12. CÜZ 2. HİZİP


11- HÛD SÛRESİ هودAynı anda dinleyip takip edebilirsinizTIKLA
سْمِ اللَّهِ الرَّحْمَٰنِ الرَّحِيمِ BismillahirRahmânirRahiym
وَقَالَ ارْكَبُوا فِيهَا بِسْمِ اللَّهِ مَجْرَاهَا وَمُرْسَاهَا ۚ إِنَّ رَبِّي لَغَفُورٌ رَحِيمٌ
41-) Ve kalerkebu fiyha Bismillahi mecraha ve mursaha* inne Rabbiy leĞafûrun Rahıym;
41-) Dedi ki: “Binin onun içine! Onun akıp gitmesi de durması da ismi Allâh olan olaraktır! Muhakkak ki benim Rabbim, elbette Ğafûr`dur, Rahıym`dir.”
وَهِيَ تَجْرِي بِهِمْ فِي مَوْجٍ كَالْجِبَالِ وَنَادَىٰ نُوحٌ ابْنَهُ وَكَانَ فِي مَعْزِلٍ يَا بُنَيَّ ارْكَبْ مَعَنَا وَلَا تَكُنْ مَعَ الْكَافِرِينَ
42-) Ve hiye tecriy Bihim fiy mevcin kel cibali ve nada Nuhun ibnehu(Nuhu nibnehu) ve kâne fiy ma`zilin ya büneyyerkeb meana ve lâ tekün meal kafiriyn;
42-) (Gemi) onlarla birlikte dağlar gibi dalgalar içinde akıp gidiyor(du)… Nuh, bir kıyıda olan oğluna: “Oğlum! Bizimle beraber bin (Din anlayışıma katıl)… Hakikat bilgisini inkâr edenlerle beraber olma!” diye nida etti.
قَالَ سَآوِي إِلَىٰ جَبَلٍ يَعْصِمُنِي مِنَ الْمَاءِ ۚ قَالَ لَا عَاصِمَ الْيَوْمَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ إِلَّا مَنْ رَحِمَ ۚ وَحَالَ بَيْنَهُمَا الْمَوْجُ فَكَانَ مِنَ الْمُغْرَقِينَ
43-) Kale seaviy ila cebelin ya`sımuniy minel ma`* kale lâ asımel yevme min emrillâhi illâ men rahîm* ve hale beynehümel mevcü fe kâne minel muğrakıyn;
43-) (Oğlu) dedi ki: “Beni sudan koruyan bir dağa sığınacağım”… (Nuh) dedi ki: “Bugün, rahmet ettiği kimse müstesna, Allâh hükmünden koruyucu yoktur”… İkisi arasına giren dalga ile o da boğulanlardan oldu.
وَقِيلَ يَا أَرْضُ ابْلَعِي مَاءَكِ وَيَا سَمَاءُ أَقْلِعِي وَغِيضَ الْمَاءُ وَقُضِيَ الْأَمْرُ وَاسْتَوَتْ عَلَى الْجُودِيِّ ۖ وَقِيلَ بُعْدًا لِلْقَوْمِ الظَّالِمِينَ
44-) Ve kıyle ya Arduble`ıy maeki ve ya Semau akliıy ve ğıydalmau ve kudıyel emru vestevet alel cudiyyi ve kıyle bu`den lil kavmiz zâlimiyn;
44-) “Ey yeryüzü, suyunu yut! Ey semâ, (yağmurunu) kes” denildi… Su çekildi… Hüküm yerine geldi… (Gemi) Cudi`de (yüksek bir dağda) yerini aldı… “Zâlimler kavmine uzaklık olsun” denildi.
وَنَادَىٰ نُوحٌ رَبَّهُ فَقَالَ رَبِّ إِنَّ ابْنِي مِنْ أَهْلِي وَإِنَّ وَعْدَكَ الْحَقُّ وَأَنْتَ أَحْكَمُ الْحَاكِمِينَ
45-) Ve nada Nuhun Rabbehu fekale Rabbi innebniy min ehliy ve inne ve`adekel Hakku ve ente ahkemül hakimiyn;45-) Nuh Rabbine nida etti de dedi ki: “Rabbim, muhakkak ki oğlum ailemdendir… Senin bildirimin ise Hak`tır ve sen hükmilerin en hakîmisin.”
