14. CÜZ 2. HİZİP


16- NAHL SÛRESİ النحل Aynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
أَتَىٰ أَمْرُ اللَّهِ فَلَا تَسْتَعْجِلُوهُ ۚ سُبْحَانَهُ وَتَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
1-) Eta emrullahi fela testa`ciluh* subhaneHU ve teâla amma yüşrikûn;
1-) Allâh hükmü gelmiştir; (görmeniz için) aceleye gerek yok! O, onların şirk koştuklarından Subhan`dır, Âli`dir.
يُنَزِّلُ الْمَلَائِكَةَ بِالرُّوحِ مِنْ أَمْرِهِ عَلَىٰ مَنْ يَشَاءُ مِنْ عِبَادِهِ أَنْ أَنْذِرُوا أَنَّهُ لَا إِلَٰهَ إِلَّا أَنَا فَاتَّقُونِ
2-) Yünezzilül Melaikete Bir Ruhı min emriHi alâ men yeşau min ıbadiHi en enziru ennehu lâ ilâhe illâ ene fettekun;
2-) O, şe`ninden olan hakikat ilmini, kuvveleriyle kullarından dilediğine inzâl ederek (buyurur ki): “Şu gerçekle uyarın: Tanrı yok; sadece Ben! O hâlde benden çekinin!”

خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بِالْحَقِّ ۚ تَعَالَىٰ عَمَّا يُشْرِكُونَ
3-) Halekas Semavati vel Arda Bil Hakk* te`âla amma yüşrikûn;
3-) Semâları ve arzı Hak olarak (El Esmâ ül Hüsnâ`sıyla) yarattı… Onların ortak koştuklarından Âli`dir!
خَلَقَ الْإِنْسَانَ مِنْ نُطْفَةٍ فَإِذَا هُوَ خَصِيمٌ مُبِينٌ
4-) Halekal İnsane min nutfetin feizâ huve hasıymun mubiyn;
4-) İnsanı bir spermden yarattı… Bir de bakarsın ki o apaçık bir kafa tutan olmuş!
وَالْأَنْعَامَ خَلَقَهَا ۗ لَكُمْ فِيهَا دِفْءٌ وَمَنَافِعُ وَمِنْهَا تَأْكُلُونَ
5-) Vel en`ame halekaha* lemük fiyha dif`ün ve menafiu ve minha te`külun;
5-) Evcil hayvanları da O yarattı… Onlarda sizin için dif (enerji ve giysi) ve başka faydalar vardır… Onlardan yersiniz de.

وَلَكُمْ فِيهَا جَمَالٌ حِينَ تُرِيحُونَ وَحِينَ تَسْرَحُونَ
6-) Ve leküm fiyha cemalün hıyne turiyhune ve hıyne tesrahun;
6-) Akşamları (otlağından) getirdiğinizde ve sabahları (o otlağa) saldığınızda onlarda sizin için bir güzellik vardır.
وَتَحْمِلُ أَثْقَالَكُمْ إِلَىٰ بَلَدٍ لَمْ تَكُونُوا بَالِغِيهِ إِلَّا بِشِقِّ الْأَنْفُسِ ۚ إِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ
7-) Ve tahmilü eskaleküm ila beledin lem tekûnu baliğıyhi illâ Bi şıkkıl enfüs* inne Rabbeküm le Raûfun Rahıym;7-) Yüklerinizi taşırlar; (onlarsız) meşakkatsiz ulaşamayacağınız pek çok yere ulaştırırlar! Muhakkak ki Rabbiniz, Raûf`tur, Rahıym`dir.
وَالْخَيْلَ وَالْبِغَالَ وَالْحَمِيرَ لِتَرْكَبُوهَا وَزِينَةً ۚ وَيَخْلُقُ مَا لَا تَعْلَمُونَ
8- ) Vel hayle vel biğale vel hamiyra li terkebuha ve ziyneten, ve yahluku ma lâ ta`lemun;
8- ) Onlara binmeniz ve bir zevk almanız için atları, katırları ve eşekleri de (yarattı)… Daha bilmediğiniz neler yaratır.
