14. CÜZ 4. HİZİP


16- NAHL SÛRESİAynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
۞ إِنَّ اللَّهَ يَأْمُرُ بِالْعَدْلِ وَالْإِحْسَانِ وَإِيتَاءِ ذِي الْقُرْبَىٰ وَيَنْهَىٰ عَنِ الْفَحْشَاءِ وَالْمُنْكَرِ وَالْبَغْيِ ۚ يَعِظُكُمْ لَعَلَّكُمْ تَذَكَّرُونَ
90-) İnnAllâhe ye`muru Bil adli vel`ihsani ve iytai zilkurba ve yenha anil fahşai velmünkeri velbağy* ye`ızuküm lealleküm tezekkerun;
90-) Muhakkak ki Allâh, hakkını vermeyi, ihsanı (iyilik yapmayı) ve yakınlara cömert olmayı hükmeder… Fahşadan (nefsanî davranışlardan), münkerden (imanın gereklerine ters düşen fiillerden) ve bagiyden (zulüm ve hakka tecavüz) nehyeder… Düşünüp değerlendirmeniz için öğüt veriyor.
وَأَوْفُوا بِعَهْدِ اللَّهِ إِذَا عَاهَدْتُمْ وَلَا تَنْقُضُوا الْأَيْمَانَ بَعْدَ تَوْكِيدِهَا وَقَدْ جَعَلْتُمُ اللَّهَ عَلَيْكُمْ كَفِيلًا ۚ إِنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا تَفْعَلُونَ
91-) Ve evfu Bi ahdillâhi izâ ahedtüm ve lâ tenkudul eymane ba`de tevkiydiha ve kad cealtümullahe aleyküm kefiyla* innAllâhe ya`lemu ma tef`alun;
91-) Sözleştiğiniz zaman, Allâh adına olan ahdinizi hakkıyla yerine getirin… Yeminleri, kesinleştirdikten sonra bozmayın… (Zira yeminlerinizle) Allâh`ı kefil kıldınız! Muhakkak ki Allâh işlediklerinizi bilir.
وَلَا تَكُونُوا كَالَّتِي نَقَضَتْ غَزْلَهَا مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ أَنْكَاثًا تَتَّخِذُونَ أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ أَنْ تَكُونَ أُمَّةٌ هِيَ أَرْبَىٰ مِنْ أُمَّةٍ ۚ إِنَّمَا يَبْلُوكُمُ اللَّهُ بِهِ ۚ وَلَيُبَيِّنَنَّ لَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَا كُنْتُمْ فِيهِ تَخْتَلِفُونَ
92-) Ve lâ tekûnu kelletiy nekadat ğazleha min ba`di kuvvetin enkâsâ* tettehızune eymaneküm dehalen beyneküm en tekûne ümmetün hiye erba min ümmetin, innema yeblukümullâhu Bih* ve leyübeyyinenne leküm yevmel kıyameti ma küntüm fiyhi tahtelifun;
92-) İpliğini kuvvetle büktükten sonra söküp çözen (kadın) gibi olmayın… Bir toplum diğerinden daha kalabalık diye, yeminlerinizi aldatma vasıtası ediniyorsunuz… Allâh o yeminlerinizle sizi yalnızca imtihan eder (ki ne olduğunuz ortaya çıksın da, yarın itiraz edemeyesiniz)… Hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyi kıyamet sürecinde size açıklayacaktır.
وَلَوْ شَاءَ اللَّهُ لَجَعَلَكُمْ أُمَّةً وَاحِدَةً وَلَٰكِنْ يُضِلُّ مَنْ يَشَاءُ وَيَهْدِي مَنْ يَشَاءُ ۚ وَلَتُسْأَلُنَّ عَمَّا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
93-) Ve lev şaAllâhu lece`aleküm ümmeten vahıdeten ve lâkin yudıllu men yeşau ve yehdiy men yeşa`* ve letüs`elünne amma küntüm ta`melun;
93-) Eğer Allâh dileseydi, elbette sizi tek bir inanca sahip toplum kılardı… Fakat (Allâh), dilediğini saptırır ve dilediğini de hakikate erdirir… Yaptıklarınızın sonuçlarını yaşayacaksınız!