قَالَ يَا نُوحُ إِنَّهُ لَيْسَ مِنْ أَهْلِكَ ۖ إِنَّهُ عَمَلٌ غَيْرُ صَالِحٍ ۖ فَلَا تَسْأَلْنِ مَا لَيْسَ لَكَ بِهِ عِلْمٌ ۖ إِنِّي أَعِظُكَ أَنْ تَكُونَ مِنَ الْجَاهِلِينَ
46-) Kale ya Nuhu innehu leyse min ehlik* innehu amelün ğayru salih* fela tes`elni ma leyse leke Bihi `ılm* inniy eızuke en tekûne minel cahiliyn;
46-) Buyurdu ki: “Ey Nuh! Muhakkak ki o senin ailenden değildir! Muhakkak ki o (hükmüme karşı oğlun konusunda ısrarlı olman) imanın gereği olmayan bir fiildir! Hakkında bilgin olmayan şeyi benden isteme! Muhakkak ki Ben sana cahillerden olmamanı öğütlerim.”
قَالَ رَبِّ إِنِّي أَعُوذُ بِكَ أَنْ أَسْأَلَكَ مَا لَيْسَ لِي بِهِ عِلْمٌ ۖ وَإِلَّا تَغْفِرْ لِي وَتَرْحَمْنِي أَكُنْ مِنَ الْخَاسِرِينَ
47-) Kale Rabbi inniy euzü BiKE en es`eleKE ma leyse liy Bihi `ılm* ve illâ tağfirliy ve terhamniy ekün minelhasiriyn;
47-) (Nuh) dedi ki: “Rabbim! Bilgisine sahip olmadığım (içyüzünü bilmediğim) şeyi senden istemekten sana sığınırım! Beni bağışlamaz ve bana rahmet etmezsen hüsrana uğrayanlardan olurum.”
قِيلَ يَا نُوحُ اهْبِطْ بِسَلَامٍ مِنَّا وَبَرَكَاتٍ عَلَيْكَ وَعَلَىٰ أُمَمٍ مِمَّنْ مَعَكَ ۚ وَأُمَمٌ سَنُمَتِّعُهُمْ ثُمَّ يَمَسُّهُمْ مِنَّا عَذَابٌ أَلِيمٌ
48-) Kıyle ya Nuhuhbıt BiSelâmin minna ve berakatin aleyke ve alâ ümemin mimmen meak* ve ümemün senümettiuhüm sümme yemessühüm minna azâbün eliym;
48-) “Ey Nuh… Sen ve seninle beraber olanlardan oluşacak halklara bizden Selâm ve bereketlerle in… Biz onları yararlandıracağız, sonra da onlara bizden (hakikatindeki Esmâ mânâsı sonucu olarak, derûnundan gelen bir yolla) acı azap yaşatılır” denildi.
تِلْكَ مِنْ أَنْبَاءِ الْغَيْبِ نُوحِيهَا إِلَيْكَ ۖ مَا كُنْتَ تَعْلَمُهَا أَنْتَ وَلَا قَوْمُكَ مِنْ قَبْلِ هَٰذَا ۖ فَاصْبِرْ ۖ إِنَّ الْعَاقِبَةَ لِلْمُتَّقِينَ
49-) Tilke min enbail ğaybi Nuhıyha ileyk* ma künte ta`lemüha ente ve lâ kavmüke min kabli hazâ* fasbir, innel akıbete lil müttekıyn;49-) İşte bunlar Gayb haberlerindendir! Bunları sana vahyediyoruz… Bundan önce ne sen bunları biliyordun ne de halkın… O hâlde sabret… Muhakkak ki gelecek korunanlarındır.
وَإِلَىٰ عَادٍ أَخَاهُمْ هُودًا ۚ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ إِنْ أَنْتُمْ إِلَّا مُفْتَرُونَ
50-) Ve ila Adin ehahüm Huda* kale ya kavmı`budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, in entüm illâ müfterun;
50-) Ad`a (halkına) da kardeşleri Hud`u… Demişti ki: “Ey halkım! Allâh`a kulluk edin… O`nun gayrı bir ilâhınız olamaz! (Şirk fikriniz dolayısıyla) siz ancak iftira ediyorsunuz.”