وَعَلَى اللَّهِ قَصْدُ السَّبِيلِ وَمِنْهَا جَائِرٌ ۚ وَلَوْ شَاءَ لَهَدَاكُمْ أَجْمَعِينَ
9-) Ve alAllâhi kasdus sebiyli ve minha cair* ve lev şâe lehedaküm ecme`ıyn;
9-) Hedefe giden yol Allâh`adır! Ondan sapan da vardır… Eğer dileseydi elbette sizi toptan hakikate erdirirdi!
هُوَ الَّذِي أَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً ۖ لَكُمْ مِنْهُ شَرَابٌ وَمِنْهُ شَجَرٌ فِيهِ تُسِيمُونَ
10-) “HU”velleziy enzele mines Semai maen leküm minhu şerabun ve minhu şecerun fiyhi tüsiymun;
10-) “HÛ”; ki sizin için semâdan bir su indirdi… İçilen de ondandır, (hayvanları) otlatmakta olduğunuz bitkiler de ondandır.
يُنْبِتُ لَكُمْ بِهِ الزَّرْعَ وَالزَّيْتُونَ وَالنَّخِيلَ وَالْأَعْنَابَ وَمِنْ كُلِّ الثَّمَرَاتِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
11-) Yünbitü leküm Bihizzer`a vezzeytune vennahıyle vel a`nabe ve min küllis semarat* inne fiy zâlike le ayeten li kavmin yetefekkerun;
11-) Onunla (o su ile) sizin için ekin, zeytin, hurma, üzümler ve her türlüsünden bitirir. Muhakkak ki bunlarda düşünen toplum için bir işaret vardır!
وَسَخَّرَ لَكُمُ اللَّيْلَ وَالنَّهَارَ وَالشَّمْسَ وَالْقَمَرَ ۖ وَالنُّجُومُ مُسَخَّرَاتٌ بِأَمْرِهِ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَاتٍ لِقَوْمٍ يَعْقِلُونَ
12-) Ve sahhare lekümülleyle vennehare veşŞemse vel Kamer* venNücumu müsahharatün Bi emriHİ, inne fiy zâlike leâyâtin likavmin ya`kılun;
12-) Geceyi, gündüzü, Güneş`i (enerji kaynağı olması) ve Ay`ı (çekim gücüyle hormonları harekete geçirip tüm duyularınızı etkilemesi ile) size hizmet veren kıldı… Yıldızlar da (yaydıkları dalgalarla) O`nun hükmünü yansıtarak hizmet verenlerdir… Muhakkak ki bunda aklını kullanabilen topluluk için bir işaret vardır!

وَمَا ذَرَأَ لَكُمْ فِي الْأَرْضِ مُخْتَلِفًا أَلْوَانُهُ ۗ إِنَّ فِي ذَٰلِكَ لَآيَةً لِقَوْمٍ يَذَّكَّرُونَ
13-) Ve ma zerae leküm fiyl Ardı muhtelifen elvanüh* inne fiy zâlike le ayeten li kavmin yezzekkerun;
13-) Gene sizin için arzda, muhtelif renklerde yarattığı şeyleri de (size hizmet veren kılmıştır)… Muhakkak ki bu işaret üzerinde düşünecekler için ne dersler var!
وَهُوَ الَّذِي سَخَّرَ الْبَحْرَ لِتَأْكُلُوا مِنْهُ لَحْمًا طَرِيًّا وَتَسْتَخْرِجُوا مِنْهُ حِلْيَةً تَلْبَسُونَهَا وَتَرَى الْفُلْكَ مَوَاخِرَ فِيهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِهِ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ
14-) Ve “HU”velleziy sahharal bahre lite`külu minhu lahmen tariyyen ve testahricu minhu hılyeten telbesuneha* ve teralfülke mevahıre fiyhi ve li tebteğu min fadliHİ ve lealleküm teşkürun;
14-) “HÛ”; ki denizi, ondan taze et yiyesiniz ve takacağınız süsü çıkarasınız diye hizmetinize verdi… Gemileri, onda yara yara gidenler görürsün… O`nun fazlından isteyesiniz ve değerlendirerek şükredenlerden olasınız diye.