وَلَا تَتَّخِذُوا أَيْمَانَكُمْ دَخَلًا بَيْنَكُمْ فَتَزِلَّ قَدَمٌ بَعْدَ ثُبُوتِهَا وَتَذُوقُوا السُّوءَ بِمَا صَدَدْتُمْ عَنْ سَبِيلِ اللَّهِ ۖ وَلَكُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
94-) Ve lâ tettehızu eymaneküm dehalen beyneküm fetezille kademün ba`de sübutiha ve tezûkussue Bima sadedtüm an sebiylillâh* ve leküm azâbün azıym;
94-) Yeminlerinizi aranızda aldatma aracı olarak kullanmayın! (Aksi takdirde, İslâm`da) sağlamca yer almışken ayağınız kayar ve Allâh yolundan saptığınız için kötülüğü tadarsınız… Sizin için çok büyük azap oluşur.
وَلَا تَشْتَرُوا بِعَهْدِ اللَّهِ ثَمَنًا قَلِيلًا ۚ إِنَّمَا عِنْدَ اللَّهِ هُوَ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
95-) Ve lâ teşteru Biahdillâhi semenen kaliyla* innema indAllâhi huve hayrun leküm in küntüm ta`lemun;
95-) Az bir pahaya Allâh ahdini satmayın… Eğer bilirseniz, Allâh indîndeki sizin için daha hayırlıdır.
مَا عِنْدَكُمْ يَنْفَدُ ۖ وَمَا عِنْدَ اللَّهِ بَاقٍ ۗ وَلَنَجْزِيَنَّ الَّذِينَ صَبَرُوا أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
96-) Ma `ındeküm yenfedü ve ma `indAllâhi bâkın, ve lenecziyennelleziyne saberu ecrehüm Biahseni ma kânu ya`melun;
96-) Sizin indînizdeki tükenir… Allâh indîndeki ise bâkîdir… Sabredenlere gelince, elbette onların yaptıklarının sonucunu, yapmakta olduklarından daha güzeli ile karşılarız.
مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ أَوْ أُنْثَىٰ وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيَاةً طَيِّبَةً ۖ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ أَجْرَهُمْ بِأَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ
97-) Men amile salihan min zekerin ev ünsâ ve huve mu`minun fele nuhyiyennehu hayaten tayyibeten, ve lenecziyennehüm ecrehüm Biahseni ma kânu ya`melun;
97-) İster erkek ister kadın olsun, kim iman ederek imanın gereği fiiller ortaya koyarsa elbette biz ona temizpak bir hayat yaşatırız… Onlara elbette yaptıklarının daha güzeliyle karşılıklarını veririz.
فَإِذَا قَرَأْتَ الْقُرْآنَ فَاسْتَعِذْ بِاللَّهِ مِنَ الشَّيْطَانِ الرَّجِيمِ
98-) Feizâ kara`tel Kur`âne feste`ız Billâhi mineş şeytânir raciym;
98-) Kur`ân okuyacağın zaman, (vehimle seni yanlış değerlendirmelere sokması muhtemel) şeytan-ı racîm`den (kendini beden kabullenmenin getirisi fikirlerden), Allâh`a sığın.
إِنَّهُ لَيْسَ لَهُ سُلْطَانٌ عَلَى الَّذِينَ آمَنُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
99-) İnnehu leyse lehu sultanun alelleziyne amenû ve alâ Rabbihim yetevekkelun;
99-) Gerçektir ki, onun (şeytanın) iman eden ve Rablerine tevekkül edenler üzerinde bir sultası (gücü) yoktur!
إِنَّمَا سُلْطَانُهُ عَلَى الَّذِينَ يَتَوَلَّوْنَهُ وَالَّذِينَ هُمْ بِهِ مُشْرِكُونَ
100-) İnnema sultanuhu alelleziyne yetevellevnehu velleziyne hüm Bihi müşrikûn;
100-) Onun sultası, sadece, kendisini velî edinenler (ilham ettiği fikirlere uyanlar) ve Rablerine ortak koşanlaradır!
وَإِذَا بَدَّلْنَا آيَةً مَكَانَ آيَةٍ ۙ وَاللَّهُ أَعْلَمُ بِمَا يُنَزِّلُ قَالُوا إِنَّمَا أَنْتَ مُفْتَرٍ ۚ بَلْ أَكْثَرُهُمْ لَا يَعْلَمُونَ
101-) Ve izâ beddelna ayeten mekâne ayetin vAllâhu a`lemu Bima yünezzilu kalu innema ente müfter* bel ekseruhüm lâ ya`lemun;
101-) Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimizde, “Sen yalnızca bir iftiracısın!” dediler. Allâh neyi inzâl ettiğini daha iyi bilir! Bilakis, onların çoğunluğu bilmezler.