يَا قَوْمِ لَا أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا ۖ إِنْ أَجْرِيَ إِلَّا عَلَى الَّذِي فَطَرَنِي ۚ أَفَلَا تَعْقِلُونَ
51-) Ya kavmi lâ es`elüküm aleyhi ecra* in ecriye illâ alelleziy fetareniy* efela ta`kılun;
51-) “Ey halkım! Bunun için sizden bir ücret istemiyorum… Benim yaptığımın karşılığı ancak beni bu işleve özel yaratana (Fâtır) aittir… Hâlâ aklınızı değerlendirmeyecek misiniz?”
وَيَا قَوْمِ اسْتَغْفِرُوا رَبَّكُمْ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ يُرْسِلِ السَّمَاءَ عَلَيْكُمْ مِدْرَارًا وَيَزِدْكُمْ قُوَّةً إِلَىٰ قُوَّتِكُمْ وَلَا تَتَوَلَّوْا مُجْرِمِينَ
52-) Ve ya kavmistağfiru Rabbeküm sümme tubu ileyHİ yursilisSemae aleyküm midraren ve yezidküm kuvveten ila kuvvetiküm ve lâ tetevellev mücrimiyn;
52-) “Ey halkım Rabbinizden bağışlanma niyaz edin… Sonra O`na tövbe edin ki, semânın feyzini size yoğun olarak irsâl etsin ve kuvvetinize kuvvet katsın… Suçlular olarak yüz çevirmeyin.”
قَالُوا يَا هُودُ مَا جِئْتَنَا بِبَيِّنَةٍ وَمَا نَحْنُ بِتَارِكِي آلِهَتِنَا عَنْ قَوْلِكَ وَمَا نَحْنُ لَكَ بِمُؤْمِنِينَ
53-) Kalu ya Hudu ma ci`tena Bi beyyinetin ve ma nahnu Bi tarikiy alihetina an kavlike ve ma nahnu leke Bi mu`miniyn;
53-) Dediler ki: “Ey Hud! Bize mucize olarak gelmedin! Biz (sırf) senin sözünle tanrılarımızı terk etmeyiz… Sana iman da etmeyiz!”

إِنْ نَقُولُ إِلَّا اعْتَرَاكَ بَعْضُ آلِهَتِنَا بِسُوءٍ ۗ قَالَ إِنِّي أُشْهِدُ اللَّهَ وَاشْهَدُوا أَنِّي بَرِيءٌ مِمَّا تُشْرِكُونَ
54-) İn nekulü illâ`terake ba`du alilhetina Bi sû`* kale inniy üşhidullahe veşhedu enniy beriy`ün mimma tüşrikûn;
54-) “Ancak şunu diyebiliriz: Tanrılarımızdan biri seni kötü çarpmış!”… (Hud) dedi ki: “Ben kesinlikle Allâh`ı şahit tutuyorum! Siz de şahit olun ki ben kesinlikle sizin ortak koştuklarınızdan berîyim.”

مِنْ دُونِهِ ۖ فَكِيدُونِي جَمِيعًا ثُمَّ لَا تُنْظِرُونِ
55-) Min duniHİ, fekiyduniy cemiy`an sümme lâ tunzırun;
55-) “O`na denk kabul ederek (ortak saydıklarınızla)… Hadi hepiniz bana tuzak kurun, sonra hiç mühlet vermeyin.”
