلْ عَسَىٰ أَنْ يَكُونَ قَرِيبًا
51-) Ev halkan mimma yekbüru fiy suduriküm* feseyekulune men yu`ıydüna* kulilleziy fetareküm evvele merretin, feseyünğıdune ileyke ruusehüm ve yekulune meta hu* kul `asa en yekûne kariyba;
51-) “Yahut içinizden kendinizi olağanüstü (dünyanızda çok büyük bir yaratık; bilinç) olarak hayal edin (yine de ölüm sonrası bâ`s olacaksınız)!”… Diyecekler ki: “Bizi kim (hayata) iade edecek?”… De ki: “Sizi ilk defa yaratmış olan!”… (Alayla) sana kafalarını sallarlar ve derler ki: “Ne zaman olacak?”… De ki: “Çok yakın olabilir!”
يَوْمَ يَدْعُوكُمْ فَتَسْتَجِيبُونَ بِحَمْدِهِ وَتَظُنُّونَ إِنْ لَبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلًا
52-) Yevme yed`uküm fetesteciybune Bi hamdiHİ ve tezunnune in lebistüm illâ kaliyla;
52-) Sizi çağıracağı zaman (ölümü tattığınızda), O`nun Hamdı olarak (değerlendirmesine göre) olayı yaşayacak ve zannedeceksiniz ki (kabirlerinizde – beden yaşamında – dünyada) ancak pek az kaldınız!
وَقُلْ لِعِبَادِي يَقُولُوا الَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ الشَّيْطَانَ يَنْزَغُ بَيْنَهُمْ ۚ إِنَّ الشَّيْطَانَ كَانَ لِلْإِنْسَانِ عَدُوًّا مُبِينًا
53-) Ve kul li ıbadiy yekulülletiy hiye ahsen* inneş şeytane yenzeğu beynehüm* inneş şeytane kâne lil`İnsani adüvven mubiyna;
53-) Kullarıma de ki; en güzeli ne ise onu söylesinler! Muhakkak ki şeytan (nefs = bilinç = bedensellik kabulü vehmi) aralarına fit sokar… Muhakkak ki şeytan, insan için apaçık bir düşmandır!
رَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِكُمْ ۖ إِنْ يَشَأْ يَرْحَمْكُمْ أَوْ إِنْ يَشَأْ يُعَذِّبْكُمْ ۚ وَمَا أَرْسَلْنَاكَ عَلَيْهِمْ وَكِيلًا
54-) Rabbüküm a`lemü Biküm* in yeşe` yerhamküm ev inyeşe` yuazzibküm* ve ma erselnake aleyhim vekiyla;
54-) Rabbiniz, hakikatiniz olarak sizi çok iyi bilir! Dilerse size rahmet eder veya dilerse size azap eder! Biz seni, onlara vekîl olarak irsâl etmedik.
وَرَبُّكَ أَعْلَمُ بِمَنْ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۗ وَلَقَدْ فَضَّلْنَا بَعْضَ النَّبِيِّينَ عَلَىٰ بَعْضٍ ۖ وَآتَيْنَا دَاوُودَ زَبُورًا
55-) Ve Rabbüke a`lemu Bi men fiys Semavati vel Ardı ve lekad faddalna ba`danNebiyyiyne alâ ba`din ve ateyna Davude Zebura;
55-) Rabbiniz, semâlarda ve arzda bulunan varlıklarda olarak, daha iyi bilir… Andolsun ki, biz Nebilerin bazısını bazısına üstün kıldık (özellikleri yönünden)! Davud`a da Zebur (hikmetler ihtiva eden BİLGİ) verdik.
قُلِ ادْعُوا الَّذِينَ زَعَمْتُمْ مِنْ دُونِهِ فَلَا يَمْلِكُونَ كَشْفَ الضُّرِّ عَنْكُمْ وَلَا تَحْوِيلًا
56-) Kulid`ulleziyne zeamtüm min dûniHİ fela yemlikûne keşfeddurri anküm ve lâ tahviyla;
56-) De ki: “O`nun dûnunda varsandıklarınızı çağırın! Ne sizden sıkıntı kaldırmaya güçleri yeter, ne de hâlinizi değiştirebilirler.”