قُلْ نَزَّلَهُ رُوحُ الْقُدُسِ مِنْ رَبِّكَ بِالْحَقِّ لِيُثَبِّتَ الَّذِينَ آمَنُوا وَهُدًى وَبُشْرَىٰ لِلْمُسْلِمِينَ
102-) Kul nezzelehu ruhulkudüsi min Rabbike Bil Hakkı li yüsebbitelleziyne amenû ve hüden ve büşra lilmüslimiyn;
102-) De ki: “O`nu, Ruh-ül Kuds (Cibrîl ismi verilmiş kuvve; El Esmâ`dan ilim kuvvesi), senin Rabbinden (hakikatini oluşturan Esmâ bileşiminden) Hak olarak indirmiştir… İman edenlere direnç vermek ve müslimler için de kılavuz ve müjde olarak.”
وَلَقَدْ نَعْلَمُ أَنَّهُمْ يَقُولُونَ إِنَّمَا يُعَلِّمُهُ بَشَرٌ ۗ لِسَانُ الَّذِي يُلْحِدُونَ إِلَيْهِ أَعْجَمِيٌّ وَهَٰذَا لِسَانٌ عَرَبِيٌّ مُبِينٌ
103-) Ve lekad na`lemü ennehüm yekulune innema yuallimuhu beşer* lisanülleziy yulhıdune ileyhi a`cemiyyün ve hazâ lisanun `arabiyyun mubiyn;
103-) Andolsun ki: “Onu ancak bir beşer öğretiyor” demelerini biliyoruz… Hak`tan saparak kendisine nispet ettikleri kimsenin dili, Arapçayı iyi konuşamayan bir dildir… Bu ise apaçık Arapça bir lisandır.
إِنَّ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ لَا يَهْدِيهِمُ اللَّهُ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
104-) İnnelleziyne lâ yu`minune Bi âyâtillâhi lâ yehdiyhümullâhu ve lehüm azâbün eliym;
104-) Muhakkak ki Allâh, kendini dillendiren işaretlerine iman etmeyenleri, hakikate erdirmez… Onlara acı bir azap vardır.
إِنَّمَا يَفْتَرِي الْكَذِبَ الَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِ اللَّهِ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْكَاذِبُونَ
105-) İnnema yefteril kezibelleziyne lâ yu`minune Bi âyâtillâh* ve ülaike hümül kâzibun;
105-) Yalanı uyduranlar, yalnızca, Allâh`ın kendini dillendiren işaretlerine iman etmeyenlerdir… Yalancıların ta kendileri işte bunlardır
مَنْ كَفَرَ بِاللَّهِ مِنْ بَعْدِ إِيمَانِهِ إِلَّا مَنْ أُكْرِهَ وَقَلْبُهُ مُطْمَئِنٌّ بِالْإِيمَانِ وَلَٰكِنْ مَنْ شَرَحَ بِالْكُفْرِ صَدْرًا فَعَلَيْهِمْ غَضَبٌ مِنَ اللَّهِ وَلَهُمْ عَذَابٌ عَظِيمٌ
106-) Men kefera Billâhi min ba`di imanihi illâ men ükrihe ve kalbuhu mutmeinnun Bil iymani ve lâkin men şereha Bil küfri sadren fealeyhim ğadabün minAllâh* ve lehüm azâbün azıym;
106-) Kalbi imanla mutmain olduğu hâlde, (küfre) zorlanan hariç, kim imanından sonra Allâh`a küfrederse ve küfre sînesini açar ise, işte Allâh gazabı onun üzerinedir! Kendilerine çok büyük azap vardır.
ذَٰلِكَ بِأَنَّهُمُ اسْتَحَبُّوا الْحَيَاةَ الدُّنْيَا عَلَى الْآخِرَةِ وَأَنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِرِينَ
107-) Zâlike Bi ennehümüstehabbul hayated dünya alel ahıreti, ve ennAllâhe lâ yehdil kavmel kafiriyn;
107-) Bunun sebebi, onların (sınırlı – sefil) dünya hayatını sonsuz geleceğe tercih etmeleri; Allâh`ın hakikat bilgisini inkâr edenler topluluğunu hakikate erdirmemesidir.