إِنِّي تَوَكَّلْتُ عَلَى اللَّهِ رَبِّي وَرَبِّكُمْ ۚ مَا مِنْ دَابَّةٍ إِلَّا هُوَ آخِذٌ بِنَاصِيَتِهَا ۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ صِرَاطٍ مُسْتَقِيمٍ
56-) İnniy tevekkeltü alAllâhi Rabbiy ve Rabbiküm* ma min dabbetin illâ HUve ahızün Binasıyetiha* inne Rabbiy alâ sıratın müstekıym;
56-) “Kesinkes ben, Rabbim ve Rabbiniz olan Allâh`a tevekkül (hakikatimdeki El Vekiyl isminin gereğini yerine getireceğine iman) ettim… Hareket eden hiçbir canlı yoktur ki onun `Bi`nasiyesinde (alnında olarak) tutmuş olmasın (Fâtır`ın beyni programlaması) (lafında kalanlara göre: Hükmüne boyun eğdirmek)… Muhakkak ki benim Rabbim sırat-ı müstakim üzeredir.”

فَإِنْ تَوَلَّوْا فَقَدْ أَبْلَغْتُكُمْ مَا أُرْسِلْتُ بِهِ إِلَيْكُمْ ۚ وَيَسْتَخْلِفُ رَبِّي قَوْمًا غَيْرَكُمْ وَلَا تَضُرُّونَهُ شَيْئًا ۚ إِنَّ رَبِّي عَلَىٰ كُلِّ شَيْءٍ حَفِيظٌ
57-) Fein tevellev fekad eblağtüküm ma ursiltu Bihi ileyküm* ve yestahlifü Rabbiy kavmen ğayreküm* ve lâ tedurrunehu şey`a* inne Rabbiy alâ külli şey`in Hafiyz;
57-) “Eğer yüz çevirirseniz, ben gerçekten kendisiyle irsâl olunduğum şeyi (Hakikat bilgisini) size tebliğ ettim… Sizden başka bir halkı yerinize getirir Rabbim; siz O`na bir zarar veremezsiniz… Muhakkak ki benim Rabbim her şey üzerinde Hafiyz`dir.”
وَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا هُودًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَنَجَّيْنَاهُمْ مِنْ عَذَابٍ غَلِيظٍ
58-) Ve lemma cae emruna necceyna Huden velleziyne amenû meahu Bi rahmetin minna* ve necceynahüm min azâbin ğaliyz;58-) Hükmümüz oluştuğunda Hud`u ve onunla beraber iman etmişleri rahmetimizle kurtardık… Onları ağır bir azaptan kurtardık.
وَتِلْكَ عَادٌ ۖ جَحَدُوا بِآيَاتِ رَبِّهِمْ وَعَصَوْا رُسُلَهُ وَاتَّبَعُوا أَمْرَ كُلِّ جَبَّارٍ عَنِيدٍ
59-) Ve tilke Adün cehadu Bi âyâti Rabbihim ve asav RusuleHU vettebeu emre külli cebbarin aniyd;
59-) İşte Ad (kavmi olayı buydu)… Rablerinin (nefslerindeki) işaretlerini bile bile inkâr ettiler… O`nun Rasûllerine isyan ettiler… Her inatçı zorbanın emrine tâbi oldular.
وَأُتْبِعُوا فِي هَٰذِهِ الدُّنْيَا لَعْنَةً وَيَوْمَ الْقِيَامَةِ ۗ أَلَا إِنَّ عَادًا كَفَرُوا رَبَّهُمْ ۗ أَلَا بُعْدًا لِعَادٍ قَوْمِ هُودٍ
60-) Ve ütbiu fiy hazihiddünya lâ`neten ve yevmel kıyameti, ela inne Aden keferu Rabbehüm* ela bu`den li Adin kavmi Hud;60-) Hem şu dünyada hem de kıyamet sürecinde lânete uğradılar (hakikatlerindekini yaşamaktan uzak düştüler)! Kesinlikle bilin ki; Ad, Rablerini inkâr edenlerden oldu! Kesinlikle bilin ki; uzaklık Hud`un halkı olan Ad içindir.