وَأَلْقَىٰ فِي الْأَرْضِ رَوَاسِيَ أَنْ تَمِيدَ بِكُمْ وَأَنْهَارًا وَسُبُلًا لَعَلَّكُمْ تَهْتَدُونَ
15-) Ve elka fiyl Ardı revasiye en temiyde Biküm ve enharen ve sübülen lealleküm tehtedun;
15-) Sizi sarsmaması için arzda sâbit dağlar (sâbit işlevli organlar); yolunuzu bulup hakikate eresiniz diye nehirler (ilim akıtan zevât) ve (meşrebinize uygun) yollar (anlayışlar) oluşturdu.
وَعَلَامَاتٍ ۚ وَبِالنَّجْمِ هُمْ يَهْتَدُونَ
16-) Ve `alamat* ve BinNecmi hüm yehtedun;
16-) Daha nice alâmetler! Necm (yıldız – hakikat ehli {ashabım gökteki yıldıza benzer; hangisine uyarsanız hakikate erdirir… hadisi}) olarak hakikate erdirir!
أَفَمَنْ يَخْلُقُ كَمَنْ لَا يَخْلُقُ ۗ أَفَلَا تَذَكَّرُونَ
17-) Efemen yahluku kemen lâ yahluk* efela tezekkerun;
17-) Yaratan, yaratmayan gibi midir? Düşünüp değerlendiremiyor musunuz?
وَإِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللَّهِ لَا تُحْصُوهَا ۗ إِنَّ اللَّهَ لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
18-) Ve in te`uddu nı`metAllâhi lâ tuhsuha* innAllâhe le Ğafûrun Rahıym;
18-) Eğer Allâh nimetlerini saymaya kalksanız, onların ne olduğunu bilerek saymayı başaramazsınız! Muhakkak ki Allâh Ğafûr`dur, Rahıym`dir.
وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تُسِرُّونَ وَمَا تُعْلِنُونَ
19-) VAllâhu ya`lemu ma tüsirrune ve ma tu`linun;
19-) Allâh gizlediklerinizi de, açığa çıkardıklarınızı da bilir.
وَالَّذِينَ يَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَا يَخْلُقُونَ شَيْئًا وَهُمْ يُخْلَقُونَ
20-) Velleziyne yed`une min dûnillâhi lâ yahlukune şey`en ve hüm yuhlekun;
20-) Allâh dûnunda yöneldikleri, kendileri yaratılmış oldukları için bir şey yaratamazlar.
أَمْوَاتٌ غَيْرُ أَحْيَاءٍ ۖ وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ
21-) Emvatün ğayru ahya`* ve ma yeş`urune eyyane yüb`asûn;
21-) Hayy (hakikat ilmi) olmayan (yaşayan) ölülerdir… Ne zaman bâ`s olunacaklarının da (yeni bir yapıyla yaratılacaklarının) şuurunda değildirler.
إِلَٰهُكُمْ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۚ فَالَّذِينَ لَا يُؤْمِنُونَ بِالْآخِرَةِ قُلُوبُهُمْ مُنْكِرَةٌ وَهُمْ مُسْتَكْبِرُونَ
22-) İlahüküm ilâhun vahıd * felleziyne lâ yu`minune Bil ahireti kulubuhüm münkiretün ve hüm müstekbirun;
22-) İlâh olarak düşündüğünüz, Ulûhiyet sahibi BİR`dir! Sonsuz gelecek yaşamlarına iman etmeyenlere gelince, onların şuurlarını inkâr kaplamıştır ve güçlü bir benlikle yaşamaktadırlar (benliklerini şirk koşanlar)!

لَا جَرَمَ أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا يُسِرُّونَ وَمَا يُعْلِنُونَ ۚ إِنَّهُ لَا يُحِبُّ الْمُسْتَكْبِرِينَ
23-) Lâ cerame ennAllâhe ya`lemu ma yüsirrune ve ma yu`linun* inneHU lâ yuhıbbul müstekbiriyn;
23-) Elbette ki Allâh gizlediklerini de, açığa çıkardıklarını da bilir… Muhakkak ki O, benlikleriyle yaşayanları sevmez.