أُولَٰئِكَ الَّذِينَ طَبَعَ اللَّهُ عَلَىٰ قُلُوبِهِمْ وَسَمْعِهِمْ وَأَبْصَارِهِمْ ۖ وَأُولَٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ
108-) Ülaikelleziyne tabe`Allâhu alâ kulubihim ve sem`ıhim ve ebsarihim* ve ülaike hümül ğafilun;
108-) İşte bunlar, Allâh`ın, kalplerini, işitme (algılama) kuvvelerini, basîretlerini (değerlendirme kuvvelerini) kilitlediği kimselerdir! Onlar kozalarında yaşayanların ta kendileridir!
لَا جَرَمَ أَنَّهُمْ فِي الْآخِرَةِ هُمُ الْخَاسِرُونَ
109-) Lâ cerame ennehüm fiyl`ahireti hümül hasirun;
109-) Gerçek şu ki, onlar gelecek yaşam boyutunda hüsrana uğrayanların ta kendileridir!
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ هَاجَرُوا مِنْ بَعْدِ مَا فُتِنُوا ثُمَّ جَاهَدُوا وَصَبَرُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
110-) Sümme inne Rabbeke lilleziyne haceru min ba`di ma futinu sümme cahedu ve saberu, inne Rabbeke min ba`diha le Ğafûrun Rahıym;
110-) Sonra, muhakkak ki Rabbin, belâya maruz bırakıldıktan sonra hicret edenlerin; sonra mücahede edenlerin ve sabredenlerin (yanındadır)… Daha sonra (da) Rabbin muhakkak ki Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
۞ يَوْمَ تَأْتِي كُلُّ نَفْسٍ تُجَادِلُ عَنْ نَفْسِهَا وَتُوَفَّىٰ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ وَهُمْ لَا يُظْلَمُونَ
111-) Yevme te`ti küllü nefsin tücadilu an nefsiha ve tüveffa küllü nefsin ma amilet ve hüm lâ yuzlemun;
111-) O süreç ki, her nefs kendini kurtarmak için mücadele eder… Her nefse yaptığı şeylerin karşılığı tam verilir… Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
وَضَرَبَ اللَّهُ مَثَلًا قَرْيَةً كَانَتْ آمِنَةً مُطْمَئِنَّةً يَأْتِيهَا رِزْقُهَا رَغَدًا مِنْ كُلِّ مَكَانٍ فَكَفَرَتْ بِأَنْعُمِ اللَّهِ فَأَذَاقَهَا اللَّهُ لِبَاسَ الْجُوعِ وَالْخَوْفِ بِمَا كَانُوا يَصْنَعُونَ
112-) Ve darebAllâhu meselen karyeten kânet amineten mutmeinneten ye`tiyha rizkuha rağaden min külli mekânin fekeferat Bi en`umillâhi feezâkahAllâhu libaselcû`ı vel havfi Bima kânu yasne`un;
112-) Allâh bir şehri misal verdi: Güvenli ve mutlu idi… Onun yaşam gıdası her taraftan bol bol geliyordu… Fakat o (halk) Allâh nimetlerine nankörlük etti (Sünnetullâh gereği perdelilik oluşturan, fiiller yaptı)… Allâh da kendilerine yapıp-ürettikleri dolayısıyla açlık ve korku libasını tattırdı.
وَلَقَدْ جَاءَهُمْ رَسُولٌ مِنْهُمْ فَكَذَّبُوهُ فَأَخَذَهُمُ الْعَذَابُ وَهُمْ ظَالِمُونَ
113-) Ve lekad caehüm Rasûlün minhüm fekezzebuhu feehazehümül azâbü ve hüm zâlimun;
113-) Andolsun ki onlara kendilerinden bir Rasûl geldi de Onu yalanladılar! Zâlimler oldukları hâlde, azap kendilerini yakaladı.
فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللَّهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللَّهِ إِنْ كُنْتُمْ إِيَّاهُ تَعْبُدُونَ
114-) Fekülu mimma razekakümullâhu halâlen tayyiba* veşküru nı`metAllâhi in küntüm iyyahu ta`budun;
114-) Allâh`ın size yaşam gıdası olarak verdiklerinden helal ve temiz şeyleri yiyin ve Allâh nimetine şükredin; eğer O`na kulluk ettiğinizin farkındaysanız!