وَإِلَىٰ ثَمُودَ أَخَاهُمْ صَالِحًا ۚ قَالَ يَا قَوْمِ اعْبُدُوا اللَّهَ مَا لَكُمْ مِنْ إِلَٰهٍ غَيْرُهُ ۖ هُوَ أَنْشَأَكُمْ مِنَ الْأَرْضِ وَاسْتَعْمَرَكُمْ فِيهَا فَاسْتَغْفِرُوهُ ثُمَّ تُوبُوا إِلَيْهِ ۚ إِنَّ رَبِّي قَرِيبٌ مُجِيبٌ
61-) Ve ila Semude ehahüm Saliha* kale ya kavmi`budullahe ma leküm min ilâhin ğayruHU, HUve enşeeküm minel Ardı vesta`mereküm fiyha festağfiruHU sümme tubu ileyHİ, inne Rabbiy Kariybun Muciyb;
61-) Semud`a kardeşleri Sâlih`i (irsâl ettik)… Dedi ki: “Ey halkım… Allâh`a kulluk etmekte olduğunuzun farkındalığına erin! Tanrınız olamaz, sadece “HÛ”! Sizi arzdan meydana getirdi “HÛ”; ve sizinle mamûr etti orayı… O hâlde O`ndan mağfiret dileyin ve O`na tövbe edin… Muhakkak ki benim Rabbim, Kariyb`dir (yakın), Muciyb`dir (icabet eden).”
قَالُوا يَا صَالِحُ قَدْ كُنْتَ فِينَا مَرْجُوًّا قَبْلَ هَٰذَا ۖ أَتَنْهَانَا أَنْ نَعْبُدَ مَا يَعْبُدُ آبَاؤُنَا وَإِنَّنَا لَفِي شَكٍّ مِمَّا تَدْعُونَا إِلَيْهِ مُرِيبٍ
62-) Kalu ya Salihu kad künte fiyna mercüvven kable hazâ etenhana enna`büde ma ya`budu abaüna ve innena lefiy şekkin mimma ted`una ileyhi muriyb;
62-) Dediler ki: “Ey Sâlih! Bundan önce içimizde gerçekten ümit beslenen biri idin! Atalarımızın tapındıklarına tapınmaktan mı bizi yasaklıyorsun? Doğrusu biz, bizi davet ettiğin konuda endişeli bir şüphe içindeyiz.”
قَالَ يَا قَوْمِ أَرَأَيْتُمْ إِنْ كُنْتُ عَلَىٰ بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّي وَآتَانِي مِنْهُ رَحْمَةً فَمَنْ يَنْصُرُنِي مِنَ اللَّهِ إِنْ عَصَيْتُهُ ۖ فَمَا تَزِيدُونَنِي غَيْرَ تَخْسِيرٍ
63-) Kale ya kavmi eraeytüm in küntü alâ beyyinetin min Rabbiy ve ataniy minHU rahmeten femen yansuruniy minAllâhi in asaytühu fema teziyduneniy ğayre tahsiyr;
63-) Dedi ki: “Ey halkım, bir bakın… Ya Rabbimden apaçık bir delilim varsa ve O kendinden bana bir rahmet vermiş ise? (Bu durumda) eğer O`na isyan edersem Allâh`a (karşı) kim yardım eder? Sizin de bana hasar vermekten başka katkınız olmaz.”
وَيَا قَوْمِ هَٰذِهِ نَاقَةُ اللَّهِ لَكُمْ آيَةً فَذَرُوهَا تَأْكُلْ فِي أَرْضِ اللَّهِ وَلَا تَمَسُّوهَا بِسُوءٍ فَيَأْخُذَكُمْ عَذَابٌ قَرِيبٌ
64-) Ve ya kavmi hazihi nakatullahi leküm ayeten fezeruha te`kül fiy Ardıllahi ve lâ temessuha Bi suin feye`huzeküm azâbün kariyb;
64-) “Ey kavmim! İşte size bir işaret, Allâh`ın (kendi hâlinde) dişi devesi… Onu bırakın Allâh arzında yesin… Ona kötü amaçla dokunmayın… Yoksa yakın bir azap sizi yakalar.”
فَعَقَرُوهَا فَقَالَ تَمَتَّعُوا فِي دَارِكُمْ ثَلَاثَةَ أَيَّامٍ ۖ ذَٰلِكَ وَعْدٌ غَيْرُ مَكْذُوبٍ
65-) Fe `akaruha fekale temetteu fiy dariküm selasete eyyam* zâlike va`dün ğayru mekzûb;
65-) Onu, ayaklarını keserek öldürdüler! Dedi ki: “Üç günlük ömrünüz kaldı evlerinizde! İşte bu yalanlanmayacak bir bildirimdir.”
فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا نَجَّيْنَا صَالِحًا وَالَّذِينَ آمَنُوا مَعَهُ بِرَحْمَةٍ مِنَّا وَمِنْ خِزْيِ يَوْمِئِذٍ ۗ إِنَّ رَبَّكَ هُوَ الْقَوِيُّ الْعَزِيزُ
66-) Felemma cae emruna necceyna Salihan velleziyne amenû meahu Bi rahmetin minna ve min hızyi yevmeiz* inne Rabbeke “HU”vel Kaviyyul Aziyz;
66-) Hükmümüz açığa çıktığında Sâlih`i ve beraberindeki iman etmişleri, rahmetimizle kurtardık… O sürecin aşağılamasından da (kurtardık)… Muhakkak ki senin Rabbin Kaviyy`dir, Aziyz`dir.
وَأَخَذَ الَّذِينَ ظَلَمُوا الصَّيْحَةُ فَأَصْبَحُوا فِي دِيَارِهِمْ جَاثِمِينَ
67-) Ve ehazelleziyne zalemus sayhatü feasbehu fiy diyarihim casimiyn;
67-) O zulmedenleri, (dördüncü gün) o malûm sayha (şiddetli, titreşimli korkunç ses) yakaladı da evlerinde göçüp kaldılar!
كَأَنْ لَمْ يَغْنَوْا فِيهَا ۗ أَلَا إِنَّ ثَمُودَ كَفَرُوا رَبَّهُمْ ۗ أَلَا بُعْدًا لِثَمُودَ
68-) Keen lem yağnev fiyha* ela inne Semude keferu Rabbehüm* ela bu`den li Semud;
68-) Sanki orada hiç yaşamamışlardı! Kesinkes bilin ki, şüphesiz Semud (halkı) Rablerini inkâr etmişlerdi… (Yine) kesinlikle bilin ki, uzaklık (hakikatlerinden ayrı düşmüş hâlde yaşam) Semud içindir.
وَلَقَدْ جَاءَتْ رُسُلُنَا إِبْرَاهِيمَ بِالْبُشْرَىٰ قَالُوا سَلَامًا ۖ قَالَ سَلَامٌ ۖ فَمَا لَبِثَ أَنْ جَاءَ بِعِجْلٍ حَنِيذٍ
69-) Ve lekad caet Rusülüna İbrahiyme Bil büşra kalu selâma* kale selâmun fema lebise en cae Bi ıclin haniyz;69-) Andolsun ki, (meleklerden) Rasûllerimiz, İbrahim`e müjde olarak gelip, “Selâm” dediler… (O da): “Selâm” dedi ve sonrasında da kızartılmış bir buzağı getirdi.
فَلَمَّا رَأَىٰ أَيْدِيَهُمْ لَا تَصِلُ إِلَيْهِ نَكِرَهُمْ وَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةً ۚ قَالُوا لَا تَخَفْ إِنَّا أُرْسِلْنَا إِلَىٰ قَوْمِ لُوطٍ
70-) Felemma rea eydiyehüm lâ tesılu ileyhi nekirehüm ve evcese minhüm hıyfeten, kalu lâ tehaf inna ursilna ila kavmi Lut;70-) Ancak (Rasûllerin) ellerini sürmediklerini görünce onları yadırgadı ve onlardan (acaba düşman mı) korkusunu hissetti… “Korkma! Biz gerçekten Lût halkı için irsâl olunduk” dediler.