وَإِذَا قِيلَ لَهُمْ مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ ۙ قَالُوا أَسَاطِيرُ الْأَوَّلِينَ
24-) Ve izâ kıyle lehüm mazâ enzele Rabbuküm kalu esatıyrul evveliyn;
24-) Onlara: “Rabbiniz ne inzâl etti?” denildiğinde, “Öncekilerin efsanelerini” dediler.
لِيَحْمِلُوا أَوْزَارَهُمْ كَامِلَةً يَوْمَ الْقِيَامَةِ ۙ وَمِنْ أَوْزَارِ الَّذِينَ يُضِلُّونَهُمْ بِغَيْرِ عِلْمٍ ۗ أَلَا سَاءَ مَا يَزِرُونَ
25-) Li yahmilu evzarehüm kamileten yevmel kıyameti, ve min evzarilleziyne yudıllunehum Bi ğayri ılm* ela sae ma yezirun;25-) Kıyamet günü hem kendi veballerini bütünüyle yüklenip taşımaları ve ilimsizce saptırdıkları kimselerin veballerinden de (bir kısmını) yüklenmeleri için (böyle söylerler)… Kesinlikle bilin ki, yüklendikleri ne kötüdür!
قَدْ مَكَرَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ فَأَتَى اللَّهُ بُنْيَانَهُمْ مِنَ الْقَوَاعِدِ فَخَرَّ عَلَيْهِمُ السَّقْفُ مِنْ فَوْقِهِمْ وَأَتَاهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
26-) Kad mekeralleziyne min kablihim feetAllâhu bünyanehüm minel kavaıdi feharra aleyhimüs sakfü min fevkıhim ve etahümül azâbü min haysü lâ yeş`urun;
26-) Onlardan öncekiler mekr yaptı… Allâh, onların binalarına temellerinden geldi! Tavan, tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara farkında olmadıkları taraftan geldi (umulmadık noktadan girip, umulmadık yerden yıktı)
ثُمَّ يَوْمَ الْقِيَامَةِ يُخْزِيهِمْ وَيَقُولُ أَيْنَ شُرَكَائِيَ الَّذِينَ كُنْتُمْ تُشَاقُّونَ فِيهِمْ ۚ قَالَ الَّذِينَ أُوتُوا الْعِلْمَ إِنَّ الْخِزْيَ الْيَوْمَ وَالسُّوءَ عَلَى الْكَافِرِينَ
27-) Sümme yevmel kıyameti yuhziyhim ve yekulu eyne şürekâiyelleziyne küntüm tüşakkune fiyhim* kalelleziyne utül ılme innel hızyel yevme vessue alelkafiriyn;
27-) Sonra kıyamet sürecinde onları rezil – rüsva eder ve der ki: “Nerede onlar yüzünden bana karşı çıkıp düşman kesildiğiniz ortaklarım?”… Kendilerine ilim verilenler: “Bugün rezil -rüsvalık ve kötülük, hakikat bilgisini inkâr edenleredir” dediler.
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ ظَالِمِي أَنْفُسِهِمْ ۖ فَأَلْقَوُا السَّلَمَ مَا كُنَّا نَعْمَلُ مِنْ سُوءٍ ۚ بَلَىٰ إِنَّ اللَّهَ عَلِيمٌ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
28-) Elleziyne teteveffahümül Melaiketü zâlimiy enfüsihim* feelkavüs seleme ma künna na`melü min sû`* belâ innAllâhe Aliymun Bima küntüm ta`melun;
28-) Nefslerine zulmedici olarak (şirk ile) yaşarken meleklerin vefat ettirdiği kimseler: “Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk” diyerek teslim olurlar… “Hayır! Muhakkak ki Allâh yaptıklarınızı Aliym`dir.”
فَادْخُلُوا أَبْوَابَ جَهَنَّمَ خَالِدِينَ فِيهَا ۖ فَلَبِئْسَ مَثْوَى الْمُتَكَبِّرِينَ
29-) Fedhulu ebvabe cehenneme halidiyne fiyha* felebi`se mesvel mütekebbiriyn;
29-) “O hâlde, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere cehennemin kapılarına girin! Mütekebbirun`un (benlikli – kibirlilerin) yeri ne kötüdür!”