إِنَّمَا حَرَّمَ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةَ وَالدَّمَ وَلَحْمَ الْخِنْزِيرِ وَمَا أُهِلَّ لِغَيْرِ اللَّهِ بِهِ ۖ فَمَنِ اضْطُرَّ غَيْرَ بَاغٍ وَلَا عَادٍ فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ
115-) İnnema harrama aleykümül meytete veddeme ve lahmel hınziyri ve ma ühille li ğayrillâhi Bih* fe menidturre ğayre bağın ve lâ adin feinnAllâhe Ğafûrun Rahıym;
115-) (Allâh) size yalnızca ölmüş hayvan etini (leşi), kanı, domuz etini ve Allâh`tan gayrı adına boğazlananı haram etmiştir… Ama kim zorda kalırsa helal saymayarak ve zaruret ölçüsünü aşmaksızın (bunlardan yiyebilir)… Muhakkak ki Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
وَلَا تَقُولُوا لِمَا تَصِفُ أَلْسِنَتُكُمُ الْكَذِبَ هَٰذَا حَلَالٌ وَهَٰذَا حَرَامٌ لِتَفْتَرُوا عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ ۚ إِنَّ الَّذِينَ يَفْتَرُونَ عَلَى اللَّهِ الْكَذِبَ لَا يُفْلِحُونَ
116-) Ve lâ tekulu lima tasıfu elsinetükümül kezibe hazâ halâlün ve hazâ harâmün litefteru alAllâhil kezib* innelleziyne yefterune alAllâhil kezibe lâ yüflihun;
116-) Aklınıza esen yalanı uydurup, “Şu helaldir ve şu haramdır” demeyin… Çünkü Allâh`a iftira atmış olursunuz! Muhakkak ki, Allâh üzerine yalan uyduranlar kurtulmazlar!
مَتَاعٌ قَلِيلٌ وَلَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ
117-) Metaun kaliyl* ve lehüm azâbün eliym;
117-) Az bir faydalanma (yüzünden)!.. Onlara (gelecekte) acı bir azap vardır.
وَعَلَى الَّذِينَ هَادُوا حَرَّمْنَا مَا قَصَصْنَا عَلَيْكَ مِنْ قَبْلُ ۖ وَمَا ظَلَمْنَاهُمْ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
118-) Ve alelleziyne hadu harremna ma kasasna aleyke min kabl* ve ma zalemnahüm ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun;
118-) Biz daha önce sana hikâye edip anlattığımız şeyleri, Yahudi olanlar üzerine de haram etmiştik… Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.
ثُمَّ إِنَّ رَبَّكَ لِلَّذِينَ عَمِلُوا السُّوءَ بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابُوا مِنْ بَعْدِ ذَٰلِكَ وَأَصْلَحُوا إِنَّ رَبَّكَ مِنْ بَعْدِهَا لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
119-) Sümme inne Rabbeke lilleziyne amilüssue Bi cehaletin sümme tabu min ba`di zâlike ve aslehu, inne Rabbeke min ba`diha leĞafûrun Rahıym;

119-) Sonra, muhakkak ki Rabbin, bilgisizlikten ötürü kötülük yapıp, bunun arkasından tövbe ederek düzelenlerin tövbelerini gerçekleştirir… Rabbin, bunun sonrasında Ğafûr`dur, Rahıym`dir.

إِنَّ إِبْرَاهِيمَ كَانَ أُمَّةً قَانِتًا لِلَّهِ حَنِيفًا وَلَمْ يَكُ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
120-) İnne İbrahiyme kâne ümmeten kaniten Lillâhi haniyfa* ve lem yekü minel müşrikiyn;
120-) Muhakkak ki İbrahim bir ümmet idi… Allâh`a itaatkârdı… Hanîf`ti (Allâh yanı sıra tanrı kabul etmeyen)… (O), müşriklerden (Allâh`a ortak koşanlardan) olmadı.
شَاكِرًا لِأَنْعُمِهِ ۚ اجْتَبَاهُ وَهَدَاهُ إِلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
121-) Şakiran li en`umiHİ, ictebahu ve hedahu ila sıratın müstekıym;
121-) O`nun nimetlerine şükredendi… (O), Onu seçmiş ve Onu sırat-ı müstakime yönlendirmişti.