وَامْرَأَتُهُ قَائِمَةٌ فَضَحِكَتْ فَبَشَّرْنَاهَا بِإِسْحَاقَ وَمِنْ وَرَاءِ إِسْحَاقَ يَعْقُوبَ
71-) Vemraetühu kaimetün fedahıket febeşşernaha Bi İshaka ve min verai İshaka Ya`kub;
71-) (İbrahim`in) karısı da ayakta idi… Güldü… Ona (İbrahim`in karısına) İshak`ı müjdeledik ve İshak`ın ardından da Yakup`u…
قَالَتْ يَا وَيْلَتَىٰ أَأَلِدُ وَأَنَا عَجُوزٌ وَهَٰذَا بَعْلِي شَيْخًا ۖ إِنَّ هَٰذَا لَشَيْءٌ عَجِيبٌ
72-) Kalet ya veyleta eelidü ve ene acuzün ve hazâ ba`liy şeyha* inne hazâ leşey`ün aciyb;
72-) (İbrahim`in karısı) dedi ki: “Vay bana! Ben bir yaşlı (âdetten kesilmiş) kadın ve şu kocam da ihtiyar iken doğuracak mıyım? Muhakkak ki bu şaşılacak bir şeydir!”
قَالُوا أَتَعْجَبِينَ مِنْ أَمْرِ اللَّهِ ۖ رَحْمَتُ اللَّهِ وَبَرَكَاتُهُ عَلَيْكُمْ أَهْلَ الْبَيْتِ ۚ إِنَّهُ حَمِيدٌ مَجِيدٌ
73-) Kalu eta`cebiyne min emrillâhi rahmetullahi ve berakâtühu aleykum ehlel beyt* inneHU Hamiydun Meciyd;
73-) Dediler ki: “Allâh`ın hükmüne mi şaşıyorsun? Allâh`ın rahmeti ve bereketleri üzerinizdedir ey hane halkı! Muhakkak ki O, Hamiyd`dir, Meciyd`dir.”

فَلَمَّا ذَهَبَ عَنْ إِبْرَاهِيمَ الرَّوْعُ وَجَاءَتْهُ الْبُشْرَىٰ يُجَادِلُنَا فِي قَوْمِ لُوطٍ
74-) Felemma zehebe an İbrahiymerrav`u ve caethül büşra yücadilüna fiy kavmi Lut;
74-) İbrahim`in endişesi geçip, müjdeyi de alınca kendine geldi, Lût kavmi hakkında bizimle tartışmaya başladı.
إِنَّ إِبْرَاهِيمَ لَحَلِيمٌ أَوَّاهٌ مُنِيبٌ
75-) İnne İbrahiyme leHaliymun Evvahun Muniyb;
75-) Muhakkak ki İbrahim, yumuşak ve hassas kalpli, Rabbine dönük olan biriydi.
يَا إِبْرَاهِيمُ أَعْرِضْ عَنْ هَٰذَا ۖ إِنَّهُ قَدْ جَاءَ أَمْرُ رَبِّكَ ۖ وَإِنَّهُمْ آتِيهِمْ عَذَابٌ غَيْرُ مَرْدُودٍ
76-) Ya İbrahiymu a`rıd an hazâ* innehu kad cae emru Rabbik* ve innehüm atiyhim azâbun ğayru merdud;
76-) (Melekler): “Yâ İbrahim! Tartışmaktan vazgeç! Rabbinin hükmü kesin gelmiştir! Muhakkak ki onlara reddolunmayacak bir azap ulaşacaktır!”

وَلَمَّا جَاءَتْ رُسُلُنَا لُوطًا سِيءَ بِهِمْ وَضَاقَ بِهِمْ ذَرْعًا وَقَالَ هَٰذَا يَوْمٌ عَصِيبٌ
77-) Ve lemma caet rusulüna Lutan siy`e Bihim ve daka Bihim zer`an ve kale hazâ yevmün asıyb;
77-) Rasûllerimiz Lût`a geldikleri vakit, (onlar yüzünden) kendini kötü hissetti; (onları koruyamayacağı endişesiyle) içi daraldı ve: “Bu zor bir gündür” dedi.