وَقِيلَ لِلَّذِينَ اتَّقَوْا مَاذَا أَنْزَلَ رَبُّكُمْ ۚ قَالُوا خَيْرًا ۗ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ ۚ وَلَدَارُ الْآخِرَةِ خَيْرٌ ۚ وَلَنِعْمَ دَارُ الْمُتَّقِينَ
30-) Ve kıyle lilleziynettekav ma zâ enzele Rabbüküm* kalu hayra* lilleziyne ahsenu fiy hazihid dünya hasenetün, ve le darul ahireti hayr* ve le nı`me darul müttekıyn;

30-) Allâh`tan korunanlara: “Rabbiniz ne inzâl etti?” denildi… “Hayır” dediler… Şu dünyada güzel davrananlara güzellikler vardır… Gelecekteki vatan ise elbette daha hayırlıdır… Muttakilerin vatanı ne güzeldir!

جَنَّاتُ عَدْنٍ يَدْخُلُونَهَا تَجْرِي مِنْ تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ ۖ لَهُمْ فِيهَا مَا يَشَاءُونَ ۚ كَذَٰلِكَ يَجْزِي اللَّهُ الْمُتَّقِينَ
31-) Cennatu Adnin yedhuluneha tecriy min tahtihel enharu lehüm fiyha ma yeşaun* kezâlike yeczillâhul müttekıyn;31-) (Muttakilerin vatanı) Adn cennetleri… Altlarından nehirler akan o cennetlere dâhil olurlar… Orada her diledikleri kendilerinindir… Allâh, takva ehlini işte böyle cezalandırır!
الَّذِينَ تَتَوَفَّاهُمُ الْمَلَائِكَةُ طَيِّبِينَ ۙ يَقُولُونَ سَلَامٌ عَلَيْكُمُ ادْخُلُوا الْجَنَّةَ بِمَا كُنْتُمْ تَعْمَلُونَ
32-) Elleziyne teteveffahümül Melaiketü tayyibiyne yekulune Selâmün aleykümüdhulul cennete Bima küntüm ta`melun;
32-) Melekler, temiz inançlı oldukları hâlde vefat ettirdiği (bedenden ayırdığı) o kimselere: “Selâmun aleyküm! Yaptıklarınızın getirisi olarak, girin cennete!” derler.
هَلْ يَنْظُرُونَ إِلَّا أَنْ تَأْتِيَهُمُ الْمَلَائِكَةُ أَوْ يَأْتِيَ أَمْرُ رَبِّكَ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ وَمَا ظَلَمَهُمُ اللَّهُ وَلَٰكِنْ كَانُوا أَنْفُسَهُمْ يَظْلِمُونَ
33-) Hel yenzurune illâ en te`tiyehümül Melaiketü ev ye`tiye emru Rabbik* kezâlike fealelleziyne min kablihim* ve ma zalemehümullâhu ve lâkin kânu enfüsehüm yazlimun;
33-) (Onlar iman etmek için) ille meleklerin gelmesini (fiziki ölüm) yahut Rabbinin hükmünün (bir azabın) gelmesini mi bekliyorlar?.. Onlardan öncekiler de işte böyle yapmıştı! Allâh onlara zulmetmedi; onlar kendi nefslerine zulmediyorlardı.
فَأَصَابَهُمْ سَيِّئَاتُ مَا عَمِلُوا وَحَاقَ بِهِمْ مَا كَانُوا بِهِ يَسْتَهْزِئُونَ
34-) Feesabehüm seyyiatü ma amilu ve haka Bihim ma kânu Bihi yestehziun;
34-) Bu yüzden yaptıklarının getirisi olan kötülükler kendilerine isâbet etti ve kendisiyle alay edip durdukları şey kendilerini çepeçevre kuşattı.