وَآتَيْنَاهُ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَإِنَّهُ فِي الْآخِرَةِ لَمِنَ الصَّالِحِينَ
122-) Ve ateynahu fiyd dünya haseneten, ve innehu fiyl ahireti lemines salihıyn;
122-) Biz Ona dünyada güzellikler verdik… O, sonsuz gelecek yaşamda da sâlihlerdendir.
ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا ۖ وَمَا كَانَ مِنَ الْمُشْرِكِينَ
123-) Sümme evhayna ileyke enittebı` millete İbrahiyme haniyfa** ve ma kâne minel müşrikiyn;
123-) Sonra, biz sana: “Hanîf olarak İbrahim`in milletine (Din anlayışına) tâbi ol… O, müşriklerden olmadı” diye vahyettik.
إِنَّمَا جُعِلَ السَّبْتُ عَلَى الَّذِينَ اخْتَلَفُوا فِيهِ ۚ وَإِنَّ رَبَّكَ لَيَحْكُمُ بَيْنَهُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فِيمَا كَانُوا فِيهِ يَخْتَلِفُون
124-) İnnema cu`ıles Sebtü alelleziynahtelefu fiyh* ve inne Rabbeke leyahkümü beynehüm yevmel kıyameti fiyma kânu fiyhi yahtelifun;
124-) Es Sebt (Cumartesi Günü kutsallığı), sadece onda ayrılığa düşmüş kimseler (İsrailoğulları) üzerine (farz) kılındı… Muhakkak ki Rabbin, kıyamet günü, ihtilaf ettikleri şey hakkında onlar arasında elbette hüküm verecektir.
ادْعُ إِلَىٰ سَبِيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ ۖ وَجَادِلْهُمْ بِالَّتِي هِيَ أَحْسَنُ ۚ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ أَعْلَمُ بِمَنْ ضَلَّ عَنْ سَبِيلِهِ ۖ وَهُوَ أَعْلَمُ بِالْمُهْتَدِينَ
125-) Ud`u ila sebiyli Rabbike Bil hikmeti velmev`ızatil haseneti ve cadilhüm Billetiy hiye ahsen* inne Rabbeke HUve a`lemu Bimen dalle an sebiyliHİ ve HUve a`lemu Bil mühtediyn;
125-) Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğüt ile davet et… Onlarla en güzel şekilde mücadele et… Muhakkak ki Rabbin, “HÛ”; yolundan sapanı daha iyi bilir (O)… Daha iyi bilir “HÛ”, doğru yola erenleri!
وَإِنْ عَاقَبْتُمْ فَعَاقِبُوا بِمِثْلِ مَا عُوقِبْتُمْ بِهِ ۖ وَلَئِنْ صَبَرْتُمْ لَهُوَ خَيْرٌ لِلصَّابِرِينَ
126-) Ve in akabtüm feakıbu Bi misli ma ukıbtüm Bih* ve lein sabertüm le huve hayrun lissabiriyn;
126-) Şayet kötülüğün sonucunu yaşatacaksanız, size yapılan azabın benzeri ile sonucunu yaşatın… Eğer sabrederseniz, elbette bu sabredenler için daha hayırlıdır.
وَاصْبِرْ وَمَا صَبْرُكَ إِلَّا بِاللَّهِ ۚ وَلَا تَحْزَنْ عَلَيْهِمْ وَلَا تَكُ فِي ضَيْقٍ مِمَّا يَمْكُرُونَ
127-) Vasbir ve ma sabruke illâ Billâhi ve lâ tahzen aleyhim ve lâ tekü fiy daykın mimma yemkürun;
127-) Güven ve dayan! Senin sabrın, yalnızca Allâh`ladır! Onlar üzerine mahzun olma! Kurmakta oldukları tuzaklarından sıkıntı duyma
إِنَّ اللَّهَ مَعَ الَّذِينَ اتَّقَوْا وَالَّذِينَ هُمْ مُحْسِنُونَ
128-) İnnAllâhe mealleziynet tekav velleziyne hüm muhsinun;
128-) Kesinlikle Allâh korunanlar ve muhsinlerle (Allâh için yaşamakta olduğunun farkındalığında olanlarla) beraberdir.