أُولَٰئِكَ الَّذِينَ يَدْعُونَ يَبْتَغُونَ إِلَىٰ رَبِّهِمُ الْوَسِيلَةَ أَيُّهُمْ أَقْرَبُ وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ ۚ إِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا
57-) Ülaikelleziyne yed`une yebteğune ila Rabbihimül vesiylete eyyühüm akrebü ve yercune rahmeteHU ve yehafune azâbeHU, inne azâbe Rabbike kâne mahzûra;57-) Onların dua ettikleri (şeyler), Rablerine yakınlaşmak için vesile ararlar. O`nun rahmetini umarlar ve O`nun azabından korkarlar! Muhakkak ki senin Rabbinin azabı, sakınılması gerekendir
وَإِنْ مِنْ قَرْيَةٍ إِلَّا نَحْنُ مُهْلِكُوهَا قَبْلَ يَوْمِ الْقِيَامَةِ أَوْ مُعَذِّبُوهَا عَذَابًا شَدِيدًا ۚ كَانَ ذَٰلِكَ فِي الْكِتَابِ مَسْطُورًا
58-) Ve in min karyetin illâ nahnu mühlikûha kable yevmil kıyameti ev muazzibuha azâben şediyda* kâne zâlike fiyl Kitâbi mestura;
58-) Hiçbir ülke yoktur ki, kıyamet sürecinden önce, biz onun yok edicileri yahut da şiddetli bir azap ile azap edicileri olmayalım! İşte bu, Kitap`ta (İLİM mertebesinde – Sünnetullâh`ta -Levhi Mahfuz`da) detaylarıyla yazılmıştır.
وَمَا مَنَعَنَا أَنْ نُرْسِلَ بِالْآيَاتِ إِلَّا أَنْ كَذَّبَ بِهَا الْأَوَّلُونَ ۚ وَآتَيْنَا ثَمُودَ النَّاقَةَ مُبْصِرَةً فَظَلَمُوا بِهَا ۚ وَمَا نُرْسِلُ بِالْآيَاتِ إِلَّا تَخْوِيفًا
59-) Ve ma meneana en nursile Bil`âyâti illâ en kezzebe Bihel evvelun* ve ateyna Semuden nakate mubsıreten fezalemu Biha* ve ma nursilu Bil âyâti illâ tahviyfa;
59-) Mucizelerimizi irsâl etmemize mâni olan, öncekilerin onları yalanlamış olmasıdır (siz de yalanlarsanız derhal azabını yaşardınız, sizi ortadan kaldırmak zorunda kalırdık)! Semud`a da aydınlatan olarak dişi deveyi verdik de (vahşice öldürerek) ona zulmettiler! Biz mucizelerimizi ancak korkutmak için irsâl ederiz.
وَإِذْ قُلْنَا لَكَ إِنَّ رَبَّكَ أَحَاطَ بِالنَّاسِ ۚ وَمَا جَعَلْنَا الرُّؤْيَا الَّتِي أَرَيْنَاكَ إِلَّا فِتْنَةً لِلنَّاسِ وَالشَّجَرَةَ الْمَلْعُونَةَ فِي الْقُرْآنِ ۚ وَنُخَوِّفُهُمْ فَمَا يَزِيدُهُمْ إِلَّا طُغْيَانًا كَبِيرًا
60-) Ve iz kulna leke inne Rabbeke ehata Bin Nas* ve ma ce`alnerru`yelletiy ereynake illâ fitneten linNasi veşşeceretel mel`unete fiyl Kur`ân* ve nuhavvifühüm, fema yeziydühüm illâ tuğyanen kebiyra;
60-) Hani sana: “Muhakkak ki Rabbin insanları (BinNas = insanların hakikati olarak) ihâta etmiştir” dedik… Sende oluşturduğumuz o görüşü (mirâc`da yaşadığını) ve Kurân`daki mel`un şecereyi (uzaklaştırılmış ağaç – beden yaşamını) de insanlar için yalnızca bir fitne (sınav objesi) kıldık! Biz onları korkutuyoruz… Fakat (bu), onların büyük taşkınlıklarından başka bir şeyi arttırmıyor. Not: (Yasak ağaca dokunmak, Üflenen ruh = Esmâ (El Veliyy} açığa çıkışı = şuur varlık olarak kayıtsız şekilde yaşayan Âdem`in, bedenini (Havva} kendisi olarak kabullenmesi; cennet boyutunu Esmâ kuvveleriyle yaşarken, kendini beden vehmederek, bu kuvvelerden uzak düşmesi, beden kayıtlarıyla arzda – bedende yaşamak zorunda kalması. (A.H.)