وَقَالَ الَّذِينَ أَشْرَكُوا لَوْ شَاءَ اللَّهُ مَا عَبَدْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ نَحْنُ وَلَا آبَاؤُنَا وَلَا حَرَّمْنَا مِنْ دُونِهِ مِنْ شَيْءٍ ۚ كَذَٰلِكَ فَعَلَ الَّذِينَ مِنْ قَبْلِهِمْ ۚ فَهَلْ عَلَى الرُّسُلِ إِلَّا الْبَلَاغُ الْمُبِينُ
35-) Ve kalelleziyne eşrekü lev şaAllâhu ma abedna min dûniHİ min şey`in nahnu ve lâ abauna ve lâ harremna min dûniHİ min şey`* kezâlike fealelleziyne min kablihim* fe hel alerRusuli illel belağul mubiyn;
35-) Şirk koşanlar dediler ki: “Eğer Allâh dileseydi biz de atalarımız da O`ndan başka bir şeye tapınmaz ve O`nun dediğinden başka bir şeyi haram etmezdik”… Kendilerinden öncekiler de işte böyle yapmıştı… Rasûllerin görevi, apaçık tebliğden başka ne olabilir?
وَلَقَدْ بَعَثْنَا فِي كُلِّ أُمَّةٍ رَسُولًا أَنِ اعْبُدُوا اللَّهَ وَاجْتَنِبُوا الطَّاغُوتَ ۖ فَمِنْهُمْ مَنْ هَدَى اللَّهُ وَمِنْهُمْ مَنْ حَقَّتْ عَلَيْهِ الضَّلَالَةُ ۚ فَسِيرُوا فِي الْأَرْضِ فَانْظُرُوا كَيْفَ كَانَ عَاقِبَةُ الْمُكَذِّبِينَ
36-) Ve lekad beasna fiy külli ümmetin Rasûlen enı`budullahe vectenibüt tağut* feminhüm men hedAllâhu ve minhüm men hakkat aleyhid dalaletü, fesiyru fiyl Ardı fenzuru keyfe kâne akıbetül mükezzibiyn;
36-) Andolsun ki, her ümmet içinde: “Allâh`a kulluk edin ve taguttan kaçının!” diye bir Rasûl bâ`s ettik… Onlardan kimine Allâh hidâyet etti… Onlardan kiminin de üzerine dalâlet hak oldu… (Hadi) arzda seyredin (gezinin) de yalanlayanların sonu nasıl oldu bakın?
إِنْ تَحْرِصْ عَلَىٰ هُدَاهُمْ فَإِنَّ اللَّهَ لَا يَهْدِي مَنْ يُضِلُّ ۖ وَمَا لَهُمْ مِنْ نَاصِرِينَ
37-) İn tahrıs alâ hüdahüm feinnAllâhe lâ yehdiy men yudıllu ve ma lehüm min nasıriyn;
37-) Onların hakikate ermeleri için hırs yapsan da; Allâh, saptırdığı kimseyi hakikate erdirmez! Onların hiçbir yardımcıları yoktur.
وَأَقْسَمُوا بِاللَّهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ ۙ لَا يَبْعَثُ اللَّهُ مَنْ يَمُوتُ ۚ بَلَىٰ وَعْدًا عَلَيْهِ حَقًّا وَلَٰكِنَّ أَكْثَرَ النَّاسِ لَا يَعْلَمُونَ
38-) Ve aksemu Billâhi cehde eymanihim lâ yeb`asüllahu men yemut* belâ va`den aleyhi hakkan ve lakinne ekserenNasi lâ ya`lemun;
38-) (Onlar) en ağır yeminleri ile: “Allâh, ölen kimseyi bâ`setmez” diye Allâh adına yemin ettiler… Hayır, O`nun üzerine hak bir vaattir (ki ölen, vefatın hemen sonraki anında bâ`solacaktır ölümü tatmış olarak)! Fakat insanların çoğunluğu bilmezler.
لِيُبَيِّنَ لَهُمُ الَّذِي يَخْتَلِفُونَ فِيهِ وَلِيَعْلَمَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّهُمْ كَانُوا كَاذِبِينَ
39-) Li yübeyyine lehümülleziy yahtelifune fiyhi ve li ya`lemelleziyne keferu ennehüm kânu kazibiyn;
39-) Hakkında ihtilaf ettikleri şeyi kendilerine açıklasın ve hakikat bilgisini inkâr edenler kendilerinin yalancılar olduklarını bilsin diye (her ölümü tadanı bâ`sedecektir).