وَجَاءَهُ قَوْمُهُ يُهْرَعُونَ إِلَيْهِ وَمِنْ قَبْلُ كَانُوا يَعْمَلُونَ السَّيِّئَاتِ ۚ قَالَ يَا قَوْمِ هَٰؤُلَاءِ بَنَاتِي هُنَّ أَطْهَرُ لَكُمْ ۖ فَاتَّقُوا اللَّهَ وَلَا تُخْزُونِ فِي ضَيْفِي ۖ أَلَيْسَ مِنْكُمْ رَجُلٌ رَشِيدٌ
78-) Ve caehu kavmühu yühraune ileyhi ve min kablü kânu ya`melunes seyyiat* kale ya kavmi haülai benatiy hünne atheru leküm fettekullâhe ve lâ tuhzuni fiy dayfiy* eleyse minküm racülün raşiyd;
78-) (Lût`un) halkı, arzulu bir şekilde koşarak Ona geldiler… Ki daha önce de o kötülükleri yapıyorlardı… (Lût) dedi ki: “Ey halkım… İşte şunlar kızlarımdır… Onlar sizin için daha temizdir… Allâh`tan çekinin ve misafirim arasında beni rezil etmeyin… Sizden aklı başında
قَالُوا لَقَدْ عَلِمْتَ مَا لَنَا فِي بَنَاتِكَ مِنْ حَقٍّ وَإِنَّكَ لَتَعْلَمُ مَا نُرِيدُ
79-) Kalu lekad alimte ma lena fiy benatike min hakk* ve inneke le ta`lemü ma nuriyd;
79-) Dediler ki: “Andolsun ki kızlarında bir hakkımız olmadığını bilirsin! Bizim (aslında) neyin peşinde olduğumuzu da elbette bilirsin.”
قَالَ لَوْ أَنَّ لِي بِكُمْ قُوَّةً أَوْ آوِي إِلَىٰ رُكْنٍ شَدِيدٍ
80-) Kale lev enne liy Biküm kuvveten ev aviy ila rüknin şediyd;
80-) (Lût) dedi ki: “Ah size yetecek gücüm olsaydı, ya da kudretli dayanağım olsaydı.”
قَالُوا يَا لُوطُ إِنَّا رُسُلُ رَبِّكَ لَنْ يَصِلُوا إِلَيْكَ ۖ فَأَسْرِ بِأَهْلِكَ بِقِطْعٍ مِنَ اللَّيْلِ وَلَا يَلْتَفِتْ مِنْكُمْ أَحَدٌ إِلَّا امْرَأَتَكَ ۖ إِنَّهُ مُصِيبُهَا مَا أَصَابَهُمْ ۚ إِنَّ مَوْعِدَهُمُ الصُّبْحُ ۚ أَلَيْسَ الصُّبْحُ بِقَرِيبٍ
81-) Kalu ya Lutu inna Rusulü Rabbike len yesılu ileyke feesri Bi ehlike Bi kıt`ın minel leyli ve lâ yeltefit minküm ehadün illemraetek* innehu musıybuha ma esabehüm* inne mev`ıdehümussubh* eleysassubhu Bi kariyb;
81-) (Melekler) dediler ki: “Ey Lût! Doğrusu biz senin Rabbinin Rasûlleriyiz… Sana asla ulaşamazlar! Ailenle gecenin ilerleyen saatinde yola çık… Karın hariç sizden hiçbiri geri kalmasın! Çünkü onlara isâbet eden, ona da isâbet edecek… Onlara tanınan süre sabaha kadardır. Sabah yakın değil mi?”
فَلَمَّا جَاءَ أَمْرُنَا جَعَلْنَا عَالِيَهَا سَافِلَهَا وَأَمْطَرْنَا عَلَيْهَا حِجَارَةً مِنْ سِجِّيلٍ مَنْضُودٍ
82-) Felemma cae emruna cealna aliyeha safileha ve emtarna aleyha hıcareten min sicciylin mendud;
82-) Emrimiz geldiği vakit oranın üstünü altına getirdik ve üzerlerine mendud (istiflenmiş) siccilden (pişirilmiş, taşlaşmış çamur) taşlar (muhtemelen volkanik patlama sonucu oluşan lavlar) yağdırdık.
مُسَوَّمَةً عِنْدَ رَبِّكَ ۖ وَمَا هِيَ مِنَ الظَّالِمِينَ بِبَعِيدٍ
83-) Müsevvemeten `ınde Rabbik* ve ma hiye minez zâlimiyne Bi beıyd;
83-) Rabbinin indînde işaretlenmiş (taşlar)… Bunlar zâlimlerden uzak değildir.