وَإِذْ قُلْنَا لِلْمَلَائِكَةِ اسْجُدُوا لِآدَمَ فَسَجَدُوا إِلَّا إِبْلِيسَ قَالَ أَأَسْجُدُ لِمَنْ خَلَقْتَ طِينًا
61-) Ve iz kulna lil Melaiketiscüdu liAdeme fesecedu illâ ibliys* kale eescüdü limen halakte tıyna;
61-) Hani (yeryüzü) meleklerine (bedendeki Esmâ kuvvelerine): “Âdemî şuura boyun eğin” dedik de İblis hariç, doğal olarak boyun eğip gereğini uyguladılar (bu kuvveler kullanılmaya başlandı)… (İblis): “Balçık (su + toprak; maddeden oluşmuş beden (dabbe}) olarak yarattığına secde eder miyim?” dedi. (İblis`in insandaki varlığı, insandaki vehim kuvvesidir ki aklın {bilincin} hükmü altına girmeyen kuvvedir; “var”ı yok, “yok”u var kabul ettirir. A. Ciylî)
قَالَ أَرَأَيْتَكَ هَٰذَا الَّذِي كَرَّمْتَ عَلَيَّ لَئِنْ أَخَّرْتَنِ إِلَىٰ يَوْمِ الْقِيَامَةِ لَأَحْتَنِكَنَّ ذُرِّيَّتَهُ إِلَّا قَلِيلًا
62-) Kale eraeyteke hazelleziy kerramte aleyye, lein ahharteni ila yevmil kıyameti leahtenikenne zürriyyetehu illâ kaliyla;62-) “Benden şerefli kıldığın şu kimseye bak! Andolsun ki, eğer bana kıyamet sürecine kadar zaman verirsen onun neslini, pek azı hariç, mutlaka boyunduruğum altına alacağım” dedi (İblis).
قَالَ اذْهَبْ فَمَنْ تَبِعَكَ مِنْهُمْ فَإِنَّ جَهَنَّمَ جَزَاؤُكُمْ جَزَاءً مَوْفُورًا
63-) Kalezheb femen tebiake minhüm feinne cehenneme cezaüküm cezaen mevfura;
63-) (Allâh) buyurdu: “Git! Onlardan kim sana tâbi oldu ise, muhakkak ki cehennem sizin yaptığınızın sonucudur! Tam karşılık!” (Vehmine tâbi olarak kendini yalnızca beden sanıp şuurunu = hakikatini inkâr eden, bedenselliğin cehennemini yaşar.)
وَاسْتَفْزِزْ مَنِ اسْتَطَعْتَ مِنْهُمْ بِصَوْتِكَ وَأَجْلِبْ عَلَيْهِمْ بِخَيْلِكَ وَرَجِلِكَ وَشَارِكْهُمْ فِي الْأَمْوَالِ وَالْأَوْلَادِ وَعِدْهُمْ ۚ وَمَا يَعِدُهُمُ الشَّيْطَانُ إِلَّا غُرُورًا
64-) Vestefziz menisteta`te minhüm Bi savtike ve eclib aleyhim Bi haylike ve recilike ve şarikhüm fiyl emvali vel evladi ve ıdhüm* ve ma yaıdühümüşşeytanu illâ ğurura;
64-) “Onlardan gücün yettiğini seslenişinle (vesveseyle) yerinden oynat; atlıların ve yayalarınla onların üzerine çullan; mallarda ve evlatlarda onlara ortak ol ve onlara vaatte bulun! (Ne var ki) şeytan onlara aldanıştan başka bir şey vaat etmez!”
إِنَّ عِبَادِي لَيْسَ لَكَ عَلَيْهِمْ سُلْطَانٌ ۚ وَكَفَىٰ بِرَبِّكَ وَكِيلًا
65-) İnne ıbadİY leyse leke aleyhim sultan* ve kefa Bi Rabbike Vekiyla;
65-) “Muhakkak ki Benim kullarım (Hakikatlerine = şuur varlık olduklarına iman etmiş olanlar) üzerinde senin bir sultan (zorlayıcı gücün) yoktur! Rabbin Vekiyl olarak kâfidir.”