إِنَّمَا قَوْلُنَا لِشَيْءٍ إِذَا أَرَدْنَاهُ أَنْ نَقُولَ لَهُ كُنْ فَيَكُونُ
40-) İnnema kavlüna lişey`in izâ eradnahu en nekule lehu kün feyekûn;
40-) Bir şeyi (olmasını) irade ettiğimizde kavlimiz ona yalnızca: “Ol” dememizdir… (Artık) o olur!
وَالَّذِينَ هَاجَرُوا فِي اللَّهِ مِنْ بَعْدِ مَا ظُلِمُوا لَنُبَوِّئَنَّهُمْ فِي الدُّنْيَا حَسَنَةً ۖ وَلَأَجْرُ الْآخِرَةِ أَكْبَرُ ۚ لَوْ كَانُوا يَعْلَمُونَ
41-) Velleziyne haceru fillâhi min ba`di ma zulimu le nübevviennehüm fiyd dünya haseneten, ve leecrul ahireti ekber* lev kânu ya`lemun;
41-) Zulmedildikten sonra Allâh`ta muhacir olanlara gelince; elbette onları dünyada güzel bir yere yerleştireceğiz… Gelecekteki mükâfatı ise elbette çok büyüktür. Eğer bilselerdi!
الَّذِينَ صَبَرُوا وَعَلَىٰ رَبِّهِمْ يَتَوَكَّلُونَ
42-) Elleziyne saberu ve alâ Rabbihim yetevekkelun;
42-) Onlar ki, sabrettiler ve Rablerine tevekkül ederler.
وَمَا أَرْسَلْنَا مِنْ قَبْلِكَ إِلَّا رِجَالًا نُوحِي إِلَيْهِمْ ۚ فَاسْأَلُوا أَهْلَ الذِّكْرِ إِنْ كُنْتُمْ لَا تَعْلَمُونَ
43-) Ve ma erselna min kablike illâ ricalen nuhıy ileyhim fes`elu ehlez Zikri in küntüm lâ ta`lemun;
43-) Senden önce, kendilerine erkeklerden başkasını, vahiy ile irsâl etmedik… Eğer bilmiyorsanız, geçmiş hakkında bilgi sahibi kişilere sorun.
بِالْبَيِّنَاتِ وَالزُّبُرِ ۗ وَأَنْزَلْنَا إِلَيْكَ الذِّكْرَ لِتُبَيِّنَ لِلنَّاسِ مَا نُزِّلَ إِلَيْهِمْ وَلَعَلَّهُمْ يَتَفَكَّرُونَ
44-) Bil beyyinati vez zübür* ve enzelna ileykezZikra litübeyyine linNasi ma nüzzile ileyhim ve leallehüm yetefekkerun;
44-) Apaçık deliller, mucizeler ve Zeburlar (hikmet bilgileri) ile (irsâl ettik)… Sana da Zikri (hatırlatıcıyı) inzâl ettik ki, insanlara kendilerine indirileni açıklayasın ve onlar da tefekkür etsinler.
أَفَأَمِنَ الَّذِينَ مَكَرُوا السَّيِّئَاتِ أَنْ يَخْسِفَ اللَّهُ بِهِمُ الْأَرْضَ أَوْ يَأْتِيَهُمُ الْعَذَابُ مِنْ حَيْثُ لَا يَشْعُرُونَ
45-) Efe eminelleziyne mekerus seyyiati en yahsifAllâhu Bihimül Arda ev ye`tiyehümül azâbü min haysü lâ yeş`urun;45-) Kötülükleri yapmak için planlayıp tuzak kuranlar, Allâh`ın kendilerini arza batırmayacağından yahut fark edemedikleri bir taraftan kendilerine azap gelmeyeceğinden emin mi oldular?
أَوْ يَأْخُذَهُمْ فِي تَقَلُّبِهِمْ فَمَا هُمْ بِمُعْجِزِينَ
46-) Ev ye`huzehüm fiy tekallübihim fema hüm Bi mu`ciziyn;
46-) Yahut onları dönüp dolaşırlarken aniden yakalamayacağından (emin mi oldular)? Onlar (Allâh`ı) âciz bırakamazlar!