رَبُّكُمُ الَّذِي يُزْجِي لَكُمُ الْفُلْكَ فِي الْبَحْرِ لِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ ۚ إِنَّهُ كَانَ بِكُمْ رَحِيمًا
66-) Rabbükümülleziy yüzciy lekümül fülke fiylbahri litebteğu min fadliHİ, inneHU kâne Bi küm Rahıyma;
66-) Rabbiniz ki, lütfunu arayasınız diye gemileri (bedenlerinizi) sizin için deniz (ilim) içinde yüzdürüyor! Muhakkak ki O, sizden Rahıym`dir (El Esmâ mânâlarının özelliklerini açığa çıkaran)!
وَإِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فِي الْبَحْرِ ضَلَّ مَنْ تَدْعُونَ إِلَّا إِيَّاهُ ۖ فَلَمَّا نَجَّاكُمْ إِلَى الْبَرِّ أَعْرَضْتُمْ ۚ وَكَانَ الْإِنْسَانُ كَفُورًا
67-) Ve izâ messekümuddurru fiylbahri dalle men ted`une illâ iyyaHU, felemma neccaküm ilel berri a`radtüm* ve kânel insanu kefura;
67-) Denizde size sıkıntı dokunduğunda, O`ndan gayrı çağırdıklarınız kayboldu… Sizi kurtarıp karaya çıkardığında ise yüz çevirdiniz… İnsan çok nankördür
أَفَأَمِنْتُمْ أَنْ يَخْسِفَ بِكُمْ جَانِبَ الْبَرِّ أَوْ يُرْسِلَ عَلَيْكُمْ حَاصِبًا ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ وَكِيلًا
68-) Efeemintüm en yahsife Biküm canibel berri ev yursile aleyküm hasiben sümme lâ tecidu leküm vekiyla;
68-) Sizde yerin dibini (bedenselliğin en beterini) yaşatmayacağından yahut üzerinize bir hortum (yaşamınızı allak bullak eden olaylar) göndermeyeceğinden emin mi oldunuz? Sonra kendinize bir vekîl de bulamazsınız.
أَمْ أَمِنْتُمْ أَنْ يُعِيدَكُمْ فِيهِ تَارَةً أُخْرَىٰ فَيُرْسِلَ عَلَيْكُمْ قَاصِفًا مِنَ الرِّيحِ فَيُغْرِقَكُمْ بِمَا كَفَرْتُمْ ۙ ثُمَّ لَا تَجِدُوا لَكُمْ عَلَيْنَا بِهِ تَبِيعًا
69-) Em emintüm en yuıydeküm fiyhi tareten uhra feyursile aleyküm kasıfen minerriyhı fe yuğrikaküm Bima kefertüm sümme lâ tecidu leküm aleyna Bihi tebiy`a;
69-) Yoksa sizi o denize tekrar döndürüp, üzerinize bir kasırga göndermesinden ve böylece nankörlüğünüzün sonucu olarak sizi suda boğmasından emin mi oldunuz? Sonra kendinize, bize kafa tutacak birini de bulamazsınız!
۞ وَلَقَدْ كَرَّمْنَا بَنِي آدَمَ وَحَمَلْنَاهُمْ فِي الْبَرِّ وَالْبَحْرِ وَرَزَقْنَاهُمْ مِنَ الطَّيِّبَاتِ وَفَضَّلْنَاهُمْ عَلَىٰ كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقْنَا تَفْضِيلًا
70-) Ve lekad kerremna beniy Ademe ve hamelnahüm fiyl berri vel bahri ve razaknahüm minet tayyibati ve faddalnahüm alâ kesiyrin mimmen halekna tefdıyla;
70-) Andolsun ki, Âdemoğullarını (şuur boyutunda yaratılmışın oğullarını) ikramlarla şerefli kıldık! Onları karada (beden) ve denizde (bilinç boyutunda) taşıdık… Onları temiz – yararlı yaşam gıdalarıyla besledik… Onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün tuttuk!
يَوْمَ نَدْعُو كُلَّ أُنَاسٍ بِإِمَامِهِمْ ۖ فَمَنْ أُوتِيَ كِتَابَهُ بِيَمِينِهِ فَأُولَٰئِكَ يَقْرَءُونَ كِتَابَهُمْ وَلَا يُظْلَمُونَ فَتِيلًا
71-) Yevme ned`u külle ünasin Bi imamihim* femen utiye Kitabehu Bi yemiynihi fe ülaike yakreune Kitabehüm ve lâ yuzlemune fetiyla;
71-) O süreçte, her insan grubunu kendi önderleriyle çağırırız… Kimin kitabı (kaydedilmiş bilgisi) sağındaki kuvvesiyle verildi ise, işte onlar yaptıklarının bilgisiyle yüzleşirler (okurlar) ve bir hurma lifi (kıl) kadar haksızlıkla karşılaşmazlar!
وَمَنْ كَانَ فِي هَٰذِهِ أَعْمَىٰ فَهُوَ فِي الْآخِرَةِ أَعْمَىٰ وَأَضَلُّ سَبِيلًا
72-) Ve men kâne fiy hazihi a`ma fehuve fiyl ahıreti a`ma ve edallu sebiyla;
72-) Kim bu dünyada âmâ (hakikati göremeyen) ise o, gelecek sonsuz yaşamda da âmâdır (kördür)! (Düşünce) yolu (tarzı) itibarıyla daha da sapmıştır!
وَإِنْ كَادُوا لَيَفْتِنُونَكَ عَنِ الَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ لِتَفْتَرِيَ عَلَيْنَا غَيْرَهُ ۖ وَإِذًا لَاتَّخَذُوكَ خَلِيلًا
73-) Ve in kâdu leyeftinuneke anilleziy evhayna ileyke li tefteriye aleyna ğayrehu, ve izen lettehazuke haliyla;
73-) Neredeyse seni bile, sana vahyettiğimizin gayrını bizim aleyhimize uydurasın diye, fitneye düşüreceklerdi! (Başarsalardı) işte o takdirde seni dost edinirlerdi!
وَلَوْلَا أَنْ ثَبَّتْنَاكَ لَقَدْ كِدْتَ تَرْكَنُ إِلَيْهِمْ شَيْئًا قَلِيلًا
74-) Ve levla en sebbetnake lekad kidte terkenü ileyhim şey`en kaliyla;
74-) Eğer biz seni, direnç verip sarsılmaz kılmasaydık, neredeyse onlara birazcık meyledecektin!
إِذًا لَأَذَقْنَاكَ ضِعْفَ الْحَيَاةِ وَضِعْفَ الْمَمَاتِ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ عَلَيْنَا نَصِيرًا
75-) İzen leezaknake dı`fel hayati ve dı`fel memati sümme lâ tecidü leke aleyna nasıyra;
75-) İşte o takdirde biz sana hayatın da, ölümün de (sıkıntılarını) kat katını tattırırdık! Sonra kendine, bize karşı bir yardımcı bulamazdın.
وَإِنْ كَادُوا لَيَسْتَفِزُّونَكَ مِنَ الْأَرْضِ لِيُخْرِجُوكَ مِنْهَا ۖ وَإِذًا لَا يَلْبَثُونَ خِلَافَكَ إِلَّا قَلِيلًا
76-) Ve in kâdu leyestefizzuneke minel Ardı li yuhricuke minha ve izen lâ yelbesûne hılafeke illâ kaliyla;
76-) Seni oradan (Mekke`den) çıkarmak için taciz edeceklerdi… İşte o takdirde onlar da senin ardından (dünyada) pek az kalacaklardı. (Bunu yaptılar ve Bedr`de öldürüldüler. A.H.)
سُنَّةَ مَنْ قَدْ أَرْسَلْنَا قَبْلَكَ مِنْ رُسُلِنَا ۖ وَلَا تَجِدُ لِسُنَّتِنَا تَحْوِيلًا
77-) Sünnete men kad erselna kableke min Rusulina ve lâ tecidü li sünnetina tahviyla;
77-) Senden önce irsâl ettiğimiz Rasûllerimiz ile de ilgili sünnetimizdir! (Rasûller doğdukları yerden çıkarılırlar; ardından da onları çıkaran toplumlar helâk edilir!) Bizim sünnetimizde değişiklik bulamazsın.
أَقِمِ الصَّلَاةَ لِدُلُوكِ الشَّمْسِ إِلَىٰ غَسَقِ اللَّيْلِ وَقُرْآنَ الْفَجْرِ ۖ إِنَّ قُرْآنَ الْفَجْرِ كَانَ مَشْهُودًا
78-) Ekımıs Salate lidülukiş Şemsi ila ğasekılleyli ve Kur`ânel fecr* inne Kur`ânel fecri kâne meşhuda;
78-) Güneş`in, batıda gözden kaybolmasından gecenin kararmasına kadar ki süreçte salâtı ikame et. FECİR KURÂN`ını da (sabah salâtını da)… Muhakkak FECİR KUR`ÂN OKUMAsı şahitlendirilmiştir.