أَوْ يَأْخُذَهُمْ عَلَىٰ تَخَوُّفٍ فَإِنَّ رَبَّكُمْ لَرَءُوفٌ رَحِيمٌ
47-) Ev ye`huzehüm alâ tehavvüf* feinne Rabbeküm le Raûfun Rahıym;
47-) Yahut yavaş yavaş tüketerek yakalamayacağından (yana emin mi oldular)? Muhakkak ki Rabbiniz, Raûf`tur, Rahıym`dir.
أَوَلَمْ يَرَوْا إِلَىٰ مَا خَلَقَ اللَّهُ مِنْ شَيْءٍ يَتَفَيَّأُ ظِلَالُهُ عَنِ الْيَمِينِ وَالشَّمَائِلِ سُجَّدًا لِلَّهِ وَهُمْ دَاخِرُونَ
48-) Evelem yerav ila ma halekAllâhu min şey`in yetefeyyeü zılaluhu anil yemiyni veş şemaili sücceden Lillâhi ve hüm dahırun;48-) Allâh`ın yarattığı şeyleri görmediler mi ki, gölgeleri (varlıkları) boyun bükerek, Allâh`a (hakikatleri olan Esmâ`ya) secde eder hâlde, sağdan (hidâyet) ve sollardan (dalâlet) döner durur.
وَلِلَّهِ يَسْجُدُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي الْأَرْضِ مِنْ دَابَّةٍ وَالْمَلَائِكَةُ وَهُمْ لَا يَسْتَكْبِرُونَ

49-) Ve Lillâhi yescüdü ma fiys Semavati ve ma fiyl Ardı min Dabbetin vel Melaiketü ve hüm lâ yestekbirun;
49-) Semâlar ve arzda bulunan (tüm) canlılar ve melâike (ruhanî ve cismanî âlemlere ait varlıklar ve kuvveler), hiç kibirlenmeksizin (benliğe kapılmaksızın) Allâh`a secde ederler (Allâh`a mutlak teslimiyet hâlindedirler). (49. âyet secde âyetidir.)

يَخَافُونَ رَبَّهُمْ مِنْ فَوْقِهِمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ ۩
50-) Yehafune Rabbehüm min fevkıhim ve yef`alune ma yü`merun;
50-) Derûnlarından hükmeden Rablerinden korkarlar ve emrolunduklarını yaparlar.
وَقَالَ اللَّهُ لَا تَتَّخِذُوا إِلَٰهَيْنِ اثْنَيْنِ ۖ إِنَّمَا هُوَ إِلَٰهٌ وَاحِدٌ ۖ فَإِيَّايَ فَارْهَبُونِ
51-) Ve kalellahu lâ tettehızu ilâheynisneyn* innema HUve ilâhun vahıd * feiyyaYE ferhebun;
51-) Allâh buyurdu ki: “İki ilâh edinmeyin! `HÛ`, sadece Ulûhiyet sahibi BİR`dir (cüzlere ayrılmayı ya da cüzlerin bütünü olmayı kabul etmeyen “TEK”illiktir)… O hâlde yalnız Ben`den korkun.”
وَلَهُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ وَلَهُ الدِّينُ وَاصِبًا ۚ أَفَغَيْرَ اللَّهِ تَتَّقُونَ
52-) Ve leHU ma fiys Semavati vel Ardı ve lehüd diynü vasıba* efeğayrAllâhi tettekun;
52-) Semâlar ve arzda ne varsa O`nun içindir! Din de daimî – ebedî – yalnız O`nundur! Allâh`ın gayrından mı sakınıyorsunuz?
وَمَا بِكُمْ مِنْ نِعْمَةٍ فَمِنَ اللَّهِ ۖ ثُمَّ إِذَا مَسَّكُمُ الضُّرُّ فَإِلَيْهِ تَجْأَرُونَ
<53-) Ve ma Biküm min nı`metin feminAllâhi sümme izâ messekümüddurru feileyHİ tec`erun;
53-) Nimetten neyiniz varsa Allâh`tandır! Sonra size bir sıkıntı dokunduğu zaman O`na yakarırsınız.