وَمِنَ اللَّيْلِ فَتَهَجَّدْ بِهِ نَافِلَةً لَكَ عَسَىٰ أَنْ يَبْعَثَكَ رَبُّكَ مَقَامًا مَحْمُودًا
79-) Ve minelleyli fetehecced Bihi nafileten leke, `asa en yeb`aseke Rabbüke Mekamen Mahmuda;
79-) Ayrıca gecenin bir kısmında, yararını göreceğin, Kurân`la teheccüde kalk (uyanarak salâtı yaşa)! Umulur ki Rabbin sende Makam-ı Mahmud`u bâ`seder (sende o makamın özelliklerini açığa çıkartır… {Ve çıkartmıştır da “İnna fetahnaleke” âyetinde bildirilen husus ile. A.H.})!
وَقُلْ رَبِّ أَدْخِلْنِي مُدْخَلَ صِدْقٍ وَأَخْرِجْنِي مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لِي مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصِيرًا
80-) Ve kul Rabbi edhılniy müdhale sıdkın ve ahricniy muhrace sıdkın vec`al liy min ledünke sultanen nasıyra;
80-) Rabbim, girdiğim yere sıdk hâlinde girdir ve çıktığım yerden sıdk ile çıkart; ledünnünden zafere erdirici bir kudret oluştur bende!
وَقُلْ جَاءَ الْحَقُّ وَزَهَقَ الْبَاطِلُ ۚ إِنَّ الْبَاطِلَ كَانَ زَهُوقًا
81-) Ve kul cael Hakku ve zehekal batıl* innel batıle kâne zehuka;
81-) De ki: “Hak geldi, bâtıl yok oldu gitti! (Hakikat bildirildi, asılsız boş görüşler geçerliliğini yitirdi) Muhakkak ki bâtıl yok olmak zorundadır.”
وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاءٌ وَرَحْمَةٌ لِلْمُؤْمِنِينَ ۙ وَلَا يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إِلَّا خَسَارًا
82-) Ve nünezzilu minel Kur`âni ma huve şifaun ve rahmetun lil mu`miniyne, ve lâ yeziyduz zalimiyne illâ hasara;
82-) Kurân`dan, iman edenler için şifa (sağlıklı düşünme bilgileri) ve rahmet (Hakikatlerindeki özellikleri hatırlatma) olan şeyleri inzâl ediyoruz (hakikatinden şuuruna yansıtıyoruz)! (Bu), zâlimlerin (nefsinin hakikatini inkâr ederek nefsine zulmedenlerin) ise sadece hüsranını arttırır.
وَإِذَا أَنْعَمْنَا عَلَى الْإِنْسَانِ أَعْرَضَ وَنَأَىٰ بِجَانِبِهِ ۖ وَإِذَا مَسَّهُ الشَّرُّ كَانَ يَئُوسًا
83-) Ve izâ en`amna alel İnsani a`reda ve nea Bi canibih* ve izâ messehüşşerru kâne yeûsa;
83-) İnsana in`amda bulunduğumuz vakit yüz çevirir ve yan çizer! Kendisine hoşlanmadığı şey isâbet ettiğinde de umutsuzluğa düşer.
قُلْ كُلٌّ يَعْمَلُ عَلَىٰ شَاكِلَتِهِ فَرَبُّكُمْ أَعْلَمُ بِمَنْ هُوَ أَهْدَىٰ سَبِيلًا
84-) Kul küllün ya`melu alâ şakiletih* feRabbüküm a`lemu Bi men huve ehda sebiyla;
84-) De ki: “Herkes yaratılış programı (fıtratı – şâkılesi) doğrultusunda fiiller ortaya koyar! İşte bu yüzden (Fâtır`ınız olan) Rabbiniz yol itibarıyla kimin hakikat yolunda olduğunu en iyi bilendir!”
وَيَسْأَلُونَكَ عَنِ الرُّوحِ ۖ قُلِ الرُّوحُ مِنْ أَمْرِ رَبِّي وَمَا أُوتِيتُمْ مِنَ الْعِلْمِ إِلَّا قَلِيلًا
85-) Ve yes`eluneke anirRuh* kul irRuhu min emri Rabbiy ve ma utıytüm minel ılmi illâ kaliyla;
85-) (Yahudiler) sana Ruh`tan soruyorlar… De ki: “Ruh, Rabbimin hükmündendir. İlimden size pek az verilmiştir (bu soruyu soran Yahudilere cevaptır bu)!”
وَلَئِنْ شِئْنَا لَنَذْهَبَنَّ بِالَّذِي أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ ثُمَّ لَا تَجِدُ لَكَ بِهِ عَلَيْنَا وَكِيلًا
86-) Ve lein şi`na le nezhebenne Billeziy evhayna ileyke sümme lâ tecidü leke Bihi aleyna vekiyla;
86-) Dilersek sana vahyettiğimizi elbette gideririz… Yaptığımıza karşı sana arka çıkacak bir vekîl bulamazsın…
إِلَّا رَحْمَةً مِنْ رَبِّكَ ۚ إِنَّ فَضْلَهُ كَانَ عَلَيْكَ كَبِيرًا
87-) İlla rahmeten min Rabbik* inne fadleHU kâne aleyke kebiyra;
87-) Rabbinden olan bir Rahmet dışında! Muhakkak ki O`nun senin üzerine olan lütfu çok büyüktür!
قُلْ لَئِنِ اجْتَمَعَتِ الْإِنْسُ وَالْجِنُّ عَلَىٰ أَنْ يَأْتُوا بِمِثْلِ هَٰذَا الْقُرْآنِ لَا يَأْتُونَ بِمِثْلِهِ وَلَوْ كَانَ بَعْضُهُمْ لِبَعْضٍ ظَهِيرًا
88-) Kul leinictemeatil`insü vel cinnü alâ en ye`tu Bi misli hazel Kur`âni lâ ye`tune Bi mislihi ve lev kâne ba`duhüm li ba`din zahiyra;
88-) De ki: “Andolsun, eğer İNS (türü – insan denmiyor) ve CİNN şu Kurân`ın benzerini getirmek üzere bir araya toplansalar, birbirlerine destek de olsalar, gene de onun benzerini getiremezler!”
وَلَقَدْ صَرَّفْنَا لِلنَّاسِ فِي هَٰذَا الْقُرْآنِ مِنْ كُلِّ مَثَلٍ فَأَبَىٰ أَكْثَرُ النَّاسِ إِلَّا كُفُورًا
89-) Ve lekad sarrafna linNasi fiy hazel Kur`âni min külli mesel* feeba ekserun Nasi illâ küfura;
89-) Andolsun, insanlar için şu Kurân`da (Hakikati) her türlü MİSALLERLE açıkladık. İnsanların çoğunluğu (misalleri orijin gibi gerçek olarak {muhkem} kabul ederek) hakikati örttüler.
وَقَالُوا لَنْ نُؤْمِنَ لَكَ حَتَّىٰ تَفْجُرَ لَنَا مِنَ الْأَرْضِ يَنْبُوعًا
90-) Ve kalu len nu`mine leke hatta tefcüre lena minel Ardı yenbû`a;
90-) Dediler ki: “Bizim için arzdan bir pınar fışkırtmadıkça sana asla iman etmeyeceğiz.”
أَوْ تَكُونَ لَكَ جَنَّةٌ مِنْ نَخِيلٍ وَعِنَبٍ فَتُفَجِّرَ الْأَنْهَارَ خِلَالَهَا تَفْجِيرًا
91-) Ev tekûne leke cennetün min nehıylin ve ınebin fetüfeccirel`enhare hılaleha tefciyra;
91-) “Yahut senin hurma ağaçlarından ve üzümden bir bahçen olmalı, onların arasından gümbür gümbür nehirler fışkırtmalısın.”
أَوْ تُسْقِطَ السَّمَاءَ كَمَا زَعَمْتَ عَلَيْنَا كِسَفًا أَوْ تَأْتِيَ بِاللَّهِ وَالْمَلَائِكَةِ قَبِيلًا
92-) Ev tüskıtasSemae kema ze`amte aleyna kisefen ev te`tiye Billâhi vel Melaiketi kabiyla;
92-) “Yahut tehdit ettiğin gibi semâyı parça parça üzerimize düşürmelisin veya Allâh`ı ve melekleri karşımıza kefil olarak getirmelisin.” (Allâh ismiyle işaret edileni anlamayıp, O`nu gökte bir tanrı olarak düşündükleri için bunu söylüyorlar.)
أَوْ يَكُونَ لَكَ بَيْتٌ مِنْ زُخْرُفٍ أَوْ تَرْقَىٰ فِي السَّمَاءِ وَلَنْ نُؤْمِنَ لِرُقِيِّكَ حَتَّىٰ تُنَزِّلَ عَلَيْنَا كِتَابًا نَقْرَؤُهُ ۗ قُلْ سُبْحَانَ رَبِّي هَلْ كُنْتُ إِلَّا بَشَرًا رَسُولًا
93-) Ev yekûne leke beytün min zuhrufin ev terka fiys Sema`* ve len nu`mine lirukıyyike hatta tünezzile aleyna Kitaben nakrauh* kul subhane Rabbiy hel küntü illâ beşeran Rasûla;
93-) “Yahut senin altından bir evin olmalı ya da semâda uçmalısın… (Ayrıca) senin göğe uçmana da biz asla iman etmeyiz; tâ ki, kendisini okuyacağımız bir yazılı madde kitabı gökten bizim üzerimize indirinceye kadar!”… De ki: “Subhan`dır Rabbim! Rasûl bir beşerden başka neyim ki?”
وَمَا مَنَعَ النَّاسَ أَنْ يُؤْمِنُوا إِذْ جَاءَهُمُ الْهُدَىٰ إِلَّا أَنْ قَالُوا أَبَعَثَ اللَّهُ بَشَرًا رَسُولًا
94-) Ve ma meneanNase en yu`minu iz caehümül hüda illâ en kalu ebeasellahu beşeran Rasûla;
94-) Kendilerine hakikat geldiğinde, insanların iman etmelerine mâni olan: “Allâh, rasûl bir beşer bâ`s etti!” demeleridir.
قُلْ لَوْ كَانَ فِي الْأَرْضِ مَلَائِكَةٌ يَمْشُونَ مُطْمَئِنِّينَ لَنَزَّلْنَا عَلَيْهِمْ مِنَ السَّمَاءِ مَلَكًا رَسُولًا
95-) Kul lev kâne fiyl` Ardı Melaiketün yemşune mutmeinniyne le nezzelna aleyhim mines Semai meleken Rasûla;
95-) De ki: “Eğer arzda yaşayanlar yürüyen melekler olsaydı, elbette onlar üzerine semâdan melek bir Rasûl indirirdik.”
قُلْ كَفَىٰ بِاللَّهِ شَهِيدًا بَيْنِي وَبَيْنَكُمْ ۚ إِنَّهُ كَانَ بِعِبَادِهِ خَبِيرًا بَصِيرًا
96-) Kul kefa Billâhi şehiyden beyniy ve beyneküm* inneHU kâne Bi ıbadiHİ Habiyran Basıyra;
96-) De ki: “Benimle sizin aranızda şahit olarak, Esmâ`sıyla hakikatim olan Allâh yeterlidir! Muhakkak ki O, kullarıyla Habiyr`dir, Basıyr`dir.”
وَمَنْ يَهْدِ اللَّهُ فَهُوَ الْمُهْتَدِ ۖ وَمَنْ يُضْلِلْ فَلَنْ تَجِدَ لَهُمْ أَوْلِيَاءَ مِنْ دُونِهِ ۖ وَنَحْشُرُهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ عَلَىٰ وُجُوهِهِمْ عُمْيًا وَبُكْمًا وَصُمًّا ۖ مَأْوَاهُمْ جَهَنَّمُ ۖ كُلَّمَا خَبَتْ زِدْنَاهُمْ سَعِيرًا
97-) Ve men yehdillâhu fehüvel mühted* ve men yudlil felen tecide lehüm evliyâe min dûniHİ ve nahşüruhüm yevmel kıyameti alâ vucuhihim `umyen ve bükmen ve summa* me`vahüm cehennem* küllema habet zidnahüm se`ıyra;
97-) Allâh, kimi hakikate yönlendirirse, işte odur hakikati bulan! Kimi de saptırırsa, artık onlar için O`nun dûnunda velîler bulamazsın! Kıyamet sürecinde onları körler (Hakikati görmeyen); lâl olmuşlar (Hakikati dillendirmeyenler); ve sağırlar (Hakikati algılamayanlar) olarak yüzleri üzere haşr ederiz! Onların barınağı Cehennem`dir! Alevi söndükçe, onlara ateşlerini artırırız!